Görüş
Ada manzaralı Fransa Turu
Tour de France 101’inci kez start aldı. Spor yazarı İnan Özdemir Britanya topraklarından başlayan şüphenin ve tutkunun yarışını kaleme aldı.

hayattaki her şeyi tanımlayamazsınız. bazen hissetmeniz gerek. mesela müzik. caz efsanesi louis armstrong'a "müziğinizi nasıl tanımlarsınız?" diye sorulduğunda benzer bir yanıt vermişti: "eğer bunun anlamını soruyorsan, cevabı asla öğrenemezsin."
fransa bisiklet turu da öyle. neden dünyanın en büyük yarışı? bu sorunun kesin bir yanıtı yok. anlamak için altı saatlik bir dağ etabını baştan sona izlemeniz, sıcak bir temmuz gününü hayatta hiç gitmeyeceğiniz bir fransa kasabasının ağaçlarına bakarak geçirmeniz gerek.
team sky'ın kuruluşuyla birlikte bisikletin zirvesine oturan ada ve yağmurları ilk üç etaba ev sahipliği yapacak. peşinden vakit kaybetmeden fransa'ya gidecek, haritada güneye doğru ineceğiz. heyecan klâsikleşmiş paris etabıyla 27 temmuz'da son bulacak.
kafanız karışmış olabilir. adı fransa bisiklet turu olan bir yarış neden britanya'dan başlıyor? çok basit, para yüzünden. 1954'te amsterdam'a ilk etabını koyarak bir serüvene atılan fransa bisiklet turu bu yolculuktan memnun kaldı, yıllar içinde berlin'den rotterdam'a birçok kente uğradı. artık neredeyse her iki senede bir fransa dışından başlıyorlar ve bu geleneği öteki yarışlara da bulaştırmayı başardılar.
yarışları konuk eden şehirler için de kârlı bir durum bu. mesela yıllarca bombalar, saldırılar ve ölümlerle hafızalara kazınan belfast bu sene italya bisiklet turu'na ev sahipliği yaptı.
milyonlar harcadılar lâkin karşılığında yeni yüzlerini dünyaya tanıtma imkânı buldular. belfast'taki etapları gördükten sonra kaç kişi tatil plânlarını değiştirmiştir? “sıfır” demeyin, bozulurum.
ada daha önce 1974 yılında da bisikletin en büyük yarışını konuk etmişti. havalimanında ne yapacaklarını şaşıran görevlilerin bekleyiş sırasında bisikletçileri bir odaya kilitlemeleri o günü yaşayanların hâlâ dilindedir. yine trafiğe takılan takım otobüsleri ile organizasyon rezalete dönüşmüş, fransa bisiklet turu ile britanya 1994'te tekrar barışmıştı. 2007'de londra'dan başlayan yarışın mükemmel geçmesi de her şeyi değiştirmişti.
geçmişin gölgesi
şimdi yeniden britanya'da olacağız. bu sefer kimse havalimanında kilitli kalmayacak ancak bir soru peşimizi bırakmayacak: team sky bir kez daha kazanır mı?
2009'da kurulan britanya takımı ilk hedefini "beş senede fransa bisiklet turu'nu kazanmak" olarak açıklamıştı. bunu erken başardılar. 2012'de bradley wiggins zamana karşıdaki üstünlüğüyle öne çıktı, kuvvetli takımının da desteğiyle şampiyon oldu. arkasından chris froome geldi, lideri wiggins'e hafif isyan ederek ele geçirdiği liderlik koltuğuyla 2013 fransa bisiklet turu'nu kazandı.
başarılarının sırrı merak konusu. takımın patronu dave brailsford geçen sene en kritik etaptan önce "bugünkü plânınız ne?" sorusuna şöyle yanıt vermişti: “hızlı gitmek.”
her şey bu kadar basit mi? elbette hayır. bisikletin geleneklerinin çoğuna sırt çeviren, anglosakson kültürünü bu spora getiren team sky soğukkanlı yaklaşımıyla tanınıyor. bütün detayları hesaplıyorlar ve romantizmi dışarıda bırakıyorlar. her şeyi kontrol altında tutmak onlar için seyircileri eğlendirmekten daha önemli.
meselenin tek yüzü bu değil. team sky'ı izleyen herkesin kafasında bir soru daha var: bu takım temiz mi? doping yaptığı amerikan anti doping ajansı tarafından kanıtlanan ve şampiyonlukları elinden alınan lance armstrong'un çöküşü sonrasındaki döneme liderlik etmeleri omuzlarındaki yükü artırdı.
chris froome'un her atağı akıllara armstrong'u getiriyor, takımın yapısı ve hazırlık süreci amerikalı'nın zamanındaki meşhur ekibi us postal'ı hatırlatıyor ve bu her şeyi daha da zorlaştırıyor. herkes için. artık bütün yarışlar bir tereddütün yarışı olarak koşuluyor, bütün bisikletçiler şüphenin gölgesinde pedallıyor.
şüphenin ve tutkunun yarışı
2014 fransa bisiklet turu da bir istisna olmayacak. chris froome'un her atağında bir yandan heyecanlanıp ayağa kalkacak, bir yandan geçmişte önce heyecanlandıran sonra utandıran adamları düşüneceğiz. sadece o da değil, rakiplerinden gelecek bir cevapta da kafalar aynı oranda karışacak. “bu adam temiz mi? peki ya şu?” bitmeyen kavga…
geçen sene chris froome kimseye göz açtırmamış, sarı mayoyu kolay biçimde sırtına geçirmişti. bir daha da kimseye vermedi. bu sene farklı olacak mı? takım patronu rus milyarder oleg tinkov'dan gazı alan alberto contador sezon başından beri çok formda, işlerin aynı olmayacağını gösterdi.

başka kimler kazanabilir? çok aday yok. 2011'in şampiyonu cadel evans yaşlandı, bu sene bmc kadrosunda olmayacak. 2012'nin kralı bradley wiggins team sky tarafından fransa bisiklet turu'na götürülmedi. alberto contador'un cezası sonrası 2010'nun şampiyonu ilân edilen andy schleck ise kimsenin anlam veremediği bir formsuzluğun pençesine düştü, zirvenin yakınlarına bile gelemiyor.
iş froome ile contador arasındaki düelloya kalacak gibi. yanlarına kimler gelebilir? movistar'ın tecrübeli ispanyol yıldızı alejandro valverde bu sezon çok formda. geçmişte italya ve ispanya bisiklet turu'nu kazanan astana sporcusu vincenzo nibali de hemen valverde'nin arkasından gelecek.
başka? garmin'den andrew talansky, bmc'den tejay van garderen, katusha'dan joaquim rodriguez bir sürpriz için kapılarını açık bırakacaklardır. fransızlar 1985'ten beri kazanamadıkları fransa bisiklet turu'nda makus talihlerine son verirler mi? thibaut pinot ve romain bardet gibi iki özel genç yetenekleri var ama şampiyonluk çok uzak bir ihtimal gibi duruyor.
hangi etaplar kritik?
parkur şampiyonun yolunu çizecek. leeds'ten yola çıkacak, hafif zorluktaki ilk etapta sprinterlerin mücadelesini izleyeceğiz.
bu toprakların bir adam için özel anlamı olacak. annesinin doğduğu yerin yakınlarında koşulacak etapta mark cavendish kazanmak istiyor. rakipleri pek çetin. marcel kittel, peter sagan ve andre greipel rüyalara nokta koymak için burada.
ilk hafta tuzaklarla dolu. ikinci etapta york'tan sheffield'a gideceğiz ve işler göründüğü kadar kolay olmayacak. ertesi gün londra selamlanacak. sonra yolumuz 1. dünya savaşı'nın en şiddetli çarpışmalarının yaşandığı noktalara gidecek.
klor gazının ilk kullanıldığı yer olarak tarihe geçen ypres 9 temmuz'da bu sefer bisikletçileri cehennemine sokacak. "büyük savaş" 100. yılında anılmayı sürdürecek, binlerce askere mezar olan arras, reims, epernay'da dünyanın en iyi bisikletçileri pedallayacak.
favorilerin konuşacağı ilk tırmanış etabına 12 temmuz'da şahitlik edeceğiz. contador ne durumda? froome'a yaklaşan olacak mı? sürprizler olabilir mi? 10’uncu etaptan itibaren tablo şekillenecek. bu anlamda 13’üncü etap kritik olacak. uğursuz sayı, parkurun sonundaki chamrousse tırmanışıyla birleşerek bisikletçileri korkutacak.
bir gün sonra yine zirve finişi var. parkurun zorluğuna bir de bacakların yorgunluğu eklenecek.
nefes almak yok, güneye doğru iniyoruz. toulouse'a gidenlerin yakından tanıdığı ortaçağ kasabası carcassonne 22 temmuz'da geçilecek, turistlerin hediyelik eşya ve çikolata almak için uğradığı dağlar çoğu bisikletçinin çöküşüne sahne olacak.
bitmedi, iki zirve finişi daha var. pau'dan hautacam'a giden, efsanevi col du tourmalet'den geçen 18’inci etap hem klâsikler arasına girmeye aday hem de şampiyonu belirleyebilir.
hâlâ mı belli olmadı? o zaman 20’nci etapta bireysel zamana karşı var. bir gün sonrası zaten paris, son etap. şampanyalar açılacak, kutlamalar yapılacak.
başlarken cevap verememiştik. fransa bisiklet turu neden dünyanın en büyük yarışı? belki tarih bize yardım eder.
yarışın kurucusu henri desgrange 1903 yılında ilk kez yola çıkıldığında kazanmak için hile yapan bisikletçileri görmüş ve onları engellemek için önlemler almaya karar vermişti. bu konuyu kafaya takmıştı zira saygınlığı olmayan bir yarışın asla hayatta kalamayacağını söylüyordu.
henri desgrange öldü, aradan savaşlar geçti, büyük doping skandalları yaşandı. fransa bisiklet turu yaşıyor. saygınlığını defalarca kaybetti ama yaşıyor. nasıl mı? bazı şeyler gerçekten de açıklanamıyor işte. sadece hissediliyor.
inan özdemir 1991 istanbul doğumlu. galatasaray üniversitesi iletişim fakültesi öğrencisi. eurosport türkiye'de spikerlik yapıyor, çeşitli mecralarda spor üzerine kalem oynatıyor. düzenli olarak yazıhaneden sitesinde yazıyor.
bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar