Görüş
AK Parti ve CHP'nin karşılaştırmalı Türkiye vizyonu
AK Parti'nin seçim bildirgesinde söylenenler, ekonomide başardıkları göz önüne alınınca, geçmişe kıyasla çok yavan. CHP'nin tespitleri ve çözüm yolları büyük çoğunlukla doğru ve gerçekleştirilebilir. Ancak iş sayısal vaatler kısmına gelince gerçekleştirilmesi kolay değil.

geçen hafta çarşamba günü sayın başbakan ahmet davutoğlu “yeni türkiye sözleşmesi 2023” adı altında adalet ve kalkınma partisi’nin (ak parti) 100 maddeden oluşan seçim bildirgesini açıkladı.
seçim bildirgesi “insan odaklı” yaklaşımı benimsemiş, çoklukla siyasi konuları ön plana taşıyan bir yapıda tasarlanmış. ekonomi ile ilgili kısımlar 66 ile 73. maddeler arasında sıralanmış.
ak parti'nin seçim bildirgesi madde 66’da sayın başbakan, ekonomik kalkınma ile demokratik hukuk devleti ilkeleri arasında doğrudan bir irtibatın söz konusu olduğundan bahsetti. bu tespite katılmamak mümkün değil. özellikle sermayenin korunması, sermaye serbestliği ancak ileri demokratik standartlar ile mümkün. hükümetin bu hususun farkında olduğunu görüyoruz. özellikle girişim özgürlüğünü sağlamak herkesin görevi olmalı.
ak parti seçim bildirgesinde 65. maddede ise; “sömürgecilikten kaynaklanan sermaye birikimine ve zengin doğal kaynaklara sahip olmayan ülkemizin en önemli ekonomik güç unsurları özgürlükçü demokrasisi, iyi eğitilmiş dinamik insan kaynağı ve jeoekonomik açıdan eşsiz coğrafyasıdır” diyerek türkiye’nin ekonomik gücünü belirliyor. ancak jeoekonomik coğrafyası dışındaki unsurlar (özgürlükçü demokrasi ve iyi eğitilmiş insan kaynağı) çok tartışma yaratır cinsten. nitekim ekonomik kalkınma ve işbirliği örgütü (oecd) tarafından üçer yıllık dönemler hâlinde, 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren bir araştırma projesi olan pisa 2012 değerlerine göre türk öğrenciler 454 ortalama skor ile oecd ortalaması olan 500 skor değerinin altında. singapur ve koreli öğrenciler ise en üstlerde yer alıyor. türkiye’deki öğrencilerin yzüde 36’sı problem çözme konusunda başarısız. özetle türkiye’nin genç kuşağı nitelikli büyüme için yetersiz.
ak parti daha önce bir dizi “yapısal reform” niteliğinde tedbirler açıklamıştı. bu nedenle seçim beyannamesinde ayrıca tekraren yer vermediğini düşünüyorum. ancak yapısal reformlar olarak adlandırılan hususların ekonomide beklenen dönüşümü sağlamaktan uzak olduğu kanısındayım. bunlar iyi niyetli önlemler olabilir ama yapısal reform olarak adlandırmak çok doğru değil. nitekim seçim süreci içerisinde olduğumuzdan pek çoğu sadece niyet düzeyinde kaldı.
ortaya çıkan gerçek “orta gelir tuzağı”
ak parti’nin “yeni türkiye sözleşmesi 2023” adlı seçim bildirgesinde doğrudan “orta gelir tuzağı” vurgusu yok. bunun yerine kişi başına düşen millî gelir açısından alt orta gelir grubundan üst orta gelir grubuna yükseldiğinin tespiti yapılmış. ancak özellikle demokrasiye ve insan kaynağının geliştirilmesine yönelik önlemler alınacağının belirtilmesi, aslında onların da türkiye’nin orta gelir düzeyinde olduğunun farkında olduğunu bize göstermesi açısından önemli. zira bu süreçten kurtulmayı başarabilmiş ülkeler bunu iki yolla sağladılar: birincisi yüksek demokratik standartlar (hak ve özgürlüklerin genişletilmesi) ikincisi ise eğitim yoluyla insana yapılan yatırım. ak parti’nin “yeni türkiye sözleşmesi” insan odaklılığa vurgu yaparken, ar-ge ve inovasyona yönelik olarak, “ar-ge ve yüksek teknoloji yatırımlarına büyük destekler vererek teknoloji tüketen değil teknoloji üreten bir ülke olacağız” tespitinde bulunmuş. bu durum yeni bir durum değil, ancak malumun ilamı olmasından ötürü önemli bence.
ak parti seçim bildirgesinde sanayinin dönüşümü, hizmetler sektöründen sanayiye yol alış bağlamda net bir bilgilendirme yok. ancak madde 81’de “ekonomik gücümüz ile ulusal güvenlik ihtiyaçlarımızın kesişim alanında milli savunma sanayimizin dışa bağımlılığını azaltacak şekilde güçlendirilmesi milli bekamızın en önemli dayanaklarından biridir” şeklinde bir bilgilendirme yapılmış. özellikle savunma sanayinin millîleşmesi sürecinin önümüzdeki dönemde de aynı şekilde devam edeceğini görebiliyoruz.
ancak ak parti’nin seçim bildirgesinde ekonomi alanında söylenenler dar bir aralığa sığdırılmış. gelecek açısından herkesin bildiği çok da heyecan uyandırmayan türden tespitler ve çözüm önerileri. belki bu seçim bildirgesi başka bir siyasal parti tarafından gerçekleştirilseydi başarılı kabul edilebilirdi, ancak ak parti ve onun geçmişte ekonomide başardıkları göz önüne alınınca, geçmişe kıyasla çok yavan. özellikle ekonomide tüketen ve hizmet sektörüne dayalı yapıdan üreten ve istihdama katkı sağlayacak yeni bir modele nasıl geçileceği konusu kanımca en büyük eksiklik.
chp'nin seçim bildirgesi
cumhuriyet halk partisi (chp), ak parti’den farklı olarak seçim bildirgesini hafta sonu (pazar günü) açıklamayı tercih etti. kanımca zamanlama açısından doğru bir strateji izlediler.
chp’nin sayın genel başkan kemal kılıçdaroğlu tarafından açıklanan seçim bildirgesi, ak parti’nin aksine “ekonomi” ağırlıklıydı.
seçim bildirgesinin dört ana başlıkta tasarlandığını gördük:
1. demokrasi
2. rekabet gücünü artıracak politikalar
3. hakça paylaşım
4. sürdürülebilirlik
chp’nin ekonominin ön planda olduğu seçim bildirgesini iki aşamada görmek mümkün:
a. tespitler ve çözüm yolları
b. sayısal vaatler
tespitler ve çözüm yolları
chp’de tıpkı ak parti gibi türkiye’nin orta gelir tuzağında olduğunun farkında. nitekim bunu seçim beyannamesinde açıkça belirttiler. burada iki husus üzerinde duruldu.
birincisi, yükseköğretim kurulu (yök) yasasında yapılacak değişiklikle üniversitelerin kendi rektörünü kendilerinin seçmesi. bu husus esasen demokratik özgürlük içerisinde değerlendirilse de üniversitelerin özerklik kazanması demek olacağı için bilimsel üretimi teşvik edecek olması açısından önemli olarak değerlendirilebilir.
ikincisi, zorunlu eğitimin 13 yıla çıkarılacak olması. zorunlu eğitimde bilişim öneminin artırılacak olması gerçekçi. ak parti seçim bildirgesinden farklı olarak hem bildirgenin ara başlıklarında hem de ayrı bir başlık olarak mesleki eğitime değinilmiş. ekonomi dünyasının taleplerini tam olarak karşılayan bir mesleki eğitim sisteminin oluşturulacağından bahsediliyor ki konuya yaklaşım açısından doğru bir tespit. ancak mesleki eğitimden yükseköğretime geçiş süreci geçişin tamamen sınavsız yapılacağı hususu ise gerçekçi değil. daha önce sınavsız yükseköğretime geçiş ile elde edilen başarısızlık ortada iken buna devam etme kararı konunun iyice araştırılmadığı izlenimi veriyor. mesleki eğitimin 8 yıllık ilköğretimin dışına çıkarılacak olması da önemli.
chp seçim bildirgesinde sürdürülebilirlik açısından “tarım ve sanayi politikalarına” öncelik verileceği anlaşılıyor. bu doğru bir tespit. türkiye’deki üretimin maliyetli olmasının temel sebebinin çiftçinin yüksek maliyetli mazot kullanması olduğu chp tarafından keşfedilmiş. çiftçiye mazotun bir yıl boyunca 1,5 tl olarak verilecek olması gerçekleştirilebilir bir hedef. rafine çıkış fiyatı üzerinden çok az bir kârla verilecek olması gerçekçi. katma değeri yüksek ürün olarak sadece “organik üretim çiftliklerinin” üretimi olarak görülmesi ise tarımsal üretim gerçeklerinden çok uzak bir yaklaşım.
sanayi konusunda tüm bölgelerde, yerel kaynaklara dayanan ve rekabet gücü yüksek sanayi sektörlerinin destekleneceğinden bahsedilmiş olmasına karşılık bunun nasıl yapılacağı konusunda bir bilgi mevcut değil. il bazlı gelişim modeli yerine, bölgesel gelişme merkezlerini esas alan bir anlayışın benimsenecek olması ise doğru bir tespit. yine öncelikli yatırım alanlarının tespit edilmiş olması da önemli bir husus olarak değerlendirilebilir.
kamuda, alt-işveren ve rödovans uygulamasına son verilerek, tüm taşeron işçilerin kadrolu olacağı vaadi gerçekçi değil. mevcut sistemde özel sektör desteği olmaksızın taşeron işçiliğin kaldırılması mümkün gözükmüyor. ayrıca bunun maliyeti konusundan hiç bahsedilmemiş.
sayısal vaatler
chp’nin seçim bildirgesinde en çok eleştirilecek konulardan biri “31 mart 2015 tarihine kadar, bankacılık sisteminde sorunlu hale gelen kredi kartı ve bireysel kredilerin, faiz borçlarının en az %80’i silinecek, kalan borç, yeniden yapılandırılarak ödemeler 5 yıla yayılacak” olması olabilir. faiz borçlarının yüzde 80’inin silinecek olması, bu borçlara neden olmayan toplumun diğer kesiminin bu maliyete katlanması sonucunu doğuracağı için neresinden bakarsanız bakın adaletsiz bir yaklaşım olacaktır. toplumun bir bölümünün kendinden kaynaklanmayan borcu üstlenmeye zorlanması doğru ve gerçekçi bir yaklaşım değil. kamu kaynaklarından bu maliyetlerin karşılanacak olması ise kamuya ek yük getirmesi açısından kabul edilebilir değil.
yoksul ailelere, 720 tl’nin yanı sıra, her ay düzenli olarak belirli yardımlarda bulunulacak olması da kaynağı iyi tespit edilmesi, bütçe üzerindeki yükün ne olacağının tam açıklanması gereken bir vaat. maliyet yapısı ve kaynağı açıklanmadığı sürece gerçekleştirilebilir olarak gözükmüyor. bunu ancak bu açıklamalar yapıldıktan sonra değerlendirebiliriz.
cumhuriyet halk partisi’nin seçim bildirgesinde “ekonomi” ön planda. tespitler ve çözüm yolları büyük çoğunlukla doğru ve gerçekleştirilebilir. bu anlamda doyurucu. ancak iş sayısal vaatler kısmına gelince gerçekleştirilmesi kolay değil. maliyetinin ne olduğu belirtilmemiş. hangi kaynaklarla karşılanacağı hususu açık değil. yoksulluk tespiti doğru ancak bunun dört yıllık bir iktidar süresinde tamamen ortadan kaldırılması mümkün değil.
prof. dr. burak arzova, marmara üniversitesi işletme fakültesi öğretim üyesi.
twitter'dan takip edin: @arzovaone
bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar