Görüş

BM’de kendi ipimizi çekiyoruz

Filistin devleti için “evet” oyu kullanmak ABD için sadece erdemli bir karar olmakla kalmayıp, güvenlik açısından da kendi çıkarına olacaktır.

Ramallah'da gün batımı.
Obama’nın, BM oylamasında Filistin devletinin tanınmasını veto edeceğini söylemesinin ardından, Filistin halkı "dürüst arabulucu"ya inanmıyor. [xdfrog, flickr]

içlerinde obama yönetiminin de bulunduğu olağan şüphelilerin, filistin’in uzun zamandır beklediği devlet olarak tanınmasına ilişkin birleşmiş milletler (bm) kararına karşı çıkışını izlemek oldukça komik.

itirazların bazıları kendilerini statükoyu (yani işgali) korumaya adamış olan kongre ve lobi üyelerinden geliyor. obama hükümetinin bu durumda çok hassas bir noktada olduğuna hiç şüphe yok. ancak zorlu bir yeniden seçim kampanyasıyla karşı karşıya kalacağı için lobiye meydan okumaya çekiniyor.

her halükarda amerika birleşik devletleri (abd) oldukça çaresiz bir durumda. filistinliler obama’yı artık dürüst bir arabulucu olarak görmüyor. filistin, barış görüşmeleri için başbakan binyamin netanyahu’yu her masaya oturtma girişiminin ardından cayan obama’yı selefinden farksız görüyor.

israil ise başkan’a alenen saygısız bir tavır sergiliyor. her kabadayı gibi, netanyahu da sadece kendisine kafa tutan liderlerden etkileniyor. başkan’ın ardı ardına verdiği imtiyazlar, obama’yı bir gün sindirebileceğine inanan netanyahu nazarında ona hiçbir puan kazandırmadı. abd’ye saygısızlık etmenin bir bedeli olacağına dair ısrarla direten obama’nın yurtiçindeki barışçıl eleştirileri utangaç bir çocuk gibi görünmesine neden oluyor.

bedeli abd ödüyor

bedeli ödeyen israil değil, abd.

obama yönetiminin yaklaşmakta olan bm oylamasını nasıl ele aldığına bakın. bu hafta oylamayı başka yöne çekmek için son bir teşebbüste daha bulundu ve ulusal güvenlik konseyi baş yetkilisi dennis ross’u arap-israil ilişkileri konusunda bölgeye atadı. bunun yanı sıra george mitchell’in (bezmiş bir halde) istifasının ardından onun yerine bölgeye david hill de özel temsilci olarak atandı.

hill saygıdeğer bir dış politika uzmanıdır. ancak asıl meselenin ross olduğunun hem israilliler hem de filistinliler farkında. göreve geldiği andan itibaren yönetimin israil-filistin meselelerinde başarısızlığının resmi sorumlusu da ross’un ta kendisidir.

bu yaşananlar ross’un beceriksiz olduğunu göstermez, tam aksine gayet becerikli. ancak ross israil sağ kanat siyasetinin sağlam bir destekçisi. memuriyeti dışında yaptığı işler arasında en çok amerikan israil kamu işleri komitesi’ne (aipac) ait düşünce kuruluşu washington yakın doğu çalışmaları enstitüsü’nün (washington institute for near east policy) yöneticisi olarak tanınıyor.

george w. bush yönetiminde görev yapan elliot abrams’dan beri, israil hükümeti ile hiçbir şekilde alenen zıtlaşma yaşanmaması gerektiğine ross dışında hiç kimse bu denli inanmamıştı. açıkça görünüyor ki, başkan yardımcısı biden’ın, “israil ve abd politikalarında tutarsızlık olmamalıdır” sözlerini de ross akıl etmiş.

ross’u filistin ve israillilerle bm oylamasına ilişkin konuşması için göndermek, yönetimin israil-filistin diplomasisi konusunda sadece bir şeyler yapıyormuş gibi davrandığı anlamına geliyor. ne de olsa filistin ona güvenmezken, israil ross’un tamamen kendi taraflarında olduğunu biliyor. ross, yeni bir şey sunmamakla birlikte, filistinlileri devlet olma yönündeki girişimlerinden vazgeçirmek için de hiçbir şey yapmadı.

abd lobinin elinde

abd lobinin güvenini tazelemek yerine kendini diplomasiyi ilerletmeye adamış olsaydı, netanyahu’ya (önceki bütün müzakerelerde olduğu gibi) 1967 sınırlarına dönülmesi ve teminat olarak da yerleşimin durdurulması konusunda ısrar ediyor olurdu. bunun karşılığında ise filistinliler bm’ye üyelik taleplerini iptal ederdi. ne yazık ki böyle bir durum hiç olmayacak. zira lobi (ve lobinin dostu dennis ross) israil’e baskı yapılmasına izin vermeyip, bu baskıyı bm oylamasına gittikleri takdirde abd yardımının kesileceğine dair uyardığı filistin’e uygulayacak. 

öyle görünüyor ki bm oylaması gerçekleşecek ve abd bu oylamada “hayır” oyunu kullanan birkaç ülkenin arasında yer alacak. mahmud abbas’ın oylama sonrasında gerçekleştireceği ilk icraat olarak israil’le müzakerelere açık olacağını defalarca belirtmesi dahi abd’nin tavrını değiştirmede faydalı olmayacak. abd’nin tavrı, ‘uluslararası arenada abd ve israil ayrılmaz bir ikili algısını yaratmak herhangi bir başkan’ın isteyeceği en son şey olmasına rağmen biz netanyahu’nun yanında yer alacağız’ şeklinde olacak.

ancak ümidimizi yitirmeyelim. bu hafta sonu 11 eylül saldırılarının onuncu yıldönümü ve obama yönetimi için böyle bir zamanda netanyahu’nun oyuncağı gibi görünmek büyük talihsizlik olur.

bu, abd’ye tekrar saldırmak isteyen teröristlerin filistinliler için kaygılandıkları anlamına gelmiyor. zira ortada böyle bir durum yok. ancak abd’nin filistin’e karşı alenen sergilediği düşmanca tavır ve israil’le olan “tutarlı” ittifak, teröristler için uygun bir bahane sunuyor. ayrıca bu durum ortadoğu’da el kaide ve onlara yardım eden batı destekli diktatörlere karşı savaşan pek çok kişiye bölgedeki amaçlarımızı sorgulamaları için daha fazla gerekçe yaratıyor.

filistin meselesi bütün müslümanları birleştiren tek konu. ister suudi olsun, ister iranlı, endonezyalı veya afgan; müslümanlar, israil’in batı şeria’yı işgal etmesi ve gazze’yi abluka altına alması gibi haksızlıkların arkasında abd desteğinin olduğu konusunda hemfikir. bu şekilde düşünen sadece müslümanlar değil. bu durum filistin’in devlet olması yönünde yapılacak olan bm oylamasında yüksek sayıda “evet” oyu ile gözler önüne serilecek ve abd ile israil, muhalefetlerinde yalnız kalacaklar.

obama yönetimi bu oylamada nasıl bir tutum sergileyeceğine karar verirken bu durumu aklından hiç çıkarmamalı. bm oylamasında filistin’in devlet olarak tanınması yönünde oy vererek iki devletli çözümü desteklemek abd için ahlaki bir tutum olmakla kalmayıp, abd’nin güvenliği için de çıkarına olacaktır. (abd bu ahlaki tutumu 1947 yılında bm’nin israil’in devlet olmasına ilişkin kararını destekleyerek sergilemişti.) gerek israil ve filistin’in, gerekse bizim iyiliğimiz için başkan, bm oylamasında abd temsilcisine “evet” oyu kullanmasını söylemeli.

mj rosenberg, media matters action network medya izleme grubunda dış politika uzmanıdır.

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

MJ Rosenberg

media matters action network medya izleme grubunda dış politika uzmanıdır.  Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;