Görüş

Bu kafayla terörle mücadele olmaz

Terörün kendisinden daha tehlikeli olan şey, teröre karşı sergilenen ayırımcılıktır. Çünkü bu ayırımcılık var olduğu sürece teröre karşı hiçbir ciddi tedbir alınamaz.

Konular: Türkiye, PKK, IŞİD
Yasin Aktay'a göre, terör sorunuyla bugün yüzleşen ülkelerin Türkiye’nin 35 yıllık terörle mücadele tecrübesinden öğrenecekleri çok şey var. [Fotoğraf: AP]

ankara ve istanbul’da meydana gelen terör saldırıları hakkında yazmaya oturmuşken, daha o saldırıların hasarları tam tespit edilmemişken, brüksel’de meydana gelen saldırıya dair haberleri izlemek zorunda kaldık.

ankara’daki saldırı pkk ile irtibatlı iki sol örgüt militanı tarafından yapılmış, pkk’nın bu tür işleri üstlenmek üzere açmış olduğu tak şubesi olayı üstlenmişti.

ankara’daki en işlek otobüs durağında, yani sadece orta ve alt gelire sahip insanların kullandığı otobüslere binmek üzere bekleyen halkın arasında patlatılmış ve saldırı 36 kişinin ölümü ve 100'ün üzerinde insanın yaralanmasına yol açmıştı.

saldırının yapıldığı gün üniversiteye giriş sınavı yapılmış olduğu için duraklarda bekleyenler öğrenci ve genç bir yaş ağırlığına sahipti. bu saldırı sadece bir ay önce yine ankara’da yapılmış ve yine 30 kişinin ölümü ve 100'e yakın kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan saldırıyla aynı türdendi. saldırganlar suriye’de pyd kamplarında eğitimlerini tamamlamış pkk militanlarıydı.

istanbul’daki saldırı ise yine bir intihar bombacısı tarafından gerçekleştirildi ama bu kez deaş sorumluydu. olayda üçü israilli, biri iranlı toplam dört kişi öldü, ama öyle görünüyor ki, bu olayın uluslararası yansımaları daha ağır oldu.

bunda ölenlerin üçünün israilli olması ve saldırganın deaş’lı olmasının önemli bir payı olduğu açık.

brüksel’deki saldırının ise detaylarını henüz tam bilmiyoruz ama olayı deaş’ın üstlendiği ve olayda dahli olduğu görünen kişilerin deaş’la irtibatlı olduğu bilgisi var.

saldırılar aynı

tüm bu saldırıların ortak özelliği, sivil hayatı insanların gündelik hayatını etkileyecek şekilde tedhiş ve terör estirmeleri, hiç bir kavganın tarafı olmayan ilgisiz insanları hiç çekinmeden kurban etmeleridir.

saldırıları kimin üstlenmiş olduğu veya kimin yaptığı bir noktadan sonra hiç önemli değil aslında. zira hepsi de birbirine benziyor ve hepsinin sonuçları aşağı yukarı aynı.

paris, ankara, istanbul, brüksel gibi büyük şehirlerin ortasında şiddetin en yüksek dozunu uygulayarak yapılan saldırılar bir süre şehir hayatını felç ediyor.

sonuçta insanlarda kalabalık yerlere gitme, toplu taşıma araçlarına binme konusunda ciddi bir korku ve güvensizlik hissi oluşturuyor. bir süre sonra hayat normale dönse de arka arkaya gerçekleşen bu saldırılar şehirde insanların birbirine güvenine ciddi hasar meydana getiriyor.

toplumsal güven bir toplumun en önemli sosyal sermayesidir ve bu sermaye terörle birlikte ciddi bir aşınmaya maruz kalıyor.

aslında bütün bu terör olaylarında kullanılan yöntemler aynı. bombalar farklı yerlerde ve farklı terör örgütlerince patlatılıyor, ama sonuçları aynı oluyor.

masum insan ölümleri ve insanların kendilerini en güvende hissettikleri bir anda yedikleri darbelerle hayatlarının sona ermesi veya yaralanmaları...

sonuçlar aynı olduğu halde ne yazık ki dünyanın tutumu bombaların patladığı yere göre, kimin patlattığına göre farklılaşıyor.

tepkiler ayrımcı

charle hebdo’dan ve paris saldırılarından sonra bütün dünya paris kurbanlarıyla bir empati yaptı ve bütün dünya liderlerinin katılım gösterdiği bir yas tutuldu.

bu olayı gerçekleştiren deaş terör örgütünün şeytanlığına dair önemli bir söylem ve duygusal tepki harekete geçirildi.

 deaş’a karşı bir terör örgütünün verdiği mücadele onu aklayıp sempatik bir örgüt haline getiriyorsa, yarın deaş’ın da daha acımasız bir terör örgütüyle savaşmak dolayısıyla meşru ve sevimli bir örgüt haline gelebileceğini öngörebilir miyiz?

 

aynı şey brüksel’de meydana geldiğinde de oldu. abd’de bile bayraklar yarıya indirildi ve yas ilan edildi. herkes brükselli oldu.

ama aynı bombalar ankara ve istanbul’da patladığında aynı tepkiyle karşılaşmadık. ankara ile aynı yoğunlukta bir empati dalgasının harekete geçmemiş olması basitçe ölümlerin ankara’ya veya istanbul’a yakıştırıldığını mı gösteriyor?

bu mültecilerin türkiye’nin sınırlarında tutulması teklifini yapabilmeye yol açan bakış açısıyla aynı ayrımcı kökenden gelen bir yaklaşım. istanbul’a veya ankara’ya rahatlıkla yakıştırılan mülteciler avrupa için uygun bulunmuyor.

aynı terör örgütlerince bağdat’ta veya diğer ortadoğu ülkelerinde patlatılan bombalara dair batı’da iyice zirvesine ulaşmış lakaytlıktan bahsetmiyoruz bile.

ne yazık ki, teröre sadece terör olduğu için ve insanlığa karşı bir suç olduğu için karşı çıkılmıyor.

terörler arasında bir ayırım yapılıyor ve bazı terör eylemleri bazıları için fonksiyonel bile bulunabildiği için hiç bir rahatsızlığa yol açmıyor.

pkk’nın her gün türkiye şehirlerinde brüksel’dekine benzer bir dizi eyleme imza attığı halde avrupa başkentlerinde hâlâ kendi özgürlük mücadelesini vermekte olan masum bir hareket olarak değerlendirildiğini görüyoruz.

şekli, felsefesi ve sonuçları aynı olduğu halde pkk terörüne karşı avrupalılar açık bir lakaytlık içindeler.

o yüzden pkk’nın bir uzantısı olan pyd’yi açıkça desteklemekten çekinmiyorlar. abd bu desteği, pkk’nın artan ve ölümcül sonuçlar doğuran terör eylemlerine rağmen inatla devam ettireceğini söylüyor.

bu açıklamaları pyd’ye deaş’a karşı verdiği mücadele dolayısıyla güzellemeler eşliğinde yapıyor.

deaş’a karşı bir terör örgütünün verdiği mücadele onu aklayıp sempatik bir örgüt haline getiriyorsa, yarın deaş’ın da daha acımasız bir terör örgütüyle savaşmak dolayısıyla meşru ve sevimli bir örgüt haline gelebileceğini öngörebilir miyiz?

ne yazık ki, terör örgütlerine karşı bu tutarsız yaklaşım marjinal veya istisnai bir tavır değil.

son zamanlarda her gün buna benzer açıklamaları hem abd’li hem de avrupalı yetkililerden duymaya alıştık. bu durum terörle mücadelede ciddi bir samimiyetsizlik sorununu hissettiriyor.

teröre mi karşıyız yoksa bazı teröristlere mi? zihinlerde asılı duran soru bu. pyd’nin esad’ın bir uzantısı olduğuna kimsenin bir kuşkusu yok ve bu örgüt esad’ın görevlendirmesiyle, kendisine tahsis edilen alanları ilk başta esad adına korumak üzere ağır silahlandı.

başından itibaren öncelikle diğer kürt topluluklarına karşı olmak üzere bölgedeki arap ve türkmenlere karşı uyguladığı etnik temizlik onu yöntemsel olarak deaş’tan tamamen farksız kılıyor.

ama deaş’a karşı "iyi savaşıyor” bahanesiyle bagajındaki bütün insanlık suçları affediliyor ve adeta teröre yetkili kılınıyor. 

bu yetkilendirme terörle mücadele adına ortaya konulan bütün söylemleri güvenilmez kılıyor.

türkiye'nin terör problemi

türkiye 35 yıldır terörden çok çeken ve terörle mücadele sürecinde ciddi bedeller ödeyen bir ülke.

bu mücadele tecrübesinin türkiye’ye şu ana kadar öğrettiği önemli dersler var. terör sorunuyla bugün yüzleşmekte olan ülkelerinse türkiye’nin bu tecrübesinden öğrenecekleri çok... ama bunun için öncelikle terör ve teröristler konusunda bir ayırım yapmamayı öğrenmek zorundalar.

bugün diyarbakır’da alabildiğine açık siyasi alanda mücadele etmek yerine, şehrin tarihi yerlerinde evleri içinde yaşayanlarla birlikte kendine kalkan ederek terör estirenler ne yazık ki avrupalı siyasetçilerden ciddi bir destek alıyorlar.

diyarbakır’ı orada terör estirenlerin refakatinde ziyaret eden avrupalı milletvekilleri kendi ülkelerine bu teröristlerin bakış açısından mesajlar aktarıyor ama şu can alıcı soruyu o teröristlere sormuyorlar: bu hendekleri bu şehirlere neden kazıyorsunuz?

size oy vermiş olan insanların evlerinin önünü savaş alanına çevirmeniz, onları güvenlik güçlerine saldırırken kendinize kalkan yapmanız seçmeninizle hangi anlaşmanıza dayanıyor?

olaylar başladığından beri sivil ölümü olmasın diye kılı kırk yaran güvenlik güçlerinden 250 kadarı şehit oldu.

buna rağmen pkk’nın siyasi temsilcisi gibi davranan hdp’liler büyük bir pişkinlikle devletin halka karşı katliam yaptığı şeklinde bir propaganda yapabiliyor ve ne yazık ki, bu saçma sapan propaganda batılı siyasi ve medyatik çevrelerde ciddi bir alıcı kitlesi bulabiliyor.

bu alıcılar, devletin operasyonuna maruz kalan bu sivillerin nasıl oluyor da 250 kadar asker ve polisi öldürebiliyor olduklarını sormuyor bile.

terörün kendisinden daha tehlikeli olan şey, teröre karşı sergilenen bu ayırımcılıktır. çünkü bu ayırımcılık var olduğu sürece teröre karşı hiç bir ciddi tedbir alınamaz. 

prof. dr. yasin aktay, siirt milletvekili ve ak parti dış ilişkilerden sorumlu genel başkan yardımcısı.

twitter'dan takip edin: @yaktay

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Yasin Aktay

Yasin Aktay

prof. dr. yasin aktay, siirt milletvekili ve ak parti dış ilişkilerden sorumlu genel başkan yardımcısı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;