Türkiye
Ormanın aç çocukları
Ormana terk edilen köpeklerin durumu içler acısı. Sayıları binlerle ifade ediliyor. Ya sahipleri ya da belediyeler tarafından terk ediliyorlar. Açlık ve hastalık en büyük tehdit. Gönüllüler ordusu, karınlarını doyurup yaralarına merhem olmaya çalışıyor.
sokaktaki köpeklerin birçoğunda küpe var. bu, onun rehabilite edildiğinin vesikası. 5199 sayılı hayvanları koruma kanunu gereği belediyeler, kendi sınırları içindeki sahipsiz hayvanları aşılamakla ve kısırlaştırmakla yükümlü.
sahipsiz hayvanların kulaklarındaki küpe, hangi ilçeden geldiğinin de ispatı.
bulunduğumuz yer, istanbul kurtköy… ancak ormanlık araziye baktığınızda renk cümbüşü hemen göze çarpıyor. her renkten küpe mevcut.
diğer bir deyişle, belediye ekipleri kendi sınırlarındaki köpekleri buraya bırakmış. hâlbuki yasanın 6. maddesine göre rehabilite edilen köpek, alındığı yere bırakılmak zorunda.
arazide çok karşılaşılan bir diğer durum da, cins köpeklerin hiç de azımsanmayacak oranda olması. barınaklarda olduğu gibi ormanlık bölgede de yine hatırı sayılır bir golden retriever popülasyonu var. aralarında tasmalıları bile görmek mümkün.
pazar randevusu
her pazar günü istanbul kurtköy’deki viaport alışveriş merkezi’nin b kapısında buluşuyorlar. arabalarının içi tıka basa yiyecekle dolu. kimi kasaptan aldığı etleri kimi fabrikaları kapı kapı dolaşarak temin ettiği yemekleri, kimi de akşamdan yaptığı paparayı yüklenmiş.
onlar bizim çocuklar sokaktaki canlar grubu. gönüllüler. orman beslemeleri yapıyorlar. tek değiller, onlar gibi çok sayıda grup var sahaya çıkan. her grubun kendi bölgesi var. bir anlamda bölgeleri paylaşmış durumdalar.

istanbul’da 20’ye yakın nokta var. kurtköy, çekmeköy, bolluca, tuzla, şile gibi daha çok kırsal bölgelerde. buralar ciddi köpek popülasyonuna sahip. sayıları konusunda net bir bilgi yok. ama konuştuğumuz hayvan hakları savunucuları binlerle ifade edildiğini söylüyor.
bizim çocuklar sokaktaki canlar grubu daha çok kurtköy’de besleme yapıyor. bu bölgede yaklaşık 3 bin köpek olduğu tahmin ediliyor. ekip 32 kilometrelik bir parkuru dolaşıyor. besleme yaptıkları 30 durak var, parkurun tamamlanması yaklaşık 7 saat sürüyor.

grubun sorumlusu nihan ipek arazide köpek beslemenin çok yıpratıcı olduğundan dert yanıyor. açlık ve hastalık en çok karşılaştıkları durum. yaşadıkları ve gördükleri karşısında gözyaşlarını tutamadığı anlar haddinden fazla. özellikle de yavrular söz konusu olduğunda:
“bu hayvanlara insanlığın bencilliğini ödetiyoruz. yiyecek hiçbir şey yok. her pazar geliyoruz. hafta içi iş dışındaki zamanlarda da kuru mamayla beslenme yapıyoruz. düzenli olarak beslenen hayvanlardan farklılar. ormanda yaşıyorlar, açlık sınırları çok fazla. hafta sonu kemik, papara ile besliyoruz. aç kaldıkça bağışıklık sistemleri çöküyor. açlık tüm hastalıkların başı. yavruların yaşama şansı çok düşük. bir keresinde 18 yavru bulduk. o yavrulardan şu anda 5 yavru hayatta. ormanda kanlı ishal çok yaygın.”

grubun en küçüğü ceyhun erden. henüz 12 yaşında. babasıyla birlikte her hafta sonu hayvanların yanında soluğu alıyor. ceyhun’un iki görevi var. çöpleri toplamak ve yavru köpeklere bakmak. besleme noktalarında anne ve yavru köpeklerin bulunduğu yerleri biliyor. arabadan iner inmez onların yanına varıyor. ilk iş daha önce yerleştirdikleri kulübeleri kontrol etmek. bir yandan da anneyle temas halinde. yavrulara uzanabilmesi için annelerinin olurunu alması gerek. işinde gayet başarılı.
“en son gittiğimiz noktada yavruların hepsi çok hastaydı. hele bir tanesi duramıyordu, bayılacaktı. onu kucağıma alarak, ona sevgi verdim. tüm sorumlusu insanlar. sorumluluklarını yerine getirmiyorlar. hep insan olmasa bunların hiçbiri olmazdı. alıyorlar, sonradan da bırakıyorlar. ben dört aydır geliyorum. kışın da geldik. iki haftada bir geliyorum. babamla biz bir ekibiz. benim yapamadığımı o yapıyor, onun yapamadığını da ben yapıyorum.”
meşakkâtli bir iş yaptıkları. maliyetli de. ormanlarda buldukları yavru ve yetişkin köpekleri tedavi masrafları katlanarak büyüyor. gönüllüler hesap defterini kapatmakta zorlanıyor. borç 25 bin tl’yi geçmiş durumda.

prenses zoi ve sibel molu
bu kez yanında barınaktan aldığı muşmuş değil; prenses zoi var. hayvan hakları savunucuları arasında sibel molu gerçek bir efsane. köpeği muşmuş da… hayatını sokak hayvanlarına adayan biri. haftanın altı günü kemerburgaz taraflarındaki pirinççi köy civarında orman beslemesi yapıyor. genelde tek gidiyor.
sibel molu’nun hikâyesi 2004 yılında sokakta bulduğu kanserli cooker cinsi bir köpek bulmasıyla ile başlıyor. köpeği barınağa götürüyor ve giriş o giriş… barınak, geçici bakımevi derken şu an orman beslemesinde.
molu ile büyükçekmece’deki empati veteriner kliniğinde karşılaştık. yanında ingiliz setter cinsi bir köpekle. gencecik, titriyor. ormanda bulduğu köpeklerden sadece biri. adını da özellikle prenses zoi koyduğunu anlatıyor.

“bu benim uğurlu ismim. hangi köpeğe koyduysam hemen sahiplenildi. ormanlara atılanların haddi hesabı yok. hepsi cins. ormanlar pet shop oldu. çok ağır bir yük. manevi yükü çok fazla. hepsini almam imkânsız. arkamı dönmek zoruma gidiyor. cins köpek atıldığı vakit almazlık yapamıyorsunuz çünkü o ev köpeği. ama öteki tarafta cins olmayanı sokak köpeğini geride bırakmak çok zor. bugüne kadar 100’e yakın köpeği buldum, sahiplendirdim. hayatım tamamen köpekler üzerine kurulu. sosyal hayatım yok. 7/24 onlarlayım. kurtarma, yuvalandırma, klinikler, pansiyonlar derken hayatımı onlara adadım.”
sibel molu’nun sosyal paylaşım sitelerinde de çok fazla takipçisi var. yardım çağrılarını bu kanallardan yapıyor. çağrısına çabuk cevap alanlardan. tek bir fotoğrafla birden fazla noktaya ulaşabiliyor.
“ormanlarda sefalet var. hayat değil onlarınki. çok acı. bizler insan olmanın boşluğunu dolduruyoruz. köylüsü, sahibi, belediyesi, hepsi atıyor bu köpekleri. nasıl sona erecek bilmiyorum. ereceğini düşünmüyorum. insan olmaya çalışmaktan yoruldum ben. türkiye’de pet shoplar olduğu sürece bu sorun bitmez. barınaklar da nazi kampı gibi. bu hayvanlar sokakta olmalı.”
prenses zoi’nin hafif uyuz başlangıcı var. tedavisi tamamlandıktan sonra kısırlaştırılacak. şu anda emin ellerde.

gönüllü veteriner
azmi elhan atik, hayvan hakları savunucularının yakından tanıdığı bir veteriner hekim. kliniğinde 38 köpek var. 35’i orman ya da barınaktan gelenler.
atik, orman beslemelerinde bulunan hayvanların tedavilerini geciktirmeden yapmaya gayret ediyor. işin maddi boyunu çok fazla kafaya takmamaya çalışıyor.
“eskiden yarı yarıya para alırdık. maliyeti kurtaralım, gerisi önemli değil. önemli olan bu hayvancıklara yardım edebilmek. çalıştığım hayvanseverlerle birbirimizi kırmıyoruz. hemen bir vaka geldiğinde bu çocuğa yapılacak her türlü müdahale diyelim ki 700-800 tl tutuyor. hemen sosyal medyada ilân açılıyor. bağış geliyor. faturalandırılıyor. biriktirmeden yapılıyor. acil durumda asla ‘hayır’ demiyoruz. biraz da bizden gidecek. gitsin.”
veteriner hekim azmi elhan atik ormanlarda çok sayıda cins köpek olduğunu ve bunun iki nedeni olduğunu söylüyor:
“on gün önce bir pitbull melezi geldi. araba çarpmış, kafa darbesi almış. meslek hayatımda üç kere ötanazi yaptım, biri kendi köpeğimdi. bu köpek çok acı çekti. ekibimle birlikte umudumuzu yitirmedik, azmettik. ameliyatı tam 5,5 saat sürdü. düşünün, kafasında ve çenesinde 22 kırık vardı. şu an kafası platin ve vida dolu. gayet sağlıklı. iki gün önce yemek yemeğe başladı. bu hayvan da terk edilmiş bir köpekti. ormanlar dolu. açlık, sefillik diz boyu. bu insan ırkının ne kadar acımasız olduğunu gösteren bir manzara. bolluca, çatalca milli felaket.”
kaynak: al jazeera
Yorumlar