Eğitim
'Yurttan ayrılmak için 18 yaş çok erken'
Yetiştirme yurtlarında büyüyen gençler tarafından kurulan Hayat Sende Derneği, yurtlardan ayrılma yaşının herkes için 18’den 21’e çıkarılması için imza kampanyası başlattı. Dernek, 18 yaşında yurttan ayrılmanın, gençleri birçok riskle karşı karşıya bıraktığını söylüyor.
"yetiştirme yurdundan çıkınca o güne kadar yurdun dışında bir hayatınız olmadığı için bocalıyorsunuz. hiç kimseyi tanımıyorsunuz. gidecek, kalacak yeriniz yok… devlet iş bulup atayana kadar hayat çok zor geçiyor. ilk evliliğimi sırf zorunluluktan, kalacak yerim olmadığı için yaptım. evliliğim boyunca fiziksel ve psikolojik şiddet gördüm…"
19 yaşında kaldığı yetiştirme yurdundan ayrılan 25 yaşındaki a.d. gençlerin yetiştirme yurtlarından ayrıldıktan sonra yaşadığı zorluğu kendi hayatından örnekle böyle anlatıyor.
a.d. tek örnek değil. 18 yaşından sonra devlet korumasından çıkarılan binlerce genç hayata tutunmak için tek başına büyük bir mücadele veriyor. yetiştirme yurtlarında büyüyen gençler tarafından kurulan hayat sende derneği de yurtlardan ayrılma yaşının herkes için 18’den 21’e çıkarılması amacıyla bir imza kampanyası başlattı. "yurttan ayrılmak için 18 yaş çok erken" kampanyasına bir haftada 6 bin 400 kişi imzasıyla destek verdi. 10 bin imzaya ulaşıldığında taleplerini aile ve sosyal politikalar bakanlığı’na sunacaklar.
"yasada var uygulamada yetersiz"
yasalara göre, yurtlarda kalan çocukların koruma kararı genel olarak reşit olana kadar, yani 18 yaşına kadar devam ediyor. 18’ini geçenlerin liseye devamı halinde 20 yaşına kadar, üniversiteye gidenlerin 25 yaşına kadar, okumuyorsa meslek sahibi edilip 20 yaşına kadar koruma kararları mahkemece uzatılabiliyor. ancak, hayat sende derneği yönetim kurulu üyesi abdullah oskay yasaların her zaman hayata geçmediğini vurguluyor. imza kampanyasını neden başlattıklarını şöyle anlatıyor:
"eğitimlerine devam etmeyen gençlerin büyük çoğunluğu, 18 yaşını doldurduğunda himaye onayıyla koruması uzatılmazsa korumadan ayrılmak durumunda kalıyor. bu durum eğitim sisteminin dışında, hayata ve iş piyasasına uyumu daha zor kesimleri daha savunmasız durumda bırakıyor. bir istatistik yok. ancak tahminlerimize göre her yıl ortalama 700 ila 1000 genç korumadan ayrılıyor. bizler hayat sende derneği olarak 18 yaşında yurttan ayrılmanın, bu gençleri birçok riskle karşı karşıya bıraktığını görüyoruz."
bilinenin aksine, korumadan ayrılan gençlerin tümünün kamuda istihdam edilmediğini anlatan oskay uygulamadaki eksiklerle ilgili şunları söylüyor:
"mevzuatta en az iki yıl koruma altında kalmak ve lise mezunu olmak kaydıyla kpss aracılığıyla kamu kurumlarında işe yerleştirilebiliyor bu gençler. bu süreç ortalama iki yıl sürebiliyor. lise mezunu değilse bu gençlerin kamuda iş hakları yok. kamudan ayrılan gençlerin özel sektörde istihdam edilmeleri durumunda da sgk primleri mevzuata göre beş yıl boyunca devlet tarafından üstleniliyor. ancak bu da uygulamada hayata geçmiyor. işe girse bile devletin takip ve işe uyum süreçlerini değerlendirmesi gerekmekte ama maalesef bu sürecin de iyi işlediğini söylemek mümkün değil."
ingiltere’de yurttan ayrılma yaşı 21. şimdi 25'e çıkarılması tartışılıyor. yakın zamanda mısır'da korumadan ayrılma yaşının 21 olmasına karar verildi. hollanda, fransa ve almanya'da da korumadan ayrılma yaşı 21.
5 yaşında yurtta yaşamaya başladı
a.d’nin anlattıkları da çocukların yetiştirme yurtlarından ayrıldıktan sonra yaşadığı sıkıntıları ve nelere sebep olduğunu gösteriyor.
a.d ve iki kardeşi, babası cezaevine girdiği, annesi de bakacak durumda olmadığı için babaannesi tarafından büyütülüyordu. kendi deyişiyle babaannesi de bakabileceği yere kadar kendisine ve kardeşlerine baktı. ancak imkânlar kısıtlıydı. 5 yaşındayken yetiştirme yurduna verildi. anadolu’nun küçük bir kentinde yetiştirme yurdunda büyüdü. ortaokul son sınıftayken hayattaki tek bağı, kendi deyişiyle güvendiği tek insan babaannesini de kaybetti.
16 yaşına geldiğinde annesi yeniden hayatına girdi. 19 yaşında liseden mezun oldu. eğitim hayatı bitmişti. annesi de "ben bakacağım" deyince yurtla ilişiği kesildi. sonrası hayal kırıklığı ve tek başına sürdürdüğü zorlu bir mücadele:
"annemin yanında iki ay kaldım. babamdan sonra yeniden evlenmişti, çocukları vardı. 2 aydan sonra, ‘eşim istemiyor’ bahanesiyle bana yolu gösterdi. çocuklarına bir kere bakmayan aile daha sonra da bakmıyor. kardeşlerim yurtta kalmaya ve eğitimlerine devam ediyorlardı. kimsem yoktu. yurttan ayrılan arkadaşlarımda kaldım bir süre. konfenksiyonda işçilikten, sekreterliğe, satış temsilciliğine kadar pek çok işte çalıştım. çok düşük ücretlere çalıştım. yurttan çıkınca bocalıyoruz. yurtta büyüyenler olarak insanlara nasıl davranacağımızı bilmiyoruz, çünkü bir sevgi alışverişimiz yok, sosyal ortamımız yok. kimse sizi kabullenmiyor. herkesin sizi sahiplenmemek için bir nedeni oluyor. biri, babanız belâlı diye yanına istemiyor, biri eşini bahane ediyor."
"mecburi evlilik"
"yurtta belirli süre kalanları devlet memur olarak atıyor. kpss'ye giriliyor. ben de memur olarak atanacaktım. ancak o iş bulunup atanana kadar zaman geçiyor. yurttan çıkar çıkmaz işin hazır olmuyor. oysa yurttan çıktıktan sonra gidecek bir yeriniz yoksa tek bir gün bile insanın batması için yeterli. . ev kurma şansınız olmuyor. en sonunda kalabileceğim her yeri tüketmiştim. arkadaşlarınızda da belirli bir süre kalabiliyorsunuz. tutunacak biriniz yoksa çok büyük yanlışlar yapmaya açık oluyorsunuz. ben de izmir’e gittim. orada garsonluk yaptım, orada yaşayan arkadaşlarımda kaldım bu kez de. sonunda çaresizlikten ilk evliliğimi yaptım 21 yaşında. eski erkek arkadaşımdı. o da yurttandı. defalarca ayrıldığım biriydi. psikolojik sorunları vardı. bunları bile bile evlendim. kadınsan ve tek başınaysan sürekli kullanmak amaçlı yaklaşırlar. en azından kendi evim, ailem olur dedim. "
"şiddet, hakaret..."
a.d.'nin anlatımına göre, eşinin psikolojik sorunları evliliklerine yansıdı. a.d, evli kaldığı iki yıl boyunca psikolojik ve fiziksel şiddet gördü. bütün bunları yaşarken devlet, okuduğu alanla ilgili memuriyet atamasını gerçekleştirmişti. dayanacak gücü kalmadığında boşandı. büyüdüğü yurdun bulunduğu kente geri döndü. düzenli bir işi olunca kendini toparlamaya başladı. psikolojik tedavi görüyordu bir yandan da. kendi deyişiyle ‘kayıp hayat’ sayfasını kapadı ve yeni bir sayfa açtı. iki ay önce ikinci evliliğin yaptı. bu kez zorunluluktan değildi. ancak hâlâ hayatı çok temkinli yaşıyor. yurtta kalan pek çok çocuk gibi ayrımcılıklarla karşılaştığı için arkadaşlarına yurtta büyüğünü söylemekten çekiniyor. hatıralarında, yurtta kalan çocukları görünce çalacak düşüncesiyle çantalarını kenara saklayan okul arkadaşları, onları dışlayan, ötekileştiren sözcükler var.
"herkes benim kadar şanslı ve güçlü olmayabilir" diyen a.d yurttan ayrılanların iş bulana kadar kalabilecek yerinin olmasının çok önemli olduğunu anlatıyor:
"18-19’unda yurttan çıkıyorsun. devlet seni işe yerleştirene kadar bir iki yıl geçiyor. benim lisede okuduğum alanla ilgili devlette atamamın yapılması da yaklaşık iki yıl sürdü. film orada kopuyor. benim de kalacak bir yerim olsa başka bir hayatım olurdu. üniversite okurdum mesela. üniversite okumayı aklımın ucuna bile getiremedim. ben, her gün yarın nerede kalacağım ve nasıl para kazanacağım diye düşünüyordum. dikkat ederseniz yurttan ayrılanlar özellikle kadınlar hemen evlenir."
Yorumlar