Gezi Parkı eylemleri
İki genç, iki Gezi
Biri protestolar boyunca Gezi Parkı’ndaydı. Diğeri bu eylemlerin Türkiye’ye zarar verdiğini düşünüyordu. Yıldönümünde, Gezi Parkı eylemlerine bakış açısı farklı olan iki genç bir araya geldi. Karşılıklı sorularla birbirlerini anlamaya çalıştı.

gezi protestoları sırasında, merak ettiği her bilgiye bir "tık" ile ulaşan, ülkededen ve dünyadan son gelişmeleri "cebine indiren" ve çok kanallı televizyonlarla büyüyen bir kuşağı apolitik olarak tanımlamanın bir yanılgı olduğu ortaya çıktı. "y kuşağı"nın hiç de sanıldığı gibi apolitik olmadığı görüldü. eylemlere katılanlar kadar, muhalefet eden gençler de başta sosyal medya olmak üzere her platformda seslerini yükseltti.
gezi parkı eylemlerinin birinci yıldönümünde, bu kuşağa mensup iki genci beşiktaş’taki abbasağa parkı’nda bir araya getirdik. biri en başından beri eylemlere katılan, diğeriyse gezi parkı’nda başlayıp türkiye’ye yayılan gösterilerin ülkeye zarar verdiğini düşünen iki genç. birbirlerini dinleyen, özeleştiri yapan ve politik bakış açıları farklı olsa da ortak noktalarda buluşabilen gençlerin gezi parkı tartışmasına tanıklık ettik.
iki farklı bakış açısı
yiğit yirmibeş 26 yaşında. marmara üniversitesi işletme fakültesi’nde insan kaynakları yönetimi yüksek lisansı yapıyor. ali recai ögcem ise 27 yaşında. ingiltere’deki warwick üniversitesi’nde ekonomi alanında yüksek lisans eğitimi alıyor. gençler, gezi parkı eylemlerine bakış açılarını şöyle açıklıyor:
yirmibeş: taksim dayanışması’nın topçu kışlası projesine karşı yürüttüğü eylemlerden beri gezi parkı’nda bulunuyorum. dolayısıyla gezi’ye insanların o parktaki yaşam hakkını gözeterek gittim. gezi parkı benim için öncelikle bir hak meselesi. haklarının elinden alınmasına karşı kentlilerin isyanı. gezi parkı bir direnişle başlamış, isyana dönüşmüştür. topçu kışlası projesiyle meydanların halkın elinden alınması ve uluslararası burjuvaziye açılmasına karşı bir isyan.
ögcem: gezi parkı eylemlerinin ilk günlerde iyi niyetle ortaya konulduğunu düşünüyorum. bu bir ağaç meselesiydi, insanların kendilerine sorulmadan karar alınmasına gösterdiği tepkiydi belki. daha sonraysa oradaki kitlenin yapısı değişti ve eylemler devrim romantizmine dönüştü. türkiye’de 10 yıllık bir normalleşme süreci yaşanıyor. türkiye’nin güçlendiği bu süreçten eski alışkanlıklarından vazgeçemeyen bazı kesimlerin rahatsız olduğu aşikar. bu değişimin ak parti eli ile gerçekleşmesinden belli kesimler rahatsızlık duyuyor. insanların çevresel duyarlılığını kullanan, iletişim teknolojileri aracılığıyla efsaneler yayan, türkiye’nin toplumsal yapısını iyi çözmüş profesyonellerin eliyle gezi parkı eylemi bir süre sonra anarşiye evrildi. bu atmosferin de özellikle belirli konularda ülkeye ciddi zararlar verdiğini düşünüyorum.
'bindiğim otobüsü neden yakayım?'
gençler, gezi parkı’na bakış açılarını ortaya koyduktan sonra birbirlerine sorular soruyor. ilk soru ali recai ögcem’den geliyor. gezi parkı eylemleri sırasında arabaların yakılması ve işyerlerinin camlarının kırılmasını gündeme getiriyor ögcem. gezi parkı sürecinde tencere-tava eylemlerinin halkın bir kısmını rahatsız ettiğini dile getiriyor:
'ölümler hepimizin acısı'
yiğit yirmibeş, gezi parkı eylemleri sırasında polis müdahalesinin orantısız olduğunu düşünüyor. eylemler sırasında hayatını kaybeden insanlar için ne düşündüğünü soruyor ögcem’e:
ögcem ve yirmbeş arasındaki en keskin fikir ayrılığı, gezi parkı’nda başlayan eylemlerin hükümet karşıtı protestolara dönüştüğü noktada ortaya çıkıyor.
ögcem: amaç gerçekten yeşili korumak mıydı? eğer bu bir yeşil olayı değilse amaç neydi?
yirmibeş: bu sorunun gezi parkı eylemlerine katılan her insan için farklı bir yanıtı olabilir. ben, ilk başta o parkın hakkını gözetmek için oraya gittim. direnişin türkiye’nin gördüğü en büyük isyan hareketine dönüştüğünü gördüğümdeyse heyecanlandım. 80 ile yayıldı. bütün arkadaşlarımız farklı illerde eylemlerdeydi. dolayısıyla bu hükümeti devirmeye kadar gidebilirdi ve ben de bunun arkasında dururdum.
ögcem: sandıksız herhangi bir yöntemi realist bulmuyorum. tabii ki insanların talepleri dinlenmeli, daha iyi nasıl olabilir sorusunun cevabı aranmalı. fakat sandıktan başka bir yöntemle hükümetin devrilmesine girişilseydi allah korusun çok farklı tablolar ortaya çıkabilirdi.
'vatandaşın sözü dinlensin'
tartışma boyunca gençlerin buluştuğu ortak noktalar da oldu. yirmibeş ve ögcem, yerel yönetimlerin halkla daha sağlıklı iletişim kanalları kurması gerektiği konusunda hemfikir. her ikisi de park ve bahçe gibi ortak yaşam alanlarıyla ilgili bulunulacak tasarruflarda vatandaşların da söz sahibi olması gerektiğine inanıyor.
gençlerin tartışması başladığı gibi centilmence sona erdi. sohbetleri boyunca ülke gündeminin ve siyasetinin gergin havası masalarına uğramadı.
Yorumlar