Türkiye
Hendekler Mardin'i vurdu
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun yarın Terörle Mücadele Eylem Planı’nı açıklamak için gideceği Mardin, 3 ilçesi dışında olaylardan etkilenmedi. Ancak, bölgedeki başka il ve ilçelerde yaşanan çatışmalar Mardin'in ekonomisini vurdu. Çözüm süreci döneminde bir yılda yapılan 2.5 milyar dolara yakın ihracat 300 milyon dolara düştü. 5 bin yatak kapasiteli otellerde ise sadece 17 turist kalıyor. Didem Özel Tümer, "Hendekler"in Mardin'i nasıl etkilediğini araştırdı.

başbakan ahmet davutoğlu, tarihi ve kültürel kimlikleri nedeniyle bazı kentlere özel vurgu yapar. davutoğlu için mardin “biblo şehir”dir. mimarisi kadar, tarihi, etnik ve kültürel çeşitliliğiyle insanlarının yüzyıllardır bir arada sorunsuz yaşadığı mardin'i örnek kent olarak gösterir. kudüs’e benzetir ve kadim bir kent olarak tanımlar.
davutoğlu, son dönemde mardin'i, hdp’li belediye yönetiminin harcamaları ile gündeme getiriyor. belediyeye bütçeden gönderilen paranın yüzde 62’sinin personele harcandığını, bunun araştırılıp, hesabının sorulacağını söylüyor. ancak bölgedeki bazı hdp’li belediyeleri, "hendek açılması için iş makinası vermekle" suçlarken, mardin'i bu suçlamanın dışında tutuyor. bunun nedeni, belediye başkanı ahmet türk'ün, "özyönetim" ve "hendek" sözcüklerini telaffuz etmemesi.
al jazeera'ye konuşan kentin sivil toplum, meslek örgütü temsilcilerine ve halka göre ahmet türk seçim sürecinde verdiği sözleri tutuyor, tutmaya çalışıyor. kimliklerinin açıklanmasını istemeyen bazı mardinliler, türk’ün seçim döneminde, “biz kepenk kapatmayız” diyen esnafa, “bunu ben de sizden istemem” dediğini hatırlatıyor.
görüştüğümüz kent sakinleri, ahmet türk’ü ve hdp’yi bir ölçüde ayırıyor. türk için, "direnebildiği kadar direniyor" diyor. ahmet türk, bazı hdp'li belediye başkanları gibi "özyönetim" ilân etmedi, hendekleri desteklemedi. hatta bu nedenle parti içinde eleştirilere de hedef oldu. ancak, görüşlerini bizimle paylaşan mardinlilere göre, belediye hizmetleri açısından kentte hayal kırıklığı yarattı.
nusaybin neden öne çıktı?
bölgede çatışmaların ilk başladığı yerler arasında mardin’in nusaybin ilçesi de vardı. nusaybin'de "özyönetim" ilân edildi, sokaklarda barikatlar kuruldu, çatışmalar yaşandı, evler, iş yerleri oturulamaz hale geldi.
nusaybin gibi, dargeçit ve derik’te de bir süre sokağa çıkma yasağı ilan edildi. ancak nusaybin bir cizre, mardin bir diyarbakır olmadı.

mardin ticaret ve sanayi odası başkan yardımcısı gümar budak’a göre, 7 bin yıllık kenti, dokusu koruyor. budak, 4 dilin konuşulduğu, süryani, arap, kürt ve türk’ün bir arada yaşadığı kentin merkezinin geçmişte de ‘olaylarla’ gündeme gelmediğini htırlattı. “peki nusaybin?” sorusuna ise, “nusaybin’de eski çok kültürlülük artık kalmadı” diye yanıt verdi. kastedilen, göç nedeniyle nusaybin'de kürt nüfusunun artmış olması.

