Türkiye

Gelibolu’yu savunan ANZAK

Ataları ANZAK koyunda savaşan Avustralyalı yazar Bill Sellars, tarihi cephelerin olduğu gibi korunması gerektiğini savunanların başında geliyor. "Burası yaşayan bir müze" diyen Sellars'e göre yeni yollar Çanakkale ruhunu zedeliyor.

Konular: Türkiye

araştırmacı yazar ve gazeteci bill sellars, çanakkale’ye ilk olarak 1988 yılında, birinci dünya savaşı'nda savaşan akrabalarının izini sürmek ve avustralyalıların ulusal kimliğinde önemli bir yeri olan bu tarihi cepheyi görmek için geldi.

25 nisan 1915 tarihinde, avustralya ve yeni zelanda askerlerinden oluşan ve kısaca anzak (australian and new zealand army corps; anzac) olarak adlandırılan birlikler, gelibolu yarımadası'nın batı burnu'na çıkartma yaptı. osmanlı ordusunun güçlü savunmasını aşamayan müttefik birlikleri 9 ay boyunca bu uzun sahil şeridinde tutunmaya çalıştı.

bill sellars’ın dört akrabası gelibolu kumsallarına ayak basan anzak askerlerinin arasındaydı. yıllar sonra dedelerinin ayak izlerini, yazdıkları günlüklerden ve savaştan kurtulanların anlattıklarından yola çıkarak araştırmaya koyulan avustralyalı yazar sellars, çanakkale cephesini neredeyse olduğu gibi korunmuş bir şekilde buldu. atalarının savaştığı cepheleri ve vuruldukları yerleri buldu.

'karayolları çanakkale ruhuna karşı'

o günden beri sellars bir gelibolu sevdalısı. kendisi gibi gazeteci olan türk eşiyle birlikte tarihi yarımadada yaşıyorlar. 2005 yılında şehitliklerin ve savaş mevzilerinin bulunduğu conkbayırı ve kabatepe gibi cephelere turistlerin daha rahat ulaşmasını sağlamak için açılan yolların yarattığı tahribatı ilk fark edenlerden biri sellars oldu. eski türk ve müttefik hatlarının tam ortasından geçen alanın üzerindeki yol yapım çalışmaları sırasında ortaya çıkan insan kemikleri ve savaş teçhizatları onu dehşete düşürdü:

“benim için ortak tarihimizin bir kısmını betonun, moloz yığınlarının ve iş aletlerinin paletleri altında kaybetmemiz çok üzücü. tabii ki yollara ve bölgeye ulaşımın sağlanmasına ihtiyaç var. ama her şey bir denge içinde yapılmalı.”

sellars, yolun bir ihtiyaç olduğunu inkâr etmiyor. ama ona göre öncelikler iyi belirlenmeli. zira gelibolu’da okumasını bilene her taş, her ağaç kovuğu tarihe dair bir şeyler anlatıyor:

“çok yakın bir zamana kadar çanakkale birinci dünya savaşı'nın en iyi korunmuş cephesiydi. askerlerin yazdığı günlüklerin rehberliğinde mevzileri gezip, tarihin izini sürebilirdiniz. hangi gün nerede, hangi bölgede olduklarını ve hatta nerede öldüklerini bulabilirdiniz. ben atalarımın izini böyle buldum.”

Avusturalyalı yazar Bill Sellars'ın ailesinden üç kişi ANZAK saflarında savaşırken Gelibolu'da yaşamlarını kaybettiler.
[[Can Hasasu-Al Jazeera]]

'çanakkale ruhu asfalt ile örtülemez'

adını çanakkale savaşı'ndaki başarısıyla duyuran gazi mustafa kemal de bu cephedeki siperlerde dolaşmıştı. onun verdiği kritik kararlar tarihe yön verdi. sellars, mustafa kemal’in “çanakkale ruhu”ndan bahsettiği ve ünlü “size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum” sözlerini söylediği siperlerin de aynı bölgede olduğunu hatırlatıyor:

“ne yazık ki bu siperler şimdilerde, yeni yapılan bir otoparkın altında kaldı. çanakkale ruhu hâlâ yaşıyor ve sonsuza kadar yaşayacaktır. ama ne yazık ki bu ruhun fiziki kanıtları, gazi mustafa kemal’in emriyle ölüme koşan askerlerin siperleri artık yok.”

yol yalnızca tarihi kalıntıların üzerini örtmüyor. arazinin doğal yapısını bozan karayolu erozyonu hızlandırmış durumda. sellars’a göre, heyelanı ve çökmeleri engellemek için yapılan istinat duvarları ise sahile ilk çıkan anzak askerlerinin yolunu izlemek isteyenlerin önünü kesiyor:

“bizimle tarih arasında bir duvar örülmüş durumda. dahası, arazi değişti. bu  bölgenin hikayesini artık eskiden olduğu gibi kesintisiz olarak izleyemiyoruz. hikayenin bu bölümünü kaybettik.”

'şehitlerin kemikleri sızlamasın'

çanakkale’ye gelen, özellikle de yerli turist sayısının son yıllarda büyük artış gösterdiğini söyleyen sellars, yetkililer kadar ziyaretçilerin de özenli olması gerektiğinin altını çiziyor. bu uyarının nedeni yerlere atılan izmaritler, sağa sola atılan çöpler, mezar taşlarına, ağaçlara yazılan isimler ve yazılar... 

“burası antalya, bodrum veya kuşadası değil. burası bir tatil köyü değil. burası bir müze, yaşayan bir müze. atalarımızın fedakarlıklarını ve yaşadıklarını birazcık olsun anlayabilmek için, savaş meydanında nasıl bir durumda olduklarını görmemiz lazım. bunun için de doğal yapıyı mümkün olduğunca olduğu gibi korumalıyız.”

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;