Görüş

Sandıktan 'Çözüm Süreci' çıktı

Türkiye'de işin içine şiddetin girmesi, Kürt Sorunu'nun çözümünü daha da zorlaştırıyor. Bundan dolayı da AK Parti hükümetinin en sık gündeme getirdiği konu, silahsızlanma ya da silahlı unsurların koşulsuz bir biçimde ülke sınırlarının dışına çekilmesi üzerinde odaklanıyor.

[Fotoğraf: AFP / Arşiv]

30 mart 2014 yerel seçimleri, pek çok açıdan türkiye’yi rahatlatan bir sonuç doğurdu. bunu sadece iktidar partisinin başarısı üzerinden okumak eksiklik ve haksızlık olur.

eğer iktidardaki adalet ve kalkınma partisi (ak parti) için bir başarıdan söz edilecekse ki edilmesi gerektiği gayet açıktır, o da bugüne kadar yürüttüğü her krizi yeni bir demokratikleşme paketi ile aşma konusunda göstermiş olduğu kararlılık ve stratejidir.

ak parti'nin benimsediği bu yöntem, yani herhangi bir sorunla karşılaştığında demokrasiyi referans alan bir hamle yapmasının en büyük etkisi, doğal olarak kürt sorunu’na yansıyor.

kürt sorunu esasen sadece makro alanda yaşanan demokrasi açığından kaynaklanmıyor; aynı zamanda mikro alanlardaki gedikler de bu meseleyi giderek kronikleştiriyor. dolayısıyla aslında iktidarın hangi zaman diliminde hangi adımları attığı ya da atacağından ziyade demokratikleşme yolunda kalıp kalmaması daha hayati bir önem taşıyor.

demokrasi, toplumsal değişim dinamiklerine bağlı olarak sürekli içine su taşıyacağınız dibi delikli bir kap gibidir. demokrasi demek yolda olmak demektir. ak parti’nin bu alanda, şimdiye kadar gerçekleştirilen tüm düzenlemeleri aşan, bir mesafe kat etmiş olmasının asıl nedeni de budur. her daim yolda olmasıdır.

çözüm süreci de böyle görülmelidir. zira çözüm süreci de çok yönlü bir çalışmayı gerektiriyor. kürt sorunu’nun çözülmesine dair bir politikanın uzun süre boyunca geliştirilmemesi ya da geliştirilememesi, meselenin dallanıp budaklanmasını tetiklemiştir.

geçen zaman içinde kürt sorunu, sadece etnik boyutlu olmaktan çıkıp toplumsal, siyasal, kültürel ve uluslararası boyut ve bağlantılar içeren bir mesele haline gelmiştir. dolaysıyla çözümü de tüm unsurları dikkate alarak yürütülmelidir. kısacası çözüm süreci, çok faktörlü bir çerçeveden bakılarak yönetilmelidir.

çözüm süreci dahilinde kritik tarihler ve olaylar ya da ziyaretlere büyük önem atfederek oluşturulan algı, belki yüksek istekli bir hevesin yansıması gibi düşünülebilir ama gerçekçi değildir.

"bütün sorunları çözecek bir paket açılsın, içinden güller çıksın ve ertesi gün hiç bir sorun kalmamış olsun.” tarzında bir beklenti oluşturmak iyi niyetle bağdaşmaz. iki yüz yıllık bir meselenin bir çırpıda çözüleceğini düşünmek veya iddia etmek, sosyolojik gerçeklikten de uzaktır.

ortalama bir kürt vatandaşın bdp’ye oy vermesinin temel nedeni; pkk ideolojisine inanç duyması değil, kendisini etnik kimliği ile görünür kılma isteğidir. 

by Mazhar Bağlı

çözüm süreci’nin dayanakları

kürt sorunu’nun çözümündeki sihirli formül, türklerin ikna ve kürtlerin tatmin edilmesini sağlayacak düzenlemeler yapmakta yatıyor. son derece duygu yüklü bir alandan söz ettiğimiz için bunu sağlayabilmek epey zordur.

türkiye'de işin içine şiddetin girmesi, kürt sorunu'nun çözümünü daha da zorlaştırıyor. bundan dolayı da ak parti hükümetinin en sık gündeme getirdiği konu, silahsızlanma ya da silahlı unsurların koşulsuz bir biçimde ülke sınırlarının dışına çekilmesi üzerinde odaklanıyor.

şiddetin bertaraf edilmesine giden yolda en önemli enstrüman kuşkusuz ki sivil siyasettir. türkiye bugün sivil siyaseti güçlendiren bir dönemden geçiyor. gerek yerel yönetim yasasında yapılan değişikliklerle belediyelerin güçlendirilmesi gerekse de cumhurbaşkanının halk tarafından seçilecek olması, bu bağlamda siyaseti merkezi bir kuruma dönüştürüyor.

teorik olarak her seçim, siyaseti güçlendirir ve demokrasiyi tahkim eder. nitekim 30 mart seçimleri de de bu doğrultuda ilerledi.

30 mart’ta öncelikle siyaset kazandı, çözüm süreci kazandı. özellikle doğu ve güneydoğu anadolu bölgeleri için son derece önemli bir toplumsal dinamiğin giderek yerleşmeye başlandığı görüldü. kürt hareketi olarak adlandırılan ve belli oranda da şiddet üzerinden şekillenen bölgenin toplumsal gerçekliğinin, giderek siyasi alana şiddetten daha fazla ilgi gösterdiği söylenebilir. 

yerel seçim sonuçları, bölge insanının siyasete şiddetten daha fazla yöneldiğini ve bunun da çözüm süreci’nin esas işlevini yerine getirdiğini ortaya koyuyor. bölgeyi şiddetten arındıracak sihirli formül, sivil siyasetin işlevsellik kazanması ve cazip hale getirilmesidir. 30 mart seçimleri, bu anlamda da önemli bir dönüşüme öncülük etmiştir.

normalleşme ile birlikte çoğu zaman klasik şiddet ve ayrımcılık retoriği üzerinden siyaset yapan barış ve demokrasi partisi’nin (bdp), 30 mart seçimlerinde görece daha sivil söylemler üzerinden oy istediği gözlemleniyor. o da çözüm süreci’nin asıl amacına ulaştığı ve bdp çevrelerinin de bunu içselleştirdiği şeklinde okunabilir.

nitekim bdp’nin şanlıurfa büyükşehir belediye başkan adayı osman baydemir’in seçim kampanyası boyunca karşılaştığı ve onu en zorda bırakan konu, daha önce diyarbakır’da görev yaptığı sürece esnafa yaşattıkları kepenk kapatmaydı. baydemir, seçim kampanyası sırasında urfalıların ona yönelttiği, “burada da kepenler kapanacak mı?” sorusuna cevap dahi veremedi.

türkiyeli ortalama bir kürt vatandaşın bdp’ye oy vermesinin temel nedeni; pkk ideolojisine inanç duyması değil, kendisini etnik kimliği ile görünür kılma isteğidir. bölgede daha çoğulcu bir yapının şekillenmesi, bu isteğin ak parti’de de gerçekleşebileceği noktasında bir inancın yer etmesine bağlıdır. 30 mart seçim sonuçları, kürtlerin bu talebini ak parti’nin de karşılayabileceği algısının yerleştiğini açık biçimde gözler önüne seriyor.

şiddet, kürt sorunu'nun çözümünü daha da zorlaştırıyor. bu yüzden ak parti hükümetinin en sık gündeme getirdiği konu, silahsızlanma üzerinde odaklanıyor.

by Mazhar Bağlı

bdp yol ayrımında

bundan sonra bdp, kürtlerin kendilerini kültürel kimlikleri ile devletin içinde görünür kılma isteğini bir ayrımcılık gibi anlatmaktan uzak durmalıdırlar. ve silahın desteği yerine hak, hukuk ve demokrasi üzerinden bir paradigma geliştirmelidir. gerçekçi ve çoğulcu bir demokratik talebi ortaya koymalıdır.

bdp çevrelerinin demokrasi referanslı söylemi, ya onları tüketecek ya da sahih bir demokrasiye inanmalarını sağlayacaktır. bdp çatısı altında siyaset yapanlar arasında, hali hazırda demokrasi derken sadece kendilerinin tercih edilmesi gibi bir anlayışın yaygın olduğu söylenebilir. bu durum şüphesiz ciddi bir açmaz olarak karşımızda duruyor.

esasında bu mantık, türkiye’nin geleneksel ulusalcı kemalist ideolojisiyle de son derece paralellik arz ediyor. ulusalcı elitlerin demokrasi üzerinden yönetimi meşrulaştırma çabasında ısrar etmeleri, onların sonunu getirdi. aynı durum bdp için de geçerlidir. onlar da ya gerçekten demokratikleşecekler ya da ulusalcı kemalistler gibi dar bir elit çevreye hapsolacaklar.

ak parti, türkiye’nin en can alıcı probleminin kürt sorunu olduğunun farkındadır ve onu çözmediği sürece belirlediği gelecek hedeflerini gerçekleştirme imkanı bulamayacaktır. ak parti'nin kürt sorunu'nu müzakere ile çözme yolunu tercih etmesi, gelecekte karşılaşabileceği muhtemel riskleri en aza indiren bir iklimin doğmasını sağlayacaktır.

bdp temsilcileri ile pkk lideri abdullah öcalan ile imralı adası’nda gerçekleştirilen görüşmelerinin devam edeceğini, bu görüşmelerin giderek şiddetin tüm gerekçelerini ortadan kaldıracağını ve barışçıl bir iklimin rutinleşmesini sağlayacağını söylemek bir kehanet değildir.

esasında imralı görüşmeleri, yalnızca şiddetin sonlandırılması açısından değerlendirilemez. söz konusu görüşmeler, aynı zamanda etnik duyguları zedelenmiş kürt milliyetçilerini rehabilite edici bir nitelik barındırıyor. etnik milliyetçi kürtlerin, pkk'nın ideolojisinden ziyade öcalan'ın taraftarı oldukları unutulmamalıdır.

mazhar bağlı, yıldırım beyazıt üniversitesi insan ve toplum bilimleri fakültesi'nde öğretim üyesidir. 1965 yılında şanlıurfa, halfeti'de doğdu. selçuk üniversitesi sosyoloji bölümü’nden mezun oldu. selçuk üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü sosyoloji anabilim dalı’nda yüksek lisans, sakarya üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü sosyoloji anabilim dalında doktora yaptı. tokat gaziosmanpaşa üniversitesi ile dicle üniversitesinde çalıştı. 2004'te kanada'nın toronto üniversitesi, 2009'da ise abd'nin houston üniversitesi’nde akademik çalışmalarda bulundu. ikisi ortak toplam sekiz adet kitap ile yurtiçi ve yurt dışında yayınlanmış onlarca makale ve tebliğ yayımladı. töre ve namus cinayetleri, levirat ve sororat tipi evlilikler ile önemli bölgesel sorunlarla ilgili bir dizi proje yürüttü. ak parti mkyk üyesi de olan bağlı, günlük gazeteler için yazılar kaleme alıyor.

twitter’dan takip edin: @mazharbagli

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Mazhar Bağlı

yıldırım beyazıt üniversitesi insan ve toplum bilimleri fakültesi'nde öğretim üyesidir. 1965 yılında şanlıurfa, halfeti'de doğdu. selçuk üniversitesi sosyoloji bölümü’nden mezun oldu. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;