Görüş
Hava saldırıları ve Batı’nın prestij kaybı
En son Pakistan’daki hava saldırılarına verilen yanıt, ABD’nin dışarıdaki gücünün ne derece azaldığını gösteriyor.

abd’nin ve batı’nın azalmakta olan prestijine dair alametler 2011’in son aylarında kendilerini gösterdi. devam etmekte olan bir ekonomik kriz ve bu krize etkin bir biçimde çözüm bulamama durumu mevcut. ancak diğer bir işaret de irak başbakanı nuri el maliki’nin vakit geçirmeden iktidarını mezhepçi bir temel üzerinde sağlamlaştırmasıydı. abd’yi, demokratik projeyi ciddi bir şekilde dağıtmaya başlamadan bile önce eline geçen uygun fırsat kırıntılarında reddetmeye çalıştı.
iranlılar, belki de ahmakça, hava saldırısı tehditlerinin ve yaptırımların gölgesinde roketlerini doğrultuyorlar ve nükleer hırslarını gerçekleştirmeye çalışıyorlar. abd yardımına bütünüyle bağımlı olan mısırlılar ise, demokrat ve cumhuriyetçi partiler ya da avrupa’nın öncü gücü almanya tarafından desteklenen stk’ların ofislerini basabiliyorlar.
ancak en kaygı uyandırıcı ve ilginç işaret ise pakistan - afganistan sınırında 25/26 kasım gecesi yapılan hava saldırısının devamında yaşanan olaylarda kolayca görülebilir.
bugün birçok kişi, prestij ve meşruiyet gibi konularda düşünürken “yumuşak güç”ten (fikirlerin gücünden) bahsediyor. diğerleri ise sert gücün “maddi” gerçekliklerine odaklanıyor. “uluslararası toplum”un ne düşündüğü ise etkisiz; önemli olan kaç tank ve uçak geminiz olduğu ya da gsmh’nizin boyutu.
prestij ve itibar uluslararası ilişkilerde bir çeşit eski moda terimler. “yumuşak” ve “sert” güçlerin birbiriyle nasıl etkileştiğini düşünmeye yarar. aynı zamanda daha geniş alandaki fikirler ve inançlar bağlamında, insanların dünya siyasetindeki olayları nasıl anlayıp, onlara nasıl tepki gösterdiğine dikkat çeker.
bir devletin, milletin ya da uygarlığın itibarı, parça parça, o devlet, millet ya da uygarlık hakkında kabul edilen hakikatler ile ilgilidir. bu tip hakikatler aracı amaçlar için yaratılamaz yahut yumuşak güç ve propaganda kavramlarının kullandığı “halka ilişkiler” ofisleriyle kontrol edilemez.
prestij ve meşruiyet daha çok, diğerlerinin, eylemlerinizi nasıl yorumladığıyla ilgilidir. geçmişin ve insanların kimliklerinin ve birbirleriyle etkileşimlerinin ürünüdür.
sert gücün kullanıldığı bağlam, hava saldırısında olduğu gibi, olayla ilgili olan insanların inançları ve tepkileri etrafında değerlendirilir. açıklamalar ve yorumlamalar hükümette, medyada ve başka yerlerde yapılır ve çeşitli izleyiciler arasında kendine yer bulur. bunların üzerine kurulu eylemler ve anlayışlar bir hava saldırısının sadece stratejik tesirini belirlemez, aynı zamanda bir hava saldırısının ne olduğunu, kökeninde ne anlama geldiğini ve siyasi olarak ne değiştirdiğini gösterir.
çok iyi bilindiği üzere, taliban direnişçileri ve tabii ki hakkani örgütü pakistan’daki bir takım unsurlardan destek alıyor ve ülkenin bazı bölgelerinde kendilerine sığınacak güvenli yerler bulabiliyor. direnişçiler bazen pakistan'ın askeri üniformasını giyerek sınırı geçebiliyor.
26 kasım’da hava saldırılarıyla sonlanan abd-afgan ortak operasyonunun amacı sınır ötesi trafiği engellemek içindi. ekim ayında da bölgede benzer bir operasyon, roketatar atışı altında kalınmasıyla birlikte yarıda kesilmişti. abd’li yetkililer, operasyondan haberi olan pakistan yönetiminin taliban’a haber sızdırdığından şüphelendiler. bölgede aktif 50 taliban direnişçisinin olduğunu düşündüler.
26 kasım gece yarısından sonra, abd-afgan güçlerine, sonrasında pakistan karakolu olduğu anlaşılan bir yönden ateş açıldı. çağırdıkları hava saldırı desteği neticesinde 24 pakistan askeri öldü.
iki taraf arasındaki anlaşılabilir güvensizlik bu sonuca yol açtı. “sıcak çatışmaya giren askerler” tarafından çağırılan hava saldırı desteği zaten en iyi şartlar altında bile karmaşık bir iştir ve gecenin sessizliğinde engebeli bir arazide çok daha kolay hata yapılabilir.
pakistan ordusu ve diğer başka yetkililer saçma bir şekilde, saldırının önceden planlandığını ve hatta nato’nun bir “komplo”su olduğu şeklide beyanatlarda bulundular. pakistan askerlerinin cenazeleri medya gösterisi haline geldi. pakistan, hava saldırısını, abd’nin ülkedeki insansız hava aracı üssünü kapatmak ve nato’nun ikmal yollarını kesmek için kullandı. abd’nin pakistan halkının gözünden son derece düşmüş olması bu tip bir tepkiyi pakistan hükümeti için kaçınılmaz hale getirdi.
bu durum batı’nın afganistan’daki projesinin sürdürülebilirliği ve pakistan’da teröre karşı verilen savaşın başarısı açısından son derece kaygı verici. daha da şaşırtıcı olan ise dünyanın çeşitli yerlerinden olayı takip eden izleyicilerin hava saldırılarını gayrimeşru görmeleri oldu. abd dışişleri bakanlığı görevlileri, gerçekten ne olduğu önemli olmaksızın abd’nin özür dilemesi gerektiğini savundu.
iha'lar uluslararası toplumdan büyük tepki görüyor. [rjosef, flickr]
olay, hava saldırısı sanki ateş altında kalan abd ve afgan güçlerine ateş açan askerleri değil de, kasıtlı olarak sivilleri vurmuş gibi değerlendirildi. savaşın sisi altında (bahsi geçen sınır geçişlerini kullanarak), afganistan’da en çok sivili öldürenin esasında taliban olduğu gerçeği unutuluyor.
abd’nin askeri gücü, dünyanın gözünde öylesine gayrimeşru olarak değerlendiriliyor ki, saldırıya uğrayan abd askerlerinin nefsi müdafaa hakkı bile tanınmıyor; hatta askeri hedeflere karşı gerçekleştirilen nokta saldırılar bile bir çeşit savaş suçu olarak değerlendiriliyor.
abd’nin içine düştüğü bu durum, içinden çıkılması imkansız bir pozisyon. abd’nin elinde kalan son güç kaynaklarından biri olan ezici askeri gücünü kullanma becerisine zarar veriyor ve amacından uzaklaştırıyor.
nihai olarak bunlar, abd’nin 11 eylül’e kendini mağlup eden yanıtının acı meyveleridir.
tarak barkawi new school sosyal araştırmalar merkezi’nde öğretim üyesidir.
bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar