Görüş

Syriza umutları boşa çıkarıyor

Yunanistan'da Syriza'nın neo-liberal Avrupa'ya ilişkin stratejisi, iktidarda henüz bir ayını bile doldurmadan fiyasko ile sonuçlanmış görünüyor. Radikal sol görüşlü Syriza, aslında muhafazakâr Yeni Demokrasi hükümetinin 2012 sonunda kabul ettiği anlaşmanın aynısına evet demiş oluyor.

Syriza liderliğindeki Yunan hükümeti, AB, IMF ve Avrupa Merkez Bankası ile kurtarma planının dört ay uzatılması konusunda anlaştı. [Fotoğraf: Reuters]

syriza'nın "umut geliyor" diyen seçim sloganının her yanına amerika birleşik devletleri başkanı barack obama'nın söylemi sinmiş gibiydi.

obama'nın 2008 kampanyasındaki umut söylemi kadar yüksekten uçan bir dil kullanılmasa da, ortada aynı ölçüde muğlak genellemeler ve boş vaatler vardı. nitekim alexis tsipras liderliğindeki parti, avrupa ekonomisini değiştirerek yunanistan'ın izlemekte olduğu yıkıcı kemer sıkma politikasına son verme niyetinde olduğunu açıklamıştı.

syriza ülkenin kamu borcunun büyük bölümünün derhal silinmesini istiyor ve asgari ücreti kriz öncesi seviyelere yükseltmeyi vaat ediyordu. ayrıca özelleştirmeleri iptal edeceğini ve diğer birtakım neo-liberal reformları geri çekeceğini söylüyordu.

diğer bir deyişle, partinin arzusu, ekonomiyi buhrandan çıkarabilmek için kurtarma anlaşmasını "yırtıp atarak" keynesyen politikalar benimsenmesiydi.

anlaşmayla borç silme seçeneği, resmen müzakere gündeminden çıkarılmış oldu. hatta yunan hükümetinin 'daha geniş çaplı ve derin bir yapısal reform süreci' yürütme konusundaki kararlılığının altı çizildi. 

by C. J. Polychroniou

yeniden müzakere anlaşması

fakat burada bir tezat söz konusu. syriza tüm bunları başarma sözü verirken, diğer yandan da yunanistan'ı euro bölgesi'nde tutma konusunda kararlı olduğunu belirtiyordu.

bu bağlamda, yukarıda bahsedilen hedeflerin gerçekleşmesi, atina'nın uluslararası kredi verenleri ile başarılı bir yeniden müzakere anlaşması yapabilmesine sıkı sıkıya bağlıydı.

aslına bakılırsa tsipras, syriza'nın başlıca siyasi rakipleri karşısında kesin bir zafer kazandığı 25 ocak 2015 genel seçiminden çok önce de siyasi sermayesini ülkenin uluslararası kredi verenleri ile "yeni bir yunanistan için yeni bir sosyal sözleşme" yapma vaadi üzerinden riske atıyordu.

syriza'nın stratejisi, euro bölgesi ve kurumlarının niteliğini anlamayan, yunanistan'ın ekonomi politikasında radikal bir değişikliğe gidilmesi fikriyle ilgilenmeyen seslerin ve de yunan seçmeninin ezici çoğunluğunun euro'da kalınmasından yana olduğu gerçeğinin etkisiyle belirlendi.

durum böyle olunca, yunanistan'ın yeni hükümetinin kemer sıkma politikasına ve ülkenin genel ekonomik gerçeklerine karşı ortaya attığı ahlâki iddialardan ileri gelen, euro bölgesi'ndeki kuvvetler dengesinde bir değişiklik öngörüsüne dayalı, saçma ve basite indirgemeci bir yorum çerçevesinde, neo-liberal avrupa'ya sosyal demokratik bir yaklaşım benimsendi.

syriza'nın neo-liberal avrupa'ya ilişkin stratejisi, parti iktidarda henüz bir ayını bile doldurmadan fiyasko ile sonuçlanmış görünüyor.

yunan demokrasisi çöpe mi gitti?

yunanistan ile euro grubu arasında 20 şubat'ta yapılan anlaşma, kurtarma paketi çerçevesini değiştirmezken, channel 4 ekonomi editörü paul mason'ın son derece açık bir dille ifade ettiği gibi, "yunan demokrasisini de çöpe attı".

her şeyden önce anlaşma kapsamında kurtarma planı dört ay uzatılıyor (aksi takdirde atina'nın birkaç gün içinde vadesi dolacak olan kredi ödemesini yapacak parası kalmayacaktı) ve yunanistan, uluslararası kredi verenlerine karşı cari borçlarını ödeme sözü veriyor. dolayısıyla borç silme seçeneği resmen müzakere gündeminden çıkarılmış oldu.

anlaşma yunan hükümetinin "daha geniş çaplı ve derin bir yapısal reform süreci" yürütme konusundaki kararlılığının da altını çiziyor. yani kurtarma anlaşması sadece uzatılmakla kalmıyor, aynı zamanda syriza liderliğindeki hükümetin ab'nin neo-liberal reform sürecini daha da pekiştirmesine yardımcı olmasını da öngörüyor.

yunanistan finansal istikrar fonu bünyesindeki para kaynağı, dört aylık uzatma sürecinde avrupa finansal istikrar fonu (efsf) tarafından elde tutularak bankaların sermaye yapılarının yeniden düzenlenmesi için kullanılacak. yani yunanistan'ın euro bölgesi'ndeki "ortakları" syriza hükümetine güvenmedikleri gibi, söz konusu paranın herhangi bir sosyal programın finansmanı için kullanılmamasını da garanti altına alıyor.

anlaşma kapsamında ayrıca "yunan yetkililerin, euro grubu'nun kasım 2012 tarihli açıklaması çerçevesinde, borcun sürdürülebilirliğini güvence altına almak için gerekli uygun faiz dışı fazla ya da finansman gelirini temin etme sözü verdikleri" de ifade ediliyor.

diğer bir deyişle, radikal sol görüşlü yunan hükümeti, finansal fazla konusunda muhafazakâr yeni demokrasi hükümetinin 2012 sonunda kabul ettiği anlaşmanın aynısına evet demiş oluyor.

