Türkiye
'Keşke yatsaydık bir gece içinde'
Eşini maden faciasında kaybetmeseydi inşaatına birlikte başladıkları evde yine birlikte yaşayacaklardı. Ama olmadı. Ermenek'te Ekim ayındaki kazada ölen 18 işçiden biri de Osman Çoksöyler'di. Şadiye Çoksöyler şimdi beş yaşındaki kızıyla birlikte hayalini kurdukları evi kendisi tamamlamaya çalışıyor.

şadiye çoksöyler, 27 yaşında iki minik kızıyla tek başına kaldı. ermenek'teki maden ocağında 28 ekim’de galerileri su basınca eşiyle birlikte 18 işçi hayatını kaybetti. facia sonrasını “bu ayın 19’unda onu toprak alalı üç ayı doldurup dört ay olacak. hayatım zindana döndü, hiç iyi değilim” sözleriyle özetliyor. beş yaşındaki büyük kızı ana okulu öğrencisi olan çoksöyler, kucağındaki sekiz aylık kızı kübra’yı göstererek, “osman, son kez madene girmeden aynı böyle kucağına aldı bunu, sevdi, sevdi. ‘hayırlısıyla evimizi de dilediğimiz gibi bitirelim, her şey daha iyi olacak inşallah" dedi. ben de işte bu fotoğrafı çektim” diyor.

‘babam olsaydı düşmezdim’
kaza haberini aldıktan sonra 38 gün boyunca eşini bekledi. su basan galerilerden işçileri çıkarmak kolay olmadı. bir günde hayatının alt üst olduğunu, hâlâ şoktan çıkamadığını belirten şadiye çoksöyler, bir türlü normale dönemediğini anlatıyor.
“yokluğu içimi kavuruyor. akşam yatıyorum yok, sabah kalkıyorum yok. sağ kurtulacağına dair ümidim kırılmıştı artık onu çıkardıklarında. bir yandan sevindim ya cenazesini çıkaramazlarsa diye. insan cenazeye sevinir mi hiç. her gün kendine iyi bak diye uğurlardım yiğidimi ben. şimdi 'çok yardım aldı bunlar' diye söylentiler çıkıyor. benim, çocuklarımın halini düşünen var mı. büyük kızım ayağı takılıp düştüğünde, ‘babam olsaydı, düşmezdim’ diyor. her şeyi babasına bağlıyor. hangi para bu çocuğun psikolojini düzeltir.”

"davul zurna çaldılar"
soma'da olduğu gibi ermenek'teki maden kazasından sonra da ölen işçilerin yakınlarına yardımlar yapıldı. yardımlar önemliydi onlar için ama bu sırada yaşadıkları kırgınları da unutamıyorlar. tobb’un verdiği dairelerin teslim töreni de unutamadıkları anlardan. her ayın 28'i madenci eşleri, anneleri-babaları, çocukları için hüzünlü bir gün. evlerin teslim günü 28 şubat olunca ne düşüneceklerini bilemediklerini söylüyorlar. şadiye çoksöyler, yardımlar için müteşekkir olduklarını söylüyor "ama" diye devam ediyor:
“kötü niyetle yapmamışlardır, acımızı paylaşmaya çalışıyorlar ama, tapu teslimini ayın 28’ine denk getirmeleri çok kötü bir zamanlama. maddi destekle manevi desteği karıştırdılar. o gün canımız toprağa düşmüz bizim, niye tapuyu aynı gün veriyorsunuz. bir de davul zurna çaldı. o da ayriyeten canilik. 18 gencimiz gitmiş, herkesin kucağı çocuklu kalmış, ağlanması gereken yerde gülüşenler, alkışlayanlar acımızı kabarttı.”
gün doğuyor ama beniz üstüme değil
şadiye çoksöyler için, en değerli ev ise kocasıyla birlikte hayalini kurdukları... köylerinde dişlerinden, tırnaklarından artırarak yaptıkları evin inşaatı bitmek üzere. şadiye çoksöyler, eşinin kafasındaki şekli hiç bozmadığını söylüyor:
“oturma, çocuk ve yatak odası olacak yerleri belirledik. eşimle ne konuştuysak o yönde yürümeye çalışıyoruz. ikimiz ne hayal kurduysak onu yürütmeye çalışıyoruz. kendi kafama göre değil yani. burası bitince de onun hayaliyle dolduracağım, dekore edeceğim. keşke yatsaydık bir gece içinde. baba evinde bir göz odada otururken, canla başla çalışıp neredeyse bitirdiği evimizi göremedi yiğidim. ben yemek taşıdım, o canla başla çalıştı içinde, taşları kendi elleriyle koydu, o halleri hiç gözümün önünden gitmez. bundan sonra dünya benim olsa kaç yazar, hayat bitti, gün doğuyor ama benim üstüme doğmuyor, karanlık..”

haftada bir ziyaret ediyor
her hafta cuma ya da cumartesi günleri köy mezarlığında oluşturulmuş madenci şehitliğine gittiğini belirten çoksöyler, “öpüp koklayarak toprağın altına gittiği minik kübramı da getiririm. benimle beraber o da babasına fatiha okur. çiçeklerini, güllerini hiç eksik etmeyiz. yanından hiç ayrılmak istemem. mezarlıktan geri geri, ağır ağır çıkarım hep” diye gözyaşı döküyor.

"tepkiler yakışıksız"
ailelerin yaşadığı kırgınlığı ermenek belediye başkanı uğur sözkesen'e soruyoruz. devletin 38 günlük arama kurtarma çalışmaları sürecinde bu insanlar için tüm imkânlarını seferber ettiğini söyleyerek başlıyor söze:
“devletimiz tüm organlarıyla elinden geleni yapmıştır. aile uzmanları, sosyal psikologlar, diyanet görevlileri, belediyemiz, sivil toplum kuruluşlarımız, vakıflar, gönüllü kuruluşları herkes sürecin başından sonuna elini taşın altına koymuştur. yaşamını yitiren 18 şehidimizin yakınına tobb tarafından her birine ev verildi. ancak tüm bu iyiniyetli çabalar, işte herkesin malumu tapu teslim töreninde provoke edildi. törende gerek bakanlarımıza gerek bizlere gösterilen tepkiler yakışıksız oldu. o törenin düzenlenmesi gerekliydi. her biri 140 bin lira olan 18 daire hediye eden tobb, bu katkısını üyelerine göstermek ister, bunun yolu da elbetteki törendir. amaç ailelerin buruk sevincine şahitlik etmekti. tepki gösterilen müzik, orada engellilerin işleteceği kafe var, tamamı engelli. onların çaldığı iki parça mehter, oyun havası falan değil.”

başkan sözkesen'e göre tören zamanlamasına gösterilen tepki de anlamsız.
“iki bakan ve tobb başkanı’nın yüklü programlarının kesiştiği gün 28’ine denk geldi. yani ‘pes’ diyorum bunda ne var. bu tür tepkiler gelecek yeni yardımların da önünü kesiyor. burada sadece bu 18 şehit arkadaşımız yok, mesela 2002’de grizu patlamasında şehit olan 11 madencimiz var hiçbirinin ailesine ev falan verilmiş değil. devletimiz bu 18 ailemize kucak açtı."
Yorumlar