Blog

'Roman Açılımı'nın neresindeyiz?

Türkiye 8 Nisan Dünya Roman Günü'ne bu konuda merkezi bir politikadan yoksun girdi. Yıllar önce çalışmalarına başlanan Roman Strateji Belgesi hâlâ yazılamadı. Romanlar yerel idarecilerin iyi niyetine terk edilmiş durumda.

Romanların Sulukule'den gönderilmesi eleştirilere neden oldu. Fotoğraf: AFP

“roman vatandaşım, benim vatandaşlarımdır. bu ülkede on yıllardır, vatandaşlık hukukundan dahi onlar istifade edememişlerdir. eğer özür dilenmesi gereken varsa, benim roman vatandaşlarımdır ve ben onlardan devletim adına özür dilerim.”

19 mart 2010’da başbakan recep tayyip erdoğan, türkiye’deki roman vatandaşlardan bu sözlerle özür diledi. 2010 yılının mart ayı türkiye’de neredeyse bir “roman baharı” yaşandı. özür konuşmasından beş gün önce de başbakan, istanbul abdi ipekçi spor salonu’nunda düzenlenen roman buluşması’na katılmış, roman vatandaşların gönüllerini kazanacak sözler sarfetmişti. tüm bu girişimlere “roman açılımı” adı verildi. ankara, sıkıntılı bir hayat süren, ayrımcılığa uğrayan romanların hayatını kolaylaştıracak adımlar atma sözü veriyordu. peki aradan geçen dört yılda romanların hayatı kolaylaştı mı?

türkiye roman hakları forumu sözcüsü bahattin ulusoy dört yıl sonra gelinen aşamayı şu sözlerle özetledi:

"yerel anlamda önemli çalışmalar başlatıldı. kaymakamlıklar, valilikler, başbakan erdoğan’ın bu sözlerini ardından romanlarla daha çok ilgilenmeye başladı. başbakan'ın bu söylemlerinden sonra roman kimliği ortaya çıktı. roman kimliğinden kaçışlar durdu."

benzer bir yaklaşımı avrupa roman hakları merkezi türkiye insan hakları gözlemcisi hacer foggo da paylaşıyor:

"roman açılımı bir farkındalık yarattı. başbakan'ın 'özür dilerim' demesi romanların üzerinde olumlu psikolojik bir etki yarattı. bu farkındalık yerelde emniyet birimlerinde, belediyelerde oldu. emniyet müdürleri roman mahallelerine hıdrellez kutlamaya gitti, kaymakamlar roman mahallelerini gezmeye başladı."

Foto: AFP

merkezi politika yok

her iki ismin de dikkat çektiği nokta roman açılımı’nın yerel inisiyatiflerle yürümesi. ankara, romanlar için merkezi bir politika oluşturmadı. neredeyse tüm avrupa ülkelerinin birer birer oluşturduğu romanlar için strateji belgesi türkiye’de henüz oluşturulabilmiş değil. 2012 yılından bu yana aile ve sosyal politikalar bakanlığı böyle bir belge için toplantılar yapıyor, ancak devleti bağlayıcı bir belge üretilmiş değil.

hacer foggo merkezi devlet politikası üretilmesinin önemini şöyle anlatıyor: 

"romanlar için bazı iyi niyetli kamu yöneticilerinin iyi uygulamaları var, o kadar. bazı yerel idareciler var ki çok iyi niyetli. romanlara yaşam alanları yaratıyor, ayrımcılığa karşı mücadele ediyor. ama bazı belediye başkanları var ki ayrımcılık yapıyor. kamu yöneticisinin insafına kalmış bir durum var. mum ışığı ile iyi insan arayacak halimiz yok. bir devlet politikası oluşturulması lazım."

aslında son dönemlerde merkezi olarak bazı adımlar atılmış. mesela türkiye iş kurumu (iş-kur) dezavantajlı grup olarak roman vatandaşlara iş bulma konusunda öncelik tanımış. ancak bu projenin pek başarılı olduğu söylenemiyor.

bahattin ulusoy, milli eğitim bakanlığı ile ortak çalışma yapamamaktan yakınıyor. oysa roman çocuklarının okullaşması ve başarılı olması sorunun çözümünde anahtar niteliğine sahip. hazırlanmakta olan strateji belgesinin istihdam, barınma, sağlık ve güvenlik dışındaki bir diğer başlığı da eğitim. ama bu konuda henüz oluşturulmuş merkezi bir politika yok. roman mahallelerindeki okulların niteliğinin artırılması, buraların fiziki şartlarının cazip hale getirilmesi gerekiyor. zira roman çocuklar arasında okul bırakma yüzdesi son derece yüksek.

kentsel dönüşüm ve romanlar

romanları türkiye gündemine taşıyan hatta avrupa birliği ilerleme raporlarında türkiye’nin eleştirilmesine neden olan olaylardan biri de, romanların istanbul'da yoğun olarak yaşadığı sulukule semtinden gönderilmesi oldu. kentsel dönüşüm adıyla yapılan bu uygulamada romanların sulukule’deki evleri yıkıldı, yerlerine lüks konutlar yapıldı. bahattin ulusoy, sulukule’deki yanlış uygulamadan devletin ders çıkardığı görüşünde:

"sulukule'de yaşanan bir mağduriyet vardı. bunu herkes gördü. şimdi mesela, tekrar edilmemesine çalışılıyor. edirne’de, kırklareli’nde iyi çalışmalar var. kırklareli’nde 'evlerinizi sizin istediğiniz şekilde yapacağız' dedi vali. yerel yetkililerle masaya oturacak temsilcilerimiz olduğu zaman, masanın karşısına geçince hakkımızı alabiliyoruz. rant elde edilecek yerlerde kaldığımız doğru. biz bu rantı bize çevirmeye çalışıyoruz. şimdiye kadar romanlar için 8 bin civarı konut yapıldı."

hacer foggo ise kentsel dönüşüm konusunda romanların mağdur edildiği örneklerin çok daha fazla olduğu görüşünde:

"uzunköprü belediyesi’nin yaptığı konut projeleri çok iyi. biga’da güzel konutlar yapıldı ama sulukule, bursa kamberler, izmir örnekköy, ankara çin çin gibi yerlerde romanlara evler verdiler ama çoğu ödeyemedi, icralık oldu."

roman açılımı’na ilişkin somut bir gelişme, trakya üniversitesi’nde roman kültür enstitüsü’nün kurulacak olması. yök’ten izin çıkan bölüm için üniversitede hummalı bir kuruluş çalışması yürütülüyor.

önyargıları kırmak

romanlar söz konusu olduğunda yüksek sesle telaffuz edilmesinden kaçınılan en önemli durum ise romanlara karşı ayrımcılık. günlük hayatta romanlara ayrımcılık zaman zaman şiddet olaylarına da dönüştü. 2010 yılının haziran ayında manisa’nın selendi ilçesinde yaşayan romanlar linç tehdidine maruz kalmış ve ilçeyi terketmişlerdi. türkiye’nin farklı illerinde de dozu düşük olsa da romanlara yönelik şiddet olayları zaman zaman yaşandı.

hacer foggo, selendi’de yaşananların kötü örnek oluşturduğunu, başka yerlerde de ‘romanlar buradan gitsin’ taleplerine yol açtığını savunuyor. foggo, hazırlanmakta olan roman strateji belgesinde ayrımcılık başlığı olmamasını da eleştiriyor. bu konuda kamu kurum kuruluşlarında çalışan devlet memurlarına, emniyet görevlilerine, romanların yoğun olarak gittikleri okullarda öğretmenlere başta roman kültürü olmak üzere, ayrımcılık ve nefret söylemi, sosyal dışlanma konularında bilgilendirme yapılarak, farkındalık yaratılması sağlanması önerisinde bulunuyor. bahattin ulusoy, önyargıları besleyen sebeplerin araştırılmasından yana:

"roman olmayanlar üzerinde çalışmalar yapılması lazım. roman olmayanların romanlara bakışlarını öğrenmek lazım. bu önyargılar nasıl oluştu, oluşuyor buna bakmak lazım. önyargıları kırmak kolay değil. iki tarafın da özveride bulunması gerekiyor. her toplumun iyisi de var kötüsü de var. toplumun iyilerini bir yerlere getirmemiz lazım."

hacer foggo ise sorununun adının zaman zaman yanlış konulduğunu düşünüyor:

"hep romanların topluma entegrasyonu deniliyor. oysa bence önemli olan roman olmayanların romanlara entegrasyonu. bütün sorun roman olmayanların romanlara entegrasyonunda."

kaynak: al jazeera

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;