Görüş

ABD ve İran: Ortak mı, düşman mı?

Irak ve Suriye’de İran ve ABD’nin çıkarlarının kesiştiği konular, menfaatlerinin örtüştüğü alanlar artıyor. Peki bu işbirliğinin boyutları nedir?

Sinkaya, ABD-İran arasında çıkar ortaklığı veya küçük işbirlikleri olabilir, ama bu bölgesel düzeyde birlikte hareket ettikleri anlamı taşımaz, diyor. [Fotoğraf: Getty Images]

bir süredir iran ve abd’nin çıkarlarının kesiştiği konular, menfaatlerinin örtüştüğü alanlar artıyor. misal, iran’ın “şam, tahran demektir” ifadesiyle ayakta kalmasını sonuna kadar savunacağını ifade ettiği esad rejimini yıkmak, abd için bir öncelik olmaktan çıkalı çok oluyor. irak’ta da bağdat yönetiminin desteklenmesi, haşdi şaabi ile irak ordusunun koordineli bir şekilde hareket etmesi bu işbirliği alanlarına örnek olarak verilebilir. temmuz 2015’te imzalanan nükleer anlaşma ise “abd ortadoğu’da tarafını seçti” yorumlarına kapı açmıştı. ancak iki ülke arasında çok sert görüş ayrılıkları, kırmızı çizgiler de var, israil gibi...

kimi zaman dolaylı işbirliği, kimi zaman menfaatlerin kesişmesi olarak tanımlanabilecek bu durumun boyutları neler? 1979 devrimi’nden beri görünürde düşman olan tahran ile washington arasında bugün ortadoğu’da zımni bir ortaklıktan söz edilebilir mi?

1979’dan nükleer anlaşmaya

resmi söylemler ortada... 4 kasım 1979’da devrimci gençlerin tahran’daki amerikan büyükelçiliği’ni basıp içerideki diplomatları rehin almasından bu yana iran ile abd arasında diplomatik ilişkiler yok. hatta iki devlet o zamandan beri birbirini öncelikli tehdit ve düşman olarak görüyor. iran devrimi'nin temel şiarlarından birisi olan anti-emperyalizm, günümüzde büyük ölçüde amerikan ve siyonizm karşıtlığına dönüştü. 4 kasım, iran’da her yıl ‘küresel emperyalizme karşı mücadele günü’ olarak anılıyor ve amerikan karşıtlığının en önemli sembolü. abd, emperyalist bir güç olmanın yanı sıra ‘islam devrimi'nin’ amansız bir düşmanı olarak görülüyor.

öte yandan abd, ‘terörizm destekçisi devlet’ olarak nitelediği iran’ı nükleer programı, silahlanma programları ve bölgesel politikaları nedeniyle ‘amerikan ulusal çıkarları için süregelen bir tehdit’ olarak görüyor. iki devlet arasındaki gerilim, abd başkanı bush’un iran’ı ‘şer ekseni’nin parçası olarak niteleyip ‘rejim değişikliği’ politikası gütmesiyle zirveye çıktı. başkan obama ise, rejim değişikliği politikasından vazgeçse de ‘bütün seçeneklerin masada’ olduğunu söyleyerek iran üzerinde askeri baskıyı artırdı ve iran’a karşı ağır yaptırımlar uyguladı. temmuz 2015’te imzalanan nükleer anlaşmaysa bu tabloyu değiştirmeye başladı, abd-iran gerginliği göreceli olarak azaldı.

iran ve abd politikalarının örtüştüğü alanlar

abd ile iran arasında görünürde bir ‘düşmanlık’ olduğu aşikar, ancak ortadoğu’daki kimi gelişmelerle bağlantılı politikaları iki devletin zımni bir ittifak içinde olup olmadığı sorusunu ortaya koyuyor.

bu yönde düşünenlerin en önemli savı, ‘irak’ın adeta altın bir tepsi içinde iran’a sunulması’. buna göre abd, saddam hüseyin yönetimini devirmek ve iran’ın menfaatleri doğrultusunda bir siyasal yapı ve hükümet kurulmasını sağlamak suretiyle iran’ın önünü açtı. iran da bu fırsatı çok iyi değerlendirerek bölgedeki etkinliğini arttırdı.

iran ile abd’nin bölgede çıkarlarının örtüştüğü diğer bir nokta ise irak’ta ve suriye’de ortaya çıkan ve giderek güçlenen işid ve nusra gibi aşırıcı hareketler ve terörizmle mücadele oldu.

abd’nin suriye krizi karşısında izlediği ikircikli politikalar, tahran’ın suriye üzerindeki etkisinin iyice artmasına yardımcı oldu, imkan sağladı. son olarak  lübnan’da iki yıldan uzun bir süreden beri devam eden cumhurbaşkanlığı krizi, kasım ayının başında iran ve hizbullah’ın desteklediği michel aoun'un cumhurbaşkanı olmasıyla son buldu. iran dışişleri bakanı zarif’in ifadesiyle ‘iran bölgenin en büyük gücü olarak dünyada ve bölgede son gelişmeler üzerinde inkar edilemez bir etkiye’ kavuştu.

tahran rejimine karşıt veya iran’ın bölgesel gücünün yükselişinden rahatsız olan çoğu kimse, iran’ın bölgesel gücünün yükselişinde abd’nin verdiği doğrudan veya dolaylı desteğin önemli olduğu kanaatinde. bu kesime göre, tahran ile washington’un ortadoğu’daki zımni işbirliği nükleer anlaşmanın yapılmasından sonra daha açık hale geldi. iddialara göre, abd ile iran sadece nükleer meselenin hallini değil, bölgesel meseleleri de müzakere ettiler. nihayet, tecrübeli gazeteci robert fisk’in tabiriyle ‘nükleer anlaşmayla abd, ortadoğu’da iran’ın tarafını seçti’. bu görüşe göre, washington, güya işid’in ve diğer aşırıcıların temsil ettiği radikal ‘sünni’ hareketleri dengelemek için, şimdi amerikan çıkarları açısından daha mutedil görünen şiilerin, yani bağdat merkezi hükümetinin ve iran’ın yanında yer aldı. keza, yine bu görüşe göre, israil ve körfez ülkelerinin nükleer anlaşmaya yönelik sert tepkilerine rağmen obama yönetiminin anlaşmanın arkasında durması, iran’ı bölgesel meselelerin çözümünde potansiyel bir ortak olarak görmesinden kaynaklanıyordu.

gerçekten de önceleri tahran’ın bölgedeki etkisinin artmasını tehdit olarak görüp iran’ı ‘çevrelemeye’ çalışan amerikalı yetkililer, nükleer anlaşmadan sonra iran yönetimini bölgesel meselelerin çözümünde daha aktif ve yapıcı bir rol oynamaya çağırdı. hatta başkan obama, nükleer anlaşmadan sonra güvenlik endişeleri artan ve abd’den güvenlik garantisi isteyen basra körfezi ülkelerine istenilen garantiyi vermekten, yani yeni bir savunma paktı imzalamaktan kaçındı. üstelik körfez liderlerine, hiçbirinin ‘iran ile açık uçlu bir çatışmaya girmekten bir menfaatleri olmadığını’ belirterek, iran ile ‘aynı bölgede yaşamanın ve bir tür soğuk barış inşa etmenin etkili bir yolunu bulmalarını’ tavsiye etti. fakat bu ifadeler, abd’nin körfez’deki ortaklarını terk etmesi anlamına gelmiyordu. nitekim obama aynı konuşmasında, körfez ülkeleri ile abd arasındaki güvenlik işbirliğinin önemine değindi ve ülkesinin körfez ülkelerine yönelik dış tehditlere karşı birlikte hareket edeceğini söyledi.

irak, suriye, kürtler, işid: ortak çıkar alanları mı?

görünürdeki amerikan düşmanlığına karşı iran’ın ortadoğu politikalarının abd çıkarlarıyla ve yaklaşımlarıyla örtüştüğü de oldu tabii. iki ülkenin çıkarları her şeyden önce saddam hüseyin yönetiminin devrilmesi ve irak’ta federal ve ‘demokratik’ bir yönetimin tesis edilmesi konusunda birleşti. fakat burada ancak dolaylı bir işbirliğinden bahsedilebilir. iran, irak’ın işgali karşısında sessiz kalırken tahran’ın iraklı müttefikleri (iran ile bağlantılı kürt ve şii gruplar) amerikan işgalinin destekçileri oldu. bağdat’ta güvenliğin sağlanması konusunda bir ara iki ülke arasında diyalog kuruldu, ama bu uzun sürmedi.

iki ülkenin çıkarlarının irak örneğinde birleştiği noktalardan birisi de bağdat’ta göreceli olarak güçlü bir hükümet olmasıydı. bununla beraber, irak’ta yeni yönetimin tesisinden sonra işbaşına gelen hükümetler, iran ile abd arasında kaldı. hem tahran, hem de washington bağdat hükümetine farklı yönlerde yoğun baskılar yapıyor.

keza her iki ülke de görünürde irak’ın toprak bütünlüğünü savunuyor. fakat abd, iran’ı mezhepçi politikalarla irak’ı istikrarsızlaştırmakla suçlarken, iranlı yetkililer amerikan yönetiminin suriye ve irak’ı parçalamaya çalıştığını iddia ediyor. bu nedenle hem irak’ta hem de suriye’de kürt hareketleri ile abd arasındaki ilişkiler iran’ı rahatsız ediyor. iran, kendisi de bölgedeki kürt hareketlerini bir ölçüde desteklese de, kürtlerin kendi kontrolünde hareket etmesini istiyor. fakat gerek pyd’nin gerekse irak kürdistan yönetimi’nin amerikan yönetimiyle yakın işbirliği, iran’ın hem bu hareketlerle, hem de ilgili ülkelerin geleceği ile ilgili endişelerini artırıyor.

iran ile abd’nin bölgede çıkarlarının örtüştüğü diğer bir nokta ise irak ve suriye’de ortaya çıkan ve giderek güçlenen işid ve nusra gibi aşırıcı hareketler ve terörizmle mücadele oldu. özellikle haziran 2014’te işid’in bütün ortadoğu’yu tehdit eden bir güce dönüşmesi ve irak’ın topraklarının bir kısmını ele geçirmesi, iran ile abd arasında potansiyel bir işbirliğinin önünü açtı. amerikan dışişleri bakanı john kerry, 16 haziran’da verdiği bir mülakatta, ‘iran’ın (irak’ta) olumlu katkıda bulanacağı bir şey varsa görüşmeye hazırız’ dedi. kerry’nin açıklamasının ardından viyana’da nükleer görüşmeleri yürüten yardımcısı william burns, iranlı diplomatlarla işid’in durdurulması ve irak’ta istikrarın sağlanması konularında iki ülke arasında muhtemel işbirliğini konuştu. fakat bu görüşme kısa sürdü, askeri ve stratejik işbirliği gündeme gelmedi.

terör örgütlerine karşı mücadele, abd’ye göre 11 eylül saldırılarının ardından başlayan küresel terörizme karşı mücadelenin bir devamı. tahran için ise, aşırıcı hareketlerle ve ‘terörizmle’ mücadele her şeyden önce iran’ın bölgesel çıkarlarını tehdit eden örgütlerle mücadele için siyasi, hukuki ve ahlaki bir zeminin ortaya çıkmasını sağladı.

iran desteğiyle kurulan ve iranlı subayların danışmanlık hizmeti verdiği haşdi şaabi ve irak ordusunun koalisyon güçleriyle koordineli olarak hareket etmesi, iran ile abd arasında dolaylı bir işbirliği olarak nitelendirilebilir.

işid tehdidinin tahran ve washington’un çıkarlarını irak’ta birleştirdiği üzerine çok şey yazıldı. her iki ülke de işid’e karşı hem merkezi irak yönetimini, hem de irak kürdistan bölgesel yönetimi’ni destekledi. fakat bu çıkar birlikteliğine rağmen özellikle işid karşıtı mücadelede iki devlet arasında doğrudan bir bağlantı olduğunu söylemek zor. amerikan yönetimi yeni irak hükümeti üzerinde pazarlıkların yapılmasını beklerken, iran, bağdat hükümetine ve erbil yönetimine askeri destek ulaştırdı. iran lideri ayetullah hamaney, 22 haziran’da yaptığı konuşmada ‘abd’nin ve diğerlerinin irak’ın içişlerine karışmasına şiddetle karşıyız ve bunu tasvip etmiyoruz, çünkü irak hükümeti, milleti ve dini liderleri bu fitneyi bitirecek kabiliyettedir ve bitirecektir’ dedi. hamaney'e göre, irak’taki krizin sebebi ‘emperyalistlerin’ bu ülkeyi istikrarsızlaştırmak için ‘saddam rejiminin kalıntılarını ve tekfirci aşırıcıları’ kullanmasından ibaretti.

abd liderliğindeki koalisyon güçleri ancak ağustos ayında işid’e karşı askeri harekata geçti. bir ara iran’ın da koalisyona dahil olması meselesi gündeme geldiyse de hem abd hem de iran koalisyon bünyesinde resmi ortaklığı reddetti. koalisyonun ‘etkisiz’ hava saldırıları ve amerikan yönetiminin işid’e karşı mücadelenin yıllar alabileceği yönündeki uyarıları, iranlı liderlerin  amerika'nın niyetleri hakkında kuşku duymasına neden oldu.

dolaylı işbirliği: haşdi şaabi

bununla birlikte iran desteğiyle kurulan ve iranlı subayların danışmanlık hizmeti verdiği haşdi şaabi ve irak ordusunun koalisyon güçleriyle koordineli olarak hareket etmesi, iran ile abd arasında dolaylı bir işbirliği olarak nitelendirilebilir. bu dolaylı işbirliği bağdat hükümeti üzerinden yürütülüyor. nitekim sahada çok sayıda amerikan ve iran askeri unsuru bulunmasına rağmen bunların arasında herhangi bir gerilim çıkmaması, iran ile abd’nin hiç değilse hareketlerini dolaylı olarak koordine ettiklerini gösteriyor.

bununla beraber, iran’ın işid’e karşı mücadeledeki en etkili aracı olan kudüs gücü ile birlikte sahadaki müttefikleri hizbullah ve ketaib-i hizbullah gibi grupların abd tarafından bizatihi terör örgütü olarak görülmesi, aşırılık ve terörizmle mücadelede iki devlet arasında muhtemel işbirliğini engelliyor. nitekim, birbirlerinin niyetleri hakkında mütemadiyen kuşku duyan bu iki ülke arasındaki dolaylı işbirliği, bağdat yönetiminin desteklenmesi ve işid’in yenilmesiyle sınırlı. işid irak’tan tamamen çıkarılabilirse iki ülke arasında bağdat yönetimini etki altına alma yarışı devam edecektir.

işid tehdidi, irak’takinin aksine iran ile abd arasında suriye’de işbirliğine yol açmadı. burada da esad yönetimiyle koalisyon güçleri arasında bir koordinasyon yapılsa da bunun dolaylı bir şekilde iran-abd işbirliğine vardığını iddia etmek zor. halihazırda esad yönetimini aktif şekilde destekleyen iran, suriye örneğinde rusya ile stratejik işbirliği içine girdi. tahran ile washington arasında suriye meselesinde işbirliği, sadece sonuç alınamayan bazı uluslararası konferanslara iran’ın davet edilmesiyle sınırlı kaldı.

tam bir işbirliği mümkün mü?

hem iran’da hem de abd’de ilişkilerin normalleşmesini, hatta bölgesel düzeyde işbirliği yapılmasını savunan çok kişi var. onlara göre radikalizmle mücadeleden enerji meselelerine kadar bir çok konuda abd ile iran’ın çıkarları örtüşüyor. ne var ki, her iki ülke içindeki siyasi dengeler, mevcut siyasi angajmanlar, ideolojik duruş ve benzeri sebepler iki ülke ilişkilerinde böyle köklü bir değişimin olmasına müsaade etmiyor.

iran lideri ayetullah hamaney, nükleer anlaşmadan sonra abd ile herhangi bir konuda müzakere edilmesini yasakladı. nükleer anlaşmanın uygulamaya girdiği ocak 2016’da iran karasularını ihlal ettiği gerekçesiyle bir grup amerikan askeri, devrim muhafızları tarafından tutuklandı. o zamandan beri basra körfezi’nde iki ülke arasında askeri gerilim arttı. keza nükleer anlaşma çerçevesinde yaptırımların kaldırılması hususunda ciddi problemler ortaya çıktı. iranlılar bu yüzden abd’yi anlaşmanın gereklerini yerine getirmemekle itham ediyor. nihayet, yeni abd başkanı seçilen donald trump, seçim kampanyası boyunca nükleer anlaşmanın nasıl kötü bir anlaşma olduğunu iddia etti ve göreve gelir gelmez anlaşmayı gözden geçireceğini söyledi. kaldı ki trump, nükleer uzlaşmanın kötü bir anlaşma olduğunu söyleyen tek amerikalı yetkili değil. ayrıca obama yönetimi de bir taraftan nükleer meselede iran ile anlaşırken, diğer taraftan iran üzerindeki ambargo baskısını sürdürdü.

amerikan yönetimi iran’ı hâlâ terörizm destekçisi devletlerden birisi olarak görüyor. islam devrimi muhafızları ordusu’nun kudüs gücü terörizmi desteklediği gerekçesiyle yaptırım altında. çok sayıda iranlı siyasi lider, kurum, şirket ve asker suriye’de esad yönetimini desteklemek, irak’ı istikrarsızlaştırmak, nükleer program ve silahlanma programlarında rol oynamak, insan hakları ihlalleri ve terörizm vb. gerekçelerle amerikan yaptırımlarına maruz kalıyor. amerikan şirketlerinin ve üçüncü ülke şirketlerinin iran enerji piyasasında yatırım yapmasını engelleyen ‘iran yaptırımlar yasası’ hâlâ yürürlükte. obama, 4 kasım 2016’da kongre’ye gönderdiği bir mektupta iran ile ilişkilerin normale dönmediğini belirtti ve iran ile ilgili ‘ulusal acil durum’ statüsünün devam etmesini istedi.

iran ile abd arasında zımni bir ittifak veya ortaklık olduğunu iddia etmek zor ancak mevcut konjonktürde iki ülkenin stratejik menfaatlerinin bağdat yönetiminin desteklenmesi, haşdi şaabi, esad rejiminin görevde kalması, işid ile mücadele gibi bazı konularda örtüştüğü de ortada.

hem abd’nin hem de iran’ın ortadoğu’da girmiş olduğu bazı angajmanlar iki ülkeyi kaçınılmaz olarak karşı karşıya getiriyor. her şeyden önce abd’nin bölge politikasının temel unsurlarından birisi israil’in güvenliği. israil’in güvenliğine yönelik her türlü tehdit, amerikan  çıkarları için de tehdit olarak görülüyor. obama döneminde olduğu gibi bazı amerikan yönetimleri ile israil hükümeti arasında belirli konularda görüş ayrılıkları ortaya çıksa da bu politika değişmiyor. buna karşılık israil, iran’ın aleni düşmanlarından birisi. bu çerçevede  hizbullah’ı ve filistin direniş örgütlerini, elbette öncelikle kendine yakın olanları aktif olarak destekliyor. iran ile abd’nin filistin meselesi etrafındaki mevcut taahhütleri ve politikaları iki ülke arasındaki hamasetin devam etmesine sebep oluyor.

keza suriye’de rejim karşıtı isyanların başlamasından beri amerikan yönetimi muhalifleri desteklerken, iran, esad yönetiminin yanında durdu. bu durumun tersi yemen’de oldu. abd, suudi arabistan ile körfez ülkelerinin desteklediği hadi yönetiminin yanında dururken, iran isyancı husileri destekledi. hatta arap isyanları boyunca iran’ın tutumu gayet basitti; her nerede olursa olsun amerikan karşıtlarını desteklemek. amerikan karşıtlığı, iranlılara göre bir hareketin ‘islami’ olmasının temel göstergesiydi. nitekim iran, bölgede kurduğu ittifak ilişkilerine amerikan politikalarına ve israil’e karşı ‘direniş ekseni’ adını verdi.

sonuç olarak, iran ile abd arasında zımni bir ittifak veya ortaklık olduğunu iddia etmek zor ancak mevcut konjonktürde iki ülkenin stratejik menfaatlerinin bağdat yönetiminin desteklenmesi, haşdi şaabi, esad rejiminin görevde kalması, işid ile mücadele gibi bazı konularda örtüştüğü de ortada.

yeni seçilen abd başkanı trump’ın dediği gibi ‘abd’nin bölgede izlediği politikalar iran’ın güçlenmesine’ katkıda bulunmuş olabilir. fakat bu sonuç, amerikan yönetiminin tasarladığı ve istediği bir sonuç değildir. iranlı yetkililerin zaman zaman vurguladığı gibi abd’nin ve diğer aktörlerin irak ve suriye başta olmak üzere bölgede izlediği politikalar ve yaptıkları ‘hatalar’, iran’ın bölgedeki işini kolaylaştırmıştır.

iki ülke arasında çıkar ortaklığı veya yer yer küçük işbirlikleri olabilir, fakat bu, iran ile abd’nin bölgesel düzeyde birlikte hareket ettikleri anlamına gelmez.

bayram sinkaya, yıldırım beyazıt üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümü öğretim üyesi.

twitter'dan takip edin: @bsinkaya

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bayram Sinkaya

yıldırım beyazıt üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümü öğretim üyesi ve ortadoğu stratejik araştırmalar merkezi (orsam) danışmanı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;