Suriyeli Mülteciler
Müfredat Suriye'den diplomalar Libya'dan
Türkiye'ye sığınan Suriyeliler İstanbul, Gaziantep, Hatay gibi birçok kentte kendi okullarını kurdular. Suriye müfredatına göre Arapça eğitim veriyorlar. Amaç, çocukları Suriye'deki eğitim sisteminden koparmamak.
Haberin Öne Çıkanları
Türkiye'deki Suriyeli sığınmacılar kendi okullarını kurdular.
Okullarda Suriye müfredatı okutuluyor.
Diplomaları ise uzaktan eğitim sınavlarına girerek Libya'dan alıyorlar.
suriye’de yaklaşık üç yıldır süren iç savaş özellikle çocukları vurdu. öyle büyük acılara tanık oldular ki. hergün patlayan bombalar yakılan yıkılan evler sokaklarda ölüler. anneler babalar işte bu yüzden yollara düştü. çocuklarını kurtarabilmek için. türkiye’deki suriyeli sığınmacıların onbinlercesi kamplarda bir o kadarı da farklı şehirlerde ayakta durmaya çalışıyor. kamptakiler nispeten daha şanslı. çocuklar için sağlık ve eğitim hizmetleri daha koordineli ve hızlı.
ama kamp dışındakiler için sorunlar daha büyük. çocuklarını eğitimi bu sorunlardan biri. örneğin istanbul’da arapça eğitim veren bir iki okul var. ancak bu okulların kapasitesi çok sınırlı. sadece istanbul’da yaşayan suriyelilerin nüfusunun ise 100 bini aştığı tahmin ediliyor. bu istanbul’da hatırı sayılır derecede ilköğretim ve lise çağında suriyeli öğrenci var demek. bu çocuklar en azından ilk bir yılı okula gitmeden geçirdi. bu şekilde devam edemeyeceklerini anladılar ve harekete geçtiler. bugün istanbul’da fatih, başakşehir, esenler, esenyurt, bahçelievler başta olmak üzere bir çok ilçede okullar açtılar. bu okullarda genellikle suriye’deki müfredat okutuluyor. öğretmenler de yine iç savaş sonrası türkiye’ye gelenlerden oluşuyor.
“suriye’yi yeniden inşa etmek için ‘geliyoruz’ ”
istanbul’da ilk kurulan okul kadimun okulları. okul kurma fikri, ailesi 1980’lerin başında hama katliamından sonra türkiye’ye göç eden ola ragıpoğlu’ndan çıkmış. ragıpoğlu aynı zamanda türk vatandaşı. istanbul’daki libya okulunda okumuş, üniversiteyi istanbul üniversitesi’nde tamamlamış. iç savaştan sonra istanbul’a gelen suriyelilerle yakından ilgilenmiş. çocukların eğitim ihtiyacını görünce de hazırlığa başlamış, bazı vakıf ve derneklerden yardım istemiş. bu süreçte hatay’da kurulan türkiye’deki ilk suriye okulu ile iletişime geçerek onlardan da ders kitapları, müfredat konularında yardım almışlar. 2011-2012 eğitim yılı müfredatını yazın yoğunlaştırılmış eğitimle çocuklara vermişler. temmuz 2012’de de dernek ve vakıfların kendilerine gösterdikleri yerlerde eğitime başlamışlar.

okulun adının kadimun olmasının ise özel bir anlamı var. ola ragıpoğlu bunu şöyle açıklıyor: kadimun geliyoruz anlamına geliyor. 80’li yılların başında beşşar esed’in babası hama katliamını yaptığı zaman göç eden ailelerin hiç biri geri dönmeyi düşünmedi. çünkü o zaman rejim kalmıştı. ama bu sefer bu olaylar bittikten sonra inşallah rejim kalmayacak ve bütün bu aileler dönecek. bu yüzden bu çocuklar da bilsinler, okuyoruz ama dönmek için. sloganımız “suriye’yi yeniden inşa etmek için geliyoruz.”
öğrenci çok okul az
zamanla öğrenci sayısının da artmasıyla dernek ve vakıfların verdikleri yerler yetmemeye başlamış. türkiyeli, suriyeli ve arap işadamlarının da yardımı ile esenler’de bir iş hanı kiralayarak burada eğitim vermeye başlamışlar. gerçi bu iş hanı da çocuklar için sağlıklı değil. bazı sınıflarda havalandırma yok. beden eğitimi derslerini de şarkılar eşliğinde koridorlarda yapıyorlar.
kadimun okulları için bu yıl esenyurt belediyesi’nden iyi haber gelmiş. orada da artık bir yerleri mevcut. iki ayrı semtteki iki ayrı okulda idari personelle birlikte 150 öğretmen ve 2 bin 500 öğrenci var. sabah ilköğretim öğrencileri öğleden sonra da lise öğrencileri eğitim görüyor. ancak çok fazla talep var. bu yüzden belediyelerin kendilerine yer vermelerini istiyorlar.
hem okul olarak kullanılan binaların masrafı hem öğretmenlere verilen maaşları ise suriyeli, türk ve arap iş adamlarından aldıkları yardımlarla karşılayabiliyorlar.
suriye’deki müfredata devam
kadimun okulları’nda okuyan öğrenciler de öğretmenler de suriyeli. tümü son üç yılda, iç savaş nedeniyle suriye’den gelenler. başka ülke vatandaşlarını ya da savaştan önce suriye’den gelenleri kabul etmiyorlar. bunu özellikle tercih ediyorlar. çünkü daha önce gelenler bir şekilde burada yaşamaya alışmış ve geri dönmeyecek olanlar. ancak sonradan gelenlerin geri dönme ihtimali daha fazla. bu nedenle eğitimi de suriye’deki müfredata göre veriyorlar. öğretmenler zaten suriye’den gelen ve orada da aynı mesleği yapan kişiler. mesela suriye’de ilköğretim matematik öğretmeni olan biri burada da aynı dersi veriyor. böylece hem öğrenciler alışık oldukları sisteme devam ediyor hem de buraya yeni gelmiş öğretmenlere iş imkanı sağlanıyor. okulda ingilizce öğretmenliği yapan renda keyyan da bir yıl önce gelmiş türkiye’ye. burada öğretmenlik yaptığı için mutlu. çünkü kendini okulda suriye’de gibi hissettiğini söylüyor. zor durumdaki ülkesinin geleceği için bir şeyler yaptığını düşünüyor, bu yüzden okulda çalışırken daha fazla istekle ve hevesle bu işi yaptığını söylüyor.
diplomalar libya’dan
müfredatları lise ikinci sınıfa kadar suriye’deki müfredatla aynı, baas rejimini ile alakalı dersler yerine haftada üç saat türkçe dersi veriyorlar. ancak lise 2 ve 3. sınıflarda libya müfredatına geçiyorlar. bunun sebebi ise suriye’nin burada okuyan çocukların diplomasını tanımayacağı kuşkusu. çocuklar libya müfredatında dersler görerek uzaktan eğitim sınavlarına giriyorlar ve libya’daki açık liseden mezun oluyorlar.
servis ücreti okula engel
buraya gelen öğrenciler dönemlik 100 dolar ödüyor. ancak aileleri zorlayan bu 100 doları ödemek değil, aylık servis parasını ödemek. zira suriyeli aileler istanbul’un dört bir tarafına dağılmış durumda. servis ücretleri aylık 150 lirayı geçtiği için bazı aileleri zorluyor. kimi aileler için burs bulunabiliyor ama hepsine yetişmek okul yönetimi için de imkansız. bu aileler çocuklarını okula göndermek yerine kitapları alıp çocukları evde çalıştırıyorlar. çocuklar sadece sınavlar için okula gidiyor.
çocukların problemi: kaybetme korkusu
okulda rehberlik ve psikolojik danışmanlık öğretmenliği yapan raşa alvan çocuklara özellikle suriye’de şahit oldukları şiddet olaylarını unutturmaya çalıştıklarını söylüyor. öğrencilerde en çok karşılaştıkları sorun ise korku; bomba sesleri duymuş olan çocukların yüksek sese karşı korkusu, hayatta kalamama korkusu, anne baba ve akrabalarını kaybetme korkusu. çocukların psikolojisini anlamanın bir diğer yolu da onların yaptığı resimler. raşa öğretmen çocukların hep evlerini çizdiklerini belirtiyor. “ona göre bu güven ve istikrar anlamı taşıyor. yaşadıkları sıkıntıları çiziyorlar. insanların üzerlerine bombalar yağdığını çiziyorlar. bu onların iç dunyasında barındırdıkları korkuları gösteriyor. en çok da uçakları çiziyorlar sürekli uçak sesi ve bombalamalar şahit oldukları şeydi. en çok siyah ve koyu renkleri kullandıklarını görüyoruz. bu da yaşadıkları acı ve karamsarlığı ortaya koyuyor.”
çocuklarla konuştuğumuzda ise istanbul’u, buradaki insanları sevdiklerinden bahsediyorlar. mikrofon uzattığım 9 yaşındaki mahmut, okulunu ve istanbul’u ne kadar çok sevdiğinden bahsediyor. başka neler söylemek istediğini sorduğumda ise, “suriye’ye dönmek istiyorum, güven içinde yaşamak istiyorum” diyor.
Yorumlar