Görüş
Obama yönetimi ve Türkiye-İsrail gerginliği
Erdoğan, İsrail'e karşı çıkışlarında ABD'yi karşısına almaktan kaçınacak bir doz belirliyor.

washington’ın, israil’in 1949’da zorunlu kuruluşundan bu yana türk-israil ilişkilerinin garantörü olduğunu, hatta ankara ile arasındaki bütün stratejik işbirliği alanlarında (özellikle de askeri) tel aviv’i önemli arabulucu olarak almak suretiyle müttefiki israil’in güvenliğini sağladığını ve zamanın değişimlerine karşı türkiye ile yeni ilişkilerini güçlendirdiğini söyleyebiliyorsak ankara ile tel aviv arasında halihazırdaki gerginlik trendinin iniş ve çıkışının büyük ölçüde washington’ın tel aviv’e yönelik tutumlarına bağlı olacağını da iddia edebiliriz.
türkiye dengesi
görünen o ki türk dış politikasının geldiği olgunluk düzeyi (amerikan new york times gazetesinin türk özgürlük filosu olayıyla ilgili palmer raporu’na dair sızdırmaların arka planında) türklere, washington’a uygun stratejik memnuniyetler sunmadan tel aviv’e karşı cezalandırıcı adımlar atmalarının imkansız olduğu mesajı verdi. bu stratejik memnuniyetler, washington’un tel aviv’e karşı nötr halde kalmasınıı teşvik edecek veya en azından israil’e olan sınırsız yanlı tutumunun dozunu hafifletecek ve ankara’ya baskıyı ayarlamadan önce amerika birleşik devletleri’ni (abd) bir nebze oyalayacaktır. bu baskılardaki amaç ankara’yı tel aviv’le gerginliği kızıştırmayacak şekilde tek taraflı olarak ödünler vermeye ve türk-amerikan ilişkilerinin (güven krizine veya yaşanan dönemsel gerginliklere rağmen) önemli stratejik geleneklerine dokunmamaya teşvik etmektir.
bu açıdan adalet ve kalkınma partisi (akp) hükümeti, atatürk cumhuriyetinin klasik yöntemiyle uyuşmayan bir bakış açısına dayanan reformcu boyutuyla yerel, bölgesel rolünü ve uluslararası konumunu güçlendirme amaçlı çabalarında somutlaşan dış olmak üzere iki şıklı projesinin başarısının en önemli etkenlerinden birinin, açık amerikan ve avrupa desteğinde ortaya çıktığının farkında. akp hükümetinin projesinin oluşmasında önemli yaklaşımlar katkıda bulundu. bu yaklaşımlarının başında batı’nın arap ve islam dünyasına pazarlanmasına hazırlık olarak islam ile demokrasiyi buluşturan ‘türk modelini’ başarılı kılma kararlılığı geliyor.
bunların yanısıra washington’un israil küstahlığına bir sınır getirme ve silahlanma hırsındaki endişe verici artışı frenleme eğilimi, iran’ın ortadoğu ve kafkaslardaki bölgesel nüfuzu, türkiye’nin bölgesel rolünün artmasına alan açmaktadır. türk rolünün afganistan, pakistan ve irak’taki amerikan stratejisine hizmet etmesi yanısıra batı enerji güvenliğini koruması için yetiştirilmesi ve işleve konulması mümkün.
bu noktadan hareketle ve israil’e yönelik hızlandırılmış cezalandırıcı önlemler paketinin açıklanmasına başlanılmasıyla eş zamanlı olarak akp hükümetinin kendi toprakları üzerinde nato füze kalkanı radar sistemi kurulması onayı gerçekleşti.
kahire ziyaretinin hemen öncesinde erdoğan, kahire’nin refah kapısından gazze şeridi’ne girebileceği yönündeki onayına rağmen gazze ziyaretinden vazgeçtiğini açıkladı. aynı bağlamda new york’ta 66. birleşmiş milletler (bm) genel kurulu’nda obama ile görüşmesi sırasında erdoğan, obama’ya yönelik iltifat ve övgüyü ayarlayarak israil’e eleştirilerini dengeli tuttu. ayrıca türk başbakan obama’nın suriye konusunda adımların atılması çağrısını destekledi ve gazetecilere türkiye’nin suriye’ye silah taşıyan uçak ve araçlara hava ve deniz ambargosu getirmeye başlayacağını vurguladı.
israil’in endişesi
ankara’nın türk-israil gerginliğine yönelik amerikan tutumunu etkileme çabası tel aviv için şok etkisi oluşturduğu oranda başka etkenler de netanyahu hükümetini bu çabaları başarısız kılması ve abd’nin tel aviv’e sınırsız tarafgirliğini muhafaza etmesi yönünde gayretle çalışmaya teşvik etti. israil’in washington’daki casusluk faaliyetleri, washington’un müttefiki olmayan rusya ve çin’le hassas stratejik ilişkileri gibi farklı görüşlerden dolayı amerikan-israil ilişkilerine kara bulutların hakim olması yanısıra, zamanlama unsuru tel aviv ve washington üzerinde ilave baskı oluşturmak üzere çıkageldi. zira türk-israil gerginliği israil-mısır gerginliğiyle eş zamanlı yaşandı.
ayrıca mısır’da israil elçiliğine yapılanların enfeksiyonu ürdün’e sızmaya başladı ve israil büyükelçisi amman’dan ayrılmak zorunda kaldı. bu olay filistinlilerin, dünyada birçok ülkeden azımsanmayacak bir desteğin ortasında devletlerinin tanınması dosyasını bm’ye sundukları bir zamanda gerçekleşti.
diğer yandan arap baharı’nın önemli ve uzun stratejik sonuçları halen washington’ın hesaplarını karıştırıyor ve bölgedeki çıkarlarını tehdit ediyor. bu durum obama yönetiminin israil’e olan aşırı tarafgirliğine göz yummayı zorlaştırabilir. bu tarafgirlik bölgede özellikle de arap kitlelerinin ülkelerinin politikalarını belirlemedeki rollerinin artması sonrası abd’ye türkiye, mısır ve suudi arabistan gibi önemli müttefiklerini kaybettirebilir; ki bu politikaların belirlenmesi geçmişte washington destekli iktidar seçkinlerinin tekelindeydi.
üçüncü bir nokta da uluslararası ufukta türkiye ile mücadelede israil’in tutumunu destekleme imkanı etrafında batılı bir fikir birliğinin veya uyumun belirtilerinin gözükmemesi. nato ise türkiye-israil ilişkilerinin iki taraf arasında paktın müdahale etmeyeceği bir sorun olduğunu belirterek tarafsız kalma niyetini gösterirken birçok avrupa gazetesi israil’in türkiye’den özür dilememesinin netanyahu’ya taktiksel bir başarı getirdiğini, ancak israil’in bölgesel yalnızlığını arttıracağını ifade etti.
tel aviv, obama’nın netanyahu hükümetinden türkiye’den özür dilemesi yönündeki isteğine gönderme yapması sonrası abd’nin halihazırdaki türkiye-israil gerginliğini ele alma yöntemine yönelik hayal kırıklığını ifade etmekle yetinmedi. netanyahu hükümeti ankara-tel aviv ilişkilerindeki çatlağı giderme amaçlı amerikan arabuluculuğuna karşı olduğunu da açıklayarak daha da ileriye gitti.
ayrıca netanyahu hükümeti amerikalı resmi çevreleri, washington ile ankara arasındaki bir anlaşmayla türk hükümetinin israil’e karşı gerginliği tırmandırmasına yeşil ışık yakmakla suçladı. bu anlaşmaya göre washington, ankara’nın israil’e karşı çıtası belirlenmiş ve iyi hesaplanmış şekilde gerginliği tırmandırmasına göz yumuyormuş. amaç ise washington’ın türkiye ve mısır gibi bölgedeki esaslı müttefikleriyle önemli stratejik çıkarlarını koruma girişimi içinde israil’in büyüklüğünü frenlemekmiş. washington israil’e körü körüne bağlılığının şu günlerde bölgeyi saran korkunç tarihi değişimlerin gölgesinde türkiye ve mısır’la ilişkilerini kaybetmesine yol açmasına pek hazır görülmüyor. buna karşın akp hükümeti de nato füze kalkanı projesi kapsamında kendi topraklarına erken uyarı radar sistemi yerleştirilmesini onayladı.
türk ikilemi
türkiye ile abd arasındaki çıkarlarda müzmin harmoniye dair azımsanmayacak bir alanın bulunmasına, washington’ın ankara ile ilişkilerinin önemini ve çıkarlarını idrak etmesine ve washington’ın akp deneyimini ve modernleşmeci reformcu projesini desteklemesine rağmen, bazı amerikan siyasi karar alma çevrelerinde akp hükümetinin niyet ve eğilimlerine dair hâlâ kuşkular var.
bu kuşkuların sebebi türkiye’nin iran, suriye ve hamas hareketine yönelik tutumları değil sadece. aynı zamanda kuşkular bu çevrelerin erdoğan’ın liderliğindeki akp’nin ülkede tek başına iktidara gelmesi sonucu 2002’den bu yana türk devleti içindeki iktidar ve güç ilişkilerinki değişimi anlayamamasından kaynaklanıyor.
bir açıdan bu durum amerikan siyasi ve araştırma çevrelerindeki tartışmayı körükledi. new york times gazetesi türkiye’nin washington ve tel aviv’le altmış yıl önce ilişkiler kurduğu şartların bugün değiştiğine işaret ederek bu tartışmayı dile getirdi. her iki ülkenin aynı çıkarlar ve tehditler üzerinde ittifak etmesi sonrası şartlar şimdi her üç ülke arasındaki ilişkileri karıştıracak şekilde değişti.
gazete ayrıca türkiye’nin dış politikasındaki değişimin, başbakanı erdoğan’ı arap kamuoyunda ‘kahraman’ yaptığı ve bunun da washington’ın bölgede en acil iki soruna (iran nükleer programı ve filistin-israil barış görüşmeleri) yönelik stratejisine açık bir tehdit oluşturduğu görüşünde. gazete türkiye’nin bölgedeki mısır ve ürdün gibi diğer ülkelerin aksine amerikan yardımlarına dayanmaktan büyük ölçüde kurtulması sebebiyle bu politikalarını sürdürebileceğini düşünüyor.
neredeyse aynı şeyi dick cheney ‘benim zamanımda’ adlı kitabında vurguluyor. cheney, kitabında washington’un türkiye’de yaşanan değişimin boyutunu anlamaktaki başarısızlığını itiraf ederek türkiye’nin nato’nun esaslı müttefikinden bir islam devletine dönüşme sürecinin başında olduğunu belirtiyor.
aynı bağlamda britanyalı yazar simon tisdall, erdoğan’ın bölgesel dış politikadaki girişimlerinin, iran’la flörtünün, israil’le sürtüşmesinin ve suriye açılımlarının batılı yorumcuları, türk politikasında türk devletinin islamlaşması, israil, batı ve nato ile ilişkilerinin aleyhine olacak şekilde arap ve islam dünyasına yakınlaşması anlamında ‘stratejik toparlanma’ tahmini yapmaya sevk ettiğini düşünüyor.
diğer açıdan demokrasinin yayılması ve dünya üzerindeki insan haklarına saygı ilkelerine bağlılığını göstermesine rağmen washington’ın türk demokrasisinin esasında amerikan desteğiyle olan kalkınması karşısında rahatsızlık duyduğu görülüyor. zira birçok kamuoyu anketine göre israil ve washington’a güvenmeyen ekseriyeti dindar türk halkının türk dış politikasını belirlemedeki (bölgedeki amerikan çıkarlarına hizmet etmeyen) rolünün artması, türk hükümetlerini amerikan dolduruşları ve israil baskılarıyla mücadelede ankara’nın kararının bağımsızlığını teyit edecek politikaları benimsemeye zorlayacaktır.
birkaç gün önce washington yakın doğu araştırmaları enstitüsünün gerçekleştirdiği ‘akp liderliği altında türkiye abd için yararlı mı engel mi?’ başlıklı sempozyumda robert wexler de bu noktanın altını çizerek uyarıda bulunurken türk parlamentosu’nun 2003’te amerikan güçlerinin türkiye toprakları üzerinden irak’a girmesine izin vermemesini, ankara’nın iran’a yönelik yaptırımların arttırılmasına itirazını ve akp hükümetinin beklenen amerikan baskılarına aldırmayan israil’in kışkırtmalarına tepki olarak bu ülkeyle gerginliği yinelemekte tereddüt etmemesini delil gösterdi.
amerikan tarafgirliği
washington’ın türkiye’nin şu günlerde israil’e yönelik cezalandırıcı adımlara aşamalı anlayış göstermesinin obama yönetiminin türk-israil ilişkilerine yönelik tutumunda bir öz değişimden kaynaklandığını düşünenler yanılırlar. çünkü ortada böyle düşünmeyi engelleyen birçok yaklaşım var.
washington’ın ‘türk ikilemine’ ilişkin endişeleri yanısıra, obama özellikle de amerikan seçimleri tarihinin yaklaşmasıyla birlikte böyle bir değişimin sonuçlarını taşıyamaz; ki alışık olunduğu üzere yahudi oyları, seçimlerin gelişmeleri içinde finans, propaganda ve oy açısından eksen rolünü oynamaya hazır. bu bağlamda birkaç gün önce obama’ya anlamlı bir mesaj gönderildi zaten. amerikalı yahudi seçmenler demokratların kalelerinden new york’ta kongre için cumhuriyetçi adayı desteklediler. bu destek cumhuriyetçi adayın demokrat rakibinden sandalyeyi almasını sağladı.
israil’e yönelik türk tırmanışına dönemsel amerikan anlayışının sürmesi, şayet türkiye’nin washington’la paralel ve eş zamanlı stratejik eşgüdüm içinde ‘iyi hesap edilmiş ve çıtası belirli’ bu tırmanışı dengelemedeki başarı boyutuna bağlıysa, ankara’nın washington’u razı etmesi ve tel aviv’le ilişkilerini makul bir sıcaklıkta tutması gerektiğiyle hiçbir şekilde alakalı değildir.
ankara ile tel aviv arasında halihazırdaki krize yönelik amerikan tutumunun habercileri, amerikalı çevrelerin henüz ‘türk ikilemi’ konusundaki hararetli stratejik tartışmalarını netleştirmediğine işaret ediyorlar. bu durum obama yönetiminin gelecek amerikan seçimleri öncesinde bölgedeki müttefiklerine yönelik dış politikasındaki değişmezleri gözden geçirme macerasını kapatmasını gerektirebilir. şöyle ki demokratların zor seçim şartları, obama yönetimini, yahudi seçmenlere şirin gözükerek ve dost türkiye ile ilişkilerin geleceğini saran belirsiz pençelere düşülmesi muhtemel siyasi sonuçlardan sakınarak, müttefik israil’le derin ilişkilerin temellerini kavramaya sevk edecek.
bu sunumun makul olduğunu güçlendiren sayısız örnek var. zira özgürlük filosu krizi patlak verir vermez ankara üzerindeki geri adım atması ve tek taraflı ödünler vermesi yönündeki amerikan baskıları yoğunlaşmaya başladı. britanya financial times gazetesi obama’nın, haziran 2010’da kanada’nın toronto kentindeki g-20 toplantıları arasındaki görüşmesi sırasında erdoğan’ı, israil ve iran’a yönelik türk tutumlarının, ankara’nın pkk savaşçılarıyla mücadelede füze taşıyan predator model insansız keşif uçakları gibi gelişmiş amerikan teknolojisi ve silahlarını elde etme şansını azaltabileceği yönünde uyardığını yazdı.
yukarıda anlatılanlara binaen önümüzdeki günler obama’nın bm genel kurulu’nun son toplantıları sırasında washington’da erdoğan ve netanyahu ile üç ülke arasındaki ilişkilerin havasını bulandıran kara bulutları gidermek amacıyla yaptığı ikili görüşmelerin içerdiği gizli noktaları su yüzüne çıkarabilir. özellikle de üç lider de gizli bir anlaşmaya varma başarısı göstermişse şayet... bu anlaşma gereği netanyahu’nun bir formülle türkiye devletinden özür dilemesi, özgürlük filosu kurbanlarının ailelerine tazminat ödemesi yanısıra gazze şeridi üzerindeki israil ablukasının hafifletilmesi olanağını ele alması karşılığında, erdoğan da tel aviv’e karşı gerginliği tırmandıran cezalandırıcı adımlardan geri adım atıyor. bütün bu gelişmeler de çeşitli teşvikler sunmakta tereddüt etmeyecek olan amerikalı garantörün gözetimi altında gerçekleşiyor. gerçi bu teşvikler tel aviv ve ankara için hükümetlerinin yerel ve uluslararası sonuçlarını taşıyabilecekleri zor kararlar alma güçlerini takviye edecek şekilde farklı olabilir.
beşir abdulfettah, mısır el ehram stratejik araştırmalar merkezi’nde asya uzmanı akademisyen ve araştırmacıdır.
bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar