Türkiye
Fitre, zekatla bayram
Dirican ailesinin evinde, bayramın sadece adı var. Türkiye’deki milyonlarca asgari ücretliden biri olan Bahattin Dirican, yardımlarla evini geçindiriyor, çocuklarına bayramlık alamamanın hüznünü yaşıyor.
Haberin Öne Çıkanları
Asgari ücretli.
Bayramlık alamadı.
'Et aldığımızı hatırlamıyorum'

34 yaşındaki bahattin dirican, türkiye’deki milyonlarca asgari ücretliden biri. dirican, 2008 yılında daha iyi bir iş bulabilmek için memleketi mardin’den, türkiye’nin üçüncü büyük kenti izmir’e gelip yerleşti. açlık sınırının bin 158 lira olduğu günümüzde asgari ücretli maaşı olan 931 liraya çalıştığı nakliye firmasında işçi kadrosunda, hamallık yapıyor.
14 yıllık evli dirican, çocukları; 3 yaşındaki zilan, ilköğretim okulu öğrencisi 8 yaşındaki yusuf ve 11 yaşındaki zeynep’le kentin gelir seviyesi düşük kesimin oturduğu, güvenlik açısındanda riskli ballıkuyu semtinde yaşıyorlar. evlerinde tek bir yatak dahi yok. yerde serili sedirler, hem koltukları, hem yatakları olmuş... kıt kanaat geçindiklerini söyleyen dirican ailesinin evi iki odalı ve odalarda eşya görmek neredeyse imkansız, buzdolapları ise çoğu zaman boş.
dirican ailesinin evlerinde, milyonlarca kişinin gönlünce eğlenerek, tatil yaparak geçirdiği bayramın sadece adı var. bayram, onlar için pek anlam ifade etmiyor, diğer günlerden farkı da yok.
dirican, “bayramın geldiğini evimize getirilen fitre ve zekatlardan anlıyoruz” diyor:
“daha iyi bir iş, yaşam için izmir’e geldik, ne oldu? yine geçinemiyoruz. aldığım maaş ortada. elektrik, su, çocukların okul, mutfak, yol masrafları, banka borçları derken elimde birşey kalmıyor. yaşadığımız yere ev denirse; kira vermiyoruz, akrabalarımıza ait. oturacak koltuğumuz, yatacak yatağımız yok. her şeyimizi yerde yapıyoruz. yemeğimizi yerde yiyoruz, yerde yatıyoruz. aslında mardin’deki yaşantımızdan farklı değil. bunları alacak gücüm zaten yok. çevremizdekiler fitre, zekatlarını, bize veriyorlar. kurbanlarından et getiriyorlar. bizde bunlarla bayram yapmış oluyoruz, idare ediyoruz”
“bayramlık ayakkabı alamadım”
“kemeraltı çarşısı’na çocuklara bayramlık ayakkabı almaya gittim, gücüm yetmedi, elim boş eve döndüm. eli boş dönmek bir baba olarak çok acı bir duygu. çocuklara bayramlık alamayıp boyunları bükük görmek daha da zor. her bayram böyle. bırak ayakkabıyı, çocuklar ne görse istiyor. her dakika istediklerini alsak iyice aç kalırız. bayram harçlığı desen o da yok. param olsa tabii ki verir, onları sevindirmek isterim ama yok.”
meryem dirican ise, bütçeleri yettiğince bayram için evinde tatlı yapmaya çalıştığını, misafir ağırlamak yerine kendilerinin ziyarete gittiğini anlatıyor. kendilerinin eve et aldıklarını hatırlamadığını belirten dirican, şöyle konuştu:
“et alırsak, diğer gıda ihtiyaçlarımızı alamayız. genelde arada bir tavuk eti yiyoruz. pazar yerine seyyar satıcıların sattıkları daha ucuz, onlardan alıyoruz. komşular da yardım ediyor, çocuklarımızı giydiriyor, karnımızı doyuruyoruz. karnımızı doyurmakla uğraşırken tatil ise bir hayal. zaten ne gerek var. misafiri çok severim ama ağırladığımızda bizim yiyeceklerimizden gidiyor. o yüzden biz, bayramlaşmaya ev ziyaretine gidiyoruz. yine de buna şükür”
oyuncaklar ödünç
ailenin, maddi durumunun iyi olmaması, çocukları da etkilemiş. bayram hediyesi almayalı uzun zaman olan çocukların, oyuncakları da komşularından, akrabalarından. ödünç alıyorlar, oynayıp geri veriyorlar. bu durumdan sıkılan çocukların, anne, babalarına sorduğu soru hep aynı, "niye benim oyuncağım yok?"
anne ve babanın hayali, çocukların okuyup, meslek sahibi olmaları. yusuf polis, ablası zeynep ise öğretmen olmak istiyor.
kaynak: al jazeera
Yorumlar