[an error occurred while processing the directive] 'Oğlumu polise teslim ettim' | Al Jazeera Turk - Ortadoğu, Kafkasya, Balkanlar, Türkiye ve çevresindeki bölgeden son dakika haberleri ve analizler [an error occurred while processing the directive] [an error occurred while processing the directive]

Uyuşturucu

'Oğlumu polise teslim ettim'

Esrar ve bonzai tuzağına düşmüş bir genç, cezaevinden anne ve babasına yazdığı bir mektup ve satırlarda derin bir pişmanlık, çocukları uyuşturucudan ölmesin diye kendi elleriyle polise teslim eden bir annenin çaresizliği...

Konular: Türkiye

Haberin Öne Çıkanları

"Kendi ellerimizle evladımızı polise teslim ettik."

"Hapse girmese toprağa girecekti."

"Oğlumun yüzünü yaktılar."

mektup

“selam canım anam ve canım babam. ben de biliyem sizin gururunuzla oynadım. ama ben şu an çok pişmanım. ne olur beni af edin. ben eğer buradan çıkarsam size layık bir evlat olacam söz veriyem size. baba ne olur benim görüşüme gelin. bugün pazartesidi, açık görüştü gözüm sizin yolunuzdaydı ama siz gelmediniz.”

üzerinde ‘diyarbakır e tipi kapalı ceza infaz kurumu görülmüştür’ mührü bulunan mektup 18 yaşındaki bilal y. tarafından ailesine yazılmış. mektubun devamında günden güne eridiğini belirten bilal, cezaevinden kurtulduğu takdirde bir daha kimsenin eşyasında gözünün olmayacağını yazıyor.

bilal’in hikâyesi

diyarbakır’ın kenar semtlerinden şehitlik’te yaşayan taksi şoförü bir baba ve ev hanımı annenin üç çocuğundan biri olan bilal, bir tekstil atölyesinde ütücü olarak çalışıyordu. ailesinin ve çevresindekilerin ‘mazbut’ tanımıyla hatırladıkları bilal sessizliği ve efendiliğiyle dikkat çekiyordu.

evle işi arasında süren hayatı, bir akşam iş çıkışı arkadaşlarının "parkta takılalım" ısrarıyla altüst oldu. birkaç arkadaşıyla birlikte evlerine yakın olan sümer park’a giden bilal, kuytu bir köşede tanımadığı başka kişilerle birlikte ilk esrarını sardı.

sadece arada bir sigara içen bilal'in ısrarlara dayanamayarak aldığı bir yudum, orada kalamadı, sonraki günlerde artarak sürdü.

bonzai de içiyordu

sümer park’taki esrar partilerine esrara çok benzeyen ve tehlikeli bir kimyasal olan bonzai de eklendi zamanla. esrar kullanıcılarını yanıltan bu kimyasalı bilal de esrar niyetiyle içti. semptomları çok ağır olan bonzai, bilal’de halüsinasyon ve saldırganlığa yol açtı. ailesine haber vermeden işinden ayrıldı ve hırsızlığa başladı.

çünkü o artık potansiyel bir bağımlıydı ve bonzai için artık para bulmak zorundaydı...

"önce gözlerinden şüphelendik"

yangın çıksa itfaiye araçlarının giremeyeceği kadar dar sokaklardan geçerek bilal’in birkaç ailenin birlikte yaşadıkları evine vardığımızda annesi karşılıyor bizi. evleri iki göz oda ve hem banyo hem da tuvalet olarak kullanılan küçük bir barakadan ibaret. anne s.y. bu hemen göze çarpan yoksulluk ve yoksunluğun içinde bir de uyuşturucuya karşı mücadele vermeye çalışıyor.

“bilal’in ilk gözlerinden şüphelendik. babası ‘bu işte bir iş var’ deyince ben ‘ütünün buharından kızarmıştır’ dedim. tekstilde ütücü olarak çalışıyordu. çünkü insan evladına konduramıyor. eve geç gelmeye başladı. sorduğumuzda mesaiye kaldığını söylüyordu. babası ustasını aramış. adam da her akşam düzenli olarak 7’de çıktığını söyleyince babası dövdü. zaten şüphelenmişti, alıp hastaneye götürünce tahlillerinden uyuşturucu çıktı. bunu öğrenince yıkıldık.”

"ailesine bıçak çeken bir çocuğa dönüştü"

bilal’deki bu ani değişimin sadece esrarla açıklanamayacağını düşünen anne s.y. bir süre sonra arkadaşlarının peşine düşmüş. bonzaiyi ilk o zaman duymuş.

“arkadaşları esrar sararken içine mozai (bonzai) koymuşlar. çocuk bunu içince ağzı köpürmüş ve kusmuş. eve geldiğinde gözleri kocaman açılmıştı. ne olduğunu sorduğumda bana, ‘sana ne oğlum’ diyerek küfretmeye başladı.

mülayim ve temiz bir çocuktan, annesine küfreden, bıçak çeken bir çocuğa dönüşmüştü. benden para istiyor olmayınca kapıları camları indiriyordu. sabahlara kadar eve gelmezdi. sabah uyandığımızda avlunun bir köşesinde sızmış halde bulurduk.”

 

‘evladımızı elimizle polise teslim ettik’

ailesinden para alamayan bilal arkadaşlarıyla birlikte kapkaç ve hırsızlık yapmaya başlamış. ailesi bir akşam eve gelen polislerden öğrenmiş durumu.

“polisler gelip bilal’i sordu. eve gelmediğini, sabahlara kadar sokaklarda kaldığını söyledik. babası ne olduğunu sorunca polis eve gelirse karakola getirmemizi söyledi. kalktık evi aradık. yatağının altında iki cep telefonu bulunca kollarından tuttuğumuz gibi karakola götürdük. tutuklanıp cezaevine attılar. başka çaremiz yoktu, karakola götürmeseydik toprağın altına götürecektik.”

bilal y. gasp suçundan hâlâ cezaevinde. ailesine yazdığı mektuplarda kendisini ziyarete gelmeleri ve cezaevinden çıkarmalarını istese de ailesi ne yapacaklarını şaşırmış durumda. çünkü çıkarsa yeniden uyuşturucuya bulaşmasından korkuyorlar.

‘oğlumun yüzünü yaktılar’

h.k da benzer bir durum yaşıyor. 18 yaşındaki oğlu v.k. da uyuşturucu ve hırsızlık suçlarından cezaevinde. h.k., oğlunu uyuşturucuya alıştıranların daha sonra zorla hırsızlık yaptırdıklarını anlatıyor.

“oğlum daha küçüktü, okuluna gidiyordu. arkadaşları yoldan çıkardılar ve uyuşturucu içirdiler. öğrendik ki okulu bırakmış. durumumuz yoktu, takip edemedik. çeteler bunu aldılar, hırsızlık yaptırdılar. bir seferinde itiraz edince sigarayla yüzünü yakıp işkence yapmışlar. evladım evden çıkmaya bile korkardı. ama gasp yaptırmışlar, birinin altın zincirini çalmış. zincirinin parasını denkleştirip kadına verdik ama bıçakla gaspa girdiği için cezaevine attılar.”

kaynak: al jazeera türk

Abdülkadir Konuksever

1971 yılında diyarbakır'da doğdu. 1990 yılında gazeteciliğe başladı. ulusal ve uluslararası yayın kuruluşlarında çalıştı. basılı iki öykü kitabı bulunan konuksever, al jazeera türk diyarbakır ofisi muhabiri olarak görev yapmaktadır.  Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;
[an error occurred while processing the directive]