Görüş
Körfez'de uzlaşının başlangıcı mı daha fazla anlaşmazlık mı?
Katar dünyada Mısır'da olan bitene karşı çıkan tek ülke değil. Katar halen Mısır'ın istikrarı için tek çözümün ulusal ittifak olduğunda ısrar ediyor. Bunun dışındaki çözüm ise Mısır'ın iki yıldan fazladır yaşadığı istikrarsız şartların sürmesidir.

körfez işbirliği konseyi (kik) ülkelerinin, aralarındaki anlaşmazlıkları dışarıya yansıtmama yönündeki geleneksel tutumlarının aksine, üç körfez ülkesi büyükelçilerinin (suudi arabistan, birleşik arap emirleri ve bahreyn) katar'dan çekilmesi krizi, alışılmışın dışında bir görüntü çizdi. bu kriz, amaçları açık aleni bir anlaşmazlığı ve bu anlaşmazlığı (halk ve hükümet olarak körfez'in alışık olunmayan bir tablo içinde bir gerginlik yaşaması için) göz önüne sermek isteyenleri ortaya çıkarttı.
konuyu derinlemesine ele almadan önce krizin başlarına gitmek bir nebze yararlı olabilir. böylelikle krizin ayrıntılarını ve kik dışişleri bakanlarının geçen perşembe günü riyad'daki bir askeri üste imzaladığı son anlaşmayla çözülene kadar nasıl geliştiğini anlayabiliriz.
hükümetlerin ve bölge halklarının alışık olmadığı bir gelişme içinde üç kik üyesi ülkenin, suudi arabistan, bae ve bahreyn'in aldığı büyükelçilerini katar'dan çekme kararı, bir anda haberlerde yer aldı. bu ülkeler yaptıkları açıklamalarda kararı, katar'ın iç işlerine yönelik 'müdahaleleri', bölge güvenliğinin ve halkların çıkarlarının tehdit edilmesi sebebiyle aldıklarını belirtti.
katar'ın sükûnet ve ferasetin hakim olduğu bildirisi gecikmedi. bildiride 'suudi arabistan, bae ve bahreyn'deki kardeşlerin attığı adımın körfez halklarının çıkarları, güvenlikleri ve istikrarıyla değil, kik ülkeleri dışında yaşanan sorunlar etrafındaki tutum farklılıklarıyla ilişkili olduğu' ifade edildi.
bundan kısa bir süre sonra, riyad'ın çağrısını yaptığı ve geçen perşembe günü kik dışişleri bakanları'nın katıldığı toplantıyla ve resmi bildirinin yayınlanmasıyla herkes bir kez daha şaşırdı. bildirinin resmi olarak titizlikle hazırlandığı ve aynı zamanda gayet açık olduğu görüldü. şöyle ki bu bildiri, 'bakanların ilkeler ve sözleşmeler üzerinde geçmişte anlaşmaya varılan konularda anlaştıkları' dışında bir anlam taşımaz veya daha fazlasını kaldıramaz.
zaten otuz yıldan fazla süre önce kik oluşumu bu ilke ve sözleşmeler üzerine bina edilmiş, 'körfez ülkelerinden hiçbirinin politikasının, üye ülkelerin çıkarlarını, güvenlik ve istikrarını etkilememesi ve egemenliklerini tehdit etmemesi için kolektif çerçeve içinde yürümeyi teminat altına alacak mekanizmaların benimsenmesinde anlaşmaya varılmıştı'.
o halde konu netliğe kavuştu ve her ülkenin bir egemenliğinin olduğu, bu egemenlik kapsamında kendi dış politikalarıyla ilgili konularda uygun karar alma hakkının bulunduğu konusu netlik kazandı. yani özetle bakanlar üye hiçbir devletin kendi çıkarına olmadığını düşündüğü belirli bir görüşe zorlanmaması gerektiği hususunda anlaştılar ve asıl olanın koordinasyon sağlamak, üyelerin çıkarları ve bakış açılarıyla örtüşen bir görüşe varma amaçlı bir tartışma yürütmek olduğu yönünde bir fikir birliğine vardılar.
katar'ın ilk bildirisi zımnen bu anlama vurgu yapıyor. yaşanan anlaşmazlık, körfezlilerin birbirine bölünmesi ve anlaşmazlık sebebiyle büyükelçileri çekme krizinin yaşanması, körfez halklarının çıkarları, güvenlikleri ve istikrarlarıyla değil, kik ülkeleri dışında yaşanan gelişmelerdeki tutum farklılığıyla ilgilidir. en belirgin sorun, mısır'daki darbe hükümetine yönelik tutumdur. ardından suriye devrimi gelmektedir. gerçi birinci sorunla ilgili anlaşmazlık en ön plana çıkanı ve körfez ülkelerinin birbirleriyle ilişkilerinde en fazla etkili olanıydı.
son körfez dışişleri bakanları bildirisinin yayınlanmasından sonra analistler, eleştirmenler, körfez konularını ve bölgesel ilişkileri takip edenler bölündüler. her ekip anlaşmaya veya bildiriye kik ülkelerine yönelik tutumları yanı sıra özellikle de katar ve müslüman kardeşler cemaatine yönelik şahsi tutumu doğrultusunda bakmaktadır.
bildirinin körfezliler arasında son patlak veren anlaşmazlıkta galip ve mağlubun olmadığını ifade edecek şekilde formüle edildiği açıkça görüldü. her ülkenin kendi saygınlığını ve yaklaşımını koruyan diplomatik ilkeden hareketle, bu formülde eleştirilecek hiçbir bir nokta bulamıyorum. anlaşmazlığa düşenleri, kazanan ve kaybeden diye sınıflandıranlar ise, kesinlikle az önce bahsini ettiğimiz kendi tutumlarına göre böyle bir tasnifte bulunmaktalar.
körfez'de katar'a karşı duran ekip tartışmasız ihvan cemaatine de karşı durmaktadır. zira arap baharı devrimleri başladığından beri katar ile ihvan arasında her daim bir bağlantı kuruluyor, katar'ın bu cemaatin en büyük destekçisi pozisyonunda durduğu savı, kabul edilmesi bir yana dayanılabilecek sağlam hukuki deliller sunulmadan iddia ediliyor.
katar'ın mısır'da 3 temmuz sonrası yaşananlara ve seçilmiş hükümete karşı yapılan darbeye yönelik tutumu bu iddianın kanıtı olarak görülüyor. kanımca bu tutum katar'ın ihvan'ın yanında olduğuna ve desteklediğine yeterli kanıt sayılmaz. bu iddia doğru olsaydı ihvan'ın, liderlerinin ve üyelerinin halini daha iyi görürdük.
katar'ın politikalarına karşı duranların ihvan'ın eğilimlerine karşı çıktıklarını görüyorsunuz. katar'la birlikte ihvan zikredildiği zaman burada al jazeera'yı da ilave etmeniz kaçınılmaz oluyor. ayrıca katar'a karşı çıkan ekip bu sınıflandırmayı seviyor.
bu ekip son körfez bildirisini önceki şartlarından ödün veren katar'a ağır bir darbe ve doha'nın körfezli kardeşlerinin taleplerine 'boyun eğmesi' olarak gördü. belli medya organlarında bu ödünlerin çoğu serdedildi ve yayınladı. oysa bu ödünlerden hiç biri katar'ın ödün verdiğini ifade eden kesin, açık bir kanıtla ispatlanmadı. bunlar kanımca bu ekibin olmasını temenni ettiği ve halen temenni ettikleri ancak yaşananların tam tersini gösterdiği bir dizi temenni.
körfez anlaşmazlığındaki temel sorun yukarıda da belirttiğimiz gibi mısır'daki darbe hükümetine yönelik tutumdur. bildiri bu anlaşmazlığa belirtildiği şekilde uzaktan veya yakından hiç değinmedi. hatta belki bildiriden zımnen katar'ın mısır'daki olaylara yönelik tutumuna itiraz edilmediği de anlaşılabilir.
kanımca katar görüşü söz veya eylem olarak yeni değil ve katar dünyada mısır'da olan bitene karşı çıkan tek ülke değil. katar hala mısır'ın istikrarı için tek çözümün ulusal ittifak olduğunda ısrar ediyor. bunun dışındaki çözüm ise mısır'ın iki yıldan fazladır yaşadığı istikrarsız şartların sürmesidir.
o halde yukarıda anlatılanlardan anlaşıldığı üzere katar, bazılarının birilerini yanıltmak istediği gibi mısır'a yönelik tutumundan ödün vermedi. katar'ın bu değişmez tutumunu al jazeera kanalının performansı izliyor. al jazeera hala darbe hükümetine yönelik net tutumunu muhafaza etmektedir. bu da katar karşıtı ekibin al jazeera'nın başta mısır devrimi olmak üzere arap baharı devrimlerinin yanında yer alma konusunda ödün verdiği yönündeki iddialarını çürütüyor.
bildiriye dönecek olursak, bildirinin bazılarının çarpıttığı ve başkalarının nezdinde 'bildirinin katar'ı zorlayacağı ve körfez ortak kararına boyun eğmesini gerekli kılacağı' yönünde bir algı oluşturmak istedikleri gibi sadece katar'ı sorumlu kılmadığını söyleyebiliriz. oysa bildiri gayet açık ve maddeleri sadece katar'ı değil herkesi bağlıyor. belki de en önemli maddesi her devletin bağımsızlığına saygı ve dış politikanın her devletin egemenliğinin bir parçası olduğudur.
buradan hareketle katar'ın kendi stratejisi içinde sabiteler (değişmezler) olarak gördüğü önceki tutumlarından geri adım atmadığı söylenebilir. bölgenin ve halklarının güvenliği ve selametini korumak bu sabitelerdendir. ancak sürpriz bildirinin yayınlanması körfezlilerin katar'ın özellikle de mısır ve darbeye yönelik tutumuyla ilgili görüşünü ve saygınlığını anlamasına sebebiyet verdi. darbe hükümetini destekleyen körfezlilere bu desteğin oldukça maliyetli olduğu anlaşıldı. zira ufukta yakına zamanda istikrarın sağlanacağına veya körfez desteğine bağlılığın azalacağına dair hiçbir olumlu gösterge görülmüyor.
bu durum mısır'da hali hazırdaki hükümeti destekleyen körfezlilere, şartları tekrar değerlendirmeleri ve yeni tutum almaları için kapıyı ardına kadar açabilir. bu da özellikle birleşik arap emirlikleri'nin mısır'a yönelik tutum değişikliğine karşı sert tavrını ve son bakanlar bildirisine karşı çıktıklarına dair bazı medya sızdırmalarını dikkate alacak olursak, yeni bir anlaşmazlığa götürebilir. birleşik arap emirlikleri'nin tavrı, büyükelçiler krizinden bu yana sanki bunca gelişme hiç yaşanmamış gibi davrandığını düşündürüyor.
bu da bizleri bir kez daha bu makalede hatırlattığım ilk katar bildirisine ve körfez üçlüsünün katar'a yönelik sert tutumunun sebebinin körfez halklarının güvenliği ve çıkarları değil, başta mısır olmak üzere kik ülkeleri dışında yaşanan olaylarla ilgili farklı tutumlardan kaynaklandığı sonucuna götürüyor.
bakanlar bildirisinin katar'ın mısır'daki darbe hükümetine yönelik tutumuyla ilgili kararına zımnen saygı gösterdiğini görüyorum. bu durum, katar dışındaki ülkeleri, tutumlarını gözden geçirmeye sevk edebilir.
ancak geçmiş olayların bir nebze okunmasıyla birlikte bae'nin tutumunda bir değişiklik beklemiyorum. aksine bae tutumunda daha da sertleşebilir ve mısır'la ilgili tek başına kalabilir. daha da ileriye gidip iran ile stratejik ilişkiler ve çıkarlar geliştirebilir. haberlere göre bae, suudi arabistan'ın körfez uzlaşısı bildirisi konusundaki kararlılığına yanıt olarak iran'la bilfiil bu adımı çoktan attı bile.
bu da görüldüğü üzere suudi arabistan ve bae'nin önceliklerinin değişmeye başladığının göstergesi. önceliklerdeki bu değişim şu an üstü kapalı olan anlaşmazlıklara götürebilir. ancak tıpkı sürpriz elçileri çekme kararı ve ardından yine sürpriz kik bakanlar bildirisinde olduğu gibi, hiçbir şey bu anlaşmazlıkların bir anda yüzeye çıkmasını engelleyemez.
acaba bizler bu kez katar'ın uzak olduğu yakın bir körfez sürprizi ile karşı karşıya mıyız? belki. zira körfez'de hiçbir şey her hangi bir zaman ve mekanda bu sürprizin yaşanmasının önüne geçemez.
abdullah imadi: katarlı gazeteci ve yazar.
twitter’dan takip edin: @abdulla_alamadi
bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar