Görüş

Tunus'un uzlaşmacı devrim modeli

Nahda olarak ikinci geldiğimiz seçimin sonuçlarını kutladığımız gibi hükümete katılmakta da tereddüt etmedik. Zira demokrasilerde ne daimi kazanan vardır ne de daimi kaybeden. Asıl kazanan, özgürlükten ve yurttaşlık haklarından faydalanan herkestir.

Tunus'taki Bardo Müzesi'ne 18 Mart 2015 günü düzenlenen ve IŞİD tarafından üstlenilen terör saldırısının ardından Tunus halkı sokağa döküldü. [Fotoğraf: EPA]

şanlı tunus devrimi'nin sadece tunus'u değil, tüm arapları adeta islam’ın ilk dönem yaptığına benzer şekilde yeni bir dünyaya götürdüğü yönündeki kanaatim derinleşti. keza ingiliz, amerikan ve fransa devrimleri de batılı halkları yeni bir dünyaya götürmüştü. 

bölgelerin özgürlük trenine katılmaları, esasen zaman meselesidir ve maliyetlidir. şartların çözümsüzlük derecesi ve yerin önemine göre değişir. ayrıca, tıpkı avrupa'da birçok krallığın yaptığı gibi, tedricen ciddi reformlar yapan akıllı diktatörlükler ile tarihin mantığı ve reform ihtiyaçlarına karşılık veremediği için değişim rüzgarlarına kapılan mumya diktatörlükler arasındaki yöntem farklılıkları da bu süreci etkiler.

2011, arap baharı devrimleri fırtınasının koptuğu yıldı. 2013 ise mısır'ı vuran fırtınadan (askeri darbe) hareketle karşı devrim dalgaları için büyük bir zafer yılıydı.. eğer nahda partisi, iktidardan çekilmeyi kabul etmesinin yanı sıra başka acı ödünler vermeye de yanaşmasaydı, bu karşı dalgalar neredeyse tunus devrimi'ni düşürecekti.

bu aşamada karşı devrime ilişkin iki yorum kendini gösterdi:

1) acaba karşı devrimler dış tuzağın işi miydi?

2) yoksa karşı devrimler, arap devrimlerinin getirdiği hükümetlerin işlediği hataların sonucu muydu?

eski rejim, solun kapısı üzerinden geri döndü. gelinen noktada birlikte yaşadığımız evin başımıza yıkılmaması için kuşatma altındaki devrim güçlerinin önünde tek bir seçenek kalmıştı: çekişme yerine uzlaşma arayışına girip herkesle diyalog kurmayı tercih etmek... 

by Raşid El Gannuşi

devrim hükümetleri, eski rejimin defterini dürmeyi hedefleyen devrimci bir strateji benimsemek yerine onun geri dönüşüne alan açtılar, eski devrimin partilerini tanıdılar ve medyasının (bilinen aynı isimlerle) geri gelmesine sessiz kaldılar. mısır'da yaşandığı gibi devrimin çocukları, eksiksiz bir rejimle ve hatta eski rejimin yanlıları ile solcuları bir araya getiren kapsamlı bir ittifakla kuşatılmış halde buldular kendileri. bu solculardan bazıları devrime katılmışlardı ve hatta bir kısmı orta düzey partilerdendi.

eski rejim, devrim hükümetlerinin hoşgörüsünü kullanarak solun kapısı üzerinden geri döndü. gelinen noktada arap çöküşü sürecinin, nihayetinde birlikte yaşadığımız evin hepimizin başına yıkılmaması için kuşatma altındaki devrim güçlerinin önünde tek bir seçenek kalmıştı: çekişme yöntemi yerine uzlaşma arayışına girip (güçlenerek dönen eski rejim yanlıları da dahil) herkesle diyalog kurma yöntemini tercih etmek... tunus'taki 22 siyasi partinin 5 ekim 2013'te imzaladığı yol haritası, işte böylesi bir uzlaşma çağrısı yapmak suretiyle islamcılar (nahda) ile solcular, milliyetçiler ve liberalleri bir araya getirdi. bu yürüyüşü sadece kongre partisi ve türevleri boykot etti.

peki, ortada (çökmüş arap şartları gölgesinde yalpalayan geçiş sürecini kurtarma fırsatına sahip) uzlaşmaya alternatif bir başka strateji var mıydı gerçekten?

devrimin patlak verdiği, en canlı olduğu günlerde ve ilk aylarda (bazılarının istediği, bazılarının siyasi tecrit politikalarının çöküş ve yıkıma sürüklediği başka deneyimlerde yaptığı üzere ) eski rejim yanlılarına karşı radikal devrimci çözümlere başvurmanın, hem devrimin hem ülkenin çıkarına olduğunu varsayalım. tunus'taki siyasi çevrelerin hakim politik kültürü göz önüne alındığında, o durumda radikal devrimci çözümlere başvurma imkanı yoktu. reformcu çizgideki ana akım siyasi çevreler, önceki rejimin kapılarını çalmadı. hatta bu siyasi çevrelerde, devrik lideri şahsen hedef alan az sayıdaki kişi bile aşırıya kaçmakla suçlandı. ki ben de söz konusu birkaç kişiden biri olarak görülüyordum.

dolayısıyla tunus'taki siyasetçilerin tamamının, devrim zaferinin sabahında, eski rejimin anayasası doğrultusunda, eski parlamento başkanını cumhurbaşkanlığı görevine getirilmesini kabul ederek meşruiyetin korunmasına uzlaşmaları şaşırtıcı değildi. o siyasetçiler ayrıca (devrimin devirdiği) zeynel abidin bin ali'nin başbakanı'nın, devrim sonrası kurulan ilk hükümetin de başına geçmesini kabul ettiler.

devrimin gençleri bu duruma karşı çıkıp birinci ve ikinci kasbah eylemleri için toplansalar bile baci kaid sibsi'nin başbakanlığa getirilmesiyle dağıldılar. zira gençlerin taleplerini, eskinin müdahalesinden çok yeni anayasa karşılıyordu. anayasa neredeyse onların yegane devrimci talebiydi. eski rejimde yüksek mevkilere gelmiş olmasına rağmen sibsi'ye hiç kimse itiraz etmedi ve herkes onunla çalıştı. hatta sibsi ile ilişkinin düzeyi, onu cumhurbaşkanı yapma boyutuna kadar vardı. ona güven duyuluyordu. çünkü sibsi, tunus halkı ve onun devrimlerinin barışçıl yapısına kanıt oluşturacak şekilde, ülkeyi ilk nezih çoğulcu seçimlere götürdü.

keza devrimin kadrolarının katıldığı iki devrim hükümetinin eski rejimin isimleri için siyasi mahkemeler kurmamaları ve onlara karşı medya kampanyası başlatmamaları da şaşırtıcı değildi. aksine bu iki hükümet, eski rejim medyasının kurbanı oldu. öyle ki devrim hükümetleri, eski rejimin partilerini tanıdı ve hiçbir itirazla karşılaşmadı.

bundan sonra, ulusal oluşumların bir parçası olmaları nedeniyle, ulusal uzlaşı için eski rejim yanlılarıyla ilişki kurmama imkanı kaldı mı? zaten kongre partisi ve türevleri hariç herkesin imzaladığı yol haritası çerçevesinde, geçiş sürecinin kurtarılması noktasında eski rejim yanlılarıyla uzlaşmaya varılmış ve onlar da ulusal diyalog içerisine alınmışlardı. ulusal çıkarla ilgili her hangi bir konuda, eski rejim yanlılarıyla işbirliğini reddetmenin bir gerekçesi kaldı mı?

acaba tunus'taki geçiş sürecini doğudan gelen tsunamiden kurtarmanın bir başka yolu var mıydı? yaşanan süreç, tunus istisnasını ortaya çıkardı. üstelik böyle bir istisna, bu eşsiz destana (sivil toplumun dörtlüsünün başını çektiği ulusal diyalog destanına) herkes katılmasa da gerçekleşti.

başka süreçler

siyaset, uygun güç dengeleri bağlamında feragat edilebilecek çıkarlar ve ilkelerdir. siyaset, varsayımlar değil, sonuçlar ve olasılıklardır.

bugün tunus'un içinden geçtiği demokratik geçiş süreci, tunuslular ve hatta araplar, müslümanlar, ülkemizde ve dünyada demokrasinin kazanmasında çıkarı olan herkes için ( fırsatlar ve güç dengeleri kapsamında) inkar edilemez başarılar elde etti. bu süreç, tüm siyasi akımlardan, 22 partinin imzaladığı ve halkın vekillerinin yüzde 94'ünün evet oyu verdiği bir uzlaşı anayasası çıkardı. o anayasa, islam'ın ılımlı değerleriyle uyuşarak modernliğin siyasi değerleri ve insan hakları alanında insanlığın vardığı son noktayı içerdi.

anayasanın tüm kurumları (anayasa mahkemesi, geçici adalet komitesi, medya ve insan hakları komitesi gibi kontrol ve düzenleme misyonlarını üstlenen seçilmiş halkçı kurumları) ile birlikte korunması, muzaffer sürecin kazanımlarındandı. aynı süreç, tunus ve arap dünyasında yasama, hükümet ve cumhurbaşkanlığı düzlemlerinde iktidarın ilk barışçıl geçişini gerçekleştirdi. bu geçiş, herkesin sonuçlarını bildiği ve seçilmiş bağımsız bir komitenin kontrolü altında yapılan üç seçim organizasyonu ile hayata geçirildi.

peki, tunus geçiş sürecini gerçekleştiren bu başarıyı gasp edecek bir başarı var mı? ki bu süreç, temmuz 2013'teki mısır depreminin akabinde, neredeyse gemiyi tamamen batıracak çatışmacı ve dışlayıcı yönteme değil de uzlaşı yöntemi üzerine kurulmuştu. eğer nahda, seçilmiş hükümetten ödün vermesi ve cumhurbaşkanlığı yarışına girme hakkından vazgeçmesi de dahil acı ödünler vermeseydi bu başarı gerçekleşmezdi. keza nahda, anayasada önceki rejim mensuplarının siyasi rekabetten dışlanmaması ve siyasi tecrit yasasının geçirilmemesi yönünde başka ödünler de verdi.

eski rejimin geri döndüğü veya bu rejimle hükümete iştirak edildiği iddiasıyla müthiş tunus başarısı hangi gerekçeyle önemsizleştirilebilir ki? hem radikal devrim güçleri ile halk cephesi, eski rejimin temsilcilerini boykot etme çağrısında nasıl buluşabilir? oysa halk cephesi yakın zamana kadar, konu nahda'yı iktidarın dışına itmek veya iktidara dönmesini engellemek olunca, eski rejim temsilcileriyle işbirliği yapmakta bir beis görmüyordu.

yeni yaklaşım ve 'eski rejim' kavramı

eski rejim kavramının yaygın ve kullanımda olan anlamından hareketle konuya bu düzeyde bir analizle yaklaştım. ben şahsen 'eski rejim' kavramının, mevcut siyasetteki ortak ve ortaklarla ilgili doğru bir ifade olduğunu düşünmüyorum. herkesin devrimin en önemli başarısı ve övünç kaynağı olan anayasa çatısı altına girmesi (en azından ben öyle olduğunu düşünüyorum) sonrası devrim çatısı altında yaşamak, bizleri eski rejim yanlılarıyla bir araya getirdi.

karanlıkta yürümeyelim diye eski rejimden veya eski manzumeden kastın ne olduğunu sorguluyoruz. eski rejimden maksat kesinlikle tecemmü (anayasa) partisi'ne katılan milyonlar, övündüğümüz bağımsız devletin kazanımları ve acımasız sömürge idaresine karşı verilen ulusal kurtuluş savaşında anayasaların rolü değildir. keza tecemmü partisi'nin kurduğu rejimde, onurlu ve nezih ulusal liyakate göre faaliyet göstermiş isimleri de kast etmiyoruz.

eski rejimden maksat, bir iktidarın kuralları, değerleri ve rejimidir. örneğin tek parti rejimi, şaibeli seçimler, taşlaşmış medya, tek lider ve iktidar sınıfının tekeline girmiş para gibi... tüm bunlar devrimin yıktığı, anayasanın defterini dürdüğü ve yerine ayakları bilinen yeni bir rejimin temellerini attığı putlardır.

eski rejimdeki konumu ne kadar yüksek olursa olsun, anayasa çadırı altına giren ve anayasa ile ülkeyi yöneten herkes yeni rejimdendir. yağma işlerine veya baskılara adı karıştıkları ispatlananların durumu, geçici adalet ve yargı organlarına sevk edilmektedir. tabii bu sevk, mağdurun affetmemesi ve hoş görmemesi durumunda geçerlidir. gerçeklerin ortaya çıkması sonrası af ve hoşgörü çağrısı yapıyoruz ki böylelikle halkımız kin ve intikam duygularından arınmış olarak geleceğe doğru yol alsın.

burada, iktidardaki nida tunus partisi'nin bir tecemmü partisi olmadığını açıkça ifade ediyorum. tecemmü, tek partili rejime aitti. nida ise devrimin yeni anayasasıyla temelini attığı yeni rejime aittir. baci kaid sibsi de bin ali değildir. çünkü bin ali darbeyle gelmiş ve ülkeyi şiddetle yönetmişti. halbuki sibsi özgür seçimlerle geldi ve devrimin anayasasına bağlılığını açıkladı.

bir demokrasi, klasik ve yeni liberal veya sosyalist, islamcı veya laik ideolojik renkleriyle değil, kendilerini iktidara getiren metodun niteliği, hukuk devleti ve anayasaya boyun eğme ve özgürlükleri koruma boyutları ile ayakta kalır. tunus’un demokratik yöneticilerinin anayasa ve hukuka bağlı oldukları ve özgür seçimlerle iktidara geldikleri açık. o yöneticiler, belirli zamanlarda halkın kendilerinden güvenini çektiği gün koltuklarından ayrılacaklardır.

bizler, tunuslular arasında dışlayıcılık ve ayrımcılık yapan tüm yöntemleri reddettik. anayasamızın çadırı altına giren herkesin bizden olduğunu, asla hiçbir ayırıma tabii tutulmaksızın bütün yurttaşlık haklarına sahip birer vatandaş olduğunu vurguladık. bir dava söz konusu olduğunda yargıya gidilir, intikam alma amacı gütmeyen geçici adalet yasası yürürlüktedir. seçilmiş bir heyet bu adaleti yürütmektedir. vatandaş adalete başvurabilir. bunun dışında, uygun farklı vazifelere talip olma hakkı da dahil, herkes tüm yurttaşlık halklarına sahiptir.

nahda, onu birinci sıradan ikinci sıraya düşüren genel seçim sonuçlarını kutladı. bizler bugün dışlamayı reddeden; uzlaşmacı; demokrasimizin kalkınma, terör, fakirlik ve marjinalleşmeyle mücadele hedeflerinin tamamlanması için çalışan tüm güçleri, devrim anayasası zemininde bir araya getiren ulusal birlik hükümeti içindeyiz.

by Raşid El Gannuşi

2013 yılında ulaşılması zor bir hayal olan ulusal uzlaşının sonuçlarını bugün izlerken, nida tunus ve nahda'nın başını çektiği teröre karşı ulusal yürüyüşü günlerdir takip ederken, yukarıdaki analiz doğrultusunda şimdi soruyorum: şimdi eski rejim geri dönmüş mü oldu? uzlaşıya bel bağlayarak, siyasi tecrit yasasını reddederek ve dünün düşmanlarına elimizi uzatarak hata mı ettik?

kesinlikle hayır. eski rejimi, büyük barışçıl devrim yıktı. eski rejimin ayaklarını ve putlarını (tek parti, taşlaşmış medya, kutsal lider, şaibeli seçimler ve iktidar ailesinin tekelindeki kamu parası) çökertti. eski rejimin sancağı altında yer alan şahısları bugün anayasamızın sancağı altında görüyoruz. başka devrimlerin aciz kaldığını hayata geçiren devrimimizin en büyük başarısı budur. başka devrimler, onu gerçekleştirenler toplumu eski ve yeni, dürüst ve sahtekar devrimci diye bölmeyi seçtikleri için kan ve gözyaşına boğuldu.

devrimden özgürlüğe

bizden önceki devrimler, eski rejimle nasıl bir ilişki kurmuştu? başarıya ulaşan devrimlerin çoğu, yeni rejimin değerleri içinde uzlaşma yöntemini seçti. nelson mandela, güney afrika'daki ırkçı rejimin isimleriyle bunu yaptı. intikam almadı, kucak açtı ve hoşgörülü davrandı. irkçı rejimin başındaki isim, devlet başkanlığı koltuğuna oturan mandela'nın başbakanlığına getirildi. keza islam'ın ilk döneminde intikam duygularından uzak durularak kureyş'in liderlerinin islam ordularında komutanlık yapmalarına imkan verildi.

hz. peygamber'in mekke'nin fethinden sonra şehrin sakinlerine, "gidiniz, hepiniz özgürsünüz!" demesi üzerinde çok düşündüm. bu müthiş sahneyi, birçok arap ülkesinde gündeme gelen (baas partisi'nin yok edilmesi yasası, siyasi tecrit yasası vb. unsurlar içeren) dışlayıcı ve intikamcı yasa tasarılarında aradım. bu arayış beni, 'devrimi koruma ve seçim yasasında devrik parti yandaşlarını dışlama çabaları' ile mücadele etmeye yöneltti. tunus istisnasını meydana çıkaran, ülkemizi felaketten kurtaran, tunus devrimi ile bölünme ve kutuplaşma sebebiyle iç savaşlarla kötüleşen diğer arap devrimleri arasındaki farkı ortaya koyan da budur.

özgürlük ya herkes için olacaktır ya da hiç kimse için olmayacaktır. nahda, onu birinci sıradan ikinci sıraya düşürmesine rağmen, genel seçim sonuçlarını kutladı. bizler eski rejimin geri döndüğü söylentilerine aldırmaksızın seçimi kazanan nida tunus'u kutladık. bizler bugün dışlamayı reddeden; uzlaşıdan memnun; yeni demokrasimizin kalkınma, terör, fakirlik ve marjinalleşmeyle mücadele hedeflerinin tamamlanması için çalışan tüm güçleri, devrim anayasası zemininde bir araya getiren ulusal birlik hükümeti içindeyiz.

seçim sonuçlarını kutlamakta tereddüt etmediğimiz gibi (aldığımız oya denk olmayan bir katılım dahi olsa) hükümete katılmakta da tereddüt etmedik. çünkü bizim birinci planımız, demokrasi seçeneğinin başarısıdır. yani özgürlüğü korumak en büyük sermayemizdir. zira demokrasilerde ne daimi kazanan vardır ne de daimi kaybeden. asıl kazanan, özgürlükten ve yurttaşlık haklarından faydalanan herkestir. seçimi kazanamayan yönetici artık saraydan mezara, hapse veya sürgüne değil, hükümete katılarak veya muhalif durarak yeni bir tura hazırlanacağı etkin güvenli bir pozisyona geçmektedir. yüce allah kuran-ı kerim'de şöyle buyuruyor: "işte (iyi ve kötü) günleri insanlar arasında (böyle) döndürür dururuz." (ali imran suresi, 140. ayet).

raşid el gannuşi, tunuslu siyasetçi, düşünür ve en nahda hareketi'nin lideridir. 'medeniyet yolumuz', 'batı ve biz', 'filistin sorunu yol ayırımında', 'kuran ile müslümanların gerçeği arasında kadın' ve 'islam devletinde yurttaşlık hakları' gibi kitapları bulunuyor.

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Raşid El Gannuşi

tunuslu siyasetçi, düşünür ve en nahda hareketi lideri olan yazarın, 'medeniyet yolumuz', 'batı ve biz', 'filistin sorunu yol ayırımında', 'kuran ile müslümanların gerçeği arasında kadın' ve 'islam devletinde yurttaşlık hakları' gibi kitapları bulunuyor. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;