Görüş

Tunus’ta devrim parantezi kapandı

Tunuslu siyasetçiler, devrimin kendilerini olayların merkezine taşıması sonrası zamanı gelmemiş bir iktidar çekişmesine daldılar. Bu çekişme onları dışarıya bağımlı kıldı. Dış güçler dizginleri tekrar ele alarak sahip oldukları nüfuzla siyaset sahnesinde hakimiyet kurdular.

Tunus'ta cumhurbaşkanlığı seçimlerini Sibsi'nin kazanması, destekçileri tarafından coşkuyla kutlandı. [Fotoğraf-AFP]

tunus'ta beklenen oldu ve halk, ana hatları 4 yıl boyunca tedricen beliren kötü senaryonun son aşamasını da gördü. tunus'a çizilen senaryo tam olarak şöyleydi: devrimin kurutulması; eski sistemin düzeltilmiş ve terbiye edilmiş ılımlı bir formülünün yeniden üretilmesi; kredilere ve yardımlara dayanan itaatkar bir siyaset sınıfına mahkum, bağımlı bir devlet oluşturulması.

ortaya çıkan durum; titizlikle planlanan, disiplinli şekilde uygulanan, ustaca paketlenen ve en azından dışarıda başarılı biçimde pazarlanan felaket bir sürecin doğal sonudur. zaten yanlış başlangıçlar, böylesi bir sonun geleceğini gösteriyordu. fakat eski rejimin, liderleri olmaksızın, geri döneceğini tahmin ederken içimizden bazıları umutluydu. nice şer olduğunu düşündüklerimiz aslında hayırlı olabilir. zira maskeler düştü ve "uzman" veya "yorumcular" tarafından dillendirilen argümanlar zayıfladı. 

batı'nın, tunus'un müstesna durumunu pazarlayan o sürükleyici propagandası, sürece eşlik etti. demokratik geçişin başarıya ulaşması amacıyla, uzlaşma kılıfı altında adımlar atıldı. sanki halk, iktidar pastası için çekişen ve ardından o pastayı bölüşen partileri yönetime getirmek için devrim yapmış gibi...

by Suheyl Gannuşi

halkın, devrim hedeflerinin gerçekleşmesi için kaçınılmaz doğum sancısı olarak gördüğü geçiş dönemi, yabancı toplum mühendislerinin zemin hazırlamak için ihtiyaç duyduğu bir dönemdi. tunus'ta bazı taraflar mutlaka uysallaştırılmalı ve tezleri çürütülmeliydi. o yüzden, zorluk çıkaranlar marjinalleştirildi. bir kesimin rehabilite edilmesi gerekiyordu. bu bağlamda, devrimin hedefleri yumuşatılarak sadece demokrasiye indirgendi. demokrasinin rolü ise anayasa, partiler ve seçimlerle sınırlı tutuldu.

sözü edilen demokrasi, dört bir yandan gelen ve siyasi amaçlarla akıtılan paralara bağımlı bir ülkede yürürlüğe konuyor. üstelik ülke, elçilikleri ve istihbaratlarıyla üzerinde nüfuz kuran devletlere de bağımlı. düşünülen demokrasi, içi boş yahut işlevsiz olsa dahi, rusya, pakistan, irak veya lübnan tarzı bir demokrasidir. halk için düşünülen ise devrimin hedeflerine dair kendilerini umutsuzluğa sevk edecek, taleplerinin çıtasını düşürmelerini sağlayacak ve homojen yapı sergilemelerine rağmen onları bölecek sözde "çözümler" konumundaydı. ve bunda da başarı sağlandı.

üzerinde iyi çalışılmış bu adımlar atılmasaydı, tunus'un 2014 yılı boyunca sahne olduğu hızlı gelişmelerden hiçbiri yaşanmaz ve batılı tutumlar sergilenmezdi. dışarıdan yönlendirilip yönetilen iktidar çekişmesi, şartları kırılgan ve bağımlı bir ülkede yaşandı. beklenen sihirli çözüm, tarafları yıprattı ve gelişmelere zemin hazırladı.

ülkede 2 yıldır işletilmeyen anayasa onaylandı, kabul görmeyen teknokrat hükümeti kuruldu, önceki rejim yöneticilerine getirilen siyasi tecrit yasası kaldırıldı. art arda seçimler yapıldı. herkes, şaibeli olmasına rağmen, 26 ekim 2014'teki yasama organı seçiminin sonuçlarını kutladı. parlamento başkanı ve başkan yardımcısı oybirliğiyle seçildi. islamcı nahda ve solcu halkçı cephe, zımnen baci kaid sibsi’ye oy verme eğilimi taşıyarak, 21 aralık'taki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tarafsız kaldı.

batı'nın, tıpkı zeynelabidin bin ali dönemindeki gibi, tunus'un müstesna durumunu pazarlayan o sürükleyici propagandası, sürece eşlik etti. demokratik geçişin başarıya ulaşması amacıyla, uzlaşma kılıfı altında adımlar atıldı. sanki halk, iktidar pastası için çekişen ve ardından o pastayı bölüşen partileri yönetime getirmek için devrim yapmış gibi... lübnan'da çokça tekrarlanan senaryonun işlememesi sonrası adımlara hız verildi. meselenin dışarıdaki sponsor tarafları, aralarında anlaşır anlaşmaz yerli işbirlikçileriyle teması hızlandırdılar. 

devrim sonrası süreçte kaybolan devrim

tunus'ta [ocak 2014'te bin ali'nin devrilmesinden itibaren] geçen 4 yıl, dışarının planları uyarınca yerli ellerin devrim defterini dürmesine yetti. halk, 4 hafta içinde çekip aldığı tek bir kazanımla çıktı süreçten. son kararı, onu hayal kırıklığına uğratan ve devrimi zayi eden sınıf verdi. hatta özgürlük kazanımının bile içi boşaltıldı; özgürlük, halkın istediğini dillendirmesi ve siyasilerin hoşlarına gideni (veya şeffaflığın, hesap vermenin olmadığı belirsizlik ortamında) kendilerine dikte edilenleri yapması anlamına geldi. bu belirsizliğe, şaibeli iç ve dış anlaşmaların kokusu hakim oldu. kaldı ki bu anlaşmalar da ilkelerle süslenmiş gerçekçilik, pragmatizm ve milli çıkarların baskın gelmesi adıyla pazarlandı.

devrimin ilk haftalarda elde ettiği önemli krediden; devrimci yoğunluktan; ulusal birlik, yüksek vatanseverlik duygusu, sınırsız iyimserlik ve devrimin hedeflerine ulaşma kararlılığından geriye hiçbir şey kalmadı. bugün halktan kopuk, bölünmüş ve sıradan bir yaşamı hayal eden, başarısız bir siyaset sınıfıyla karşı karşıya olduğumuzdan dolayı nihayetinde herkes aynı noktada buluştu. 

sapma erken başladı. siyasiler, tüm olan biteni yanlış okudular. ardından hatalar, tesbih tanesi gibi, birbirini izledi. siyasetçiler, devrimi bir özgürleşme ve ilerleme fırsatı olarak görmediler. halka dayanmadılar ve ona dürüst davranmadılar. devrim ve ülke, halkın uğruna devrim yaptığı talepleri ve hedefleri benimseyen, dürüst ve ulusal bir liderliğe muhtaçtı. bu liderlik, geri kalmışlık ve bağımlılıktan kurtulma şartlarını halka açıklayarak onu kurtuluş ve ilerlemenin bedelini ödemeye teşvik edecek, devrimin yarattığı müspet havayı nitelikli bir geçiş süreci yolunda kullanacaktı.

ilerleme, bağımsızlık gibi, sadece kaygı taşıyan bir halkın takdir edeceği büyük ve nitelikli bir geçiştir. devlet, ancak bağımsızlığın ilham veren bir halk hayaline dönüşmesi ve herkesin bu hayali birlikte gerçeğe dönüştürmesiyle bağımsız olur. tüm bunlar, iktidar için birbiriyle çekişen veya iktidarı aralarında bölüşen partilerle gerçekleşmez. toparlayıcı ulusal bir hareketle, halkın hayalini gerçeğe dönüştürmek amacıyla etrafını saracağı dürüst ve samimi bir ulusal liderlikle gerçekleşir. böyle bir liderlik, halkın güvenini kazanır ve dikenli de olsa hedefe doğru açık bir yolda halkla birlikte yürür, halk uğruna her şeyi kurban verir. 

bu zor süreç, devrim başarısından sonra siyasilerden, ideolojik-partili kimliklerini, onları bölen her şeyi unutmalarını veya görmezlikten gelmelerini; parti liderleri gibi değil devrim ve ülkenin liderleri gibi düşünüp hareket etmelerini; iktidar ve servetin ayartmalarına direnmelerini; onlara köstek olacak ve kararlarını ipotek altına alacak iç veya dış anlaşmalara girmemelerini; gizli, şaibeli veya şartlı mali destekleri reddetmelerini istiyordu. devir, partizanlık yapma devri değil, vatanın sancağı altında kenetlenme vaktiydi. zira kenetlenme, bağımsızlık savaşında halkın ulusal kurtuluş hareketine önderlik edenler gibi, halkın önüne geçecek liderler ve ulusal hareket çıkarır. bağımlılık, öz itibariyle işgalden farklı değildir.

tunus'ta siyaset sınıfı, karşılarında sadece devrimle birlikte iktidar koltuklarında oluşan boşlukları gördüler. uzun baskı ve marjinalleştirme yılları sonrası ortaya konan mücadelenin meyvelerini toplamaları için çıkan fırsatı değerlendirdiler. 

by Suheyl Gannuşi

devrimi korumak ve hedeflerini gerçekleştirmek için bu atmoseferi kullanmak şarttı. o da vatanseverlik bilincinin derinleştirilmesi; milli projenin net şekilde sunulup halkın ona katılmaya teşvik edilmesi; tunus'un propaganda amaçlı, söylemde kalan ve biçimsel olmayan somut başarılarla etrafını aydınlatan egemen ilerici bir devlet olması için her türlü çabanın harcanmasıyla sağlanabilirdi.

nitelikli geçiş yönetimi öncelikle yoğun çalışmayı, ortak hedef ve çabaları örgütleyip etkinleştirecek motivasyonu gerektiririr. ivme kaybedildiği zaman çabaları sürdürmek imkansız olmasa da çok zorlaşır. dış emeller ve ajandalara bağımlı bir devleti kökünden söküp atmak, iddialı ve kararlı tutum isteyen büyük bir geçiştir. böyle bir tutumu da yalnızca halkını arkasına alan, eli kolu bağlı olmayan, hiçbir endişesi bulunmayan, samimiyeti ve özverisiyle hiçkimseye boyun eğmeyen özgür bir yönetim sergileyebilir.

tunus'ta bu bahsettiklerimiz yaşanmadı. siyaset sınıfı sadece devrimle birlikte iktidar koltuklarında oluşan boşlukları gördüler. ayrıca uzun baskı ve marjinalleştirme yılları sonrası ortaya konan mücadelenin meyvelerini toplamaları için karşılarına çıkan fırsatı değerlendirdiler. halk ise uzun mahrumiyet yılları sonrası çekip aldığı özgürlüğün zafer sarhoşluğuna girdi.

tunuslu siyasiler, devrimin kendilerini olayların merkezine taşıması sonrası henüz zamanı gelmeyen bir iktidar çekişmesine daldılar. bu çekişme de onları dışarıya bağımlı kıldı. dış güçler süratle dizginleri tekrar ele alarak sahip oldukları nüfuzla siyaset sahnesinde hakimiyet kurdular. aracılar üzerinden paralar cömertçe partilere aktarıldı. iş adamları da sahaya güçlü şekilde geri döndüler. oysa içlerinden bazıları yolsuzlukla suçlanıyordu. birçoğu bin ali, partisi ve rejimiyle bağlantılı kimi işadamları, birden çok partiyi finanse etti.

tarafların herbiri, elindeki araçları, güç ve etki unsurlarını işleve soktu. iktidar çekişmesi, "böl ve yönet!" başlığı altındaki eski ve yeni siyasetin etkisiyle kızıştı. sabotaj ve engellemek de dahil tüm araçlar mubah görüldü. sonuç ise devrim, halk ve ülke için tam bir felaketti. halkın itimat ettiği siyasiler, iktidar ve paranın tadına varıp bağımlısı olarak tuzağa düştüler. narsistliklerinin yanında taahhütleri ve yeni pozisyonlarının esiri oldular. partilerin karar alma organlarının çoğunluğu, kişisel siyasi gelecekleri ve yaşam standartlarının düşmesi endişesiyle eli kolu bağlı memurlar topluluğuna dönüşüverdi. herkesin diz çöktürülmesi kolaylaştı.

tunus halkı, adeta şoke oldu; tutumlarına belirsizlik ve kararsızlık çökmüş yeni siyasetçilerden umudunu kesti. siyasetçiler kredilerini, kaldırılması zor tutumlarla tükettiler. özellikle de halkın yaşam standartları pahalılık, işsizlik, kötü hizmet, güvenlik ve idari kaos sebebiyle sürekli düşerken… dev bütçe ve büyük vaatlere rağmen geçici adalet dosyasında yaşanan fiyasko, durumu daha da kötüleştirdi. ne hesap soruldu ne de uzlaşı sağlandı. tüm olup biten, baskı ve yolsuzluk dosyalarının üstünü kapatan çözümler veya anlaşmalardan ibaretti. hatta doğru kararlar dahi gecikmeli alındı.

buna karşın halk, zafer sarhoşluğundan tedricen uyandı. bu uyanış, halkın değişim ümidinin kırılması, ülke sevdasının durgunlaşması, siyaset ve kamu işlerinde isteksizlik haliyle temayüz etti. ve seçimlerde katılım oranındaki azalma şeklinde yansıdı. seçimlere katılım oranı, toplam seçmen sayısının üçte birini aşmadı. gençlerin neredeyse tamamı seçimleri boykot etti. hatta seçimler, sonuçları yeni bir şey ortaya koymayan sıkıcı bir olay haline geldi. siyaset de aynı devrim gibi yumuşatıldı; öyle ki partiler seçim arifesinde dahi anlaşmalar yaptı. partilerin siyaset ve programları birbirine benzedi; neredeyse tüm partiler, projesi ve tezleri olmayan iktidar partilerine dönüştüler.

26 ekim'deki parlamento seçimleri, ardından 23 kasım'daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk tur sonuçları ve partilerin pozisyonları, halkı zafer sarhoşluğundan bütünüyle çıkardı. halk, devrimi ve hedeflerini korumasını istediği siyaset sınıfının kendisini hayal kırıklığına uğrattığı ve devrimi zayi ettiği kanaatine vardı. siyasetçilerin tutumunun ise narsistlikleri, fırsatçılıkları, saflıkları veya uyanıkken hayal görmelerinin bir sonucu olup olmamasının hiçbir önemi kalmadı. bunlar, var olan gerçeği değiştirmediği gibi bu gerçeğin inkar edilmesi veya güzelleme yapılması da nafile bir çaba. zira delik artık kapatılmayacak kadar genişledi.

devrime son darbe: cumhurbaşkanlığı seçimi

eski rejimin dönmesine karşı çıkanlar, devrimin kurtarılması çağrısı yaptılar. geç kalmış umutsuz bir girişim içinde [cumhurbaşkalığı seçimlerinin ikinci turunda] munsif marzuki'yi desteklemek amacıyla harekete geçtiler. marzuki lehine yaklaşık 300 bin ilave oy kazanma başarısı gösterdiler ama bu adayın performansı, seçmenleri iknaya yetmedi.

