Blog
İstanbul Vefa'daki Suriye
Suriye'deki savaştan kaçarak İstanbul'a gelen sığınmacıların en yoğun olduğu yerlerden biri de Fatih'in Vefa semti. Özellikle maddi durumu iyi olmayan sığınmacılar buradaki metruk evlerde kalıyorlar.
hava buz gibi. istanbul’a lapa lapa kar yağıyor. fatih’in vefa semtindeki metruk binaların pencerelerinden çıkan soba borularından yoğun dumanlar yükseliyor.
harabeye dönmüş, yıkıldı yıkılacak iki katlı evlerden birinin içine giriyoruz. evin girişi göle dönmüş, suyun üzerinde çöpler yüzüyor. kırık dökük merdivenlerden yukarı çıktığımızda karşımıza çıkan iki odanın birinden yoğun duman sızdığına şahit oluyoruz. tam kapıya yöneliyoruz ki, dört çocuklu bir aile kapıyı açıp öksürerek dışarı çıkıyor.
baba abdi bey bir ay önce suriye’nin humus şehrinden geldiklerini ve burada yaşamaya başladıklarını söylüyor. iş bulup çalışmak istediğini anlatıyor. neden sığınmacı kampına gitmek yerine bu harabede kaldıklarını soruyorum. zira kamplarda yiyecek, ısınma gibi ihtiyaçları karşılanıyor.
"kamplar hapis gibi"
başını iki yana sallayarak cevap veriyor. “orada dışarı çıkamıyoruz, çalışamıyoruz. kamplar hapis gibi. orada yaşamaktansa burada yaşamayı tercih ederim. burası daha iyi” diyor. “hem bütün akrabalarımız burada, orada kimseyi tanımıyoruz” diye ekliyor.
yan odada ise altı çocuklu başka bir aile kalıyor. onlar da sobanın etrafına toplanmış, ısınmaya çalışıyorlar. bir öncekine kıyasla daha geniş bir oda burası. yerde eski halılar var. odada bir de televizyon duruyor. pencereler battaniye ve kilimlerle örtülmüş.
baba muhammed kucağında küçük kızıyla sobanın arkasında oturmuş anlatıyor derdini. 20 gün önce halep’ten gelmişler. iş bulup çalışmak istediğini söylüyor. belediyeden yardım istediklerini ama kimsenin kendilerine yardım etmediğini, başlarını buraya soktuklarını anlatıyor. kira veremedikleri için bu harabe binada yaşamak zorunda olduklarını ekliyor. “bize ev versinler, iş versinler çalışalım” diyor. burada nasıl yaşayacaklarını, kampların onlar ve çocukları için daha güvenli olduğunu belirttiğimizde, “mecbur” diye cevap veriyor.
biz onlarla konuşurken üst kattan bir başkası iniyor. adının muhammed sefer olduğunu, yaklaşık bir ay önce halep’ten geldiğini anlatıyor. 10 çocuğu varmış. kucağına aldığı 5-6 aylık çocuğu battaniyelere sarıp getiriyor yanımıza. kampa gitmek konusunda diğerleri ile aynı fikirde. amacı istanbul’da iş bulup burada kalmak. neden doğrudan vefa’ya geldiklerini soruyorum. yüzüme acı bir tebessümle bakarak nasıl dolandırıldıklarını anlatmaya başlıyor.
önce esenyurt’a gitmişler. orada bir adam gelip, evi olduğunu, 1200 liraya kiralayabileceğini söylemiş. sonra sözleşme imzalamak için onları bir dükkana götürmüş. paralarını almış ve onları dükkanda bırakıp arka kapıdan kaçmış. paraları da kalmayınca akrabalarının olduğu vefa’ya gelmişler. “ben artık buradan başka yere gitmem. bütün akrabalarım burada. hem güvendeyiz” diyor. çalışıp para kazanmak istediğini tekrarlıyor sürekli.
tehlike altındaki çocuklar
dört aileden 25 kişi yaşıyor bu iki katlı metruk evde. suyu bidonlarla dışarıdan taşıyorlar, elektriği ise kaçak çekmişler. yıkılmak üzere olan tavana dayadıkları bir kaç kalastan biri düşüyor biraz sonra. arkamı döndüğümde çocukların kaçıştığını görüyorum. hâlâ tavana dayalı birkaç kalas var. onlardan biri, bir sonraki sefer çocukların üzerine düşebilir. bu tehlikelerden habersiz gülerek salonda koşturan çıplak ayaklı, tırnaklarında oje olan çocuklardan biri gülüyor yüzüme.
bir başkası pencereyi gösteriyor, arkada süleymaniye camii’nin görüldüğü pencereyi battaniyelerle kapatmaya çalışıyor. salonda ise çamaşırları asılı. yerde yemek yedikleri tabak çanaklar var. “nereden aldınız bu yemekleri, kim getirdi?” diye soruyorum. “aldık kendimiz.” diyor. 10-12 yaşlarındaki bir kız çocuğu yerdeki ibriği alıyor ve ağzına dikerek suyu içiyor.
zenginler her yerde fakirler burada
vefa’da ve hemen yanı başındaki küçükpazar’da bu şekilde yaşayan onlarca suriyeli aile var. ilk gelen suriyeliler buraya geldiği için onların akrabaları, tanıdıkları da bu bölgeyi tercih etmiş. tabii buraya gelenler maddi durumu iyi olmayanlar. zira zengin suriyeliler istanbul’un çeşitli semtlerinde daha iyi şartlarda evler tutuyorlar. burayı tercih sebepleri de hem aynı dili konuştukları memleketlilerinin burada ikamet etmesi, hem de kendilerini güvende hissetmeleri. üstelik çoğu terk edilmiş metruk evlerde yaşadıkları için kira vermek zorunda değiller.
birkaç yıl öncesine kadar kendi ülkelerinde daha iyi bir hayat yaşadıklarını söyleyen bu ailelerin tek dileği bir an önce ülkelerindeki savaşın bitmesi ve evlerine dönebilmek. hiç bir şeyin eskisi gibi olmadığını bilseler de...
Yorumlar