Suriyeli Mülteciler
Ölenlerin değil, kalanların hikâyesi
BM verilerine göre 2014'ün ilk dokuz ayında Ege Denizi'nde 2 bin 500 kaçak göçmen hayatını kaybetti. Yarısı Suriyeli'ydi. Suyun öte yanına, Yunanistan’a sağ salim varabilenlerse yaşadıklarını Al Jazeera’ye anlattı.
atina’da parlamento binasının önünde, battaniyelerin üzerinde çocuklarıyla oynuyor, yemek yiyor, uyuyorlar. kaçak olarak geçtikleri ve oturma izni olmadan yaşadıkları bu ülkede, akrabalarının olduğu avrupa ülkelerinden iltica başvurularına yanıt gelmesini bekliyorlar.
haberlerini genellikle ege denizi'ni aşmaya çalışırken trajik olaylarla duyduğumuz mültecilerin haber yapılmayanları onlar. insan kaçakçılarıyla anlaşarak suyun diğer tarafına türkiye’den yunanistan’a kaçmayı başaran suriyeli sığınmacılar. ege denizi’nde hayatlarını riske attılar, ancak yunanistan’daki hayatları da belirsizliğini koruyor. iltica talepleri kabul edilene kadar yunanistan’da kalabilmek, bu sürede çalışma izni, oturma izni ve eğitim hakkına kavuşmak istiyorlar. bunun için 19 aralık’ta yunan parlamentosu önünde eylem kararı aldılar. sokaklarda kaldıkları yerlerden ayrılıp, bir arada atina'nın en büyük meydanı syntagma'nın kaldırımında yaşamaya başladılar.

çoğu türkiye’de çok daha rahat yaşadığını söylüyor. aralarında pişman olanlar var, ama hayatlarını riske atıp binlerce euro harcadıktan sonra, avrupa’da yaşama şansını denemek istiyor. beklemek ne kadar zor olsa da, bazen çocuklarının neşesiyle, bazen saz eşliğinde mahalli bir türküyle eğlenmeye çalışıyorlar.
‘yolculukta bir kişi havasızlıktan öldü’
suriyelilerin çoğunun yunanistan'a geçişi hiç kolay olmamış. 36 yaşındaki nedim gannum onlardan biri. gannum, humus’ta farsça öğretmenliği yaparken çıkan savaştan kaçarak, ailesiyle birlikte beyrut’a yerleşmiş. ardından ailesini geçici bir süre için orada bırakıp, iran’a, öğrenciliğini geçirdiği imam humeyni üniversitesi’ne doktora yapmaya gitmiş. ancak iran yönetimi kendisini suriye’ye geri göndereceğini söyleyince, çareyi türkiye’ye kaçmakta bulmuş.

gannum kaçak yollarla girdiği türkiye’de eşi ve iki küçük kızından bir yıl ayrı yaşadıktan sonra, almanya’da yeni bir hayat kurma ve ailesini yanına alma ümidiyle istanbul’un aksaray semtine gittiğini anlatıyor:
“aksaray, çünkü orada bazı kahveler var. oraya gidip oturunca, adamlar zaten gelip ‘avrupa’ya gitmek ister misiniz?’ diye soruyor. bize bir kod adı veriyorlar. o kod adıyla marmaris’e gidip teknesi olan kaçakçıyla buluştum.”
kaçakçılara verilen paranın teknenin büyüklüğüne göre 1200 ile 4500 euro arasında değiştiğini anlatıyor. yarısını istanbul’daki çoğu suriyeli olan aracılara, diğer yarısını da tekneye binmeden önce çoğu türk olan kaptanlara veriyorlar:
“ölüm riski daha az olduğu için büyük tekneye binmek istedim, o zaman fiyat 3500 euro’ya çıktı. marmaris’te buluşup denize yakın bir ormanlık alana gittik, iki saat bekledik. gece 2:00’de tekneye bindik. yedi saatlik yolculukta bir kişi havasızlıktan boğulup öldü. yunan adasına yaklaşırken suya atladık, su çok derindi. yüzme bilenler bilmeyenlere yardım etti, adanın yerleşim olmayan bir noktasına çıktık.”
gannum'un teknesi batmadı, ancak karşı kıyıya ulaşan teknelerde yaşanan ve duyulmayan ölümlere şahit oldu.
gannum'un anlattıklarına göre, yunan adasına giderken bindikleri teknede 52 suriyeli vardı, diğer 50 kişi iran, afganistan ve afrika’nın çeşitli ülkelerinden gelmişti. eylül ayında geldiği adada birkaç gün gözaltında kaldıktan sonra, iltica başvurusu yaptığı ülkelerden yanıt beklerken, altı ay hakkı olan bekleme süresini doldurmak için diğerleri gibi atina’ya getirildi.
atina’daki eylemi örgütleyenlerden biri olan gannum, “dört yıl oldu, suriye’de insani bir kriz var ama avrupa birliği de, bütün dünya da buna kulaklarını tıkadı” diyor.
‘kaldırımda ölmek için suriye’den kaçmadık’
yunanistan’da kaçak yollarla ülkeye gelip üçüncü ülkelerden iltica hakkı almayı bekleyen gannum gibi 49 bin kişi var. birleşmiş milletler verilerine göre bu kişilerin 29 bini suriyeli.
savaştan kaçan ve atina’ya varana kadar her noktada istismara uğrayan suriyeliler, eylemin amacının yunan hükümetine seslerini duyurmak olduğunu söylüyor… bazı milletvekilleri, avukatlar ve stk’lar gelip destek verse de, henüz talepleri doğrultusunda bir somut adım atılmadı.

oturdukları battaniyelerin önünde,‘suriye’de ölümden, yunanistan kaldırımlarında ölmek için kaçmadık’ ve ‘ölümle yüz yüze gelerek denizi aştık, şimdi yunan sokaklarında uyuyoruz’ pankartları serili.
eylemin yeterince ses getirmediğini düşünen üç sığınmacı 10 gündür açlık grevinde. zaman zaman çevredekilerin endişeli bakışları arasında fenalaşıyorlar. ilk yardımı eylemciler arasındaki sağlıkçılar yapıyor. ardından ambulans beklemeye başlıyorlar.
‘bizi ölüme gönderiyorlar’
yoldan geçen bazı yunanlar eylemcilere para vermek istiyor, eylemciler kesinlikle reddediyor. ‘para için değil; insani hakkımız için, yaşamak için, sesimizi duyurmak için buradayız’ diyorlar.
gannum yunan vatandaşlarının ve kendilerini gören avrupalı turistlerin tepkilerini şöyle anlatıyor:
“bizimle gelip oturanlar, eyleme katılanlar da oldu. ama bazı insanlar ve yetkililer bu manzaranın yunanistan’a yakışmadığını düşünüyor, gelip dağılmamız gerektiğini söylüyor. turizmi etkiliyorsunuz, diyorlar. çektiğimiz acıları, işin insani tarafını düşünmüyorlar. 'gidin ülkenize, savaşın' diyorlar; ne silahımız var, ne bize destek veriyorlar; bizi resmen ölüme gönderiyorlar.”
anlattıklarına göre, atina’da altı ayı dolan sığınmacıları türkiye sınırına götürüp bırakıyor yunan polisi. birkaç saat yürüyüşün sonunda türkiye’ye varıyorlar ve oradan kamplara gönderiliyorlar. bunca çabanın ve para kaybının üzerine kampa dönmek istemeyen suriyeliler polis gittikten sonra geri dönmeyi deniyor. ancak döndüklerinde yunan polisine yeniden yakalanma riskleri yüksek.
‘paramız yoktu, en küçük bota bindik’
22 yaşındaki muhammed gabalan da iki kız kardeşi ve babasıyla birlikte eylem alanında. tek isteği almanya’ya ulaşıp ailesiyle düzenli bir hayat kurmak.

şam’da üniversite öğrencisiyken iki yıl önce eğitimini yarıda bırakıp türkiye’ye kaçmak zorunda kalan gabalan, sekiz kişilik ailesiyle önce konya’ya yerleştiğini, ancak suriyelilere yönelik tepkiler artınca işsiz kaldıklarını, bir süre sonra çareyi kaçmakta bulduklarını anlatıyor:
“yeterli paramız olmadığı için, üç küçük kardeşimi ve annemi konya’da bırakarak izmir’e, basmane’ye gittik. sosyal medyada, orada kaçakçılar olduğunu okumuştum; bir tanesiyle buluştuk. o bizi didim’e götürüp türk kaptana teslim etti. bir gece en küçük bota, kişi başı 1200 euro vererek bindik. botta 25 kişiydik.
“yolda bir şey yemek, içmek istersek, onu da parayla veriyor kaptan. her noktada sömürüyorlar. yolda fenalaşan biri vardı; o da şam’dan, doktormuş. yolda öldü, denize attılar. biz devam ettik. kaptan hepimize bir bıçak verdi, yunan adasına yaklaşırken botu patlatıp batırdık. yoksa yunan polisi botu geri çeviriyor ve türkiye’ye geri gönderiyor. ama yüzerek çıkınca alıp yardım ediyor, yiyecek veriyor. botu patlattıktan sonra denizde bir saat yüzüp kıyıya çıktık. orada işlemlerimiz yapıldı, sonra atina’ya gelmek için yine bizden bilet parası istediler. otobüs için de 40’ar euro verdik ve ekim ayında atina’ya geldik.”
‘herkes suriyelilerin durumundan yararlanıyor’
aynı küçük sandallara bebeği ve çocuklarıyla binenler için durum daha da zor. kamışlı’dan yürüyerek türkiye’ye ulaşan lava, bir yandan kucağındaki çocuklarını oyalamaya çalışırken, bir yandan anlatıyor:
“iki ay önce eşim ve üç çocuğumla birlikte marmaris’e gittik. amacımız isviçre’de yaşayan erkek kardeşimin yanına gitmek. kaçakçı 1200 ve 4500 euro arası değişen fiyatları sıralayınca ve çocuklar için de para alacağını söyleyince, şişme botu tercih etmek zorunda kaldık.
“gece yol boyu çocuklar ağladı, çığlık attı. çok korktular. ben de onların sesinden yakalanmaktan çok korktum. neyse ki rodos adası'na ulaştık. orada bir kilisede bir gece kaldık; çevredeki köylüler bize yardım etti, yiyecek verdi. atina’da ev kiralayamıyoruz, yasal olarak hakkımız yok. atina’daki mısırlılar, iraklılar bizim için ev kiraladı ama onlar da bunun üzerinden para kazanıyor. herkes suriyelilerin durumundan yararlanıyor. çok zor, isviçre’de olmasa bile burada insan gibi yaşamak istiyoruz.”

yanında oturan arkadaşı zarifa da çocuklarıyla oyun oynuyor. erkek kardeşi ve iki çocuğuyla deraa’dan türkiye sınırına, oradan da marmaris’e gitmişler. marmaris’te tanıştığı lava ile bir daha ayrılmamışlar. lava’nın can yoldaşı olduğunu söylese de, bir an önce onun isviçre’ye erkek kardeşinin yanına, kendisinin de almanya’ya gitmesi için dua ettiğini söylüyor.
‘iki kez sınırda yakalandım’
yunanistan’a ulaşan suriyeliler arasında, trakya üzerinden sınırı geçenler de var. halep üniversitesi’nde gördüğü eğitim savaş sebebiyle yarıda kesilince tek başına avrupa’ya gitmeye karar veren 22 yaşındaki mahmud ebu amr, edirne’den yürüyerek meriç nehri’ne ulaştı ve yüzerek sınırı geçti. hemen ardından yakalandı ve altı ay bekleme hakkı olduğu için atina’ya gönderildi. yanındaki arkadaşı ise ismini vermeden anlatıyor:
“ben de arabayla geçtim sınırı. 13 kişi bir arabaya sığdırıldık. önden başka bir araba gidip yolu kontrol ediyordu. daha öncesinde iki kez bir kamyonetin kasasında geçmeye çalıştım, ikisinde de türk polisi yakaladı. tam üç kez para verdim yani kaçakçılara… üçüncüde de çevrede arabayı görebilecek noktada jandarma vardı ama bu kez görmezden geldi.”

2014’te en az 2500 göçmen yolda hayatını kaybetti
dört yıla yakın süredir devam eden iç savaşta, 6 milyonun üzerinde suriyeli ülke içinde yer değiştirmek zorunda kalırken, 3 buçuk milyondan fazla suriyeli de diğer ülkelere göç etti.
son 14 yılda 23 binden fazla kaçak göçmen akdeniz ve ege’de batan teknelerde hayatını kaybetti. bm verilerine göre, 2014’ün ilk dokuz ayında ege’de hayatını kaybeden göçmen sayısı 2500… sınırı geçemeden yakalananların sayısı ise 9 binin üzerinde. bu sayıların yarıya yakınını suriyeliler oluşturuyor.
kaynak: al jazeera
Yorumlar