Görüş
Dünya tarımı yeniden keşfederken topraklar elden kayıyor
Dünyada gıdanın bugün ve gelecek için ne kadar önemli bir silah olduğunu gösteren örnekler artıyor. Ülkeler artık tarım topraklarına daha fazla önem veriyor, korumak için daha radikal çözümler arıyor. Türkiye'de ise tersine bir süreç söz konusu.
son yıllarda dünyada tarım adeta yeniden keşfediliyor. bir yanda açlık, beslenme yetersizlikleri ve gıda güvencesinde gelecek kaygısı, diğer yanda israfın yaşandığı bir dönemde tarım yeniden gündeme geliyor. dünyada giderek artan sağlıklı ve dengeli beslenme kaygısı geçmişe yeniden hızlı bir dönüş arayışını da beraberinde getiriyor. ülkeler telaş içinde. gıda güvencesi ve gıda güvenliği alarm veriyor. insanlığın ve tüm canlıların geleceği, gıda üretimi ve gıda güvencesi için tarım toprakları önemli bir doğal kaynaktır. toprağına sahip çıkan, onu koruyan ülkeler gelecek yüzyıllara daha güvenli bir ortamda geçeceklerdir.
işte, bu süreçte tüm dünyada giderek “toprağa hücum” yeniden başladı.
• ispanya, kamboçya ile milyonlarca hektar arazi için anlaşma yolları arıyor.
• kamboçya ayrıca suudi arabistan ile 1,6 milyon, çin ile 1,2 milyon hektarlık kira anlaşmaları yapıyor. çin bir yandan da ukrayna’dan 3 milyon hektar arazi alıyor.
• suudi arabistan, endonezya ile çeltik üretimi için 4,3 milyar dolarlık 2 milyon hektar arazi için kira sözleşmesi yapıyor.
• birleşik arap emirlikleri 3 milyar dolar karşılığı 800 bin hektar arazi için pakistan hükümeti ile müzakere ediyor.
• avrupalı şirketler şimdiye kadar afrika’da 3,9 milyar hektar arazi topladı, ancak hedefleri 17,5 milyar hektarlık arazi ve bunun için uğraşıyorlar.
• ingiliz yatırım fonu yöneticisi şöyle diyor: "2050 yılına kadar üretimimizi yüzde 50 artırmazsak çok ciddi küresel gıda sıkıntısı çeleceğiz." ve ardından afrika’da arazi aramaya başlıyor.
bütün bu girişimler gıdanın bugün ve gelecek için ne kadar önemli bir silah olduğunu gösteriyor. ülkeler artık tarım topraklarına daha fazla önem veriyor, korumak için daha radikal çözümler arıyor. bazen de başka ülkelerin toprağını satın alarak gelecek güvencesini inşa etmeye çalışıyor.
türkiye’de tarım arazileri hızla azalıyor
türkiye'de ise tersine bir süreç yaşanıyor. türkiye istatistik kurumu (tüik) ve diğer kaynaklardan derlediğimiz verilere göre son 10 yılda yani, 2004-2013 döneminde türkiye 27,8 milyon dekar tarım arazisini üretim dışı bırakmış, yani kaybetmiştir. iklim değişikliğinin, kuraklığın, açlık ve yoksulluğun kol gezdiği dünyamızda bu kaybedilen toprağın ne kadar üretim anlamına geldiğini bazı karşılaştırmalarla açıklamak gerekir.
27,8 milyon dekar tarım alanında türkiye’nin ortalama verilerine göre;
• 7,8 milyon ton buğday üretilebilirdi (ve bir o kadar da saman elde edilebilirdi) veya
• 4,1 milyon ton kuru fasulye üretilebilirdi (sulama durumunda) veya
• 3 milyon ton mercimek elde edilebilirdi.
bu örnekler artırılabilir. burada önemli olan milyonlarca dekar tarım arazisi ile aynı zamanda gıda güvencemizi de ne kadar tehlikeye attığımızdır.
tarım topraklarının hızla azalması bazen yasal yollarla, bazen de yasa dışı uygulamalarla oluyor. tarım topraklarının korunması, amaç dışı kullanımının önüne geçilmesi ve planlanması amacıyla 2005 yılında toprak koruma ve arazi kullanımı yasası çıkarılmıştır. ancak, 2001-2005 arasında amaç dışı toprak kullanımına izin verilen alan yaklaşık 439 bin hektar iken, yasa sonrası dönemde ne yazık ki biraz daha artmıştır. 2005-2010 yılları arasında 484 bin hektar alan amaç dışı kullanıma gitmiştir. demek ki ülkemizde yasalar da toprakları korumaya yetmemektedir. yasa koyucu yasayı uygulamakta yetersiz kalmaktadır! toprağını koruyabilen ülkeler, çıkardıkları yasaları ödünsüz uygulamaktadır. bu ülkelerde günübirlik yönetmeliklerle yasanın engelleri aşılmaya çalışılmaz. topraklarını bir plan, bir sistem dâhilinde korurlar. nerelere konut yapılacağına, nerelerin sanayi, nerelerin turizm yatırımları için kullanılacağına uzun dönemli planlarla belirlerler.
tarım toprakları en çok imara, inşaata, turizme, sanayiye feda ediliyor. sadece 2011 yılı verilerine göre; konut için 124 bin dekar, sanayi için 224 bin dekar, madencilik için 124 bin dekar toprağı elden çıkarmış ve geri dönüşü olmayan bir biçime getirmişiz. yani ranta kurban etmişiz...
türkiye’nin tahıl ambarı olarak bilinen, mavi tünel projesi uygulanan, kuraklığın en çok etkilendiği konya, en fazla tarımsal toprak kaybı yaşayan ildir. konya son 10 yılda tarım topraklarının dörtte birinden fazlasına denk gelen 7,16 milyon dekar toprağını kaybetmiştir. bir başka saptama ise şudur: türkiye’de oransal olarak il gelirleri içinde tarımın fazla olduğu, kır nüfusunun fazla olduğu iller en fazla toprak kaybı yaşayan illerdir; kars, adana, kahramanmaraş, afyon, diyarbakır gibi. bu da şu anlama geliyor: buralardan da hızlı bir tarımdan kopuş ve kente yığılma söz konusudur.
tarım topraklarının azalması; gıda güvencesinin kaybına, biyoçeşitlilikte azalmaya, kırsal nüfusun tarımdan ve kırsaldan kopmasına, tarımda dışa bağımlılığa, su kaynaklarının azalmasına, ani iklim değişikliği hareketliliğine, meraların elden çıkmasına yol açmaktadır.
toprak önemini hiç yitirmeyecek
küresel iklim değişikliği ve küresel neoliberal şirketler, gittikçe daralan tarım alanları için ciddi sorunlar getiriyor. susuzluk ve kuraklıkla birlikte geçim kaygısı taşıyan, ekmek, iş bulma derdinde olan insanoğlu için karamsar bir tablo var ortada. modern tarım ve mevcut gıda sistemi de artık dünya nüfusunu beslemekte yetersiz kalıyor. çözüm su, toprak ve enerji kaynaklarını akılcı, sorumlu ve geleceğe de taşıyabilecek biçimde kullanmaktan geçiyor.
iklim değişikliği toprakların kıymetini ve korunma zorunluğunu daha da ön plana çıkarmaktadır. burada bir saptama yapmak gerekirse; iklim değişiklikleri, thomas robert malthus’un 1789'da ortaya attığı nüfus teorisini yeniden gündeme getirmektedir: nüfus geometrik olarak artıyor ama hem türkiye’de hem de dünyada gıda üretimi artık aritmetik olarak bile artmama tehdidindedir. nitekim uyarılar gelecek yıllarda gıda üretiminin azalacağını ve fiyatların da çok hızlı artacağını gösteriyor. 1975 yılında abd başkanı gerald ford, 13 ülkede nüfus artışının amerika açısından tehdit oluşturduğunu ve bu nedenle nüfus artışının kontrol altına alınmasını söylerken, gelecekte dünyanın sürükleneceği gıda krizine daha o zamandan dikkat çekmiştir.
gelişmiş ülkeler arasında tarımı geri kalan bir ülke yoktur. çünkü tarım ile sanayisini birlikte ele alan ve teknolojiyi her iki alanda ortak kullanan ülkeler, sağladıkları ilerlemeyle hem tarımı hem de sanayisi gelişmiş ülkeler haline gelmiştir. fakat gelinen noktada artık bu ülkelerde de tarımının gelişmişliği sorgulanmaya başlanmıştır. çünkü tarım artık sadece çiftçilik, gıda ise tek bir ürün anlamına gelmemektedir. tarım, üretimin yanı sıra toplumun sağlıklı ve dengeli beslenmesinin temel unsuru haline gelmiştir.
verim artışı ve tarım teknolojisi, üretimi bir noktaya kadar getirebiliyor fakat bu, insanların sağlıklı beslenmesi, iklim değişikliğine karşı güvencede olması sonucunu doğurmuyor. böyle olsa tarımda yeşil devrimi yakalayan ve yaşayan ülkeler başka ülkelerin toprağına göz dikmezlerdi ve satın almazlardı. abd’de buğday üretimindeki yüzde 2’lik bir azalma dünyayı derinden etkiliyorsa, rusya verim azalmasından dolayı buğday ihracatını yasaklıyorsa demek ki toprak hiçbir zaman tarım açısından önemini kaybetmeyecektir.
prof. dr. bülent gülçubuk, ankara üniversitesi ziraat fakültesi tarım ekonomisi bölümü öğretim üyesi ve ziraat mühendisleri odası (zmo) genel merkez yönetim kurulu üyesi. gülçubuk ayrıca ankara üniversitesi kalkınma çalışmaları uygulama ve araştırma merkezi müdürü'dür. kırsal kalkınma, kırsal sosyoloji ve kalkınma politikası alanlarında çok sayıda makalesi ve kitabı bulunmaktadır.
bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar