Kürt sorunu
Türkiye'nin Kürtlere açılımı: Taktik mi yoksa yeni bir politika mı?
Türkiye ile PKK arasındaki bir anlaşma, Ankara’nın Bağdat'ı kontrol eden Maliki hükümetiyle yaşadığı gerilimde, Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ile kurduğu güçlü ortaklığı sağlamlaştıracaktır.
üç kürt aktiviste, 10 ocak 2013 tarihinde (fransa'nın başkenti) paris'te düzenlenen suikast eylemi, türkiye başbakanı recep tayyip erdoğan hükümeti ile pkk lideri abdullah öcalan arasında, kürt sorununun barışçıl çözümü için hali hazırda devam eden müzakerelere daha fazla ışık tuttu. kürt sorunu; pkk’nın 1984’te silaha sarılmasından itibaren 40 binden fazla kürt ve türk’ün ölümüne yol açtı, türk devletine otuz yıl zarfında yaklaşık 400 milyar dolara mal oldu.
suikastı gerçekleştirenlerin kimliği etrafındaki farklı spekülasyonların ortak paydası, eylemin temel hedefinin müzakere çabalarına güçlü bir darbe vurmak ve çatışmayı yeniden ilk karesine götürmek olduğu etrafında yoğunlaşmaları.
doğal olarak türkiye’nin pkk’ya yönelik tutumundaki (ülkenin istihbarat organının başındaki hakan fidan’ın, örgütün marmara denizi üzerindeki imralı hapishanesinde tutulan öcalan ile yürüttüğü yoğun görüşmelerde açıkça görülen) somut değişimi, geçmişte benzeri yaşanmamış bir karmaşa ve anlaşılmama halinin damga vurduğu bölgesel tablodan ayırmak mümkün değil. bu hali; suriye’deki kürtlerin, özellikle de demokratik birlik partisi’nin (pyd) ülkenin kuzeyindeki bazı bölgeleri kontrolü altına alması sonrası, ‘tarihsel’ siyasi kazanımlar elde etme emellerini destekleyen kriz çıkardı. ve suriye’deki muhalif güçlere destek veren türkiye ile maruz kaldığı iç ve dış baskılarla mücadelede suriye rejimine arka çıkan iran ve irak arasında artan bir gerginlik dayattı.
buradan hareketle, türkiye’nin kürt meselesinde benimsediği yeni açılım politikasının şu dört temel hedefi hayata geçirmesi gerektiği öngörülebilir: bunların ilki; suriye rejiminin devrilmesinin muhtemel olumsuz sonuçlarından, bilhassa da suriye kürtlerinin ülkenin kuzeyinde, irak kürdistan bölgesi’ne benzer, özerk yönetime sahip bir kürt alanı kurma çabalarını güçlendirmesinden sakınmak. bu da ankara üzerinde, suriye kürtleri ile mevcut çıkar çatışması ve suriye’deki krizle alakalı zıt tutumlarından kaynaklanan gergin ilişkileri göz önüne alındığında, güçlü baskılar meydana getirebilir.
dolayısıyla türkiye’nin olayların önüne geçmek ve suriye krizinin yol açabileceği olumsuz sonuçları kontrol altına almak istediği; bunu da pkk’yı çekişmenin dozunu azaltmaya, kovuşturulmayacakları ve hatta belki kürt kimliğinin tanınacağı vaatleri karşılığında örgüt liderlerini silah bırakmaya ikna etmeye çalışarak yaptığı söylenebilir.
ikinci hedef; bazı bölgesel güçleri, özellikle de iran’ı, türkiye’nin suriye’deki krize dair tutumunu değiştirmesi için ankara üzerinde baskı kurmak amacıyla kürt kartını kullanmaktan yoksun bırakmak. nitekim türkiye iran’ı, (dönemin içişleri bakanı idris naim şahin’in ifadesiyle) pkk’ya lojistik destek vermek ve örgüt unsurlarının sınırlarını geçmiş dönemlere oranla daha özgür şekilde geçmesine izin vermek suretiyle onun faaliyetlerini kolaylaştırmakla suçluyor.
iran’ın pkk’yı desteklemesiyle ilgili krizin tırmanmasının önemli bir anlamı var. bu tırmanma, suriye krizini ele alış noktasındaki görüş ayrılığı arka planında, iki ülke arasındaki ilişkilerdeki gerginliğe ışık tutuyor. şöyle ki türkiye, suriye rejimini devirmeye çabalayan suriye muhalif güçlerin yanında yer alırken; iran, suriye rejimini ayakta tutmak için onu para ve silahla destekliyor. bunun yanı sıra, nato’nun (kuzey atlantik antlaşması örgütü) türkiye-suriye sınırına patriot füzeleri yerleştirme kararından iran’ın duyduğu endişenin dozu artıyor.
patriot kararındaki amacın türkiye’ye yönelik olası suriye tehditlerine karşı koymak olduğunun nato tarafından açıklanmasına rağmen iran, bu gelişmiş füze sistemlerin yerleştirilmesinde hedef alınan ülkelerden birinin de kendisi olduğuna inanıyor. ve bahsi geçen füzelerin, israil tarafından nükleer tesislerinin vurulması durumunda, bu ülkeye karşı misilleme gücünü zayıflatacağını düşünüyor.
türkiye’nin üçüncü hedefi; irak başbakanı nuri maliki, hükümetine daha fazla baskı yapmak. bu arkasında ise maliki’nin, iktidar denklemi içinde sünni güçleri marjinalleştirmesi ve iran ile ortak hareket ederek suriye devlet başkanı beşar esad rejimini destekleyen bir politikayı benimsemesinin, son dönemde ankara ile bağdat'ın anlaşmazlık alanını genişletmesi yatıyor.
bu doğrultuda ankara, irak kürdistan bölgesi lideri mesut barzani ile güçlü bir ortaklık tesis etmeye, maliki ile sürdürdüğü mücadelesinde onu desteklemeye yöneldi. doğal olarak ankara’nın (barzani ile işbirliği yaparak) kürt krizini çözmedeki başarısı, maliki ile mücadelede barzani’nin hanesine yazılacaktır. bilhassa da barzani’nin, krizin çözümü ve hassaten silahlarını teslim etmeleri sonrası türkiye’den çıkacak pkk unsurlarını karşılama konusunda önemli rol oynaması söz konusu iken…
türkiye’nin, fidan ile pkk'nın önde gelen isimleri arasındaki görüşmelerin (kuzey irak'ın) süleymaniye yerine erbil kentinde yapılması ısrarı, barzani’nin görüşmelerdeki bariz rolünü güçlendirmek kadar iran’ın bu konuya müdahaleden uzak tutmak şeklinde açıklanabilir. zira (olası bir) iran müdahalesi, ankara’nın esad rejiminin düşürülmesini destekleyen tutumunu değiştirmesi için baskı yapmayı amaçlayan tahran’ın kürt kartını kullanma çabası doğrultusunda, müzakereleri işlemez kılabilir veya temelden bitirebilir.
dördüncü hedef ise iktidardaki adalet ve kalkınma partisi’nin (akp), türkiye’de siyasi ve güvenlik alanındaki istikrarın, kürt meselesinin çözüme kavuşturulmasıyla sağlanacağının anlaması. özellikle de bu mesele somut uluslararası ilgiden beslenir ve başbakan erdoğan’ın tahminlerine göre, otuz yıl boyunca devlet hazinesine yaklaşık 400 milyar dolara mal olmuşken. krizde barışçıl çözüme ulaşılmasının halen acil bir konu olduğunu vurgulayan erdoğan aynı konuşmasında, “terör belası olmasaydı türkiye bugün çok farklı olurdu.” cümlesini de sözlerine eklemişti.
olumlu adımlar
bu yeni çabaların paralelinde türkiye, anlaşmaya varma girişiminde ciddi olduğu hususunda örgütü ikna etmek için motive edici adımlar atmaya başladı. örneğin; türk parlamentosu, (24 ocak 2013’te) kürt sanıkların mahkemelerde ana dillerini kullanmalarına izin veren yasayı onayladı. kasım 2012’de açlık grevi düzenleyen kürt mahkumların (680 mahkum) karşılanmasında ısrar ettiği talep buydu. grev, öcalan’ın kardeşi kanalıyla gönderdiği mesajla müdahalesinin ardından son bulmuştu.
ayrıca (medya haberlerine göre) türk parlamentosuna sunulan bir rapor; örgüte ‘düşman’ denilmeyip (faaliyetlerinin) hukuk zemininde ele alınabilecek bir suç olarak görülmesini, terörist kavramının ve terör örgütüne katılma suçunun yeniden tanımlanmasını, kürt meselesi için en uygun ilişki kurma yöntemi olarak tavsiye etti. bunun yanı sıra erdoğan, silahlarını teslim ederek türkiye’den çıkacak örgüt unsurlarının takip edilmeyeceği sözü verdi; türk (güvenlik) güçlerinin geçmiş dönemde türkiye’den irak’ın kuzeyine çekilenleri takip ettiğine işaret ederek, bu siyasetin yanlış olduğunu ve tekrarlanmayacağını vurguladı.
suriye'nin kuzeyindeki kamışlı kentinde yaşayan kürtler, gösterilerinde pkk lideri öcalan ile kuzey irak bölgesel kürt yönetimi lideri mesut barzani'nin posterlerini taşıyorlar. [ramzi haidar/afp]
çeşitli zorluklar
türkiye’yi kürt meselesine barışçıl çözüm bulma yolunda yeniden düşünmeye sevk eden sebeplerin geçerliliğine rağmen, bu hedefin gerçekleşmesi; başta ankara ile pkk arasındaki gündem ve öncelik farklılığı olmak üzere, yüzleştiği birçok zorluk ortadayken, pek kolay bir iş gibi görünmüyor.
ankara’nın bakış açısı, birinci derecede ‘güvenlik çözümü’ etrafında yoğunlaşıyor. bu da pkk kadrolarına genel af çıkarılıp birçok unsurunun serbest bırakılması ve türkiye’nin dört bir yanını kapsayan yerel yönetimler yasasının geçirilmesi karşılığında örgütten silahlarını teslim edeceği, yeni şiddet eylemlerinde bulunmayacağı ve türkiye’den çıkacağına dair garantiler alınmasını içeriyor.
örgütün bakış açısı ise ‘siyasi çözüm’ odaklı. bu çözüm; anayasada kürt kimliğinin tanınması, kürtlere türkiye’nin güney doğusunda özerk yönetim verilmesi, örgütün içeride ve dışarıdaki unsurları ile liderlerine genel af çıkarılması taleplerinde vücut buluyor.
buradan anlaşılıyor ki taraflar arasındaki anlaşmazlık alanı, barış anlaşmasının imzalanmasıyla son bulacak orta çözümlere ulaşma fırsatlarına birçok alternatif sunmayacak şekilde geniş. hatta akp hükümetinin, daha önemli bir hedefi gerçekleştirmeye çalıştığı söylenebilir. bu hedef, örgütten askeri eylemlerine son vereceği sözü almak ve bölgesel güç dengeleri içinde köklü değişimlere sahne olan şu dönemde iç istikrarı sağlamak.
hiç kuşkusuz örgüt yönetimi sadece kendi taleplerinin karşılanması halinde ateşkes talebine olumlu yanıt verecektir. özellikle de uzun zamandan beri taraflar arasında güven boşluğu varken ve önceki çabaların karşılaştığı başarısızlık bu boşluğu desteklemişken… öyle ki bu ortam, örgütün irak’ın kuzeyinde konuşlu askeri kanadını, türkiye’den çekilme niyetini yalanlamaya sevk etti; örgüt, ‘2013 yılı planlarının şu ana kadar hala yürürlükte olduğuna’ işaret etti.
erdoğan’ın kürt krizinin çözme girişimi, (ana muhalefet) cumhuriyet halk partisi (chp) ağırlıklı olmak üzere, siyasi rakipleri tarafından bile desteklendi. fakat bu durum, örgütle krizin çözülmesi karşılığında kürtlere ödünler verilmesine düşmanca tutum alan milliyetçi güçlerin seslerinin yükselmesinin gölgesi altındayken, muhtemel bir anlaşmanın kavgasız gürültüsüz geçirilebileceği anlamına gelmiyor.
kim bilir, belki de bazı eğilimleri, krizi çözme çabalarını boşa çıkarmak için paris’teki üç kürt aktiviste düzenlenen suikast eyleminin sorumlusu olarak bu milliyetçi güçleri suçlamaya bu olasılık sevk etti.
keza türkiye’nin adımı, anlaşmayı engellemeye çalışan komşu ülkelerden de büyük destek görmeyecektir. zira anlaşma (imzalanması halinde) bu ülkelerin, suriye rejiminin devrilmesi için aktif şekilde çalışan ankara ile mücadelelerinde güçlü bir baskı kartını kaybetmelerine yol açacaktır. ayrıca anlaşma, ankara’nın maliki hükümetiyle yaşadığı gerilim esnasında irak kürdistan bölgesi ile kurmayı başardığı güçlü ortaklığı sağlamlaştıracaktır.
güçlü ortaklık öncelikle, bölge petrolünün türkiye’ye ihraç edilmesi için boru hattı inşa edilmesine yansıdı. bu boru hattı, türkiye’den geçen ancak bağdat hükümetinin kontrolünde olan eski boru hattına (yumurtalık boru hattı) alternatif olacak. bölge ile bağdat arasında ödemeler konusundaki çekişme, bu eski borularla çalışmanın durmasına yol açmıştı.
ayrıca pkk ile anlaşma, başta öcalan ile ilişki konusu olmak üzere, türkiye’nin mücadelesinde zor kazanımlar getirecektir. zira taraflar arasında, türkiye’nin ‘dokunulmayacak kırmızıçizgi’ gördüğü, bu dikenli dosya ele alınmadan her hangi bir anlaşmanın imzalanmasını düşünmek zor olabilir. erdoğan, pkk’yı ankara’nın kabul etmesi zor talepler koymakta ısrarlı davranmamaya ikna etmek için güçlü bir mesaj verdi; ‘öcalan’ın ev hapsine alınmasının hiçbir şekilde gündemde olmadığı’ sözüyle bu kırmızıçizgiyi açıkça dile getirdi.
bu yaklaşımlar; bir bütün olarak kürtlere yönelik türk açılımının, yeni bir siyasetten çok suriye krizinin dayattığı zorluklarla yüzleşme noktasında bir taktik olduğunu gösteriyor. suriye krizi, türkiye’deki iç siyasi istikrarı etkilemeye başladı. görünen o ki türkiye, başta erdoğan’ın (mevcut parlamenter) siyasi sistemi başkanlık sistemine çevirme çabasıyla eş zamanlı olarak 2014 ortasında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendini aday gösterme ihtimali olmak üzere, zor siyasi kazanımlara gebe gibi görünüyor. türkiye böylelikle modern tarihinde yeni bir dönemin eşiğine yaklaşıyor.
muhammed abbas naci, el ehram siyasi ve stratejik araştırmalar merkezi’nde araştırmacı olarak görev yapıyor. aynı merkezin çıkardığı ‘iran seçkileri’ dergisinin yayın koordinatörlüğünü yürütüyor. ‘iran’ı kim yönetiyor’, ‘iran bir islam cumhuriyeti mi humeyni saltanatı mı?’, ‘iran ve türkiye’nin lübnan-israil savaşı’ndaki tutumları’ başlıklı kitaplar, yazarın belli başlı çalışmaları arasında yer alıyor.
bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar