Türkiye

Greif işçileri taleplerinde ısrarlı

Amerikan menşeli çuval fabrikası Greif’in işçileri 10 Şubat’tan bu yana grevde. Taşeronluğun bitmesini, ücretlerde iyileştirme ve sosyal haklar istiyorlar. Yöneticilere göreyse grev değil işgal söz konusu.

Konular: Türkiye
Greif işçileri 10 Şubat'ta greve başladılar. [Al Jazeera-Sümeyye Ertekin]

amerikan menşeli çuval fabrikası greif işçileri 10 şubat'tan beri grevde. grevin nedeni bağlı bulundukları sendika (disk tekstil sendikası) ile işveren arasında yaşanan anlaşmazlık. ocak ayında sendika ile işveren arasında başlayan görüşmeler bir ay sonra tıkandı.

işçilere göre, greif fabrikası yöneticilerinin, işçilerin 'kırmızı çizgilerimiz' dediği ‘taşeronluğun bitmesi, ücretlerin iyileştirilmesi, sosyal haklar ve ikramiye’ taleplerine ret cevabı üzerine grev başladı. greif fabrikası genel müdürü sevinç yener çimecioğlu’na göre ise bu grev değil işgal: "çünkü daha toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin süresi bitmeden işçiler masadan kalktı ve fabrikayı işgal etti. üstelik işçiler karşılanması mümkün olmayan taleplerle geldiler."

bir aydır hadımköy'deki fabrikada yatıp kalkan işçiler talepleri yerine gelene kadar greve devam edeceklerini söylüyor. işçilerin aileleri, arkadaşları da her gün onları ziyarete gelerek yiyecek getiriyor, gerek fabrikada gerek meydanlarda yapılan eylemlerde işçilere destek veriyor.

biri dudullu, diğeri hadımköy'de olmak üzere iki fabrikası bulunan greif'in bin 500 işçisi var. bu işçilerin  bini 44 ayrı taşeronda çalışıyor. işçilerden 400’ü sendikalı.

"13 yıldır çalışıyorum, 900 lira maaş alıyorum"

gönül kılıç 13 yıldır amerikan greif çuval fabrikasında taşeron işçi olarak çalışıyor. 48 yaşındaki gönül kılıç bir aydır grevde. kılıç yıllardır zor şartlar altında çalıştıklarını ancak kadrolu arkadaşları greve başlayınca taşeron işçiler olarak onlara destek vermeye karar vermişler. neden greve başladığını sorduğumuzda “13 yılda 3 taşeron şirketi değiştirdim. bu süreçte kıdem tazminatımı alıyordum ama ihbar, senelik izin ve diğer haklarımdan yararlanamıyordum” diyor. fazla mesailerin de kendileri için büyük sorun olduğunu dile getiren gönül kılıç, “mesaiye kalmak istemeyince tehdit ediliyorduk, hasta olduğumuzda doktor raporumuz kabul edilmiyordu, emekliliğime 9 ay kaldı ama son saatlerim de olsa haklarımı almak için direneceğim" diye anlatıyor grev nedenini.

grev sürecinde sendikaya üye olduğunu söyleyen gönül kılıç, iki aydır maaşlarını alamadıklarını, fabrika temsilcilerinin kendilerine “sendika üyeliğinden çıkın, maaşları alın” dediğini aktarıyor.  üç çocuğunu okutmak için çalışması gerektiğini söyleyen gönül kılıç “ben bu fabrikada 13 yıllık işçiyim ve hâlâ 900 lira alıyorum. bu kadar az paraya çalışmak zorundayım çünkü okuyan çocuklarım var” diyor.

aynı fabrikadan emekli olan eşi ile galatasaray üniversitesi’nde siyaset bilimi okuyan oğlu da annesine destek vermek için fabrikaya gelmiş. ümit kılıç annesinin yıllardır zor şartlar altında çalıştığını bildiğini, bu grevin geç kalınmış bir karar olduğunu söylüyor.

Greif işçileri Orhan Purhan ve Gönül Kılıç 'taleplerimiz karşılanıncaya kadar mücadelemiz devam edecek' diyor.

