Irak
IŞİD'den kaçıp manastıra sığındılar
IŞİD'in Musul'a saldırmasının ardından burada yaşayan Hristiyanlar hızla kenti terk etti. Süryani Ortodoks kilisesine mensup Musullular kendilerine yeni yerler arıyor.
Haberin Öne Çıkanları
Musul
IŞİD
Hıristiyanlar
der metti, musul'a yaklaşık 35 kilometre mesafede, sırtını yüksek bir dağa yaslamış, duvarları taştan örtülü büyük bir manastır. virajları döne döne tırmandığımız bu manastırın kapısında bizi göğsünde irak bayrağı rozetleri taşıyan, kürtçe değil, arapça konuşan iki polis karşıladı. gidip yanına oturduğumuz yaşlı papaz söze, "fotoğrafımı çekmeyin, adımı yazmayın ama istediğinizi sorabilirsiniz" diyerek başladı. krizin başladığı gün işid'den kaçarak manastıra gelen 50 aileden oluşan ilk kafilenin içinde o da vardı. zamanla kendilerine kalacak yer bulan ailelerin gitmesiyle manastırda 35 aile, yaklaşık 150 kişi kaldı. çoğunluğunu antakya süryani ortodoks patrikhanesi'ne bağlı hristiyanların oluşturduğu grubun içerisinde keldani hıristiyanlar da bulunuyordu.
rahip, ismini vermeden konuşmaya, başlarına geleni anlatmaya devam etti:
"işid üyelerinin bir kısmı musul'dandı, bir kısmı ise suriye'den geldiler. şehri aldılar. hepimiz çok korktuk. tam bir hafta boyunca evlerimizden çıkmadan olanı biteni takip etmeye çalıştık. militanların hristiyan mahallesine yaklaştıklarını duyduk, işte o zaman kenti terk etmeye karar verdik."
rahip, kenti terk ederken, yerlerde şehri koruyamayınca bırakıp giden iraklı askerlerin üniformalarını gördüğünden, arada sırada silah sesleri duyduklarından bahsetti. kimi arabasına atlayıp der metti manastırı'na geldi, kimisi ise musul'dan manastıra kadar olan 35 kilometreyi yürüdü, engelli olan bir kişi ise tekerlekli sandalye üzerinde buraya kadar getirildi. ona göre şu anda kentte 50 süryani ortodoks aile daha kaldı.
şartlar ne gerektiriyorsa...
o sırada masanın etrafındaki kadınlardan biri kendi hikayesini anlatmaya başladı. süryani okulunda öğretmen olduğunu, elektriklerin günlerce kesik olduğunu, dışarı çıkamadıklarını söyledi. sonra da "ikisi oğlan ikisi kız 4 çocuğum var, benim için onların hayatı her şeyden daha değerli. artık orada kalabilecek bir durum yoktu. şartlar zorladı, musul'dan çıkmak durumundaydık." dedi.
sonra lafı keldani olduğunu söyleyen bir başka kadın aldı, 50'li yaşlarında, sarışın, renkli gözlüydü. onun hikayesi de diğerleri gibiydi, hemşirelik yaptığı hastane kapanmıştı, o da isminin yazılmasına karşıydı, bir daha musul'a dönmeyeceğini söyledi. tek isteği çocuklarıyla birlikte türkiye'ye göç etmekti. daha önce denemiş, türkiye'den sığınma talep etmiş, birleşmiş milletler'e de başvurmuştu ama sonuç alamamıştı. şimdi şansını yeniden denemek istiyordu. şimdi tıpkı burada hastalananları tedavi eden aynı zamanda hekim olan rahip gibi o da hemşirelik yapıyor, manastıra sığınan hastaların tedavileriyle ilgileniyordu.
masadan kalkıp etrafta dolaşmaya başlayınca rastladığımız görevlilerle de sohbet ettik. en büyük sorunun elektrik kesintileri olduğunu, şu anda iki hafta yetecek kadar su ve yiyecek stoku olduğunu, sonrasını o zaman düşüneceklerini söylediler.
35 günlük bir bebek
manastırın avlusuna kurulan televizyon çocukların eğlencesi oldu. yaşlılar ve çocuklar gölgede serinlemeye çalışıyordu. fakat manastıra daha bir gün önce gelen 46 yaşındaki saad sman aziz ve 33 yaşındaki eşi gölgeye yetinmeyip odalarına giriyorlar. zira dışarıdaki sıcak henüz 35 günlük bebeklerine dokunuyordu. manastırın kendilerine tahsis ettiği odada klima da vardı. küçük odanın dört duvarına yaslı dört divanda yatıp kalkıyorlar, sıcaktan korunabildikleri için kendilerini şanslı görüyorlardı. minik bebek 5 çocuklarının en küçüğüydü. saad aziz, musul'da devlet memuruydu. önce erbil'de yaşayan kız kardeşinin yanına kaçtılar. sonra o ev giderek daha kalabalık bir hale geldi. "ne olursa olsun bir daha musul'a dönmeyeceğim" dedi. musul'u kafasında bitirmişti. fakat çok uzağa da gitmeyecekti. musul'a oldukça yakın iki kasabadan birinde bartallah'ta ya da bahşika'da bir ev kiralamayı, bir iş bulup çalışmayı planlıyordu.
türkiye'ye gitmek istiyorlar
hemen yan odalarında ise son 20 gündür öğretmen feyruz cebrail, kocası, oğlu ve onun hamile eşi kalıyorlardı. onlar da çocuklarının zarar görmesinden korktuklarını, geri dönmeyeceklerini söylediler. cebrail de ailesini alıp eğer gerekli evrakları tamamlayabilirlerse türkiye'ye gelip yerleşmeyi istiyordu. musul ya da erbil'de yaşanan bu son krizden önce de ekonomik açıdan zorluklar yaşadıklarını anlatıyor. biraz daha fazlasına katlanıp türkiye'de yaşamak onlar için çok daha cazipti.
musullu hristiyanlar yaşadıkları sorunları şimdilik bir manastıra sığınarak geçiştiriyor. fakat pek çoğu bütün bu yaşananların ardından bir daha musul'a dönme imkanlarının olmayabileceğini düşünüyor.
manastır yetkilileri de musul'un hristiyan nüfusunun 2003'teki savaştan bu yana giderek azaldığını söyledi. o günlerde kentte 1750 süryani ortodoks aile yaşarken sayı abd işgalini izleyen yıllarda 400'e kadar düştü.
şimdi musullu hristiyanların yüzde 40'ını oluşturan süryaniler de dahil, müslüman olmayan halk işid'in yönetimi altında kalan kente dönemeyeceklerini düşünüyor ve kendilerine yaşayacak yeni yerler arıyor.
Yorumlar