Türkiye

Diyanet, Şii ve Sünni alimleri topluyor

Diyanet İşleri Başkanlığı, İslam dünyasında çıkan mezhep kökenli çatışmaları durdurmak için bölgedeki önemli din adamlarını İstanbul’a davet etti. Diyanet 17-19 Temmuz'da İstanbul'da toplanacak alimlerden akiller heyeti kurup, müzakere başlatma hedefinde.

Haberin Öne Çıkanları

Alimler siyasetin gölgesinde

Mezhep çatışmaları 'yüzyıl savaşları' gibi

Aleviler konusunda toplumsal zemin siyasi adıma hazır

Mehmet Görmez Al Jazeera'ye konuştu
Prof. Görmez, Kasım 2010'dan beri Diyanet İşleri Başkanı olarak görev yapıyor. [Fotoğraf: Osman Baytürk / Al Jazeera Türk]

özellikle son dönemde türkiye içinde ve dışında sosyal meselelerde insiyatif alan diyanet işleri başkanı mehmet görmez al jazeera’nin sorularını yanıtladı. aleviler için 'tanımlayıcı değil anlayıcı olmaya' çalıştıklarını söyleyen görmez, "cemevleri allah’ın adının anıldığı yerlerdir ancak caminin karşısında gösterilmemelidir" dedi. görmez, "diyanet’in çalışmalarıyla toplumsal zemin, atılacak her türlü hukuki ve siyasi adıma hazır hale gelmiştir’ şeklinde konuştu.

ortadoğu’daki çatışmaları, avrupa’da yaşanan 'yüzyıl savaşları'na benzeten diyanet işleri başkanı, "islam dünyasında alimler mehabetini kaybetti. her bir alim bir siyasetin gölgesinde taraf oldu. onlara meşruiyet üretmeye çalıştılar" dedi. türk diyaneti’nin insiyatifiyle bölgeden geniş katılımlı, farklı mezhep ve görüşlerin temsilcilerini bir araya getirerek akan kanı durdurmak adına bir insiyatif başlatıldığını da sözlerine ekledi.

diyanet işleri başkanlığı’nı toplumsal meselerle ilgili daha aktif bir rolde görüyoruz. din hayatta daha görünür kılındığından mı bu ihtiyaç?

din milletimizin en derin aidiyetidir. kimliğini oluşturan en önemli unsurdur. milletin fertleri arasında da barışı, kardeşliği sağlamak için de dinin toplumsal boyutlarını öne çıkarmaya ihtiyaç var. sosyal sorunları çözmek için de bunlara ihtiyacınız var. bütün bu sebeplerle biz hem islamın tabiatından kaynaklanan önemli ilke ve prensipleri dikkate alarak, hem çağımızda yaşanan değişiklikleri dikkate alarak diyanet işleri başkanlığı olarak dinin bu toplumsal kısımlarına önem verdik.

diyanetin alevilik tanımı nedir?

diyanet, aleviliği tanımlamaz. alevilik hakkında araştırmaları vardır, değerlendirmeleri vardır. önemli neticelere ulaşmıştır. bu konuda tanımlayıcı olmak yerine, anlayıcı olmayı tercih eder. aleviliği teolojik bir tartışmaya çekmek yerine, memleketimizin önemli bir meselesi olduğu için daha çok inanç özgürlüğü çerçevesinde ele alıyoruz.

nasıl anlıyorsunuz?

ortak tarihimizin önemli bir fenomeni. 1000 yıl birlikte yaşamışız. tarih içerisinde yazılı kaynaklardan mahrum bırakıldığı için kendi referanslarını kaybetmekle karşı karşıya kalmış, dergahlar kapandığı için de pratiklerini uygulama imkanından mahrum kalmışlar. bundan dolayı bir kafa karışıklığı meydana gelmiş. kendi içinde farklı gruplar, farklı anlayışlar, farklı yorumlar ortaya çıkmış. bütün bu farklılıkların farkında olarak, bu dini bir tartışma haline getirmeden, tanımlayıcı olmadan anlayıcı olmak istiyoruz. tabii kırmızı çizgilerimiz de var.

mehmet görmez al jazeera'ye konuştu
Görmez, Alevilik konusunda "toplumsal zemin, atılacak her türlü hukuki ve siyasi adıma hazır hale gelmiştir" diyor.
[[Fotoğraf: Osman Baytürk / Al Jazeera Türk]]

nedir o kırmızı çizgiler?

hiç kimse aleviliği islamın dışında farklı bir din olarak tanımlamaya kalkışmamalı. son zamanlarda aleviliği islam dışında, hatta islam'a karşı bir dini kimlik olarak tanımlama yoluna gittiler. alevi kardeşlerimiz ehlibeyt yolunun tasavvufi bir yorumu üzerinde yoğunlaşırlar. inançların yorumlarına bağlı hikmetlerinin izahında farklılıklar olabilir. ama inanç esaslarında birleştikten sonra hiçbir insanı islam dairesi dışında gösterme hak ve selahiyetinde değiliz. hem alevileri türkiye’de azınlık göstermek de yanlıştır. bu coğrafyayı birlikte inşa ettiğimiz, bu vatanın asıl sahibi kardeşlerimizdir. bu da kırmızı çizgimizdir.

diyanet ne yapıyor bu anlamda?

tarihte ortaya çıkan eksiklerini telafi etme noktasında yardımcı olmak hem de pratiklerini yaşama konusunda ihtiyaçları vardır. inanç özgürlüğü kapsamında düşünüyoruz. şunu çok rahat söyleyebilirim. toplumsal zemin, atılacak her türlü hukuki ve siyasi adıma hazır hale gelmiştir. bu zemini hazırlamada diyanet işleri başkanlığı'nın çalışmalarının önemli katkısı olmuştur.

cemevleri ibadethane midir?

biz tanımlayıcı değil anlayıcıyız. cemevi cemevidir. ben bir akademisyen olarak cemevini bir mevlevihane gibi, bektaşi dergahları gibi birer niyaz evi içinde allah’ın zikredildiği, anıldığı mekanlar olarak biliyorum. cemevlerini caminin karşısında camiye alternatif farklı bir dinin mabedi gibi görmek, aleviliği farklı bir din gibi göstermenin çabası olarak ortaya çıkmıştır. aleviliğin 1000 yıllık geçmişi var. bunu yok sayarak yapılan tanımlar yanlış olur.

müslüman dünyasında temel çatışmalar hep dini referanslı. neden?

aslında şunu sorgulamak lazım. gerçekten bütün savaşlarımız, acılarımız, sorunlarımız, kavgalarımız sadece din ve mezhep farkından mı kaynaklanıyor? yoksa her türlü siyasi, kabilevi, ekonomik sorunları biz din ve mezhep üzerinden ifade etmeye çalıştığımızdan mı kaynaklanıyor?

şahsen ben dinin tabiatından ve bu dini anlama biçimi olan mezheplerden kaynaklandığını düşünmüyorum.

neden kaynaklanıyor?

son 200 yıllık serüvenimize bakarsanız; önce işgaller, sonra sömürgeler, sonra o sömürgelerin emriyle kurulan istibdat rejimleri, sonra bu rejimlerin gölgesinde yetişen yaralı bilinçler, ölümcül kimlikler, bunlara direnç gösteren ideolojiler.. bütün bunlar en derin aidiyet olarak dini bulduğu için, kendilerini din üzerinden ifade etmeye çalıştığı için biz bütün bu sorunları yaşıyoruz. bugünkü mezhep çatışmaları ile hicri birinci asırdaki mezhep çatışmaları arasında hiçbir benzerlik yok. postmodern siyasetin kendini mezhep savaşı şeklinde takdim etmesinden kaynaklanıyor.

bugünkü anlamında bu mezhep farlılıklarını islami değildir şeklinde mi anlamalıyız?

evet doğrudan islam'dan ve farklı mezheplerin öğretilerinden kaynaklanmıyor. farklı siyaset ve ideolojilerin kendilerini din ve mezhep üzerinden konumlandırmasından kaynaklanıyor. din en üst kimlik ve aidiyet olduğu için her türlü güç kendisini din üzerinden meşrulaştırmaya kalkışıyor.

bütün bu ağır yükleri dine yükledikten sonra, biz müslümanlar dine soru sormuyoruz. kendi bulduğumuz cevapları dine onaylatmaya çalışıyoruz. kendi bulduğumuz bütün yanlışlıkları mezheplere yüklemeye çalışıyoruz. ehlibeytin yolunda ya da ehli sünnetin yolunda bulmaya çalışıyoruz. dolayısıyla her şeyi derinde aramaya başladıktan sonra dinle hayat arasında ilişki kuramıyoruz.

çatışmalar islamın farklı yorumları olan mezhep farklılığından değil o zaman?

bugünkü durum batı'da çıkan yüz yıllık mezhep savaşlarına benziyor. din batı'da kilise otoriteleri arasında o kadar çok tahrif edildi ve kavgalara vesile kılındı ki sonunda insanlar dinden soğuyup sekülerizme kaydılar. bugünkü mezhep kavgaları islam tarihindeki örneklerine benzemiyor. orada da din baronlarının siyasi ve ekonomik güçlerinin kavgası din ve mezhep kavgalarıyla kendini gösterdi. son yaşadığımız hadiseler islamın içinden geçtiği en zor süreç olarak değerlendirilebilir.

islam dünyasının itibar edeceği dini bir otorite ihtiyacı var mı?

islam'da şahıs ve kurumların dini otoritesi değildir. bizde ruhbanlık yoktur. bizde din adamları sadece insanların yolunu aydınlatır. diyanet işleri başkanlığı çok büyük kurumdur ama otorite değildir. dinin otoritesi doğru bilgidir. kaynakları kuran ve sünnettir. alimlerin verdiği fetvalara bakıyorum, çok üzülüyorum.

kimisi cihad ilan ediyor. kimisi kefen giydiriyor insanlara, kimi ehlibeyt mezarlarını hedef alıyor. islam dünyasında bir ulema sorunu var. alimler mehabetini kaybetti. her bir alim bir siyasetin gölgesinde taraf oldu. onlara meşruiyet üretmeye çalıştılar.

tarihsel gelenek açısından halife vardı mesela?

hilafet de siyasi bir otoriteydi. ancak dini kendisine en büyük referans olarak kabul eden bir otoriteydi. mühim olan, isimlerden çok bu otoritenin gayesidir. gaye ümmetin birliği olmalı. bakın birileri kendini halife ilan ediyor. daha önce almanya’da tahta kılıçlarla hilafet devleti ilan edenler oldu. tarihin nostaljilerini bugün yaşama lüksümüz yok. yoğunlaşacağımız şey ümmetin vahdetini nasıl karşılarız üzerine düşünmek gerek.

türk diyaneti ne yapıyor bunlar için?

belki vüsatimiz kanı durduracak, kavgayı bitirecek güçte olmayabilir. ancak türkiye millet olarak, tarih ve medeniyet anlayışı olarak, bu ihtilaflarda hiçbir tarafta olmadan, herhangi bir mezhebi kimliği islam'a mensubiyetin üstüne asla çıkarmadan hakem olma rolünü kaybetmemesi gerekiyor.  sekiz dilde sağduyu çağrısında bulunduk. bu ayın 17’sinde bunu ilk defa size açıklıyorum. avrasya coğrafyasındaki bütün dini kurumlar, onların başındaki başkanları ve çatışma coğrafyasındaki tüm ülkelerden; irak’tan, suriye’den, lübnan’dan, körfez’den yemenden, suudi arabistan’dan toplumda saygı uyandıran ne kadar ilim adamı varsa davet ettik. birlikte istanbul’da toplantı yapacağız. bir islam bilginleri insiyatifi olacak. barış, itidal ve sağduyu insiyatifi diyebileceğimiz bir insiyatif oluşturacağız. gelen alimlerden bir akiller heyeti de oluşturmayı hedefliyoruz. ihtilafları erteleyerek kanı, gözyaşını durdurma müzakerelerini başlatmak üzere böyle bir insiyatif almayı planlıyoruz.

kaynak: al jazeera

Ömer Bulut

Al Jazeera Türk Ankara Temsilcisi Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;