Görüş

Devrim gibi bir karar mı?

Ahmet Güvener'e göre Kulüpler Birliği'nin Süper Lig A.Ş.'yi kurması tek başına çözüm değil. TFF Genel Kurul yapısı değişmeli ve kulüpler yasası çıkmalı.

Konular: Spor, Futbol
Salı günkü toplantıya Fenerbahçe ve Trabzonspor haricindeki Süper Lig kulüplerinin yöneticileri katıldı. [Fotoğraf: AA]

kulüpler birliği vakfı (kbv) başkanı göksel gümüşdağ salı günü yaptığı açıklamada kulüplerin (bu arada son toplantıya fenerbahçe ve trabzonspor katılmamış ve de fenerbahçe uzunca süredir vakıf toplantılarına katılmıyor) naklen yayın ihalesini kendilerinin yapması konusunda karar aldıklarını ve bunu gerçekleştirmek içinde süper lig a.ş.'nin kurulması gerektiğini söylemiş. gümüşdağ'ın kim olduğunu hatırlarsak bu önerinin icazet alınmış ciddi bir öneri olduğu anlaşılır.

çok uzun bir süredir türk futbol yönetişim modelinin çağ ve avrupa dışı olduğunu yazıp duruyoruz. uefa'ya bağlı 54 federasyon içinde bir tek türkiye futbol federasyonu'nun kanunla kurulduğunu, özel hukuka göre yönetildiğini; genel kurul yapısının 53 ülkeden farklı olarak neredeyse sadece profesyonel kulüplerden oluştuğunu söylemekten dilimizde tüy bitti. bilgi için diğer ülkelerin hepsinde federasyonlar ülkelerinin dernekler kanununa göre kurulan sivil toplum örgütleridir; genel kurullar aşağıdan yukarıya demokratik bir oluşumla oluşur; ve de genel kurulların çoğunluğunu amatörler ve futbolun diğer paydaşları oluşturur.

bugünkü genel kurul yapısı ile tff ancak profesyonel futbol kurumu olabilir. çünkü evrensel tanımıyla ne federasyondur, ne de futbolun tüm paydaşlarını hakkaniyetle temsil eder.

by Ahmet Güvener


bugünkü genel kurul yapısı ile tff ancak profesyonel futbol kurumu olabilir. çünkü evrensel tanımıyla ne federasyondur, ne de futbolun tüm paydaşlarını hakkaniyetle temsil eder.

kulüplerimizin yönetişim yapısı da tam bir aşûredir. çoğu kulübümüz hem dernek hem de anonim şirkettir. 'kârlar aş'ye, zararlar derneğe' diyebiliriz. anglo-sakson sistemin getirdiği sahipli kulüp modeli üst liglerimizde yoktur. kulüpler ve yönetimleri dernekler kanunu'na göre kurulmuştur. aslında kâr amacı gütmeyen kurumlar için düşünülmüş dernek modelini kullanarak "hesap verilebilinirlik"ten kurtulurlar. adı büyük olan tüm kulüplerimiz zarardadır ve bazılarını bu zarara sokan kişiler hiçbir sorumluluk almadan kulübü bırakıp gitmişlerdir.

kısacası bu yönetişim modeli ile türk futbolunun kurtuluşunu beklemek tam bir hayaldir.

yapılması gereken 3 adım vardır:

a) tff genel kurul yapısını değiştirerek profesyonel kulüplerin hegemonyasından kurtarmak.

b) kulüpler yasası çıkartarak yöneticileri mali sorumlulukla mükellef kılmak

c) lig şirketleri oluşturarak liglerin kulüpler tarafından yönetilmesini sağlamak.

kulüpler birliği başkanı'nın bu hafta önerdiği sadece son maddenin bir kısmıdır. yani kbv naklen yayın ihalesini kendi düzenleyerek, tff 'ye 5894 numaralı kanundan doğan yüzde 10'u vermemeyi planlamaktadır. tff bu yüzde 10 karşılığı süper lig'in organizasyon sorumluluğunu üstüne almaktadır. umarım bu konuda yanılıyoruzdur.

eğer kbv açıklamasından anladığımız doğru ise yine bir kez daha avrupa'da hiçbir ülkede olmayan bir modelle karşı karşıya kalacağız. bu model yukarıda bahsedilen diğer adımlar gerçekleşmeden hayata geçirilecek olursa türk futbolu için asla bir çözüm olamaz. sadece profesyonel kulüplere aktarılan mali kaynak miktarı artar. bugün zaten türkiye avrupa'nın altıncı, bir başka araştırmaya göre yedinci, büyük futbol ekonomisidir. ama sportif anlamda en sonlardadır. diğer bir deyimle bu yanlış modelle sokağa atılan para miktarı artar.

hazır söz naklen yayın gelirlerinden açılmışken premier lig'in yaptığı yeni anlaşmanın (20 milyar tl) türkiye'nin bugünkü rakamının 20 misli olduğunu hatırlatalım. üstelik bu rakama yurt dışı yayınlar dâhil değildir. bu, kulüplerimizin iştahını açabilir. fakat ne yazık ki süper lig'in futbolunun marka değeri premier lig'in 20 mislinden de küçüktür. kbv'nin yapacağı ilk iş ligin marka değerini düşürecek davranışları önlemek olmalıdır. nba'in clippers'in sahibi donald sterling'e - seçilmiş başkanı değil sahibi - ırkçı söylemlerde bulunarak  nba'in marka değerini düşürdüğü  için ömür boyu men cezası verdiğini anımsayalım. unutmayalım nba, clippers da dâhil tüm kulüplerin kurduğu bir şirket, yani sterling nba'in ortağı. ikinci adım olarak önerdiğim kulüpler yasası'nın önemi işte burada ortaya çıkıyor. kulüp yöneticileri her eylemlerinden - mali veya diğer - sorumlu olmalıdırlar, yoksa ligin marka değeri düşer.

avrupa'nın gelişmiş liglerinde (premier lig, bundesliga vb.) ve de abd'deki tüm profesyonel liglerde naklen yayın ihalelerini malın sahibi olan kulüpler oluşturdukları bir şirket aracılığı ile yaparlar, ama ligi de kendileri yönetirler. yani fikstürü kendileri belirler, disiplin olayını kendileri düzenlerler ve bir ölçüde de hakemleri kendileri yönetirler. (uefa ve fifa liglerin hakem atamasını ve eğitimini tek başlarına yapmalarına izin vermemektedir.) kısacası bugün eleştirdikleri herşey için kulüpler taşın altına ellerini koymak zorunda kalırlar.

tff'nin kuruluş kanunun değişmesi ya da kalkması gerekiyor

gerek kulüplerin naklen yayın ihalesini kendileri yapabilmesi, gerekse ligi organize etmesi için öncelikle 5894 numaralı tff kuruluş kanunu'nun ya değişmesi ya da kalkması gerekecektir. 

by Ahmet Güvener


peki eğer yanılmışsak ve de ligleri de kendileri yöneteceklerse bu durumda ne gibi değişimler olacaktır? gerek kulüplerin naklen yayın ihalesini kendileri yapabilmesi, gerekse ligi organize etmesi için öncelikle 5894 numaralı tff kuruluş kanunu'nun ya değişmesi ya da kalkması gerekecektir. ayrıca bu değişim sadece süper lig için düşünülmemeli, profesyonel takım sayısı azaltılarak tüm profesyonel ligler için veya en azından 1. lig için tasarlanmalıdır. bu arada türkiye'nin ingiltere'den sonra avrupa'da en fazla profesyonel takıma sahip ülke olduğunu hatırlatalım.

tff'nin işi ne olacaktır diye düşünebilirsiniz. çünkü bu yapısı ile tff yalnızca profesyonel liglere ilgi göstermekte ve onların bir dediğini iki yapmamaktadır. ne yapsınlar; siyasi iradenin işaret ettiği bir başkan ve de demokles'in kılıcı gibi başlarının üstünde yüzde 90'ını profesyonel kulüplerin oluşturduğu bir genel kurul. işte kulüpler liglerin yönetimini aldığı zaman, tff asli görevi olan varsa alt profesyonel liglerin organizasyonu, lisanslama, yetiştirme, geliştirme ve milli takımları yönetme görevini üstlenecektir.

nasıl uefa kendi müsabakalarına katılacak kulüplerde bazı kriterler arıyorsa, uymayanları müsabakalara almıyorsa, tff de çok gecikmiş ulusal lisanslama sistemini devreye sokmak zorundadır. yani süper lig a.ş.'nin organize ettiği lige katılabilmek için kulüpler tff'den lisans almak zorunda kalmalıdırlar. tff'nin bu modelde lisanslama ile ilgili sorumluluğu budur. ayrıca tff, antrenörleri, hakemleri sağlık personelini yetiştirme ve lisanslama sorumluluğunu da taşıyacaktır.

işte bu noktada önerdiğim birinci adımın önemi ortaya çıkıyor. bu genel kurul yapısı ile ulusal lisanslama sistemini devreye sokamazsınız, soksanız da uygulayamazsınız.

pekiyi, birinci adımı nasıl gerçekleştireceğiz?

genel kurul yapısını ana statü belirler ve ana statüyü de genel kurul değiştirebilir. profesyonel kulüplerin kontrolündeki bir genel kuruldan kontrollerini kaybedecek bu değişimi beklemek fazla hayalperestliktir. o zaman ya genel kurul yapısı kanuna konacak, ya da kanun külliyen kaldırılacaktır. en doğrusu kanunun kalkması ve yeni federasyonun aşağıdan yukarıya demokratik bir şekilde dernekler kanunu çerçevesinde yapılanmasıdır. fakat 1936'dan beri sporu yöneten ve 5894 numaralı kanun çıkarken tff'nin merkezi ankara olacak diye ısrar eden devletin bu radikal değişime izin vereceğini hiç sanmıyorum.

onun için bu son öneri gerçekten bir "devrim gibi bir karar" mıdır, değil midir göreceğiz.

ahmet güvener 1953'te istanbul'da doğdu. türkiye ve abd'de bilgisayar mühendisliğini tamamladı. bilgi teknolojisi sektöründe üst düzey yönetici olarak çalıştı. 10 yıl futbol hakemliği, tff'de mhk üyeliği, mhk başkanlığı, başkan danışmanlığı, futbol gelişim merkezi direktörlüğü ve genel sekreterlik yaptı. uefa ve fifa'nın çeşitli panellerinde görev aldı.

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Ahmet Güvener

ahmet güvener 1953'te istanbul'da doğdu. türkiye ve abd'de bilgisayar mühendisliğini tamamladı. bilgi teknolojisi sektöründe üst düzey yönetici olarak çalıştı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;