Görüş
Çözüm Süreci'nde 'fecr-i sadık' ne kadar yakın?
Bu defa Öcalan’ın mümkün olduğu kadar çabuk sonuç almak istediği anlaşılıyor. Heyete Hatip Dicle gibi deneyimli ve ılımlı bir ismin katılmasını sağlaması, Leyla Zana’nın heyete alınması talebi bunun göstergesi…

eski türkçe’de birbirine zıt iki deyim var: 'fecr-i kazib' ve 'fecr-i sadık'.
fecr-i kazib 'yalancı şafak' demek. fecr-i sadık ise hakiki gün doğumu!.. fecr-i kazib ufuk çizgisine dik, ayrık bir parlamadır. dolayısıyla fecr-i kazibe bakıp sabah namazı kılınamaz. zira bu birkaç dakikalık yanıltıcı ışımanın ardından gecenin en karanlık anı gelir. fecr-i sadık ise ufka paralel, ufka bitişik bir aydınlıktır. sürekli artan parlaklık, tan ağarması, gün doğumunun habercisi... türkiye’nin başkaca bazı önemli sorunlar yanında kürt meselesinin hâlli yolunda ‘çözüm süreci’ diye isimlendirdiğimiz tablo içinde yaşanan gel-git’lere pek benzeyen bir tabiat hadisesi bu…
habur günlerini hatırlıyorum. yani 2009 ekim’ini... pkk’lıların türkiye’ye geçişleri öncesi kuzey irak’taydım.. erbil’de, mahmur’da, kandil’de… kimi görsem, kimle konuşsam tasını tarağını toplanmış ülkeye, yerine yurduna, evine dönmek için işaret bekler hâldeydi. türkiye’den gelen gazetecilerin en fazla işittikleri soru ‘sizce ne zaman döneriz?’di. en ihtiyatlılar bile ‘çok şükür sona gelindi’ diyordu.
sonrası malum… hatırlamak bile istemiyorum. kabus gibiydi…
ve aynı şiddette gerisi geldi… bir solukta aklıma gelenler: uludere faciası, oslo görüşmelerinin basına sızdırılması, mit krizi, paris suikastı, afyon’da cephanelik patlaması: 25 şehit... unuttuklarımı siz ekleyin.
oldurmama cephesinin kabarttığı bu dev dalgadan sonra abdullah öcalan’ın nevruz çağrısı, silahlara veda ilanı geldi.
bir kere daha yükseldi umut bayrağı… silahlı militanların türkiye dışına çıkacağı açıklaması… tayyip erdoğan ve mesut barzani’nin diyarbakır’da civan perver’in türküleri eşliğinde verdikleri fotoğraf, âkil insanlar vs... çatışmasızlık, ölümlerin son bulması, çoğu kişiye ‘birkaç ay içinde biter’ dedirten gelişmeler...
peşinden, 17 aralık- 25 aralık yargı/ hükümet savrulması... ve ha yerel seçim, ha cumhurbaşkanlığı seçimi, ha rojova tırmanışı, yeni başbakan, yeni hükümet… derken, halkların demokratik partisi'nden (hdp) ‘sokak!..’ çağrısı.
netice malum: 6-7 ekim… 49 ölü!..
‘bu iş bitti, barış süreci, çözüm/mözüm yok!’ bağrışları... hdp’den ‘ipin ucu kaçtı’ mealinde açıklamalar...
sonra…
herkesin geri dönemeyecek kadar ileri çıktığı tabloda bir kere daha ortalığı toplama çabası…
devlet ve imralı
işin doğrusu "6-7 ekim hadiseleri neydi?" sorusu hâlâ tam olarak cevaplandırılabilmiş değil. içine düşülen kanlı tablo, hdp’nin kobani duyarlılığını sergilemek maksadıyla yaptığı barışçıl protesto gösterileri çağrısında kontrolü kaybetmesinin sonucu mu doğdu; yoksa bu hadiseden bir hafta önce anadolu’nun güneydoğu vilayetlerinde özerklik, kantonal yapı kurulması arzusunu yansıtan siyasi projelere destek istemek için abd başkentini ziyaret eden hdp eşbaşkanı selahattin demirtaş’ın türkiye’ye döner dönmez sokak çağrısı yapmasını farklı bir açıdan mı değerlendirmek lazım belli değil.
olayların, kandil’in kontrolünde ve selahattin demirtaş’ın denklemde abdullah öcalan da dahil aktörlerin tümünü bastırıp öne çıkma, özellikle pkk’yı geriletme hesaplarına tepki olarak okunması mümkün. şayet cumhurbaşkanlığı seçiminde umulmadık oranda başarılı sonuç alan demirtaş’ın arzusu bu idiyse söz konusu niyetin zamanlama açısından abd’nin işid mücadelesinde pyd/pkk hattında farklı hesaplar içinde olduğu döneme denk gelmesi dolayısıyla boşlukta kaldığı söylenebilir.
sonuç... toz duman yatışınca ortalığı toparlamak her zaman olduğu gibi milli istihbarat teşkilatı (mit) müsteşarı hakan fidan’a ve abdullah öcalan’a düştü.
anlaşılan o ki devlet 'imralı'yı güçlendirmek istiyor. öcalan’ın kendi hazırlamış gibi sunduğu ‘çerçeve’nin mit uzmanlarıyla birlikte geliştirdiği taslak olduğuna şüphe yok. zannedilen ve yayılmak istenen haberin aksine söz konusu uzlaşmanın hiçbir yerinde abdullah öcalan’ın şahsıyla ilgili bir tasarruf yer almıyor. "bu konu hiç konuşulmamıştır" manasına gelmez bu… konuşulmuştur ama ne devlet ne öcalan bunu kâğıda geçirmek istemez…
meselenin siyasi yanına gelince sanırım söz konusu ‘çerçeve’ kısmi özerklik bağlamında ana dilde eğitim dâhil bazı konulara açıklık getiriyor. özerklik konusu bu isimle anılmasa bile 2015 genel seçimleri sonrası muhtemel anayasa değişikliği sürecinde hdp desteğinde adalet ve kalkınma partisi (ak parti) tarafından ele alınacak ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi olarak yapılandırılacak. bu, şüphe yok ki prens sabahattin’le başlayan yüz yıllık adem-i merkeziyet tartışmalarının sonu demek.
ancak bana göre muhtemelen rojova meselesi mutabakatın en önemli başlığı. ankara pkk'nın suriye uzantısı pyd’nin kendi istediği çizgiye gelmesine karşılık suriye kürdistan’ına ilişkin yaklaşımını yeniden değerlendirme noktasında. kürt meselesini terör/şiddet çerçevesinden uluslararası alana taşıyan bir gelişme bu… ancak mesele sanıldığı kadar basit değil. yani sadece ak parti dış politikasında makas değişikliği ile hâllolacak olmanın ötesinde… konu, ankara’nın dışişleri, genelkurmay, mit üçgeninde geniş çerçeveli bir analizle konuyu milli güvenlik kurulu’na taşıyarak orada karara bağlamak isteyeceği önemde.
4-5 ayda çözüm beklentisi hayalcilik
abdullah öcalan’ın "şayet iyi niyetle gerekli adımlar atılırsa sorun birkaç ayda çözülür" demesine gelince... bu sözlere bakıp beklenti içine girmek hayalcilik olur. zaten öcalan da birkaç ay içinde yani 2015 genel seçimine kadar kürt kesiminin beklentileri doğrultusunda fazla bir şey yapılamayacağını bilir. dolayısıyla ‘çözüm’ penceresinden bakarak, seçime kadar geçecek sürede iyimser bir yaklaşımla, olsa olsa yapılmak istenen yasal ve anayasal değişikliklerin ön hazırlıklarının tamamlanacağını umabiliriz. ak parti ve hdp’nin kendi bünyelerinde bu çalışmaları başlatmaları mümkün.
ancak bu defa abdullah öcalan’ın geçmişte pek çok defa yaptığı gibi "ben elimden geleni yaptım, mutabakat çerçevesi hazırladım, devletle de uzlaştım. ama atılması gereken adımlar atılmadı." demek için inisiyatif aldığını sanmıyorum. bu defa öcalan’ın mümkün olduğu kadar çabuk sonuç almak istediği anlaşılıyor. heyete hatip dicle gibi deneyimli ve ılımlı bir ismin katılmasını sağlaması, leyla zana’nın heyete alınması talebi vs. bunun göstergesi… ve hepsinden önemlisi abdullah öcalan 65 yaşına geldi ve kürt meselesinin çözümünü sağlamadan hayatının son 15 yılını geçirdiği imralı’da sonlanmasını istemiyor.
avni özgürel, gazeteci-yazar. ankara iktisadi ve ticari ilimler akademisi ekonomi-maliye bölümü’nden mezun oldu. gazeteciliğe ulus gazetesinde başladı. daha sonra milliyet, akşam, yeni istanbul, ayrıntılı haber gazeteleri ve yankı dergisinde çalıştı. radikal gazetesinde uzun süre köşe yazarlığı yaptı. kitaplarından bazıları: 'osmanlı'dan cumhuriyet'e iktidar oyunu' (etkileşim, 2009), 'ayrılıkçı hareketler' (altın, 2006), 'cumhuriyet ve din' (ufuk, 2003), 'işaret taşları' (timaş, 2001).
bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar