Görüş

Mısır'da IŞİD'leşme tehlikesi

Suriye ve Irak'taki IŞİD deneyiminin Mısır’a uyarlanması hiçbir şekilde mümkün değildir. Tabii bu, yeni IŞİD oluşumu Ensar Beytil Makdis'in Sina’daki varlığının ve Mısır içinde başka bölgelere yayılma girişiminin hafife alınması anlamına gelmez.

IŞİD'e biat ettiğini duyuran Ensar Beytül Makdis örgütü, adını da "Sina Eyaleti" olarak değiştirdi. [Fotoğraf: Reuters]

mısır'da 3 temmuz 2013 olaylarının akabinde yaşanan siyasi değişimin üzerinden bir buçuk yıl gibi bir zaman geçti. bu sürede mısır'daki gelişmelere dikkatlice bakanlar, genelde siyasi ve sosyal yapıların, özelde ise dini yapının geçirdiği büyük değişim ve dönüşüm üzerinde kafa yoracaklardır.

bunların başında cihatçı hareketin veya radikal islam’ın güçlü yükselişi gelmektedir. tabii bu durum, diğer klasik islami güçlerin (cihatçı hareket kadar olmasa da) bu dönüşümden uzak oldukları anlamına gelmez.

cihatçı hareketin güçlü şekilde ortaya çıkışı, siyasi ve sosyal (özellikle de dini) tablonun ortasında ensar beytil makdis cemaatinin tezahürüyle somutlaşmaktadır. bu tezahür, radikal cihatçılığın dirilişi olarak görüldü ve 1990’lı yıllarda devlet ile cihatçılar arasındaki kanlı görüntüleri çağrıştırdı.  

mısır sahnesindeki yeni cihatçı yapı, geçmiş dönemin uzantısı veya kopyası olarak görülemez. bu yapı, sınırlı ölçekte de olsa günümüz şartlarına münhasır istisnai bir yapıdır. 

by Mustafa Zehran

ne var ki, her iki deneyimi/dönemi eş değer ve benzer gören bu düşünceye karşı dikkat çekici farklılıklar bulunmaktadır. zira 3 temmuz olaylarının sonuçları (siyasal islamcı ilk devlet başkanı muhammed mursi'nin devrilmesi ve arap baharı'nın sendelemesi) ve irak şam islam devleti (işid) ile somutlaşarak bölgeyi saran cihatçı bahardan dolayı iki dönem arasında farklı bir bağlam söz konusudur.

bu durum nedeniyle mısır sahnesinde hâlihazırda ortaya çıkan cihatçı yapı, geçmiş dönemin bir uzantısı veya kopyası olarak görülemez. bu yapı daha çok, sınırlı ölçekte de olsa günümüz şartlarına münhasır istisnai bir yapıdır. özellikle de yerel olma özelliğini kaybedip bölgesel çerçeveye geçmesi, örgütten daha büyük ve devlete benzeyen bir oluşuma bağlılığı sonrası…

bu noktadan hareketle bu makalede ensar beytil makdis örgütünün dönüşümlerini, işid’e biat etmesinin sonuçlarını ve bunun genel bağlam (özellikle de diğer siyasal islamcı güçler, iktidar ve toplum) üzerindeki yansımasını ele alacağız. ayrıca mısır sahnesinin işid’leşmesi ve yakın gelecekteki olası gelişmelere ilişkin görüşümüzü dile getireceğiz.

"ensar beytil makdis"ten "sina eyaleti"ne

ensar beytil makdis cemaati son bir buçuk yıldır mısır’da, özellikle de sina’da faaliyet gösteriyor. cemaat mısır’ın farklı kentlerinde kendine bazı hedefler belirledi ve çatışmalarının yoğunlaşmasına yol açtı. bu sırada cemaatin çoğu mensubu ve sempatizanı tutuklandı. örgüt, lideri ebu usame mısri’ye ait ses kaydıyla işid’e ve ebu bekir bağdadi’ye resmen biat ettiğini açıklayarak gündemimize girdi. 

bu ses kaydının zamanlaması konusunda farklı görüşler var. acaba biat, bağdadi’nin birkaç ay önce musul’da bir camide herkese kendisine ve yeni devletine bağlanılması çağrısı akabinde mi gerçekleşti? yoksa, ensar beytil makdis örgütü içinde el kaide ve eymen zevahiri’nin çizgisine bağlı kalınması çağrısı yapanlar ile bağdadi’ye ve hilafet devletine geçilmesini isteyenler arasındaki bölünme yüzünden mi gecikti?

el kaide etkisinden işid etkisine doğru bu dönüşüm, ensar beytil makdis’in video kaydında yer alan bir görüşe dayanıyor. bu görüşü savunanlara göre bağdadi, ‘islam devleti’ düşüncesini teoriden uygulamaya geçirdiği ve hilafet düşüncesini yeryüzüne taşımakta başarılı olduğu için (özellikle şu süreçte) bağlanılacak ve liderlik yapabilecek en uygun isim. bu, diğer küresel cihatçı örgütler için de ana çekim nedeni. zira işid, üç hedefi (halife, hilafet ve devlet) gerçekleştirme başarısıyla bu konuda aciz kalan el kaide örgütünün ayakları altından halıların kaymasına neden oldu.

3 temmuz 2013 sonrası kurulan iktidar, farklı renklere sahip tüm islamcı güçleri, radikallerle aynı sepete koyarak ve şu ana kadar sonuç getirmeyen 'terörle mücadele' söylemini yükselterek doğru bir yöntem izlemedi.   

by Mustafa Zehran

bu dönüşüm ve işid’e doğrudan bağlılık ilanındaki en belirgin konu, ‘sina eyaleti’ adını alan ensar beytil makdis'in diğer islamcı örgütlere ve kendisine sempati duyan kişilere yaptığı barışçıl yöntemi bırakmaları yönündeki açık ve doğrudan çağrıdır. siyasal islamcı güçler, özellikle 3 temmuz olayları ve devam eden gösterilerden sonra hâlâ barışçıl yöntemi izlemektedirler. ‘sina eyaleti’ örgütü ise bu barışçıl yöntemlerden herhangi bir kazanım elde edileceğini düşünmüyor.  

malum biat bildirisinde yer alan allah yolunda cihat çağrısı, ("alçaltıcı barışçıl yöntem ve dindışı/küfür demokrasisi size fayda vermeyecektir. bunların sahiplerini nereye götürdüğünü gördünüz") net bir ifade ile iki temel hedefi gerçekleştirmek adına silaha sarılma ve kurulu rejimle cihat edilmesi anlamına gelmektedir. ilki, silahın kurtuluş ve cihatçılar üzerlerindeki ‘mazlumiyeti’ kaldırmak için tek çözüm olduğu düşüncesi; ikincisi sina’nın (mısır içindeki başka eyaletlerin başlangıcı olarak) büyük hilafet devletine alınması ve bağdadi’nin sancağı altına sokulması.

bu durum mısır’daki yeni cihatçı yapı ile 1980 ve 1990’lı yıllardaki cihatçı yapının hedefleri arasındaki farklılığı gösteriyor. o dönemlerdeki cihatçı yapıda bugün işid örneğinde olduğu gibi toparlayıcı bir devlet (hilafet) düşüncesi pratiğe geçirilmemiş, sadece hayalden ibaret kalmıştı.

ensar beytil makdis’in bölgesel etkisi, mısır ordusuna karşı en tehlikeli ve şiddetli silahlı eyleminde açıkça görüldü. bu eylemle birlikte örgütün barbarlığa dayalı ideolojik boyutu gözler önüne serildi. ana örgüt işid bu söylemi güçlendirdi ve ‘eyaletler’ denen destekçileri kanalıyla belli bir çerçeve içine koydu. örgüt yaptığı bu eyleme ‘kerem kavadis savaşı’ adını verdi. ‘kılıçların sesi’ adını verdiği ilk video kaydında eylemin görüntüleri yer aldı.

sina eyaleti örgütü bu eylemi, ordunun ve polisin sina halkına yönelik uygulamalarına, yüzlerce örgüt mensubunun öldürülmesi ve içlerinden bazılarının tutuklanmasına misilleme olarak gördü. ilk defa yakın geçmişte el kaide’nin yaptığına benzer şekilde bu eylemleri dini açıdan meşrulaştıracak fıkhi bir söyleme başvurdu. bu örgütün yapısında ve genel olarak işid’de yaşanan bir gelişmedir. mısır rejimine, ordusuna ve israil tarafıyla iş tutmasına işaret ederek şeyh ahmed şakir’in işgalle işbirliği yapanlarla savaşılması gerektiği şeklindeki fetvası da delil gösterildi. ardından ‘mürtedin’ (müslümanlığı bırakıp başka bir dine geçmiş olan kimse) öldürülmesi düşüncesini güçlendiren ‘şeyülislam’ lakaplı ibn-i teymiyye’nin görüşlerinden destek alındı. bu bağlamda diğer cihatçı veya klasik islamcı çevrelerden gelen eleştirilere kapılar kapatıldı.

tablonun ‘işid’leşmesi

suriye ve irak'taki işid deneyiminin mısır’a uyarlanması hiçbir şekilde mümkün değildir. tabii bu, yeni işid oluşumunun sina’daki varlığının ve mısır içinde başka bölgelere yayılma girişiminin hafife alınması anlamına gelmez. yalnız şöyle bir tespitte yarar var: asıl tehlike bu örgütün, iktidar ile islamcı muhalefet (müslüman kardeşler cemaati-ihvan, başka parti ve örgütlerden destekçileri) arasındaki gerginlik sonucu oluşan ülkedeki siyasi ve güvenlik alanındaki istikrarsızlığı kullanmasıdır.

3 temmuz 2013 olayları sonrası kurulan iktidar, farklı renklere sahip tüm islamcı güçleri (özellikle de siyasi olanları) radikallerle aynı sepete koyarak ve şu ana kadar sonuç getirmeyen 'terörle mücadele' söylemini yükselterek doğru bir yöntem izlemedi.

medya, bu tablonun oluşmasında önemli rol oynadı. oysa siyasal islam kartını ele alma biçimini gözden geçirme imkânı vardı. siyasal islam’a alan açarak çatışma sürecinden pozitif bir ilişki ve adaptasyon kurma sürecine geçilmesini sağlayabilir, böylece cihatçı ve radikal yapının ortadan kaldırılmasında esaslı bir rol oynayabilirdi. bu, geçmişte ihvan'la yaşanmıştı. ihvan 1980’li ve 1990’lı yıllarda cihat ve cemaat-i islami örgütleriyle mücadelede devletin yanında yer alanların başında geliyordu.

iktidar ile klasik islamcı güçler arasındaki çekişme, işid düşüncesinin zemin bulmasına fırsat veriyor. bu düşünce, çaresizleri, intikam isteyenleri ve yakınları tutuklanan kimseleri kullanmakta; onları fikri, ideolojik ve organik olarak ‘işid’leştirmektedir. 

by Mustafa Zehran

ne var ki bu, ihvan’ın özellikle mursi’nin devrilmesi sonrası yaşanan değişimi şu ana kadar iyi takip etmediği, hâlihazırdaki sürecin yapısını anlamakta ve bugün artık gerçekleşmesi imkânsız şartlardan ödünler verilmesi gerektiğini algılamakta aciz kalması gerçeğini değiştirmez. ihvan’ın acziyeti belli aralıklarla önerilen ve hemen reddedilen girişimler konusunda kendi içinde yaşadığı bölünmüşlükte açıkça görüldü. bu girişimlerin sonuncusu ihvan liderlerinden ali fethulbab’ın girişimiydi. ihvan bu girişimi şiddetle reddetti ve özel bir konu olarak gördü.

ardından ihvan liderlerinden muhammed ali bişr’in tutuklanmasıyla mısır iç sahnesinin istikrarına katkıda bulunabilecek tüm kapılar kapatılmış oldu. bu, devletin çatışmayı bırakması, cemaatin de mursi’nin döneceği hayalinden vazgeçmesi noktasında iktidar ile ihvan arasındaki son karttı; bişr tutuklanmasaydı durum farklı olabilirdi.

selefi örgütlerde, özellikle de ‘selefi cephe’ ve destekçilerinde yaşanan hızlı dönüşüm, hâlihazırda (özellikle de 1979 iran islam devrimi gibi mısır islam devrimi için seferberlik çağrısında bulunmaları sonrası) mısır'daki bu gelişmelerden ayrı tutulamaz ve okunamaz. hiç kuşkusuz bu çağrı, mısır içinde kendine yol açmaya çalışan işid’le kesişen bir ‘devrimciliğe’ imkân tanımaktadır.  

gösteriler barışçıl olmasına rağmen ideolojik bir yapı almıştır ve ‘dini’ kisve içinde bir ‘devrim’ olma özelliği taşımaktadır. her iki eğilim (işid ve barışçıl gösteriler) arasındaki ortak payda budur. amaç ve araçlar farklı ancak hilafet hayali, her iki eğilimin de en yüce emelidir.

sözün özü; iktidar ile klasik islamcı güçler arasındaki çekişme, işid düşüncesinin zemin bulmasına fırsat veriyor. bu düşünce, çaresizleri, intikam isteyenleri ve yakınları tutuklanan kimseleri kullanmakta; onları fikri, ideolojik ve organik olarak ‘işid’leştirmektedir. hiç kuşkusuz bu şartlar özellikle de ‘mazlumiyet’ duygularının derinleştiği zamanlarda aşırılık ve şiddet yanlısı fikirlerin yuvası olarak görülmektedir. 

mustafa zehran, islami hareketler uzmanı mısırlı yazar. birçok araştırmaya imza attı. 'devrim sonrası mısır selefileri', 'islami akımların gerçeği ve geleceği' ve 'reformcuların orağı ile muhafazakarların çekici arasında nur partisi' başlıca çalışmaları arasında yer alıyor.

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Mustafa Zehran

islami hareketler uzmanı mısırlı yazar. zehran, birçok araştırmaya imza attı. 'devrim sonrası mısır selefileri', 'islami akımların gerçeği ve geleceği' ve 'reformcuların orağı ile muhafazakarların çekici arasında nur partisi', başlıca çalışmaları arasında yer alıyor. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;