'Mancini'nin aklı Türkiye'de değil' | Al Jazeera Turk - Ortadoğu, Kafkasya, Balkanlar, Türkiye ve çevresindeki bölgeden son dakika haberleri ve analizler

Türkiye Süper Ligi

'Mancini'nin aklı Türkiye'de değil'

2013-14 sezonunun bitimine yedi hafta kala Fenerbahçe lig tarihinin en büyük farkıyla zirvede. Spor yazarı Uğur Meleke, üç İstanbul takımının şampiyonluk yarışı ile ilgili Al Jazeera'nin sorularını yanıtladı.

Uğur Meleke, Galatasaray Teknik Direktörü Roberto Mancini'nin aklının Türkiye'de olmadığını söylüyor.
Uğur Meleke, Galatasaray Teknik Direktörü Roberto Mancini'nin aklının Türkiye'de olmadığını söylüyor.

fenerbahçe'ye açık ara liderliği getiren faktörler neler oldu?
uğur meleke: şu an ligde zirve yarışı yapan beşiktaş, bu sezonun başında sıfırdan kurulmuş bir takım. galatasaray ligin yedinci haftasında yeniden dizayn edilmiş. fenerbahçe ise 2013 ocak'ta temelleri atılmış, oturmuş, yanal tarafından da geliştirilmiş bir yapı. şu anda fenerbahçe'yi rakiplerinin önüne çıkaran en önemli faktör bu.

geçtiğimiz sezon iki aylığına fenerbahçe bir post-alex travması yaşadı. bu da çok doğaldı zira sekiz yıl boyunca bu takımın tanımı 'alex ve arkadaşları' idi. sistemi '4-4-alex-1' idi. transfer politikası 'alex'in arkasına en uygun sekiz, önüne en uyumlu bir adamı bulmak'tı.

alex gitti, fenerbahçe aradığı alex sonrası vitesi kuyt-webo-sow üçlüsüyle yakaladı. 3 şubat 2013'te kadıköy'de sivas'a karşı ilk kez bu ileri üçlü bir arada sahaya çıktı ve mağlubiyete rağmen oynanan iyi futbol, alex sonrası travmanın atlatılma sinyalini verdi. sonrasını biliyorsunuz zaten: bu üçlünün harika uyumu ve birbirini yükselten performansı, avrupa ligi yarı finali, türkiye kupası şampiyonluğu ve lig ikinciliğini getirdi.

yeni antrenör yanal çok akıllıca davrandı; işleyen düzene çomak sokmadı. benim 4-2-1-3 diye adlandırdığım üç forvetli, hatta aslında üç santrforlu sistemi emenike'yi monte ederek sürdürdü. bu üç adamın üçüne birden santrfor dememin sebebi şu: hiçbiri gerçek anlamda kenar oyuncusu gibi oynamıyorlar. hiçbiri çizgi üstünde çalım, orta derdinde değiller. yer değişerek oynuyorlar ve hepsi gol atıyorlar. dolayısıyla fenerbahçe üç santrforlu gibi oynuyor aslında.

geçen yılın başında temelleri atılmış bu düzene üç de iyi montaj, alves, alper ve emenike yapıldı. sistem kusursuz işliyor. her maç bir kahraman çıkarılabiliyor. işte geçtiğimiz pazartesi günü antep maçını emenike aldı götürdü. bu pazartesi o tabelada yoktu, bu kez kuyt-sow işi bitirdiler. dolayısıyla fenerbahçe'nin sadece bu yıl değil, aynı sistemle gelecek üç-dört yılın da zirve yarışçısı olacağını düşünüyorum. yaz transfer döneminde tek bir iyi transfer yapmaları gerek: o da kuyt-webo yaşlandığı için o bölgeye çok yönlü genç bir forvet...

son iki yılın şampiyonu galatasaray'ın yarıştan erken kopmasının tek nedeni terim'in gidişi mi? yoksa galatasaray'ın kötü deplasman performansı mı?

deplasman performansından başlayayım...
dünyanın her yerinde, her liginde, hemen her takımın zaten iç saha performansı, dış saha performansından iyidir. iki-üç hafta önce bir yazı için araştırmıştım; ispanya-almanya-italya-fransa'da bu sezon toplam sadece dört takım deplasmanda daha fazla puan toplamışlardı. yani önce işin doğası gereği, tribün avantajı, saha alışkanlığı, şehir alışkanlığı vs. faktörler gereği hemen her normal takımın iç sahada daha iyi olduğunu cebe koyalım. buna galatasaray da dahil, galatasaray'ı misafir eden rakipleri de dahil.

bir takımın iç saha ile dış sahada paralel düzeyde iyi performans göstermesi için gerçekten çok iyi olması lazım. yani zaten şampiyonluk yarışı yapan bir takım içeride 40 civarı puan topluyor. dışarıda da onun 40 toplaması için sezon sonu 80'i bulabilecek düzeyde iyi olması gerek. böyle takımlar her ligde her sezon çıkmaz. türkiye'de mesela 103 gol rekoru kıran fenerbahçe'89 böyle bir takımdı. lucescu'nun beşiktaş'2003'ü böyle bir takımdı. terim'in galatasaray'98'i böyle bir takımdı. ama böyle takımlar beş yılda bir olur, 10 yılda bir olur. her sene olmuyor.

mancini'nin galatasaray'ının dışarıda iyi performans gösterememesinin altında ne bir sihir, ne öyle özel bir dış saha nedeni var. sebep basit: yeterince iyi değiller. 10 üstünden 10'luk takımsan içeride dışarıda kazanırsın... 10 üstünden 7'lik 8'lik takımsan içeride kazanırsın, dışarıda gücün yetmez. basit gerçek bu.

mancini, italya ve ingiltere'de şampiyonluklar yaşadı. milan için de adı geçiyor. böyle bir teknik direktörün galatasaray'da 10'luk takım kuramamasının sebebi nedir? 


roberto mancini
30 yıllık kariyeri olan çok önemli bir futbol adamı. ama 30 yılın 30 yılını da italya ve ingiltere'de geçirmiş; hem futbolculuğunda hem de antrenörlüğünde sadece iki ülkede çalışmış bir isim.

gerek futbolculuğunda gerek antrenörlüğünde çok iyi futbolcularla yan yana oynadı, çok iyi futbolcuları yönetti. hele antrenörlüğü daha da lüks ekiplerleydi: ibrahimovic'li inter'in hocasıydı, ardından balotelli'li nasri'li silva'lı dönemin en zengin kulübü city'yi çalıştırdı. hem omuz omuza oynadığı hem idman yaptığı oyuncular hep dönemin en iyileriydi. yani mancini, sabri gibi, ontivero gibi, hakan balta standardında futbolcularla hayatında hiç sahaya çıkmadı desek yeridir.

zaten ömründe ilk kez italya-ingiltere dışına çıkmışsın. üstelik transfer döneminde ihtiyacı olan defansif takviyeleri yapmamış bir takımı sezon ortasında devralmışsın. bu, mancini'nin alışık olduğu bir sezon başlangıcı değil. city'de altyapısı oturmuş toure'lerle nasri'lerle silva'larla 4-3-3'ten 3-5-2'ye dönmek belki çocuk oyuncağı idi. ama galatasaray'da emre'lerle amrabat'larla hajrovic'lerle bu iş o kadar kolay olmuyor.

bir de mancini'nin kafasının tam anlamıyla burada olmadığı gerçeği var tabii. tamam ülkeye, anlayışa, takıma yabancı olabilirsin ama öğrenmek için gayret sarf edersin. italyan hoca onu da başaramadı zira aklı hep başka yerlerde. önce italyan milli takımı ile adı geçiyordu, sonra milan ile kendi isteğiyle adı geçmeye başladı!

kendi isteğiyle derken?
evet, gerçekten de öyle... çünkü milan ona bir teklifle gelmedi. ona sadece inter'e geri dönüp dönmeyeceği soruldu, o da inter yerine milan'ın olabileceğini söyleyerek fitili kendisi ateşledi. kafası burada olmayan bir hocanın bu ülkede başarılı olması zaten çok zor. 

galatasaray'a nispeten iyi bir deplasman performansı olan beşiktaş da 50 puan toplayabildi. beşiktaş neden lig başındaki iyi performansını sürdüremedi?
mancini ile biliç'in öyküleri birbirinden çok farklı. mancini'nin aklı ne kadar itaya'da ise biliç'in de aklı o kadar ümraniye'de. öncelikle hırvat teknik adam burayı seviyor, burda kalmak istiyor, bu çok net. 

ronaldo duygusal bir çocuk ama olumsuzluklardan da garip bir şekilde motivasyon çıkarabiliyor. biraz caner gibi! 

by Uğur Meleke


yalnız biliç'in elindeki kadro, hem genç hem de yeni bir kadro. hopalı tolga kalede... kanadalı atiba, sydneyli ersan, kolombiyalı franco, brezilyalı motta savunmada... zaandamlı oğuzhan, viyanalı veli, amerikalı jones göbekte. kölnlü gökhan, düsseldorflu olcay, portekizli almeida hücumda! 10 farklı ülkeden 11 değişik adam. üstelik tolga, atiba, almeida dışında ilk 11'de düzenli oynayan tecrübeli adamı da yok. geriye kalan hepsi bizim için hala çocuk yaşında olan arda'dan küçük! 

kadro tecrübesiz ve yeni olunca, gerek maç içi yalpalanmalar gerek sezon içi yalpalanmalar olması doğal. üstine bir de biliç'in yeniliği ve tecrübesizliği ekleniyor tabii. bu hafta karabük'e karşı gole ihtiyacı varken üçüncü değişiklik hakkını kullanmaması, uğur boral gibi isyankar, itirazkar bir yedeğini son 15 dakika silahı olarak düşünmemesi de onun eksikliği tabii.

lig ikinciliği hedefini iki taraf da birbirine armağan eder durumda...
o da bir başka garabet! çünkü bu sene lig ikinciliği demek, ekonomik olarak bir vurgun yapmak demek! zaten lig ikinciliği ile üçüncülüğü arasında havuz ödülü bakımından üç milyon fark var.

ikincilik ödülü 12, üçüncülük ödülü dokuz milyon... tabii fenerbahçe'nin şampiyon olması halinde lig ikinciliği direkt devler ligi bileti anlamına geliyor ki bu da gruplara girme primi olarak 8,6 milyon euro demek. şu anda galatasaray'la beşiktaş bir serveti itiyorlar birbirlerine her hafta!

şampiyonlar ligi'nde barcelona-atletico ve manchester united-bayern çeyrek final eşleşmelerindeki ilk maçlarla ilgili yorumlarınız nedir?
iki benzer eşleşme yaşandı, barcelona ve bayern yüzde 70 topa sahip olup 1-1’lere razı oldular. bayern zaten bu sene de şampiyonluğun favorisi. hedefe emin adımlarla yürüyorlar. rövanşta schweinsteiger ile javi martinez’in cezalı olması, thiago’nun da sakatlığı bence büyük sorun teşkil etmez. çünkü kroos var, çünkü müller var, çünkü lahm da o pozisyonda harika gidiyor.

arda'lı atletico için aslında dün gece işler iyi gidiyordu: yani bazen şans öyle yanınızda oluyor ki siz bile hayret ediyorsunuz! costa 30’da sakatlanıyor, bu yıl son derece formsuz olan diego giriyor ve olmayacak bir gol atıyor. eğer simeone’nin elinde son dakikalarda bitik sosa ve rodriguez’den daha canlı kulübe alternatifleri olsa belki nou camp’tan galibiyetle de çıkabilirlerdi. bu noktada arda’nın da fiziksel olarak daha iyi seviyelere çıkıp hocasını sürekli rodriguez değişikliğine mecbur etmemesi gerektiğini ekleyeyim.

kaynak: al jazeera

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;