1. Dünya Savaşı
Uzun yüzyıl, bitmeyen savaş
Bazı tarihçiler 19'uncu Yüzyılı 1789 Fransız Devrimi'nden başlatıp, Birinci Dünya savaşı'nın başladığı 1914'e kadar uzatıyor. Tarihte çok önemli gelişmelere neden olan savaşı tarihçi Zafer Toprak ile konuştuk.
Haberin Öne Çıkanları
Birinci Dünya Savaşı
Emperyalist mücadele
Türkiye

yıllarca tarih kitaplarında öğrendiğimiz gibi mi oldu? birinci dünya savaşı’nın gerçek sebebi sadece bir sırp milliyetçisinin avusturya macaristan imparatoru’nu hedef alan suikast mıydı? avrupa ülkeleri arasında yaşanan emperyalist paylaşım rekabeti zamanla savaşı ateşledi. dünya tarihini değiştiren, haritaların yeniden çizilmesine yol açan, dört büyük imparatorluğa son veren birinci dünya savaşı’nı tarihçi boğaziçi üniversitesi öğretim üyesi prof. dr. zafer toprak'a sorduk.
milliyetçi bir sırp’ın saraybosna’da franz ferdinand’a suikast düzenledi ve dünya bir anda yıllar sürecek büyük bir savaşın içinde buldu kendisini? sanırım bir suikastın ötesinde daha büyük bir rekabet, hatta düşmanlıklar vardı değil mi? nasıl tanımlıyorsunuz bu dönemi?
gavrillo princip’in arşidük franz ferdinand’a yönelik suikastı ile birlikte savaş başlamış oldu. 28 haziran 1914... bu barut fıçısının ateşlenmesi anlamına geliyor. oysa birikim var bu bölgede. balkanlar avrupa’nın yumuşak karnı. 19’uncu yüzyıldan beri devam eden bir husus. balkanlar 19’uncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren bloklaşmanın da odaklandığı bir bölge, bunu da unutmamak gerekiyor.
bloklaşmadan neyi kastediyorsunuz?
iki önemli blok var. birisi itilaf devletleri, diğeri ise ittifak devletleri. bunların oluşumunu fransız devrimi’nden itibaren görebiliriz. avrupa bu süreçte büyük ölçüde değişime uğradı. liberal fikirlerin yaygınlaşması, uluslaşmaya yönelik bir takım hareketler, hızlı bir şekilde sanayileşme ve küreselleşme 19. yüzyılın son çeyreğinde avrupa’yı emperyalist gayelerle dünyayı paylaşma sürecine soktu. burada ingiltere başı çekti, ardından fransa takip etti. öte yandan uluslaşmasını geç gerçekleştiren italya, almanya gibi ülkeler bu paylaşma sürecinin biraz daha dışında kaldı. bu nedenle 19’uncu yüzyılın sonundan itibaren iki önemli blok oluştu. bunlardan birisi itilaf devletleri adı verilen üçlü oluşum; birleşik krallık, fransa, rusya. buna karşılık da ittifak ülkeleri, onlar da üçlü bir ittifakı temsil ediyordu; almanya, avusturya-macaristan-italya. ama italya avusturya macaristan ile olan ihtilafları nedeniyle birinci dünya savaşı sırasında saf değiştirdi ve itilaf devletleri saflarında yer aldı daha sonra.
ittifak devletleri arasına daha sonraları osmanlı devleti girdi. italya’nın boşalttığı alanı osmanlı doldurdu diyebilir miyiz?
şöyle diyelim: aslında osmanlı başlangıçta itilaf devletlerine yöneliyor. yani cavit bey daha 1911’de ingiltere’ye yanaşıyor. churchill’e gidiyor, ama ingiltere şimdilik buna gerek olmadığını söylüyor. ardından cemal paşa fransızlar ile böyle bir ittifakı oluşturma çabası içinde, fransa da rusya’yı ürkütmemek için bundan kaçınıyor. kısacası biz önce itilaf devletleri’nin kapısını çalıyoruz. ama öbür taraftan şunu da unutmamak gerekir, bizim ordu yapımız, özellikle kara birlikleri almanya’nın şekillendirdiği bir yapıydı. bu nedenle osmanlı kabinesi içerisinde önemli ölçüde alman taraftarı isimler var. sadrazam sait halim paşa başta olmak üzere, enver paşa, o dönem harbiye nazırı talat paşa, meclisin başkanı halil bey, bütün bunlar aslında almanya’ya daha yakın insanlar. ama biz çaresizlik içerisinde bir şekilde ittifak devletlerine yöneldik. bizim o dönemlerde kaygımız kapitülasyonlar, uzun yıllardır bunları kaldırmaya çalışıyorduk. 19’uncu yüzyıldan beri. ama batılılar bunu kabul etmediler. biz savaşa bir oldu bittiyle enver paşa’nın emriyle girdik, alman donanmasının iki zırhlısı göben ve breslau, sonradan bunlara yavuz ve midilli adı verildi, bunlar enterne edilmesi gerekiyorken bir şekilde satın aldık diye batıya karşı bir gerekçe kullandık. ama alman amirali wilhelm souchon’un komutasında bütün alman askerlerinin başına fes giydirilip enver paşanın yönlendirmesiyle karadeniz’a açıldı bu gemiler. odessa ve sivastopol’u bombardımana tabi tuttular. bunun üzerine de fransa, ingiltere ve rusya osmanlı’ya savaş açtı. bu olay aslında emperyalist paylaşım sürecinin vardığı noktadır. kimse aslında avrupa’nın iç takışmaları nedeniyle bir savaş beklemiyordu.
ama balkanlar o günlerde de kritik bir dönem yaşıyordu değil mi? neydi oradaki hassasiyet?
biliyoruz ki özellikle bosna hersek aslında çok öne çıkıyordu. 1908’de avusturya macaristan, bosna hersek’i ilhak etmiş durumdaydı. sırbistan ile avusturya macaristan imparatorluğu arasında sürekli bir sorun vardı. gavrillo prinicip’in gerçekleştirdiği suikast da barutu ateşleyen unsur oldu. baktığımız vakit öyle bir ittifaklar yapısı var ki, çok lokal gibi gözüken bu suikast birden bire çok hızlı bir şekilde tırmanacaktı. çünkü avusturya macaristan bunun intikamını almak istiyordu ve bir ültimatom verdi sırbistan’a. bunu verirken de almanya’nın onayını aldı. kendi başına değil müttefikinin onayını alarak kalkıştı bu işe. ama öbür taraftan da sırbistan’ın ardında rusya var. o da bunu görmezlikten gelemedi.
almanya’nın pozisyonu neydi? diğer ülkelere göre daha geride girdi almanya bu paylaşım mücadelesine...
almanya 19.yy’ın ortalarından itibaren güçlendi, kendi donanmasını ingiltere donanmasına meydan okuyacak şekilde geliştirdi, bir taraftan da yaşadığı dar boğazı kırma çabası içerisinde yayılmacı bir politika takip etmeye başladı. o nedenle 1900’den beri almanya’nın savaş stratejileri hazırlanmıştı. iki cephe vardı almanya için, hem doğuda hem de batıda. önce batı cephesine saldırıyor, sonra doğuya dönüyor. rusya’nın almanya’ya karşı seferberliğinin 6 ay süreceği varsayımıyla böyle yapıyor. sonra da doğuya yürümeyi düşünüyor. almanya’nın en büyük açmazı iki cephede birden savaşmasıydı. suikastın ardından beklendiği gibi olmadı ve işler hızla gelişti. almanya bir ay içinde belgrad’ı bombaladı. almanya 1 ağustos’ta rusya’ya, 4 ağustos’ta fransa ve belçika’ya savaş açtı. ingiltere de 4 ağustos’ta almanya’ya savaş açtı. iki üç gün içinde bütün avrupa savaşın içinde buldu kendisini. hatta japonya bile 23 ağustos’ta savaşa girdi.
amerika birleşik devletleri’nin rolü neydi?
abd savaşa 1917’de girdi. alman u botlarının denizaltılarının avrupa’ya sevkiyatta bulunan amerikan gemilerini batırmaları sonucunda oldu. avrupa’da bu savaş başladığı vakit çok uzun süreceği tahmin edilmiyordu. “bu iş 3-4 ayda biter” diyorlardı. ama öyle olmadı. bu nedenle lojistik giderek önem kazandı. bu lojistikte savaş uzadıkça ekonomik güç öne çıktı. o dönemin devasa ekonomik gücü de abd’ydi. itilaf devletleri amerika’yı kendi arkalarına aldılar. bunun önüne geçmek için almanlar denizaltı savaşını başlattılar. amerikan gemileri battı, sivil kayıplar da yaşandı. bunun üzerine 1917’de abd savaşa girdi. batı cephesine tanklar, ağır silahlar o zaman amerika’dan geldi. birinci dünya savaşı çok önemli teknolojik gelişmelerin de ortaya çıkmasını sağladı. amerikalılar bunun adına “avrupa savaşı” diyorlardı başlangıçta. ama osmanlı ilginç bir biçimde daha başlangıcında bu savaşa ‘’harbi umumi’’ demişti. bunun bütün dünyayı sarsacağını, saracağını öngörmüş gibi tanımlamayı en baştan “genel savaş” olarak yaptılar.
birinci dünya savaşı’nın sonuçları ne oldu? savaş kime ne kazandırdı, kimlerden ne götürdü?
gerçekten dünya tarihini değiştiren bir savaştır birinci dünya savaşı. biz tarihçiler olarak bu savaşla birlikte 19’uncu yüzyılı bitiririz. bu nedenle “uzun 19’uncu yüzyıl” diye bir tabirimiz vardır. fransız devrimi ile başlatır 1914 ile bitiririz. bu savaş zihniyetleri değiştirdi, savaş tekniklerini değiştirdi ve imparatorluklara son verdi. 4 imparatorluk çöktü: avusturya- macaristan, alman imparatorluğu, rusya ve osmanlı imparatorluğu bitti bu savaşın sonucunda. rusya’da devrim 1917’de oldu. bütün imparatorlukların son bulduğu, ulus devletlerin ortaya çıktığı bir evreyi başlattı. hatta bu dönemde bir takım etnik milliyetçilikler (etno-nasyonalinizm) ortaya çıktı. yani azınlık kavramının ortaya çıkışı aslında bu savaş sonrasıdır. savaş sonrası 5 anlaşma imzalandı. versay antlaşması (28 haziran 1919), saint germain antlaşması (10 eylül 1919), triyanon antlaşması (6 haziran 1920), nöyyi antlaşması (27 kasım 1919) ve sevr antlaşması (10 ağustos 1920). bunlar o denli kıyıcı anlaşmalardı ki intikam duygularının güç kazanmasına neden oldular. bunların yarattığı travmadan tek kurtulan ülke türkiye oldu. çünkü sevr’in ardından hemen milli mücadele başladı ve sevr, lozan ile bir kenara atıldı. ama diğerleri böyle değildi.
birinci dünya savaşı almanya’da nazileri iktidara taşıyan sürecin başlangıcı olarak kabul edilebilir mi?
bana göre hitler’i iktidara getiren versay anlaşması olmuştur. çünkü almanya’nın üzerine o kadar yüklü ağır bir savaş tazminatı getiriliyordu ki, neredeyse savaştaki her türlü kaybın giderilmesi isteniyordu. bu da almanya’nın çöküşünü getirdi. 1923’te almanya’da bir hiper enflasyon ortaya çıktı, orta sınıflar bununla birlikte tamamen yok oldu ekonomik olarak. bunun sonucu olarak da siyaset sağda ve solda iki uçta yapılmaya başlandı. bir tarafta komünistler, diğer tarafta nasyonal sosyalistler. naziler daha sonra ağır bastılar ve hitler iktidara geldi. birinci dünya savaşı sonrasındaki dönemi belirleyen bu barış anlaşmaları oldu. bu nedenle tarihçiler olarak biz kimi kez birinci ve ikinci dünya savaşlarını ayırmayız. tek savaş vardır deriz, arada bir silah bırakışma olmuş sonra 1945’te savaş bitmiştir. çünkü birinci dünya savaşı sonrası, silahsızlanma değil bilakis silahlanma dönemidir, yeni ittifakların ortaya çıkması söz konusudur. ayrıca sosyal ve kültürel yönden de çok önemli değişimlere neden olmuştur birinci dünya savaşı. işçi kesiminin, çalışanların giderek daha ön plana çıktığı bir dönem oldu. daha önce örneğin ingiltere’de muhafazakarlar ve liberaller varken savaş sonrasında işçi partisi doğdu. büyük grevler oldu. bunda sovyetler birliği’nin de derin etkisi olduğunu söyleyebiliriz. ayrıca kadın hareketini de güçlendirmiştir bu. savaş sonrası latin amerika ülkeleri hariç bütün avrupa’da ve amerika’da kadınlar seçme ve seçilme haklarını elde etmişlerdir.
türkiye için de geçerli midir kadın hakları açısından yaşanan bu değişim?
tabii. türkiye’de de aslında bunlar örnek gösterilerek 1935’de kadınlar seçme seçilme hakkını elde ettiler. türkiye’de kadın birinci dünya savaşında görünür oldu ilk kez. kadınları çalıştırma cemiyeti islamiyesi vardır. ordu bilfiil kadınları askere alır, onlara iş bulur, onları atölyede çalıştırır. hatta kadın amele taburları kurulur. kadınlar tarımda üretime geçerler. hakikaten türkiye’nin toplumsal yapısında böyle değişiklikler olmuştur. ittihatçılar bu dönüşümleri fırsat bilmiş, bazı reformları bu dönemde gündeme getirmişlerdir. ‘’hukuk-u aile kararnamesi’’ örneğin bu dönemde çıkmıştır. özel hukuk alanında şer’i hukuktan daha seküler bir hukuka geçiş sağlanmıştır. mesela belediye nikahını zorunlu kılmıştır. 16 yaşın altında kızların evlenmesi engellenmiştir yasayla. kadınlara boşanma hakkı verilmiştir.
birinci dünya savaşı, ikinci dünya savaşı’na göre daha önemlidir. elbette insan kaybı açısından farklı. birinde 10 milyon insan öldü. ikincide 40 milyon civarında. ilki daha organik bir savaştır, siper savaşlarının yapıldığı, insan gücünün ağırlıkta olduğu... ikinci savaş daha mekanizedir.
türkiye açısından savaş ne zaman başlayıp bitiyor peki? zira öncesinde balkan savaşları, ardından kurtuluş savaşı var, arada da birinci dünya savaşı. savaş bu topraklarda daha uzun sürüyor sanki...
doğru. ben birinci dünya savaşı’ndan söz ettiğim vakit türkler için savaşı 1912’de başlatıyor ve 1922’de bitiriyorum. yani bu üç savaş aslında aynı kadroların sürdürdükleri bir savaş. balkan harbi, cihan harbi ve milli mücadele bir bütün. ulus devletin oluşması için çok önemli bir süreçtir ama bu sürede anadolu 5 milyon insanını yitirmiştir. bunun içerisinde tehcir de, mübadele de var. savaşta ölenler, salgın hastalıklar, açlık vardır. 18 milyonluk bir anadolu 1924’e gelindiğinde 13 milyon bile değildir artık. bu çok büyük bir kayıptır. sadece cihan harbinde 10 milyon kişi öldü. türkiye’nin kaybı büyüktür. ayrıca bütün bu savaşlar sırasında taş üstünde taş kalmadı. anadolu’nun etnik yapısı değişti, her şey değişti. cumhuriyet kurulurken de beşeri faktör neredeyse yoktur yani. ankara’yı imar ettirmek, inşaat yapmak için balkanlardan işçi getiriyorsun. kendi işçin bile yok. trenden ineni yakalayıp devlet dairesinde memur haline getiriyorsun.
ekonomik açıdan bakıldığında hem dünya hem de türkiye savaş sonrasında nasıl etkilendi?
19’uncu yüzyıl bizim küreselleşme dediğimiz dönem. bu dönemde dünya ekonomisinde bir takım dengeler kurulmuştur. altın standardı üzerine yapılandırılmıştır ekonomi. savaşla birlikte bu dengeler çöktü. 19. yüzyıl liberalizmi, serbest ticaret anlayışı 1914 ile birlikte sona erdi. bunun sonucu dünya ticaret ilişkileri tamamen çöktü, avrupa bir daha toparlanamadı ve liderliği abd’ye kaptırdı. bunun sonucu osmanlı da kağıt paraya geçti. metal paralar, o mecidiyeler filan gitti. savaş sırasında kağıt para demek matbaayı çalıştırmak demektir. birinci dünya savaşı döneminde dünyanın en yüksek enflasyonu türkiye’dedir o dönemlerde. diğer ülkeler bir şekilde vergiler ve borçlanma aracılığıyla finansmanı sağlamıştır kısmen. türkiye bunu başaramamıştır ve para basmıştır bu nedenle. o yüzden türkiye de daha iddialı konuşmak gerekirse osmanlıyı çökerten cephelerdeki kayıp değil, bilakis bu süreçte sosyal sınıfsal yapıların çözülmesidir. çünkü hakikaten enflasyon bazılarını zengin kıldı, bunlara savaş spekülatörleri diyoruz. öbür taraftan da bir takım insanları yoksullaştırmıştır. bu toplumda büyük bir kırılma yarattı ve osmanlı bir daha toparlanamadı. bu önemli bir husustur. hasılı birinci dünya savaşı olmasaydı zaten cumhuriyet olmazdı. osmanlıdan sonra yepyeni bir devletin ortaya çıkması ancak o savaşın travmasıyla birlikte gündeme geliyor.
Yorumlar