Görüş

Türkiye-İran gerginliği neden yükseliyor?

Türkiye ve İran arasındaki gerilimin temel olarak ikili ilişkilerden kaynaklanmadığı, Trump ve Tahran yönetimlerinin bölgede atacağı adımlara paralel olarak seyredeceği söylenebilir. Ankara her ne kadar İran karşıtı söylemini sertleştirmiş olsa da son tahlilde ikili ilişkilerin belli bir seviyenin altına inmesine izin vermeyecektir.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 53. Münih Güvenlik Konferansı sebebiyle bulunduğu Almanya'da İranlı mevkidaşı Muhammed Cevad Zarif ile görüştü. [Fotoğraf: AA]

cumhurbaşkanı tayyip erdoğan’ın 12-16 şubat tarihleri arasında üç körfez ülkesine düzenlediği ziyaret esnasında iran’a yönelik sert eleştirilerde bulunması, yine 19 şubat’ta münih’te düzenlenen uluslararası güvenlik konferansında dışişleri bakanı mevlüt çavuşoğlu’nun, aynı panelde konuştuğu israil ve suudi arabistan dışişleri bakanları kadar olmasa da tahran yönetimini mezhepçi politikalar izlemekle suçlaması, iki ülke arasında yeni bir gerilimli dönemin başlangıcı şeklinde yorumlandı.

nitekim iran’ın tepkisi gecikmedi ve türkiye’nin tahran büyükelçisi rıza hakan tekin dışişleri bakanlığı’na çağrılırken, bakanlık sözcüsü behram kâsımî de türkiye’yi yapıcı davranmamakla suçladı. kâsımî türkiye’ye karşı sabırlı davrandıklarını ancak sabırlarının da bir sınırı olduğunu ileri sürdü.

aynı gün türk dışişleri bakanlığı sözcüsü hüseyin müftüoğlu’nun yaptığı karşı açıklama ilişkilerin en azından kısa vadede gerilimli bir döneme girdiğini doğrular nitelikteydi. müftüoğlu, iran’ın bölgesel krizlerden dolayı kendisine sığınmış insanları dahi (üçüncü ülkelerdeki) cephelere sürdüğünü, iran’ın başkalarını eleştirmek yerine davranışlarına çeki düzen vermesi gerektiğini kaydetti. büyükelçi açıklamasında islam işbirliği teşkilatı’nın ve birleşmiş milletler’in iran ile ilgili kararlarına da vurguda bulundu.

ankara’nın yeni tahran pozisyonu

oysa birkaç hafta önceki astana görüşmelerinde türkiye, rusya ve iran bir araya geldiğinde ilişkilerin iyi bir noktada olduğu düşüncesi hakimdi. iki ülke ilişkilerinin özellikle meşum 15 temmuz hadisesinden sonra belli bir iyileşme içine girdiği, astana süreciyle de suriye krizinin hafifletilmesi hususunda tahran ve ankara’nın asgari müştereklerde buluştukları düşünülüyordu.

bölgesel politikalardaki iran eksenli değişiklik belirtileri türkiye ile sınırlı değil. abd basınında yer alan ve başkan trump’ın israil başbakanı netenyahu’nun 14 şubat’taki washington ziyaretinde kendisine, iran karşıtı konumlanacak ve mısır, ürdün ve körfez ülkelerinin de yer alacağı bölgesel bir güvenlik işbirliği platformu kurulmasını önerdiği yönündeki haberin gerçeğe dönüşmesi çok önemli sonuçlara yol açacaktır.

her ne kadar bu süreç pürüzsüz yürümese ve özellikle el bab operasyonu esnasında görev yapan türk askerleriyle iran yanlısı paralı milisler kimi zaman karşı karşıya gelse de ilişkilerdeki gidişatın olumlu yönde olduğu hususunda bir görüş birliği vardı. hatta türk askerlerinin ölümüyle sonuçlanan hadiselerde bile ankara, iran karşıtı şiddetli açıklamalar yapmamış, üst düzey diplomasi ve istihbarat yetkililerini tahran’a göndermekle yetinmişti. bu nedenle cumhurbaşkanı’nın ardından dışişleri bakanı’nın açıklamaları ankara için yeni bir pozisyon olarak kabul edilebilir.

türk yetkililerin açıklamalarının nedenini ikili ilişkilerde meydana gelen sorunlardan çok yeni şekillenmeye başlayan küresel ve bölgesel nedenlere bağlamak daha doğru olabilir.

erdoğan’ın körfez ziyaretinden birkaç gün önce 8 şubat’ta suudi dışişleri bakanı adil el cübeyr’in ankara’ya gelmesi, bir sonraki gün cia direktörü mike pompeo’nun ilk yurtdışı ziyaretini türkiye’ye yapması ve muhataplarıyla geniş kapsamlı toplantılar gerçekleştirmesi, yine erdoğan’ın ülkeye dönüşünden bir gün sonra 17 şubat’ta abd genel kurmay başkanı joseph dunford’un incirlik üssü’nde genel kurmay başkanı hulusi akar ile görüşmesi türk-abd ilişkilerinde donald trump’ın göreve gelmesiyle birlikte yeni bir ivme yakalandığını ve bu durumun türkiye’nin bölgesel politikalarında değişikliğe neden olabileceğini gösteriyor.

aslında bölgesel politikalardaki iran eksenli değişiklik belirtileri türkiye ile sınırlı değil. abd basınında yer alan ve başkan trump’ın israil başbakanı netenyahu’nun 14 şubat’taki washington ziyaretinde kendisine, iran karşıtı konumlanacak ve mısır, ürdün ve körfez ülkelerinin de yer alacağı bölgesel bir güvenlik işbirliği platformu kurulmasını önerdiği yönündeki haberin gerçeğe dönüşmesi çok önemli sonuçlara yol açacaktır.

trump’ın iran kozları

hatırlanacağı üzere trump obama’nın iran politikalarını seçim kampanyası esnasında çok sert şekilde eleştirmiş, özellikle nükleer anlaşma üzerinden yönetime yüklenerek, seçilmesi durumunda “hayatımda gördüğüm en kötü anlaşma” dediği anlaşmayı iptal edeceğini açıklamıştı.

bugün gelinen noktada nükleer anlaşmanın çeşitli nedenlerden ötürü tamamen iptal edilmesi beklenmese de trump’ın iran’ı sıkıştırmak için elinde çok sayıda kozu bulunuyor. bunların başında zaten hiçbir zaman tamamen kaldırılmamış olan yaptırımların tahran’ın balistik füze denemeleri gibi nedenlerden ötürü yeniden şiddetlendirilmesi geliyor. kimi uzmanlara göre, bu durum iran açısından pratikte nükleer anlaşmanın getirilerinin sıfırlanacağı anlamına geleceğinden, tahran’daki sertlik yanlılarını anlaşmadan çekilmeye itebilir. böyle bir karar abd açısından anlaşmayı kendisinin iptal etmesinden çok daha faydalı olacaktır ve başta rusya ve çin olmak üzere anlaşmanın korunmasını savunan diğer taraflar karşısında abd’nin pozisyonunu güçlendirecektir.

washington’un söz konusu yeni tavrının farklı nedenlerle de olsa türkiye, arabistan ve israil gibi ülkeler tarafından memnuniyetle karşılandığı anlaşılıyor. zira obama’nın geleneksel müttefiklerini küstürme pahasına özellikle ikinci döneminde iran’ın önünü açan politikalara imza atması yalnızca suriye’de rusya ve iran’ın saha hakimiyetlerinin artmasına yol açmamış aynı zamanda yemen iç çatışmasının suud-yemen savaşına dönüşmesine ve iran’a yakın grupların bahreyn yönetimini silahlı ayaklanmayla tehdit etmelerine neden oldu. israil açısından ise washington’un suriye krizine ilgisizliği hizbullah örgütünün çok daha etkin bir savaş tecrübesi kazanmasına ve elindeki silah stokunu geçmişte görülmedik şekilde çeşitlendirmesine ve geliştirmesine yol açtı.

neden bahreyn?

söz konusu veriler ışığında erdoğan’ın iran’ın yayılmacı politikalarına karşı açıklamalarını bahreyn’de yapmış olması özellikle dikkat çekicidir. aslında türk heyetinin bahreyn’i ziyaret kararı bile başlı başlına sembolik bir öneme sahipti. zira nüfusunun çoğunluğunu şiilerin oluşturduğu bahreyn, iran’ın kimi zaman açıktan kimi zamansa vekilleri aracılığıyla üzerinde hak ettiği bir ülke.

trump yönetimi altında iran’ın ciddi bir küresel meydan okumayla karşılaşmasının kaçınılmaz göründüğü şu dönemde bölgenin tüm etkin güçlerinin iran karşısında pozisyon almaları, tahran’ın durumunu oldukça zora sokuyor. bu nedenle en azından bu satırların kaleme alındığı ana kadar iranlı yetkililerden cumhurbaşkanı ve dışişleri bakanının açıklamalarına yönelik eş seviyede bir tepki gelmemiş ve iranlılar krizin fazla büyümemesi için alttan alan bir tavır içine girmişlerdir.

erdoğan’a bahreyn’in en yüksek devlet nişanının verilmesi, türkiye ve bahreyn arasında çeşitli güvenlik anlaşmaları imzalanması, iran basınında bahreynli muhalefet lideri şeyh isa kasım’ın türkiye’ye sürgüne gönderileceğine dair haberlerin çıkması, türkiye’nin bundan sonra bahreyn konusunda daha aktif tutum alacağını ve körfez’in bu küçük ülkesinin güvenliği ile daha yakından ilgileneceğini gösteriyor.

iran’ın da yeni dönemin şifrelerini çok çabuk fark ettiği ve buna uygun bir strateji belirlemeye çalıştığı görülüyor. nitekim cumhurbaşkanı hasan ruhani, erdoğan’ın gezisiyle eş zamanlı olarak körfez’de iran ile ılımlı ilişkilere sahip olan kuveyt ve umman’a gezi düzenleyerek bölgesel cepheleşmeyi önlemeye yönelik adım attı. iran’ın bu girişimi trump yönetiminin iran karşıtı açıklamalarının dozu düşünüldüğünde özellikle önemlidir. zira iran geleneksel denilebilecek şekilde uluslararası alanda zor durumda kaldığı dönemlerde, bu tür baskıları bölgesel işbirlikleriyle aşmaya çalışır. nitekim iran-irak savaşı esnasında ya da nükleer faaliyetlerinden ötürü kapsamlı küresel yaptırımlara maruz kaldığında iran’ın en önemli nefes borularını türkiye ya da birleşik arap emirlikleri gibi bölge güçleri teşkil ediyordu.

trump yönetimi altında iran’ın ciddi bir küresel meydan okumayla karşı karşıya kalmasının kaçınılmaz göründüğü böyle bir zaman diliminde bölgenin tüm etkin güçlerinin iran karşısında pozisyon almaları, irak başbakanı ibadi’nin dahi trump tarafından bu çabaların bir parçası olmaya ikna edilmesi tahran’ın durumunu oldukça zora sokuyor. bu nedenden dolayı en azından bu satırların kaleme alındığı ana kadar iranlı yetkililerden cumhurbaşkanı ve dışişleri bakanının açıklamalarına yönelik eş seviyede bir tepki gelmemiş ve iranlılar krizin fazla büyümemesi için alttan alan bir tavır içine girmişlerdir.

sonuç olarak türkiye ve iran arasındaki gerilimin temel olarak ikili ilişkilerden kaynaklanmadığı, trump ve tahran yönetimlerinin bölgede atacağı adımlara paralel olarak seyredeceği söylenebilir. bu noktada gözden kaçırılmaması gereken husus şudur: ankara her ne kadar iran karşıtı söylemini sertleştirmiş ve iran’ın bölgesel ihtiraslarının dizginlenme ihtimalinden memnun olsa da son tahlilde ikili ilişkilerin belli bir seviyenin altına inmesine izin vermeyecek ya da bölgesel diğer bazı aktörler gibi varoluşsal bir iran karşıtlığı içine girmeyecektir.

hakkı uygur, iran araştırmaları merkezi (iram) başkan yardımcısı. lisans öğrenimini iran'daki imam humeyni üniversitesi'nde, yüksek lisans öğrenimini tahran üniversitesi edebiyat fakültesi islam kültür ve medeniyeti tarihi bölümü'nde, doktorasını ise yine aynı üniversitenin fars dili ve edebiyatı bölümü'nde tamamladı. tahran’da bulunan islam işbirliği teşkilatı'na üye ülkeler parlementolar birliği'nde idare ve protokol amiri olarak görev yaptı. iyi düzeyde farsça, ingilizce ve arapça bilen uygur, seta, tasam ve al jazeera araştırma merkezi gibi düşünce kuruluşlarına iran hakkında raporlar hazırladı.

twitter'dan takip edin: @hakkiuygur1

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Hakkı Uygur

iran araştırmaları merkezi (iram) başkan yardımcısı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;