Çözüm süreci

Sokak 'Süreci' anlatıyor - Nevşehir

Kürt sorununa çözüm süreci zor bir dönemeçten geçiyor. Bugüne kadar süreci hep siyasiler konuştu, anlattı. Al Jazeera muhataplarına süreci sordu. Onlar da Kürt sorununda kendi "süreçleri"ni anlattı.

Konular: Çözüm süreci

“ben askerliğimi şırnak’ta yaptım, 1992 yılında. oradaki haleti ruhiyeyi çok iyi biliyorum. nerelerden arkadaşlarımızın cesetlerini çıkardık… allah kimseye göstermesin, o delikanlılar 20 yaşına gelene kadar ailesi ne sıkıntılardan geçiyor, çocuğunun gözünün içine bakıyor… onun ölmesi demek, bütün insanlığın ölmesi demek.”

Hüsrev Şahin [Fotoğraf: Osman Baytürk/al Jazeera]

 

Emrah Çiçekli [Fotoğraf: Osman Baytürk/al Jazeera]

 

Mustafa Koç [Fotoğraf: Osman Baytürk/al Jazeera]

 

Zülfiye Günay [Fotoğraf: Osman Baytürk/al Jazeera]

 

Filiz Kıygan [Fotoğraf: Osman Baytürk/al Jazeera]

 

Hamza Öztürk [Fotoğraf: Osman Baytürk/al Jazeera]

17 yaşında bir oğlu var hüsrev şahin’in. nevşehir’in merkezindeki borsa meydanı yakınlarında, babasının küçük dükkânını işletiyor. iki de kızı var, çocuklarından bahsederken gözlerinin içi parlıyor. çözüm süreci deyince oğlu aklına geliyor ilk olarak, bu sözleri söylüyor…

‘kanın durması hem siyasi, hem ekonomik yönüyle önemli.’

nevşehir’de konuştuğumuz kişilerin büyük kısmı sürece karşı. ancak güneydoğu’da çatışmaların en yoğun olduğu dönemlerden birinde şırnak’ta askerlik yapmış olan 42 yaşındaki hüsrev şahin süreçten yana, bize uzun uzun barışın neden gerekli olduğunu anlatıyor:

“kanın durması türkiye için hem siyasi, hem ekonomik yönüyle çok önemli. türkiye doğu'da müthiş derecede para harcıyordu, bunların durması türkiye için çok büyük artı. ben önce urfa’da zırhlı personel taşıyıcı şoförlüğü yaptım, orada biraz daha rahat çıkıyorduk askeriyenin dışına ama silopi’de, idil karakolunda görev yaparken dışarı adımımızı atamıyorduk.”

‘15, 16 yaşında çocukların ellerinde silahlar, yazık…’

şahin, o dönem bölgedeki kürt halkıyla kısmen de olsa tanışma fırsatı bulduğunu anlatıyor ve ekliyor: “eskiden hükümetler yanlış politikalar uygulamış, asimile etmeye çalışmış. ama ak parti döneminde müthiş yatırımlar yapıldı oraya. artık ayrım kalmadı; nevşehir’de, istanbul’da her türlü işte çalışan ne kadar çok kürt var, kimse de sormuyor 'kürt müsün' diye. artık o bölgeye de korkmadan gitmemiz lazım, türkiye’nin normalleşmesi lazım, batı nasılsa, doğu’nun da öyle olması lazım”

ancak şahin’e göre çözümün yavaş ilerlemesinin sebebi kürt tarafı… türkiye’nin normalleşmesi için önce kürtlerin kendilerini normalleştirmeleri gerekiyor. “kürt kardeşlerime sesleniyorum” diyor ve onların da çektiği zorlukları hatırlatıyor:

“artık bu sürece destek versinler. çünkü onlar da böyle devamlı bir sıkıntı içinde, her olayda oradaki kürtler de dükkânını kapatmak zorunda kalıyor. ben askerdeyken yakalanan teröristler oluyordu, ben o insanlara çok acıyordum. yazık 15, 16 yaşında gencecik kız çocukları, oğlan çocuklarının ellerinde silahlar… okuma yazmaları yok, bunları dağa kaçırmışlar, hiç unutmuyorum bir tanesinin üzerinde bengay kremi vardı. vücudunda naylon sarılı, çünkü çocuk aylarca belki dağda o karın içinde yaşıyor. üşümemek için bütün vücuduna naylon sarmış… gerçekten yazık; hem o insanlara, hem askere, hem harcanan paraya…”

‘çok affedersiniz bediüzzaman saidi nursi benim üstadım olur, kendisi kürt’ diye söze devam ediyor şahin, “kürtlerin barışı canı gönülden desteklemeleri ve hem hükümeti hem kendi insanını düşünmesi lazım. geçen ay öldürdükleri üç askerden biri kürt’tü mesela.”

‘hdp öcalan’ın emirleriyle hareket etse yeterlidir’

sürecin yavaş ilerlemesinden kürt tarafını sorumlu tutsa da, hdp’yi suçlamıyor. içlerinde provokatörler olduğunu düşünüyor, kürt halkının buna tepki göstermesini bekliyor. ona göre hdp sadece öcalan’ı dinlese, farklı unsurları araya karıştırmasa sorun çözülecek:

“hamile karısının yanında astsubayı vurup öldürdüler. bunu yapanların içinde hainler var belki de. provokatiftir mutlaka. artık kürtler olarak bunlara tepkilerini koymaları lazım… hdp’nin içinde bir kısım öcalan’ı saf dışı bırakmaya çalışıyor, hükümetle işbirliği yapmasını istemiyor. bu süreçte hdp, öcalan’ın emirleriyle hareket ederse yeterlidir. hdp’nin içinde bazı unsurlar öcalan’ın aksine hareket etmeye başlıyor. cemil bayık var mesela, kandil’de kendi başına bir hükümet. allah insana bir nefis vermiş, istek bitmiyor hiçbir zaman. her zaman en üstte olmak, liderliğe soyunmak isteği bu bölgede çok fazla...”

öcalan’ı çözüm için önemli bir aktör olarak görse de, geçmişte yaşananları unutmuyor şahin ve hükümetin daha fazla taviz vermesinden yana değil:

“hükümet elinden geleni yapıyor diye düşünüyorum. örneğin hdp’li milletvekili askeri taşlıyor, hükümet ciddi bir tepki göstermiyor. kürtçe konusunda da artık türkiye sıkmıyor çok fazla. birdenbire her şey olmaz tabii, yavaş yavaş taşlar yerine oturur, anadilde eğitim istiyorlar, o da olur ileride. öcalan’ın serbest bırakılması, toplum yıllardır bu kadar gerilmişken pek mümkün görünmüyor. benim şahsi görüşüm, imralı olmaz da ev hapsine çıkar. ortada bir yaşanmışlık var, o kadar insanın katili sonuçta, serbest kalması doğru olmaz, o kadar basit değil.”

şahin ile konuşurken komşu esnaf sık sık içeri giriyor, ‘çözüm süreci neymiş, teröristle konuşulur mu’ diye müdahale ediyor. şahin aldırmıyor, anlatıyor, ‘türkiye’nin önünün açılması lazım’ diyor.

‘öcalan serbest kalacak, pkk’ya faydası olacak’

oradan çıkıp yine meydandaki bir taksi durağına gidiyoruz. iki yaşında bir kızı olan genç bir şoför, 25 yaşındaki emrah çiçekli anlatıyor:

“çözüm sürecini desteklemiyorum çünkü öcalan’ın serbest kalmasını istemiyorum. sürecin sonunda öcalan serbest kalacak, pkk’ya faydası olacak, vatandaşa bir faydası olmayacak. hükümet son günlerde yeniden başlayan çatışmalara el koyabilir. diyalogla çözülemez, bütün imkânları verdiler onlara.”

devletin 30 yıl süren savaştan sonra diyalog kurma yoluna gittiğini hatırlatıyoruz, sürecin sonunda öcalan’ın serbest kalacağından emin olduğu için ordunun devreye girmesini istiyor çiçekli:

“bu vatanın askeri de var; mühimmatı, mermisi de var, isterse savaşıp bir kaşık suda boğabilir. yakında herhalde öcalan’ı meclis'te göreceğiz. bu hükümet böyle giderse serbest kalacak belli ki… ben anadilde eğitime, kürtçe yayınlara da karşıyım. işlerine gelince kürt-türk kardeş oluyor, işlerine geldi mi dağa çıkıyorlar.”

‘teröristlerle masaya oturmak çok aptalca’

merkezdeki parkın yanında küçük bir fırın işleten mustafa koç uzanıyor dükkânının camından, ‘görüşlerimi anlatırsam gerçekten yayınlayacak mısınız?’ diye soruyor. yayınlanacağından emin olduktan sonra başlıyor anlatmaya:

“süreci desteklemiyorum. teröristlerle masaya oturmak bana çok aptalca geliyor. bence bütün teröristlerin asılması lazım... hiçbirine acımayacaksın. çözüm süreci saçmalık, isterlerse askeri yoldan çözerler. ben bunun kasıtlı olarak, sırf öcalan’ı kurtarmak adına yapıldığına inanıyorum. koskoca türkiye cumhuriyeti ordusu 15 bin çapulcuyla baş edemiyorsa, bir oturup düşünmek lazım. bir yerlerde bir ihanet var. kan akmayacak dediler, görüyorsunuz yine şehitlerimiz oldu. onlar toprak istiyor, dil istiyor, ben böyle bir şeye asla razı olamam.”

42 yaşındaki koç, iki kız babası. ‘oğlum yok ama olsa da vatana feda olsun’ diyor. sorunun askeri yöntemlerle çözülmesinden yana. hdp’nin de ‘sivil siyasete’ dönmesi gerektiğini düşünüyor:

“bizimle dalga geçiyorlar, oyalıyorlar; hükümet de buna alet oluyor. sivil otorite bunu başaramadı, hükümet bunu askere devretmeli tam yetkiyle. bizim bunlarla baş edecek gücümüz var, birkaç ay içinde kökünü kazıyabilirler. kürtleri kovan yok, döven yok, baskı yapan yok. yiyip içip nimet azgınlığı yapıyorlar. hdp kürtleri kışkırtmamalı, dağdaki teröristlere geri dönün çağrısı yapmalı, sivil politika yapmalı.”

‘kürtlere ayrımcılık olmamalı artık’

nevşehir’in merkezinden ürgüp tarafına gidince sokaklardaki hareket göze çarpıyor. turistin bol olduğu ürgüp’te tezgâh kurup tespih, sürme, nazar boncuğu, örtü satan kadınlar, asmalı konak yönüne doğru artıyor.

tezgâhların birinin başında zülfiye günay var, ‘ev hanımıydım ama asmalı konak’tan sonra baktım burada işler açılmış, ben de buraya gelip satış yapmaya başladım’ diyor. iki çocuk annesi güney, 11 yıl önce ailesiyle birlikte kayseri’den nevşehir’e taşınmış.

önce konuşmaya korkuyor, sonra “şehit olmadıkça biz seviniyoruz, şehit olunca çocuklar babasız kalıyor, anaların ciğeri yanıyor, yuvalar sönüyor. ama hükümet çalışmalı, başarmalı, mantıklı çalışmalı. devleti yönetirken en ufak detaya dikkat etmesi lazım... doğru yöntem uygularlarsa destekleriz” diyor. doğru yöntemlerin ne olduğunu sorunca biraz çekinerek yanıtlıyor:

“mesela ayrımcılık yapıyorlar, kürtlere yönelik ayrımcılık olmamalı. ben türk’üm, böyle düşünüyorum. hem vatandaş, hem de baştakiler böyle düşünürse hiç yürekler yanmaz, çocuklar öksüz kalmaz. bir de görüşmelerini halka da anlatsalar bizler de daha iyi anlarız. çatışmalar olmasın artık, çünkü o giden canlar kolay gelmiyor. analar kolay büyütmüyor o canları.”

süreci destekleyen, desteklemeyen birçok insan gibi günay da açıklık istiyor, görüşmelerin içeriğini bilmek istiyor. bir de son zamanlarda yaşanan felaketleri hatırlatıyor:

“türkiye’de son zamanlarda ciddi sorunlar oldu, birçok insan can kaybetti. maden ocağı, denizde tekne battı, tarlaya giden işçiler öldü. bitsin artık, başka ölüm olmasın…”

‘garibanın çocuğu askerde, dağda…’

başka bir tezgâhta da 45 yaşındaki filiz kıygan var. kürt kökenli olduğunu söylüyor kıygan, nevşehir’de doğup büyümüş, yakın akrabalarından dört kişi askerde hayatını kaybetmiş… savaş sürdükçe kaybedenin hep halk olduğunu söylüyor:

“bu kadar zorlaştırmaya gerek yok; doğu'nun da, batı'nın da evladı ölüyor. bunun hepsi de ana yüreği. benim çocuğuma bir şey olsa onların da yüreği yanar biliyorum. bir dur demek lazım… eğer annelerin gözyaşı duruyorsa, ciğer yanmıyorsa ben öcalan bile özgür kalsın isterim. zaten ne oluyorsa garibanın çocuğuna oluyor. köylünün çocuğu askerde, dağda… zenginin çocuğu ne şehit oluyor, ne dağa çıkıyor. ama bu dünya ne köylüye, fakire, ne zengine, ne baştakilere kalıyor.”

kıygan devletin bazı sözler verdiği ama tutmadığı görüşünde. bu süreçte daha fazla ölüm olmaması için hdp’nin de ‘akıllı durması’ gerektiğini söylüyor:

“devletin atması gereken adımlar var, her şey sözle bitmiyor. yapılacak iş varsa yapması lazım artık… devletler bizi kandırmaya başladı, her bir başa gelen ayrı bir kelime konuşuyor. masaya oturana kadar, sonra bitiyor… hdp’nin de akıllı durması lazım, bak milleti döktü ortaya geçenlerde iyi mi oldu, ne oldu? kendi aileleri ciğerlerini ortaya koysa bunu yapmazdı.”

‘biz bu işten bir şey anlamadık’

nevşehir’den hacıbektaş’a doğru giderken yolda bir pazar yeri var. köylüler her hafta tarlalarında elde ettikleri ürünleri getirip burada satıyor. soğuk havada pek müşteri yok, bir araya toplanmış sohbet eden köylülerin yanına gidiyoruz. sürecin kendilerine doğrudan bir etkisi olmayınca ilgilenmemişler hiç… ‘çözüm süreci’ deyince, “biz ne anlarız süreçten; iki yıldır imralı diyorlar, barış diyorlar, bize hiçbir faydası olmuyor; hiçbir şey anlamadık bu işten” diyorlar.

‘bölge pkk öncesine dönmeli’

oradan hacıbektaş’a varıyoruz. çoğunluğunu alevi kökenli vatandaşların oluşturduğu ilçede, alevi dedelerin posterlerinin asılı olduğu bir pastanede, hamza öztürk’e rastlıyoruz. 51 yaşındaki öztürk, yıllarca evlerde dekorasyon işçisi olarak çalışmış. şimdi fırsat buldukça oğlunun pastanesine gelip, ona yardımcı oluyor. çözüm sürecini sorunca, ‘çözüm filan yok, iki taraf da adım atmıyor’ diyor:

“bir taraf saldırıyor, bir taraf vuruyor. çatışmaların bitmesi için devletimiz de yeterince çaba göstermiyor. artık buna bir dur demesi lazım. bir anlaşmayla, kimsenin canını yakmadan bunları yapabilir. süreç keşke işe yarasa ve sonuç alınsa…”

sürecin işe yaramasını istiyor öztürk, ancak bir şartı var: devletin çok fazla taviz vermemesi:

“öcalan dışarı çıkmasın mesela… herkes serbest konuşuyor artık dilini zaten, bir de okullarda kürtçe eğitim istemesinler türkiye’de yaşadıkları sürece. pkk öncesinde herkes bir arada yaşıyordu, böyle şeyler yoktu. devletin buna bakması lazım, o zaman nasıl yaşıyorlardı diye. bir yolunu bulması lazım... belki de şimdi başka bir devlet kurmayı istiyorlar. devletin 30 yıl öncesine, pkk öncesine döndürmesi lazım bölgeyi.”

devlet kadar kürt tarafının da sürecin ilerlememesinden sorumlu olduğunu düşünen üç çocuk babası öztürk, çatışmaların yeniden başlamasından rahatsız. “şimdi yeniden vurmaya başladılar, ama bir adım atıp bu işi kim yapıyorsa bir dur demeliler” diyerek kürt tarafında farklı düşünenler olduğunu belirtiyor.

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;