Blog
Kamp sokaklarında savaş oyunu
Soğuktan yüzleri kızarmış, burunlarını çekerek Akçakale'de koşuşturan Suriyeli çocuklar, ülkelerinde yaşananları burada oynuyor. Çocukları kendisine benzeten şiddet, dokunduğu hayatlardan fışkırıyor.

"çocuk, her yerde çocuk işte!" yaklaşık 25 bin kişinin barındığı akçakale sığınmacı kampında dolaşırken aklımdaki tek cümle bu... muhammed, yağmurun çamura buladığı kamp yollarında, aramızdaki mesafeyi korumaya özen göstererek iki adım yanımdan yürüyor. biz çekim yaparken meraktan kocaman açılmış gözleriyle kameraman ahmet'in her hareketini adeta belleğine kazımak isteyen bir dikkatle izliyor.
hiç gülmedi bize. sekiz yaşındaki vücudu soğuktan titrerken, çıplak ayaklarına geçirdiği plastik terliklerle sulara bata çıka peşimizden geldi.
küçük ellerini arada bir ağzına götürüp nefesiyle parmaklarını ısıtmasını görmeyelim diye her defasında sırtını döndü bize. ta ki, fotoğraf makinemi çıkarana kadar... resmini çekmek istediğimi söylediğimde gözbebekleri büyüdü, savaşın tüm çirkinliklerini sildi yüzünden aydınlanan gözleri... muhammed, çocukların tüm saflığıyla gülümsedi objektife.
muhammed, soğuktan titrediğini bize fark
ettirmemeye gayret ederken, fotoğraf
makinesini görünce gözlerinin içi gülüyor.
[elif ural, al jazeera]
şanlıurfa'nın suriye sınırında yer alan akçakale kampı, türkiye'deki 14 sığınmacı kampından biri. belki de en düzenlilerinin başında geliyor.
bekarlar bir odaya
kampın titizlikle organize edildiği göze çarpıyor. gelen suriyeliler önce haremlik-selamlık iki gruba ayrılıyor ve 70 metrekarelik büyük çadırlara alınıyor. şu an kampta yaklaşık 2 bin sığınmacı kayıt sırası bekliyor.
kayıtlar yapıldıktan sonra aileler türkiye kızılayı'nın verdiği küçük çadırlara geçiyorlar. bekar erkekler ise yaygın tabirle "bekar odaları" olarak adlandırılan çadırlarda, topluca barındırılıyor.
taş zemin üzerindeki ince kilimler
sahra hastanesi, okulu, çocuk parkıyla kamp küçük bir kasaba adeta; ancak sakinleri ölüm korkusundan uzakta olsalar da, bu sefer soğukla mücadele etmek zorundalar.
kızılay çadırları kalın malzemeden. şanslı olanlar çadırların altına kalın tahtalar döşeyerek soğuğu bir nebze kesmişler ama herkesin çadırı bu lükse sahip değil.
taş zemin üzerindeki çadırın tabanına atılan ince kilimler yeterli olmuyor. soğuk, ayaklarınızdan vücudunuza işliyor.
kışın kendini gösterdiği şu günlerde yağan yağmur ve tipi de eklenince, soğuk buralardaki en büyük düşman olup çıkıveriyor sığınmacıların karşısına.
kamp yönetimi elektrik sağlıyor sığınmacılara, pek çok çadırda da birer küçük elektrik sobası var; ancak elektrik kesintileri yüzünden bir türlü ısınmıyor çadırların içleri.
parktan çadıra girmeye direnen çocuklar
çocuklar, mahalle mahalle düzenlenen kampın sokak aralarında kızılay'ın dağıttığı kıyafetlerle bir örnek dolaşıyorlar. yüzlerinde soğuk havanın neden olduğu kızarıklık, burunlarını çeke çeke ya taşlarla ya da sopalarla oynuyorlar.
oynadıkları oyunlarda aslında hayatlarından çok farklı değil, suriye'de yaşadıkları savaş burada oyunları olmuş. ama bir sorun var, oyunlarda bile hepsi özgür suriye ordusu üyesi, hiçbiri devlet başkanı beşşar esed'ın askeri olmak istemiyor.
annelerinin ellerinden çekiştirerek çadıra sokmasına direnenlerin aklı çocuk parkında, plastik kaydırak en favori oyuncak.
sıra beklemek istemeyenler küçükleri hırpalıyor. şiddet çocukları kendisine benzetmiş, dokunduğu hayatlardan fışkırıyor en ufak fırsatta.
günün en güzel anı ise toplu resim çekimi. onlarca çocuk makinenin objektifine en yakın yerde durabilmek için birbirini itip duruyor. soğuğa aldırmadan zafer işaretleri yaparak bakıyorlar vizörün tam içine. kazandıkları zaferin ne olduğunu ve de kendilerine neye mal olduğunu bilmeden...
Yorumlar