mazlum – der eski başkanı avukat bahattin uncu’nun tespitleri de benzer. o da, nusaybin’de nüfus yapısının değiştiğini, aynı zamanda ilçenin suriye sınırında oluşunun olaylar üzerinde etkili olduğunu söyledi:
“aldığımız haberlere göre orada pyd’nin silahları var. kanton kurma düşünceleri vardı herhalde. bu sebeple orada yoğunlaştılar."
al jazeera’nın görüştüğü ancak adının verilmesini istemeyen bir meslek örgütünün başkanı ise şunları söyledi:
“mardin merkezde hendek kazıp, başında bekleyecek genç yok. olayların çıktığı nusaybin’deki sosyal, ekonomik ve kültürel ortam farklı. nusaybin’de insanlar olana bitene istese de ses çıkaramaz. çünkü sağı destek veriyor, solu destek veriyor. o yüzden mardin merkezinde insanlar kendilerini daha güvende hissediyorlar. “
avukat bahattin uncu, mardin merkezinde arap nüfusun fazlalığının çatışma olmamasında etkili olduğu görüşünde.
arap nüfus ağırlıktayken hdp nasıl büyükşehir belediyesini alabildi sorusunun cevabı ise, büyükşehir yasası ve oy bölünmesinin hdp’ye yaraması.
kızıltepe’de aşiret etkisi
mardin’in 80’li yıllarda adı olaylar, kepenk kapama eylemleriyle sık sık gündemde olan ilçesi kızıltepe’de ise bu kez farklı bir tablo dikkat çekiyor. kızıltepe’de pkk, eskiden olduğu kadar etkili değil. görüştüğümüz mardinli kaynaklar, bunun nedenini kürt aşiretlerinin etkisine bağlıyor.
al jazeera’ya bilgi veren bir kaynak şunları anlattı:
"kızıltepe 1990’larda faili meçhuller, köy boşaltmalar yüzünden büyük göç aldı. işi bozulan insanlar daha çok kızıltepe’de toplandılar. örgüt orada da faaliyetlerde bulunmak istedi fakat teveccüh görmeyince, örgütün etkisi sınırlı kaldı.
orada eki gücü yüksek aşiretler var. kapılarına gelen gençlere, ‘gidin büyüklerinizi getirin ondan sonra konuşalım bu işleri’ dediklerini duyduk. bazı mahallelerde ellerinde taşlarla, sopalarla kovaladılar.
çünkü 6 – 7 ekim olaylarında halk bazı şeyleri gördü. bir çok insanın dükkânı yakıldı, tahrip edildi, zarar gördü. bu da yeniden böyle bir olay olursa zarar görürüz düşüncesine sebep oldu."
sınırları içinde organize sanay bölgesi de olan kızltepe, mardin'in ticaret merkezi olmuş durumda.

mardin’in bazı ilçelerinde çatışmalar başladığında ‘merkeze de sıçrar mı?’ endişesi olmuş. ama bugün için böyle bir tedirginlik yok. al jazeera’nin konuştuğu isimlerin hemen hemen hepsi, cizre, sur, silopi ve nusaybin’de yaşananların halkın tepkisine neden olduğu görüşünde.
mardin’in ödediği fatura
çözüm süreci buzdolabına kalkmadan, bölgede çatışmalar kent merkezlerine yayılmadan önce mardin’de ekonomik olarak tam anlamıyla bir bolluk bereket ortamı bulunuyordu.
en önemli gelir kaynaklarından biri turizm olan şehirde otellerdeki 150 yatak kapasitesi bir kaç yıl içinde 5 bine yükseldi. yerli ve yabancı turistlerin çokluğu nedeniyle şehre iş için gelenler konaklayacak yer bulamıyordu. gaziantep’ten sonra bölgenin en çok ihracat yapan ikinci kenti olarak sadece irak’a ihracatı 1 milyar 50 milyon dolara, afrika ülkelerine ise 1 milyar 300 milyon dolara ulaşmıştı.
şu anda toplam ihracat 300 milyon dolara düşmüş durumda. ihracat, turizm ve nakliye sektörleri ciddi sıkıntı içinde.
organize sanayi bölgesi’ndeki 1200 işçi istihdam eden 4 fabrikanın kapanma noktasında olduğu anlatan günar budak, içinde bulundukları durumu şu sözlerle anlatıyor:
"tırlar yüklendi yola çıkacakken, habur kapandı. sonra cizre, silopi olayları yüzünden, iran üzerinden gitmeye başladılar. nakliye masrafı 6 kat artmıştı. 2. organize sanayi bölgesi’ni yapıyorduk. suriye’ye, irak’a, tüm ortadoğu’ya yakın olacağı için büyük şirketler arayıp ‘bize parsel ayırın’ diyordu. şu anda kimsenin talebi yok."
geçtiğimiz günlerde turizmcilerle yapılan bir toplantıda 5 bin yataktan sadece 17’sinin dolu olduğu ortaya çıktı. uzun yıllar istanbul’da otel işletmeciliği yaptıktan sonra 2 yıl önce memleketine de yatırımla dönen hayrettin öncel, para kazanmaktan çok, ayakta kalmaya çalıştıklarını söyledi:

"birçok otel personel çıkarttı. biz ne yaptık? personelin 8 saatlik çalışma süresini 4 saate düşürdük, yarım maaş vermeye başladık. personel de durumu bildiği için bir şey demiyor. o da dayanmak istiyor. 22 kişiyle başladım, şimdi 8 kişi. insanların öldüğü bir coğrafyada kalkıp biz ticaretten bahsetsek etik olmaz, doğru olmaz. biz olaylar bir an önce dursun, iş her halükârda olur diyoruz."
günar budak da aynı fikirde, “bu iş çözülürse, bölgenin ne paraya, ne krediye ihtiyacı var. kendi kendine eskiye döner” diyor.
kaynak: al jazeera
Yorumlar