Görüş

MHP'nin hayal kırıklığı

MHP beklentileri daha yukarıya taşıyabilir; AKP’yi çözmeye başladığının işaretlerini verebilir ve % 20 psikolojik eşiğini aşarak bir sonraki seçimlerde güçlü bir iktidar alternatifi olarak “ben buradayım” diyebilirdi. Bu olmadı.

Recai Coşkun, CHP ve AKP'nin çabalarına rağmen MHP'nin seçmenlerini tutmayı başardığını yazıyor. [AA]

bu yazı yazılırken başbakan “balkon konuşmasını” henüz tamamlamıştı. dolayısı ile seçimin “kazananı” belli olmuştu. seçimin kaybedeni kimdi? iki net kaybedenden söz edilebilir: birincisi ve en belirgini gülen hareketi; ikincisi ise chp.  bir de oy kaybetmese de “hayal kırıklığı” yaşayan taraf var: mhp.

partiler arasında en keyiflisi akp olsa da “seçimler tam anlamıyla ortada kaldı” demek mümkün. her parti bir önceki oylarına yakın oranda oy aldı. bunlar arasında 2011 seçimleri baz alınarak konuşulursa mhp’de bir artış; chp’de “yerinde sayma”; akp’de ise “bir düşüş” gözükmektedir. fakat akp’de gerçekleşen düşüş oranı özellikle muhalif partileri ve gülen cemaati'ni tatmin etmekten çok uzakta. akp’nin ağzının tadını kaçıracak gelişmeler de yok değil. ankara en büyük soru işareti. trakya ile batı ve güney sahil kesimlerinde bir türlü beklediği ivmeyi yakalayamıyor. güneydoğu’da durumu parlak gözükmüyor. şimdi ayrıntılara geçebiliriz.

kim kazandı?

önce kazanandan başlayalım. akp kazandı, ama neden? başbakan'ın performansını ve seçim stratejisini alkışlayalım, amenna. akp teşkilatlarının yüksek çabalarını da takdir edelim. ama hikâyenin hepsi bu kadar değil. görüldü ki halkın nezdinde “güç” değerlere galip gelmiştir. yolsuzluklar ortaya saçılıp döküldü. çarpık ilişkiler aşikâr oldu. yetmedi bir akp bakanı kuran ayetleri ile dalga geçerek konuştu. olmadı, “gençlerin belirleyici olacağı” bir seçimde “sosyal medya” üzerine yasaklar konuldu.

üstelik başbakan tamamen muğlâk gerekçelerle ama çok kesin hüküm cümleleriyle türkiye’nin en etkili cemaatini hakaret dolu suçlamalarla hasım ilan etti. ve “islamcı-sağ-muhafazakâr” seçmen bunların hiçbirini kendine dert etmedi. şu anda sahip oldukları ne ise onları riske etmedi. gücün etrafında bağdaş kurmayı, yeni bir partiye yönelerek alınacak riske tercih etti. burada muhalefet partilerinin seçmen önünde kendilerini bir seçenek olarak sunabilme konusundaki becerileri de ayrıca sorgulanabilir. “demokrasi” adına iyimser bir yorum yapmak adettense yapalım: “halk, demokratik kararına siyaset dışı müdahalelere izin vermedi, itibar etmedi!”

sonuçlar, sayın gülen’in kendi tabanının siyasi tercihlerini yönlendirme yetisi konusunda büyük şüpheler oluşturdu. ne chp, ne de mhp “gülen cemaatinin” desteğini alarak herhangi bir şehirde sıçrama yapabilmiş değil.

by Recai Coşkun

ama böyle bir ortamda iktidar partisi beklendiği kadar oy kaybetmiyorsa akla mutlaka “şaibe” gelir. doğrusu bu seçim de şaibe konusunda bolca malzeme sunuyor. boş seçim pusulaları ve mühürler çalındı. seçimden önce akp mühürlü pusulalar bulundu. oy sayımı esnasında 40’tan fazla ilde elektrikler kesildi. seçim sonuçlarını en yakından takip edeceği öngörülen cihan haber ajansı siber saldırı ile çökertildi, kamuoyu sadece akp kontrolündeki anadolu ajansı'nın sonuçlarına mahkûm edildi. ilk defa televizyon kanallarının verdiği oy oranları arasında yüzde 5’i aşan farklar görüldü. liste uzatılabilir ama akp bütün bu uygulamaları ile en çok eleştirdiği “tek partili dönem chp’sine” oldukça yaklaşmış gözüküyor.

kaybedenler

gülen hareketi kaybetti çünkü akp’ye vermek istediği dersi veremedi. daha da kötüsü, başbakan balkon konuşmasında seçim meydanlarında neyi söylediyse benzerlerini söyledi: “haşhaşilerin inlerine gireceğiz!” sonuçlar, sayın gülen’in kendi tabanının siyasi tercihlerini yönlendirme yetisi konusunda büyük şüpheler oluşturdu. ne chp, ne de mhp, gülen cemaati'nin desteğini alarak herhangi bir şehirde sıçrama yapabilmiş değil.

örneğin erzurum gibi cemaat için sembolik bir ilde, mhp’ye açık destek verildi, ama mhp’nin oyları bu şehirde 2009’un bile gerisinde kaldı, hem de seçime aynı adayla girmesine rağmen... gülen hareketinin tabanının siyasi tercihlerini akp’den koparacak kadar etkileyemediği görülüyor. zira bu taban kaç seçimdir akp’ye oy verme konusunda “militanlaştırılmıştır” ve alıştırılmıştır. taban, bu alışkanlığından vazgeçemedi. ayrıntılı istatistiklerimiz yok ama durum bu gözüküyor. cemaat “hizmet konusunda” sayın gülen’e, siyaset konusunda “erdoğan’a” tabi olmaktan memnun…

ikinci kaybeden ise chp oldu. chp sadece “yerinde saymakla” kalmadı, kimliğini kaybetmiş olmanın nasıl bir felaket olduğunu da gördü. chp “sağ seçmeni” kendine yakınlaştırmak için bin bir mihnetle devşirdiği “sağcı adayları” gösterdi. sonuç büyük bir başarıyı göstermiyor. ama chp, doğu ve güneydoğu'da “ikinci parti” bile olamayacak duruma geldi, yokları oynuyor. genel başkan kılıçdaroğlu’nun doğduğu il olan tunceli’yi bile kaybetti. hâsılı ne isa’ya ne musa’ya yaranabildi.

ankara şu anda belli değil ama chp kazansa dahi belki bir “teselli ikramiyesi” olur, fazlası değil. chp yönetimi için daha da kötüsü yolda: bir yandan sağ adaylar devşirerek, diğer yandan gülen cemaati ile ittifaka girerek parti içi muhalefet tarafından “sağcılaşmakla” suçlanmayı fazlasıyla hak etti. cemaat ile yapılan ittifakın “beklenen sinerjiyi” oluşturamayacağı basit bir “sosyolojik” değerlendirme ile görülebilirdi, onu da yapamadı. dahası sarıgül’ü de “genel başkanlık potasına” soktu. chp’yi sancılı bir dönem bekliyor.

hem chp hem de akp, seçim stratejilerinde genellikle mhp seçmenini kendi yanlarına çekmeyi hedeflediler. ancak bu çok da başarılabilmiş değil. mhp 2011 genel seçimlerinin üzerinde bir oy alarak seçmenlerini tutmayı becerdi.

by Recai Coşkun

hayal kırıklığı?

peki ya mhp? mhp seçimin “kaybeden” değil ama “hayal kırıklığı” yaşayan partisidir. oy oranını bir miktar artırdı. önemli şehirleri kazandı. adana’yı muhafaza etti, mersin’i almış gözüküyor, osmaniye malum. batı karadeniz’de belli illeri kazandı. kars-iğdır civarları gidip geliyor. batı’da manisa ve isparta’yı tekrar aldı, balıkesir’i kaybetti, kütahya başa baş gidiyor, büyük sıçrama var. kahramanmaraş’ta yüzde 30’un, afyonkarahisar’da yüzde 40’ın üzerine çıkmayı başardı. mhp buna rağmen niçin “hayal kırıklığı” yaşıyor?

mhp oylarını artırmış olsa da seçim zemini mhp’nin daha büyük bir sıçrama yapması için oldukça uygundu. beklentileri daha yukarıya taşıyabilir; akp’yi çözmeye başladığının işaretlerini verebilir ve yüzde 20 psikolojik eşiğini aşarak bir sonraki seçimlerde güçlü bir iktidar alternatifi olarak “ben buradayım” diyebilirdi. bu olmadı. çünkü mhp’nin önünde yüzde 20 psikolojik sınırını aşmasını engelleyecek bir “türkiye genelinde oyların dağılımı” sorunu var.

istanbul, izmir ve ankara’da mhp birinci değil, ikinci parti bile olamadı. istanbul’da yüzde 5’in, ankara’da yüzde 10’un altında kaldı. izmir’de ise ancak yüzde 10 civarında oy aldı. dahası, güneydoğu’da hiç yok. bu durumda mhp’nin türkiye genelinde büyük bir oy sıçraması yapması imkânsız gözüküyor. bu görüntü, mhp’nin bir sonraki seçimlerde nasıl bir strateji benimsemesi gerektiğini de ortaya koyuyor.

mhp açısından bu seçim sürecini kazanç olarak görmeye yarayacak bir neden daha var. hem chp hem de akp, seçim stratejilerinde genellikle mhp seçmenini kendi yanlarına çekmeyi hedeflediler. ancak bu çok da başarılabilmiş değil. mhp 2011 genel seçimlerinin üzerinde bir oy alarak seçmenlerini tutmayı becerdi. gerilim, kutuplaşma, mağduriyet diliyle örülmemiş; normal bir iklimde yapılacak bir seçimde çok daha yüksek bir başarıya ulaşılabilir. iyi belediyecilik örneği vermiş mhp’li adayların tekrar kazanmış olmaları da iyimser olmak için bir başka neden.

son söz

bu seçim diğer birçok seçimden farklı olarak “bir rahatlama” değil, “yarından sonra ne olacak” soru ve endişelerini getiriyor beraberinde. başbakan'ın gerilim üretmeye devam edeceği görülüyor. başbakan erdoğan, oğlu bilal erdoğan ve egemen bağış gibi isimleri balkon konuşması esnasında yanına alarak “seçim sonuçlarının bütün yolsuzlukları akladığı” algısını inşa etmeye çalıştı. muhalefeti aşağılamaya devam etti. bütün bunların ardından çıkıp kendisinin de inanmadığı, “biz 77 milyonu seviyoruz” ifadesini “adettendir” mahiyetinde dile getirdi. artık akp’ye oy verenler muhalefet liderlerinden; akp’ye oy vermeyenler de tayyip erdoğan’dan nefret ediyorlar. bir tarafın sevgisi, diğer tarafın nefreti derecesinde ölçüsüzleşiyor. demokratik tercih bir tür “tapınma ritüeline” dönüşüyor. hayra alamet değil.

prof. dr. recai coşkun, 1988 yılında istanbul üniversitesi iktisat fakültesi'nden mezun oldu. ingiltere'deki warwick üniversitesi'nde yüksek lisans, leicester üniversitesi'nde doktorasını tamamladı. 1997 yılından beri sakarya üniversitesi işletme bölümü'nde öğretim üyesi olarak görev yapıyor. "uluslararası balkanlarda sosyal bilimler kongresi" ve uluslararası türk dünyası sosyal bilimler kongresi" kurucu ve düzenleyicisi olan coşkun, aynı zamanda "düşünce dünyasında türkiz siyaset ve kültür dergisi"nin editörlüğünü yürütüyor.

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Recai Coşkun

1988 yılında istanbul üniversitesi iktisat fakültesi'nden mezun oldu. ingiltere'deki warwick üniversitesi'nde yüksek lisans, leicester üniversitesi'nde doktorasını tamamladı. 1997 yılından beri sakarya üniversitesi işletme bölümü'nde öğretim üyesi olarak görev yapıyor. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;