önemli bir ödün

ama durun. euro grubu'nun syriza'ya verdiği çok önemli bir taviz var. anlaşmada artık avrupa birliği (ab), uluslararası para fonu (imf) ve avrupa merkez bankası'ndan (ecb) oluşan kötü şöhretli "troyka" terimi kaldırılarak, yerine "avrupalı ve uluslararası kuruluşlar ile ortaklar" ifadesi kullanılıyor. fakat bunun dışında imf'nin rolü bile aynı kalıyor.

yunan hükümeti yapısal reform tekliflerinden oluşan listeyi 23 şubat'ta geceyarısına doğru sundu. listede vergi kaçakçılığı ve vergiden kaçmaya karşı tedbirler, yolsuzlukla mücadele, yunan kamu sektörünün yeniden yapılandırılması ve insani krizin ele alınmasına yönelik adımlara yer verildi. euro grubu maliye bakanları ertesi gün yaptığı toplantıda reform listesini onayladı.

euro grubu ile yunanistan arasındaki anlaşmayı, tasarruf tedbirleri ve neo-liberalizme karşı savaşan güçler açısından olumlu yorumlamak pek mümkün değil, ama yunan hükümeti nasıl oluyorsa tam da bunu yapıyor.

pek çok syriza yandaşı, hükümetin müzakere sürecini ele alış biçiminden ve parti yönetiminin alenen radikalizmden pragmatizme doğru kaydığını fark ediyor olmaktan dolayı son derece huzursuz ve rahatsız.

by C. J. Polychroniou

maliye bakanı yanis varufakis basına verdiği demeçte, kurtarma programının uzatılmasını "karşılıklı fayda sağlayacak bir anlaşma" olarak değerlendirdi. ekonomi bakanı yorgos statakis ise daha da ileri giderek, utanmadan "yunanistan ve avrupa için çok önemli bir gün" dedi. statakis'e göre yapılan anlaşma, "avrupa'nın çözüm sunacak siyasi iradeye sahip olduğunun göstergesiydi".

elbette riyakârlıkta hiç kimse syriza'nın resmi yayın organı avgi gazetesi'nin eline su dökemez. gazete, syriza taraftarları daha oyunun başında hükümetin stratejisi yüzünden hayal kırıklığına uğramasın diye gerçekleri düpedüz çarpıtıyor. avgi'ye göre anlaşma, yunanistan'ın yeniden "bağımsız bir ülke" olduğu gerçeğinin kesin bir teyidini temsil ediyor.

şüphesiz pek çok syriza yandaşı, hükümetin müzakere sürecini ele alış biçiminden ve parti yönetiminin alenen radikalizmden pragmatizme doğru kaydığını fark ediyor olmaktan dolayı son derece huzursuz ve rahatsız.

halkı yanıltan söylemler

euro grubu ile yapılan anlaşmayı kınayan syriza'nın komünist eğilim isimli kolu, parti yönetiminde değişiklik çağrısında bulunuyor. komünist eğilim'in parti içinde çok az etkisi olduğu doğru, ancak önümüzdeki günlerde daha etkili isimlerin de anlaşma aleyhinde seslerini yükseltmeleri bekleniyor.

nitekim şu anda avrupa parlamentosu'nda syriza'yı temsil eden 92 yaşındaki efsanevi solcu manolis glezos, vakit kaybetmeden anlaşmayı tenkit etmekle kalmadı ve kurtarma planının, tasarruf tedbirlerinin ve bu tedbirlerin yol açtığı olumsuz etkilerin son bulacağı yönündeki "yanılsamaların beslenmesine yardımcı olduğu" için yunan halkından özür de diledi.

yunanistan başbakanı alexis tsipras da 20 şubat'ta euro grubu toplantısında varılan anlaşmanın partisinin seçim öncesi görüşlerinin tamamını geçersiz kıldığının farkında olacak ki, ertesi gün ulusal bir televizyon kanalında yaptığı konuşmada hiç de neşeli sayılmayacak bir tavırla "önlerinde uzun bir yol olduğunu" söyledi.

aslına bakılırsa, tasarruf tedbirleri ve neo-liberalizm ile sıkboğaz olan yunanistan hâlâ borç esareti içinde. fakat buna şaşırmamak gerek. neo-liberal yöneticilerin himayesinde euro'da kalmanın bedeli bu.

özetle, syriza'nın "umut geliyor" şeklindeki kampanya sloganı, obama'nın umut devrimi ile aynı kaderi paylaşacak. yani umutlar asla gerçeğe dönüşmeyecek.

c. j. polychroniou, bard college'a bağlı levy ekonomi enstitüsü'nde araştırma görevlisi ve truthout.org sitesi yazarı.

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

C. J. Polychroniou

C. J. Polychroniou

c. j. polychroniou, bard college'a bağlı levy ekonomi enstitüsü'nde araştırma görevlisi ve truthout.org sitesi yazarı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;