Görüş

20 Temmuz'un 40. yılında bütünlüklü çözüm

Barış Harekâtı'nın 40. yıldönümünde Kıbrıslı Türklerin hedefi bütünlüklü çözüm olmalıdır. Çünkü Kıbrıslı Türkler, dünya ile ancak bütünlüklü çözümle kucaklaşır, uluslararası hukukun içine ancak bütünlüklü çözümle girer, ekonomisi ancak bütünlüklü çözümle gelişir.

kıbrıs sorunu, 51 yıldır çözüm bekliyor. kıbrıs barış harekâtı’nın 40. yılında, hâlâ birleşmiş milletler (bm) güvenlik konseyi’nin gündeminde olmaya devam ediyor.

kıbrıslı türkler, aralık 1963’ten itibaren kıbrıs cumhuriyeti’nin bütün kurumlarından uzaklaştırıldılar. asker ve polis baskısıyla, vurularak, öldürülerek, kurumlardan uzaklaştırılıp küçük bölgelerde güvenliklerini sağlayacak şekilde bir arada yaşamaya itildiler. bu küçük dar bölgelerde 1974 yılına kadar büyük acılar çektiler, yoksulluk çektiler, sıkıntı çektiler.

1974'ün 15 temmuz'unda kıbrıs’ta fanatik unsurlarla işbirliği yapan yunan cuntası, bir darbe organize etti. bu darbeyle hedef, kıbrıs’ın yunanistan’a bağlanması yani enosis hedefine varmaktı.

bu girişim, 20 temmuz 1974 tarihinde, darbeden tam beş gün sonra, türk silahlı kuvvetleri’nin barış harekâtıyla türkiye’nin olaya müdahale etmesi sayesinde engellendi. harekât ile kıbrıslı türkler için güvenli bir bölge yaratıldı. kıbrıs’ın kuzeyi; önce kıbrıs türk federe devleti sonra kuzey kıbrıs türk cumhuriyeti (kktc) olarak kıbrıslı türklerin güven içinde yaşayabilecekleri bir devlete dönüştü.

ancak bu devlet uluslararası hukuk tarafından benimsenmedi, kabul edilmedi, uluslararası hukukun dışında tutuldu. 1963’te kıbrıslı türkleri dışlayarak, sadece rum egemenliğinde uluslararası hukukun bir öznesi olabilen kıbrıs cumhuriyeti, kktc’nin varlığına rağmen bugün hâlâ uluslararası hukukun kabul ettiği tek yasal devlet olmaya devam ediyor. bu da 1963’te başlayan, 1974’te farklı bir şekil alan kıbrıs sorunu’nu devam ettiriyor.

kıbrıs sorunu'nu çözüm girişimleri

kıbrıs sorunu’nun çözümü için çok girişimler yapıldı. önce 1985’te başlayıp 1986’da sona eren süreçte, zamanın bm genel sekreteri pérez de cuéllar’ın görüşleri, cuéllar belgesi olarak taraflara sunuldu ama başarılı olamadı. 

ardından 1992’de dönemin bm genel sekreteri butros butros gali’nin 101 paragraftan oluşan fikirleri yine başarısızlığa uğradı.

2002 yılında kıbrıs’ın avrupa birliği (ab) süreci ve türkiye’nin ab adaylığıyla ilişkilendirilerek hazırlanan, bu kez tam teşekküllü bir devlet oluşturmayı hedefleyen annan planı taraflara sunuldu. uluslararası toplum, bm ve ab de dahil olmak üzere bütün oyuncular, bu plana destek verdiler. ancak referanduma sunulan ilk plan olan annan planı, kıbrıslı rumların kabul etmemesiyle yürürlüğe giremedi.

kıbrıslı türkler, plana ‘evet’ dediler. evet dedikleri için uluslararası görünürlükleri, onlara yönelik uluslararası sempati arttı. ancak uluslararası hukuk; çözüme ‘evet’ diyen kıbrıslı türklere maalesef kapılarını açmadı, onları bünyesine kabul etmedi.

2004’ten 2010’a kadar geçen benim görev sürem boyunca, kıbrıs sorunu'nun çözümü için çok yoğun çaba ortaya koyduk. 

by Mehmet Ali Talat

bu acı gerçek, ne yazık ki halen devam ediyor. acı ama gerçek. ortada bir haksızlık var. bu gerçekten mutlaka kurtulabilmek lazım. bunun için de kıbrıslı türklerin, çözüm için çok yoğun çaba ortaya koyması lazım.

2004’te başlayan ve 2010’a kadar devam eden benim görevde bulunduğum dönemde çok yoğun çaba ortaya koyduk. kıbrıs sorunu’nun çözümü için uluslararası toplumu mobilize ederek, türkiye’nin diplomatik ve siyasi gücünü kullanıp onunla da işbirliği yaparak kıbrıs rum tarafını çözüm masasında tutabildik. hatta süreçte ciddi ilerlemelere imza atabildik.

2008’de başlayan müzakerelerde, 2010’a kadar 31 tane mutabakat, yakınlaşma kâğıdı hazırladık. bu belgeler, kıbrıs sorunu’nun çözümü için bize rehber oluşturacaktı. çok ciddi ilerlemeler sağladık. fakat sonuca ulaşamadık. çünkü kıbrıs rum tarafı, kendi iç dengeleri nedeniyle bizim hızımıza uyum sağlayamadı.

kktc’de 2010’da yapılan seçimlerle yeni bir cumhurbaşkanı seçildi, sayın derviş eroğlu göreve geldi. o andan itibaren sayın eroğlu’nun geleneksel olarak çözüme çok yakın olmaması nedeniyle kıbrıs türk tarafı artık o öncü rolünü sürdüremedi. o güne kadar süreci sürükleyen kıbrıslı türkler çekinik duruma geçtiler ve ne yazık ki o andan itibaren kıbrıs sorunu'nun çözümü doğrultusunda hiçbir adım atılamadı.

kıbrıs rum tarafı zaten çözüm için çok heyecanlı değildi. çünkü onlar uluslararası hukukun içinde, onlar ab ve bm üyesi. çözüm onlar için hayati değil. o nedenle de kıbrıs rum tarafı süreci yavaşlatmayı tercih etti. kıbrıs türk tarafının da aktif olamaması nedeniyle süreç iyice yavaşladı, hatta durdu. bir süre sonra görüşmeler kesildi.

2013 yılında güney kıbrıs'ta yapılan seçimlerle yeni bir lider seçildi, nikos anastasiadis cumhurbaşkanı oldu. görüşmeler çok uzun bir kesintiye uğradı. ortak mutabakat metni üzerinde aylarca çalışıldı, nihayet ortak mutabakat metni ortaya çıktı. fakat yine müzakereler başladığı halde bir ilerleme kaydedilemedi.

türkler, kıbrıs'ta bütünlüklü çözümü desteklemeli

son günlerde anlaşılan bütünlüklü çözüm konusunda ilerleme kaydedilemeyeceği endişesi veya düşüncesiyle taraflar, güven yaratıcı önlemleri gündeme getirdiler. bana göre güven yaratıcı önlemler; geçmişte denenmiş, üzerinde çalışılmış ve başarılı olamamış hususlardır. bütünlüklü çözüm müzakerelerinin yerine de asla konamaz, konmamalıdır.

bu şekilde devam eden bir süreç, bütünlüklü çözüm görüşmelerini öteler ve sadece güven yaratıcı önlemler adı altında geçmişte denenmiş ve başarıya ulaşmamış, bugün belki bir iki hususta başarılı olabilecek yeni bir süreç ortaya çıkarır. böylesi bir durum, bütünlüklü çözümü de yavaşlatır, hatta bu konudaki çabaları da durdurur.

işte 20 temmuz’un 40. yıldönümünde ciddi endişe budur. kıbrıslı türklerin hedefi bütünlüklü çözüm olmalıdır. çünkü kıbrıslı türkler, dünya ile ancak bütünlüklü çözümle kucaklaşır, uluslararası hukukun içine ancak bütünlüklü çözümle girer, ekonomisi ancak bütünlüklü çözümle gelişir.

çünkü şu anda ekonominin temeli sayılan mülkiyet, uluslararası hukuk önünde sorgulanan ve yasal kabul edilmeyen bir konumda. tabii ki kktc’nin bir devlet olarak tanınmaması nedeniyle uluslararası sermayenin, uluslararası yatırımın kıbrıs’a yönelmesi söz konusu olamıyor. tüm bunlar, ekonomiyi çok olumsuz yönde etkiliyor.

izolasyon en yoğun şekilde devam ediyor. kktc’ye direkt uçuş yapılamıyor. mutlaka türkiye’ye bir iniş gerçekleştirerek kıbrıs’a ulaşım sağlanıyor. bu da ulaşımı pahalılaştırıyor, yolu uzatıyor, böylece turizmi de olumsuz yönde etkiliyor.

daha birçok başka husus, izolasyonu derinden hissetmemize yol açıyor. bütün bunları düşündüğümüzde, 20 temmuz’un 40. yıldönümünde askeri başarıyı taçlandırmak, kıbrıs sorunu’nu çözerek uluslararası hukukun içine girmekle olur. bunu asla unutmadan çalışmaya devam etmeliyiz.

kuzey kıbrıs türk cumhuriyeti (kktc) 2. cumhurbaşkanı.

twitter'dan takip edin: @m_a_talat

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Mehmet Ali Talat

kuzey kıbrıs türk cumhuriyeti (kktc) 2. cumhurbaşkanı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;