tunus'ta 21 aralık 2014 tarihinde düzenlenen cumhurbaşkanlığı seçimleri ikinci tur sonuçları, bir parantezi kapattı. bu parantez, tunus devrimi'nin patlak verdiği 17 aralık 2010 günü açılmış ve devrik cumhurbaşkanı'nın ülkeden kaçtığı 14 ocak 2014'te gerçekleşen muteber tek başarısını elde etmişti.

bugün tunus halkına düşen, devrim parantezini kapatıp sanki devrim hiç olmamış, rejim düşmemiş gibi davranması. 

by Suheyl Gannuşi

sonraki gelişmeler, unutulmaya mahkumdur. içi boş bir gürültüden ibarettir veya hedeflerden ve performanstan yoksun sıkıcı bir söyleşidir. sonuç itibariyle devrimin yıktığı parti ülkeyi yönetmek üzere geri döndü. cumhurbaşkanlığı, başbakanlık, parlamento başkanlığı, devletin başka organları ve etki araçlarını eline aldı. bu gelişme, devrime mensup her partiye atılmış bir tokattır.

bu yöntem ve siyaset sınıfıyla hiçbir şey değişmez. buna karşın despotluk da geri dönemez. sebep ise halkın despotluğu kabul etmemesi değil sadece etkili dış güçlerin de despotluğun tekrar gelmesini istememesidir. zira bu dış güçler, müttefikleri bin ali'den huzursuzlardı. çünkü bin ali, yolsuzluk ve despotlukta aşırıya kaçarak onlar için ağır bir yük haline gelmişti.

dış güçler, tasarladıkları ve istedikleri gibi şekillenen durumdan dolayı şimdilerde çok mutlu. bu yüzden tunus'taki yeni rejime övgüler düzüyor, özellikle de arzu edilenin gerçekleşmesi sonrası şartların tekrar karıştırılması girişimlerine karşı koyuyorlar. dolayısıyla ülkedeki önemli siyasetçileri destekliyorlar. uluslararası alanda tunus için kaos değil, istikrar ve siyasetin sürmesi isteniyor.

bugün tunus halkına düşen, devrim parantezini kapatıp sanki devrim hiç olmamış ve rejim hiç düşmemiş gibi davranması. bundan sonra artık halk, şu iki tercih karşısında duruyor:

1) ya normalleşme ve yeni şartların kök salmasına izin verecek ve sözde ifade özgürlüğüyle devrimin dışına çıkacak. bu durumda halk iradesi, modern yöntemler ve siyasi amaçlarla harcanan paralar vasıtasıyla, medya ve havuç-sopa gösteren yöntemlerle manipüle edilecek. halkın maksimum beklentisi, normal hayata dönmek olacak. tıpkı devrim öncesinde olduğu gibi. 

2) yahut başını ağrıtan tüm bu yapıyı, kalkınma ve istihdama dair verilen bayat vaatleri görmezlikten gelecek; ilk devrim sürecini düzeltecek; hatalarının bilincine varacak; hiçkimseye borçlu olmayan, halkına güvenen ve ona hizmet eden yeni bir siyaset sınıfı çıkaracak ikinci bir devrime hazırlık yapacak. bu yeni siyaset sınıfı, halkı sloganlarla aldatmayacak ve ona sakinleştirici vermeyecek. zaten böyle bir üslup ve davranış, devrime önderlik edecek ve tarih yazacak vatansever lider adaylarına yakışmaz. 

suheyl gannuşi, tunuslu akademisyen ve yazar. wisconsin üniversitesi'nde (abd, medison) doktora yaptı. wisconsin üniversitesi islam merkezi ve müslüman öğrenciler birliği başkanlığı görevini yürüttü. tunus'ta siyasi reform ve insan hakları kampanyalarına katıldı.

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Suheyl Gannuşi

tunuslu akademisyen ve yazar. kimya mühendisliği alanında yüksek lisans yaptı. abd'nin madison şehrindeki wisconsin üniversitesi'nde doktorasını tamamladı. wisconsin üniversitesi islam merkezi ve müslüman öğrenciler birliği başkanlığı görevini yürüttü. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;