“verilen sözler yerine getirilmedi”

fabrika işçilerinden orhan purhan da bir buçuk yıldır fabrikada çalışıyor. iş ilanı ile fabrikaya girdiğini belirten purhan kendilerine işe başlarken şifahi olarak verilen sözlerin hiçbirinin yerine getirilmediğini dile getiriyor. o vaadlerin sözleşmede yer alıp almadığını sorduğumuzda ise sözleşmede yer almadığını ancak işe ihtiyacı olduğu için çalışmaya mecbur olduğunu söylüyor.

orhan purhan arkadaşlarının temsilcisi olarak greve başladıkları 10 şubat’tan bu güne yaşadıkları süreci al jazeera'ya anlattı. 8 kasım’da sendika yetkisini alıp örgütlenmelerini tamamlandıklarını, 9 ocak’ta ise işçiler ve fabrika komitesi ile birlikte hazırladıkları 60 maddelik sözleşme taslağını işveren ile görüşmeye başladıklarını belirtiyor:

“görüşme sürecinde 66 maddeden 56’sında anlaşma sağladık. 10 maddede anlaşmazlık oldu. ancak bu 10 madde içinde asıl 3 madde bizim kırmızı çizgilerimizi içeriyordu. o maddeler taşeronluğun bitmesi, ücretlerin iyileştirilmesi, sosyal haklar ve ikramiye verilmesiydi. diğer taleplerimiz bin liralık yakacak talebiydi ki onun için 800 lira verdiler. hafta içi fazla mesaide yüzde yüz istedik, yüzde 50 verdiler. eğitim yardımı 300 lira istedik 200 verdiler. bunlarda pazarlık payımız olduğu için kırmızı çirgimiz değildi bu maddeler.”

orhan purhan'a göre son görüşmede işveren 4 ikramiyeye karşı 2.5 ikramiye, ücretlerin iyileştirilmesi çerçevesinde 1200 türk lirası'na karşılık 900 lira teklif etti ve kendilerine de 'ya kabul edersiniz ya da sizi işten çıkarırız' dedi.

“önümüzde iki yol vardı”

orhan purhan, son görüşmeden sonra uyuşmazlık tutanağı tutarak toplu sözleşme sürecini bitirdiklerini anlatıyor:

“bu süreçten sonra önlerinde iki yol vardı. birincisi sendika prosedürü takip edip greve çıkmaktı ki o greve çıksaydık 450 üyemizin 228’i ile çıkabiliyorduk. çünkü sadece onların toplu sözleşme yetkisi vardı. o süreci kabul etseydik fabrika yine çalışmaya başlayacaktı ve işveren bizi kapı önüne koyacaktı. bu süreçte sendikalara baskı yapıp işten çıkaracaklardı. bu birinci yoldu ve kaybetmekle eşdeğerdi.”

“ikinci yol ise şu anda yaptığımız, kadrolu ve taşeron işçiler birlikte üretimden gelen gücümüzü kullanarak sendika üyeli çalışanlarla birlikte bütün fabrika olarak greve gitmekti. biz bu yönde karar verdik.“

aileler de destek veriyor

bir aydır gece gündüz fabrikada kaldıklarını ve çalışanlarının ailelerinden de tam destek aldıklarını vurgulayan purhan, “bu mücadele, ailelere götürülen ekmeği büyütme mücadelesi. o yüzden bizi destekliyorlar” diyor.

orhan purhan fabrikanın 44 taşeronla çalışarak iş kanununa aykırı hareket ettiğini savunuyor. işverenlerin kendilerine ‘amerikalılar fabrikayı kapatır, hepiniz işsiz kalırsınız’ dediğini, kendilerinin ise buna karşılık ’amerikalıların burada kalmasının koşulu bizim köleliğimiz olamaz’ diye cevap verdiklerini anlatan purhan mücadelelerini ilk günkü kararlılıkla devam ettireceklerini belirtiyor.

"grev değil işgal"

al jazeera’ya konuşan greif genel müdürü sevinç yener çimecioğlu ise işçilerin 15 mart’ta bitmesi gereken toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin daha süresi tamamlanmadan masadan kalktıklarını belirterek işçilerin yaptığının grev değil, işgal olduğunu söyledi. çimecioğlu, işçilerin talep ettiği zam miktarının toplamda yüzde 98’lik bir artışa denk geldiğini ve bunun mümkün olmadığını belirtti. göreve başladığı 2011 yılından bu yana hiçbir işçiye yerine getirilemeyecek sözler vermediğini söyleyen genel müdür'e göre taşeronluğun sona ermesi de teknik olarak mümkün değil.

genel müdür çimecioğlu 11 mart salı günü itibariyle dudullu’daki fabrika işçileri ile anlaşma sağlandığını ve bu fabrikanın üretime başladığını belirtti. hadımköy’deki fabrika işçilerinin taleplerinde ısrarlı olduklarını, ancak bu taleplerin karşılanmasının mümkün olmadığını tekrarladı.

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;