Görüş

Merkel'in koltuğu sallanıyor mu?

Alman muhafazakarlığını revize edip Avrupa'nın en liberal merkez sağ anlayışlarından birine dönüştüren Başbakan Angela Merkel, hem ülke hem de dünya çapında popülaritesini yıllardır koruyan bir lider. Ancak Alman siyasetçinin bu girişimleri, uzun vadede koltuğunu kaybetmesine de neden olabilir.

Merkel, lideri olduğu merkez sağ partisi CDU'nun 27. Kongresi'nde (8-10 Aralık 2014) "Almanya'nın geleceği için çalışıyoruz." sloganına vurgu yaptı. [Fotoğraf: Reuters]

yaklaşık on yıldır iktidarda bulunan 60 yaşındaki almanya başbakanı angela merkel, daha uzun yıllar koltuğunda kalması kesinmiş gibi bir izlenim uyandırıyor. almanya'nın en sevilen siyasetçisi olan merkel, ülkesinin en büyük ve popüler partisi konumundaki hristiyan demokratik birliği'nin (cdu) de lideri. merkel döneminde almanya ekonomisi, euro krizi sırasında bile gelişmeye devam etti. dünyanın en güçlü kadınları arasında yer alan merkel, avrupa dışında da devlet büyüğü ve modern muhafazakar olarak saygı gören bir isim.

bununla birlikte, merkel'in koltuğu göründüğü kadar sağlam olmayabilir. bunu kısmen almanya'nın değişen siyasi ortamına bağlayabiliriz. onun alman muhafazakarlığını kapsamlı biçimde revize ederek gayet geleneksel, hristiyanlık bilinciyle hareket eden siyasi felsefesini, avrupa'nın en liberal merkez sağ partilerinden birine dönüştürmesi, uzun vadede deneyimli siyasetçinin felaketi olabilir.

kamuoyu araştırmaları, almanya'da islamofobinin avrupa'nın diğer ülkelerindeki kadar yüksek olduğunu gösteriyor. bununla birlikte, almanya'da uzun ömürlü bir aşırı sağcı parti şimdiye dek hiç olmamıştı.

by Paul Hockenos

alman siyasetinin değişimi

merkel liderliğindeki hristiyan demokratlar, şu anda üçüncü kez koalisyon hükümetine başkanlık ediyorlar. bunu belli derecede bile olsa mümkün kılan, merkez sol sosyal demokrat parti (spd) ile kurulan ortaklıktı. ülkenin en büyük ikinci partisi olan spd, merkel'in 2005-2009 yıllarındaki ilk görev döneminde de hristiyan demokratlar ile işbirliği yapmıştı. ancak cdu uzun süre, ticaret odaklı yaklaşımlarıyla bilinen hür demokrat parti'yi (fdp) ortak kabul etti. hristiyan demokratlar, her ne kadar 1980'ler ve 1990'larda helmut kohl liderliğinde kurulan sağ ittifaklarla kıyaslandığında pek uyumlu bir ortaklık sağlanamasa da, merkel'in başbakanlıktaki ikinci döneminde (2009-2013), küçük çaplı bir parti olan ve serbest piyasa ideolojisini savunan hür demokratlar ile güç birliğine gittiler.

lakin hür demokratlar, 2013 genel seçimlerinde parlamentoya girmek için gereken yüzde 5 barajını aşamadılar. o tarihten bu yana düşüş eğilimine giren fdp, almanya'nın 16 eyaletinde yerel meclislerde temsil hakkını kaybetti. hür demokratlar'ın yaşadığı mağlubiyet sonunda alman yasama organı bundestag'da muhalif kanadı temsilen bir tek, almanya'nın doğusunda güçlü olan çevreci yeşiller partisi ile sosyalist sol parti (dl) kaldı. kısa süre öncesine kadar, sosyal demokratlar, sol parti ile – her seferinde sol parti'nin siyaset sahnesinden silineceği ve böylelikle sol oyların tamamen kendilerine kalacağı umuduyla – isteksizce de olsa ara sıra ittifak kuruyorlardı.

hür demokratlar'ın yok olup gitmesi dışında, hristiyan demokratlar açısından en olumsuz gelişme, göçmen ve avrupa birliği (ab) karşıtı sağ görüşlü alternatif partisi'nin (afd) kurulması oldu.

bugün hemen hemen her avrupa ülkesinin yasama organında en az bir aşırı sağ parti mevcut. hatta bunlardan bazıları (örneğin; fransa'nın, uzun yıllar jean-marie le pen, şimdilerde ise kızı marine le pen tarafından yönetilen aşırı sağcı partisi ulusal cephe) yıllardır iç siyaset sahnesinde yer alıyor. hollanda ve danimarka gibi liberal siyaset geleneğine sahip ülkelerde bile aşırı sağcı güçler, 1990'ların başından bu yana islamofobi, göçmenlere yönelik önyargılar, "önce millet" tarzı şovenist tavırlar, kanun ve düzen kaygıları ve ab karşıtlığı gibi popülist temaları öne çıkarıyorlar. bu sayede seçimlerde yüzde 10 – hatta kimi zaman yüzde 20 – üzerinde oy toplayıp koalisyon hükümetlerinde düzenli olarak yer almayı başarıyorlar.

almanya da bu düşüncelerden payını alıyor. mesela; yapılan kamuoyu araştırmaları, almanya'da islamofobinin, avrupa'nın diğer ülkeleri kadar yüksek olduğunu gösteriyor. bununla birlikte, almanya'da uzun ömürlü bir aşırı sağcı parti şimdiye dek hiç olmamıştı. oysa 2014 başında afd, bölgesel seçimlerde başarı üstüne başarı kazanarak yüzde 10 civarında bir oy toplayıp eyalet meclislerine girdi. bu gelişme, alman siyasetinde şok etkisi yarattı. cdu'yu da, sağ blokta ayakta durabilen yegane parti konumundan uzaklaştırdı. şu anda afd'nin, 2017 ulusal seçimlerinde bundestag'a girmesi kesin görünüyor.

afd'nin parlak temsilcileri arasında, hayal kırıklığına uğramış hristiyan demokratlar ve hür demokratlar yer alıyor. ayrıca afd seçmen tabanı, neo-liberalizmin kalesi olarak gördükleri için ab'ye muhalif olan sol seçmenlere varıncaya kadar, siyasi yelpazenin her noktasına uzanıyor. afd liderleri, ikinci dünya savaşı'ndan (1939-45) bu yana alman aşırı sağında belirleyici olan demagoglara son derece mesafeli, kibar, alman tarzı bir ulusal popülizm öngörüyorlar. halbuki afd ortaya çıkana kadar onlarcası, savaş sonrası almanya'da bu alanda hakimiyet kurmaya talip olmuş ama başarıya ulaşamamıştı.

afd'nin başarısının üç temel kaynağı var:

1) almanya'nın ab ve euro bölgesi'ndeki rolünden duyulan hoşnutsuzluk. bu hoşnutsuzluğun seviyesi, örtülü bir memnuniyetsizlikten alman nüfusunun sadece küçük kesiminde yaşandığı gibi ciddi bir öfkeye uzanan doğrultuda değişkenlik gösteriyor. almanların çoğu, ab'yi gururla destekliyor. ab aleyhtarlarının, şimdiye dek siyasi açıdan ortak bir çatısı yoktu.

2) yükselen yabancı karşıtlığı. avrupa genelinde olduğu gibi, almanya da artık yabancı karşıtlığı yönünde gittikçe bağnazlaşıp islamofobik yönü öne çıkmaya başlayan, gizli ve güçlü bir eğilimle karşı karşıya.

3) almanya'daki koyu muhafazakarların, merkel'in hristiyan demokratları modernleştirme çabasından hüsrana uğramaları. merkel'in, başta kadınlar olmak üzere, toplumun geniş kesiminde popüler olmasını sağlayan, bu çabaydı. merkel – protestan, doğu alman, çocuksuz, boşanmış bir kadın kimliğiyle – cdu'yu 21. yüzyıla taşıdı. zorunlu askerliğin kaldırılması, asgari ücret uygulamasının getirilmesi, nükleer enerjiden çekilişin hızlandırılması, eşcinsel haklarının kabul edilmesi ve islamiyetin almanya'nın dinlerinden biri olarak tanınması gibi,.. kohl de dahil, seleflerinin hayal bile edemeyeceği değişiklikleri hayata geçirdi.

2017 seçimlerine kadar büyük değişiklikler olabilir. ancak kesin olan bir nokta var ki, merkel'in koltuğu, hristiyan demokratlar'ın anketlerde görünen başarısı kadar sağlam değil.

by Paul Hockenos

merkel’in önündeki seçenekler

merkel, hristiyan demokratlar'ın afd ile devlet düzeyinde yahut ulusal hiçbir koalisyona girmeyeceğine dair ant içti. merkel'in bu tavrı, hristiyan demokratlar açısından geriye tek bir muhtemel ortak bırakıyor: başlıca rakipleri sosyal demokratlar (spd). fakat böylesi bir ortaklık, anketlerde yüzde 41 oranında oy alacağı öngörülen sosyal demokratlar'ın lehine olur.

lakin spd'nin, cdu yanında ikinci planda kalmak yerine, sol bir koalisyon kurarak buna liderlik etmek seçeneği de mevcut. esasında spd bunu halihazırda 6 eyalette zaten yapıyor. buralarda yeşiller ya da sol parti ile ortaklığa giden spd, 2 eyalette sol hükümetler bünyesinde yer alıyor. spd'nin en son katıldığı thuringia yerel hükümeti, tamamen 3 sol partiden oluşuyor. sosyal demokratlar, 16 eyaletin 14'ünde ortak olarak yer alırlarken, hristiyan demokratlar sadece 8 eyalet hükümetinde görev alıyorlar.

spd-sol parti-yeşiller sol koalisyonunun dezavantajlı tarafı, sol parti'nin doğu almanya'daki bölgesel kollarına kıyasla, ulusal düzeyde aşırı solcu olması. keza, sol parti'nin bölge teşkilatları, çoğunlukla jeopolitik yerine belediye altyapısına odaklanan, pragmatik unsurlardan oluşmakta. bundestag'da israil'i lanetleyip rusya devlet başkanı vladimir putin ve komünist küba'yı öven sol parti, zaman zaman merkel'i de hitler ile kıyaslıyor. spd, ulusal hükümette böyle bir parti ile ortaklığa gidemez – veya en azından bugüne dek böyle bir çizgi izlemedi.

federal eyaletlerdeki sol hakimiyetinin, merkel hükümetine doğrudan etkisi söz konusu. alman sisteminde, ükenin 16 eyaletinde yönetimde bulunan partiler, bundesrat denilen üst mecliste temsil ediliyor (bundestag ise alt meclis konumunda). bundesrat'ın bundestag'ı muhtelif açılardan denetleme ve hatta yasama sürecine ön ayak olma yetkisi bulunuyor. dolayısıyla spd'nin bundesrat'taki çoğunluk oyu, hükümet bünyesinde ona çok daha ciddi bir prestij sağlıyor.

2017 seçimlerine kadar hâlâ büyük değişiklikler gerçekleşebilir. ancak kesin olan bir nokta var ki;  merkel'in koltuğu, kesinlikle hristiyan demokratlar'ın anketlerde görünen başarısı kadar sağlam değil. alman lider, afd'yi saf dışı bırakmak için sağa yönelebilir. ama böyle bir hamle, spd'yi hristiyan demokratlar'dan soğutur; (her ne kadar koalisyon ortaklığı açısından son derece uzak bir seçenek de olsa) yeşilleri korkutup kaçırır. dahası, merkel, bu yönde adım attığı takdirde, siyasi kariyerinin en etkileyici ve tarihi icraatından, yani alman – daha doğrusu avrupa – hristiyan demokrasisini modernize etme başarısından vazgeçme riskine girmiş olur.

paul hockenos, berlin'de yaşayan gazeteci-yazar. 25 yılı aşkın süredir avrupa birliği'nin geçirdiği dönüşüm süreçleri ile ilgili çalışmalar yapıyor. makaleleri, new york times, newsweek, the nation, foreign policy ve spiegel international gibi dünyanın önde gelen gazete ve dergilerinde yayımlanıyor.

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Paul Hockenos

Paul Hockenos

berlin'de yaşayan gazeteci-yazar. 25 yılı aşkın bir süredir avrupa birliği'nin geçirdiği dönüşüm süreçleri ile ilgili çalışmalar yapıyor. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;