Görüş

Netanyahu’nun konuşması son mu yoksa başlangıç mı?

Netanyahu’nun konuşması, ABD kamuoyunda ‘İsrail yanlısı lobi’ diye anılan etkin çevrelerin, ana-akım medyada ilk defa bu kadar yoğun tartışılmasını sağladı. İsrail Başbakanı’nı açıktan boykot edebilen çok sayıda Kongre üyesinin çıkması ise Amerikan politikasını yakından takip edenleri en çok şaşırtan hususlardan biri.

Netanyahu'nun Kongre'deki konuşmasını eleştiren Amerikalı Yahudiler, İsrail Başbakanı'nın yaklaşımlarını paylaşmadıklarını ortaya koydular. [Fotoğraf: AA/Getty]

"abd kongre üyeleri, 3 mart 2015 salı günü konuşma yapmak için kürsüye gelen israil başbakanı binyamin netanyahu’yu, abd kongresi'nden çok likud partisi merkez komitesi'ndeymişler gibi karşıladılar. üstelik likud'un en güçlü olduğu zamanlarmış gibi, kürsüde menachem begin varmış gibi... 'israil kralı bibi' efsanesi doğruymuş gibi..."

bu tespitler, israil'in haaretz gazetesinden chemi shalev'in "netanyahu'nun muhteşem konuşması ve ardında bıraktığı enkaz" başlıklı yazısından... "altın çocuk bibi, seçim kampanyası ve amerikan cumhuriyetçilerin çıkarı için yaptığı konuşmasını tamamladı ve arkasında küskün demokratlar ve kızgın bir beyaz saray ile hakkında hiçbir şeyin değişmediği bir iran bıraktı." diye de ekliyor shalev.

netanyahu'nun konuşması etrafındaki drama, aslında tarafları iki ülke olan bir ayrışmaya değil, her iki ülkede de tarafları olan daha kompleks bir ayrışmaya ait. 

by Cemal Tunçdemir

netanyahu'nun abd kongresi'ndeki konuşması, şüphesiz tarihi öneme sahip. ancak bu tarihiliği, konuşmanın iddia edilen yapılış gerekçesi olan iran politikasına etkisinden ziyade abd ve israil'in iç politikaları ile ikili ilişkilerine getirmesi muhtemel boyuttan kaynaklanıyor.

zira obama yönetimi, netanyahu'nun konuşmasından bir saat önce kongre'nin bir başka köşesindeki komite toplantısında, abd merkez kuvvetleri komutanı general lloyd austin'in ağzından, ortadoğu'daki önceliklerini şöyle sıralıyordu: irak ve şam islam devleti (işid) örgütünün yenilmesi, afganistan'da güvenlik birimlerinin güçlendirilmesi, el kaide ile mücadele ve nihayet dördüncü sırada iran konusu.

son 40 yıl boyunca mükemmel bir uyum görüntüsü veren abd-israil ilişkisinde işlerin eskisi kadar iyi gitmediği artık bir sır değil. npr'dan scott horsley, netanyahu'nun önemsiz göstermeye çalıştığı, "abd-israil aile içi tartışması"na dikkat çekiyor. birçok aile içi tartışma gibi uzun bir geçmişe sahip bu da. şimdilik bilinen patlama noktası ise 2010 yılında tam da abd başkan yardımcısı joe biden'ın israil'de olduğu gün, israil hükümetinin abd'yi dünyanın gözünde küçük düşürecek şekilde doğu kudüs'te yeni yerleşim planlarına izin vermesi. 

netanyahu'nun abd'deki 2012 başkanlık seçiminin öncesinde, demokrat barack obama'nın rakibi cumhuriyetçi mitt romney'yi israil'de gösterişli şekilde ağırlaması, israil'de 17 mart'ta yapılacak genel seçimler öncesinde cumhuriyetçilerin kontrolündeki abd kongresi'nin abartılı netanyahu şovuna zemin olması, iki ülke ilişkilerinin bir dış politika konusu olmaktan çıktığının göstergesi aslında.

başkan obama, washington dc'ye gelen netanyahu'ya randevu vermeme gerekçesi olarak, 'israil seçimlerinde abd'nin taraf olduğu gibi bir izlenim vermemeyi' gösterdi. ama randevu vermeyerek de sandığa gidecek israil halkına bir mesaj vermiş oldu. yani netanyahu'nun konuşması etrafında yaşanan drama, aslında tarafları iki ülke olan bir ayrışmaya değil, her iki ülkede de tarafları olan daha kompleks bir ayrışmaya ait. 

israil lobisi artık tabu değil

netanyahu'nun konuşmasının abd içine bakan en sıradışı sonuçlarından biri, bugüne kadar bir tabu olan israil lobisini ana akım medyada konuşulur bir şey yapmasıydı. çünkü ortadoğu'daki küçük bir ülkenin başbakanı'nın, dünyanın süper gücünün kongresi'nin her iki kanadını, ülke yönetimin itirazına rağmen, toplayıp o gücün başkanı'na meydan okuyarak süper güce dış politika dayatabilmesini başka türlü izah edebilmek güç. abd kamuoyunda çoğunlukla 'israil yanlısı lobi' veya kısaca 'lobi' diye anılan etkin çevreler, ana-akım medyada ilk defa bu kadar açıktan konuşulup tanımlanabiliyor ve dahası sorgulanabiliyor. israil başbakanı'nı açıktan boykot edebilen çok sayıda kongre üyesinin çıkması ise amerikan politikasını yakından takip edenleri en çok şaşırtan hususlardan biri.

peki, kimlerden oluşuyor bu israil lobisi?

yaygın yanlış kanının aksine çoğunlukla amerikalı yahudilerden oluşmuyor. yahudi kökenli birçok gazeteci, analist ve din adamının, mevcut krizde netanyahu'ya karşı obama'yı desteklemesinin dışarıdan bakanların kafasını karıştırmasının nedeni de bu. dış politikada müdahaleciliğe karşı çıkan geleneksel amerikan muhafazakarlığının önde gelen yayın organı american conservative dergisinin yayıncısı jon basil utley, israil yanlısı şahin lobinin, amerikalı yahudilerin yarısından azını temsil ettiğini ifade ediyor. utley’ye göre, lobi, "…bugün artık, çoğunlukla yaşlı yahudilerden, kıyametçi evanjeliklerden ve ortadoğu'da sonu gelmez savaş ve kaostan beslenen askeri-sanayi kompleksinden oluşuyor."

bu noktada şu soru sorulabilir: obama'nın lobi ile uyuşmazlığı açık bir savaşa dönüşür mü? uzun süre obama yönetiminde görev yapan diplomat martin indyk, ocak 2015'te new york times gazetesinin yazarı roger cohen'e verdiği söyleşide, yakın zaman önce güçlü küba lobisini karşısına almaktan çekinmeyen obama'nın, kalan iki yılında israil lobisini de karşısına alabileceğine işaret etmişti. "vahim bir stratejik hata" şeklinde nitelendirdiği netanyahu'nun konuşmasıyla, "israil-abd ilişkilerine değer veren kimsenin, olmak istemeyebileceği bir yere varılabileceği" uyarısında bulunmuştu. 

haaretz gazetesinden barak ravid'in haberinde de, amerikalı bir yetkilinin, obama'nın, başkanlığının ilk 6 yılında 12 kez biraraya geldiği netanyahu'yu büyük ölçüde defterinden sildiği görüşü paylaşılıyor. amerikalı yetkiliye göre, obama, netanyahu 17 mart'ta yeniden başbakan seçilse bile, ona bir daha hiç randevu vermeyebilir. israil başbakanı, kendisini uluslararası arenada izole ve terkedilmiş bulabilir. 

bütün tartışmaları bitirecek tartışma

netanyahu'nun konuşması, amerikan yahudi toplumunu da ikiye böldü. abd'deki yahudi toplumu çoğunlukla demokrat parti seçmenlerinden oluşuyor. obama, amerikalı yahudilerin 2008 seçiminde yüzde 78'inin, 2012 seçimlerinde ise yüzde 68'inin oyunu aldı. halen abd kongresi'ndeki yahudi kökenli 11 senatörün tümü, 19 temsilcinin ise 18'i demokrat parti grubu üyesi.

demokrat partili başkanlar tarafından abd yüksek mahkemesi'ne atanan son 4 üyenin de 3'ü yahudi kökenli. amerikalı yahudilerin çoğunluğu, israil'in güvenliğine çok duyarlı. bununla beraber bu güvenliğin sağlanmasında israil'in likud politikalarından ziyade işçi partisi'nin yaklaşımına yakın duyanlar daha fazla. israil-filistin barışını çoğunlukla destekliyorlar. netanyahu'nun bütün yahudiler adına konuştuğu iddiasının bu kesimde tepki doğurması bundan…

şimdilik bütün taraflar, gerginliğin krize dönüşmemesi için temkinli bir dil kullanıyor. ama abd ve iran arasındaki müzakerelerde yakın zamanda varılacak bir anlaşma, çok daha üst düzey bir krizi de tetikleyebilir. 

by Cemal Tunçdemir

nitekim kendisi de yahudi olan california senatörü dianne feinstein, 1 mart günü cnn kanalına yaptığı açıklamada, yahudi toplumu arasında farklı görüşler olduğunu belirterek, netanyahu'nun bunların hepsini temsil etmediğine dikkat çekti. netanyahu'nun "sadece israil için değil dünyadaki bütün yahudiler için konuştuğu" iddiasını "kibirli bir yaklaşım" olarak nitelendiren feinstein, "benim adıma konuşmuyor. bu kibrin israil’e de yakıştığını düşünmüyorum." dedi.

tikkun'un yayın yönetmeni haham michael lerner'ın öncülüğünde hazırlanan ve 2500 yahudi temsilcinin imzaladığı bir açık mektup, new york times'ın 2 mart 2015 pazartesi tarihli sayısında tam sayfa yayımlandı. "hayır sayın netanyahu, amerikan yahudileri adına konuşmuyorsunuz" başlıklı ilanda, amerikan yahudilerinin ve yahudi olmayan amerikalıların çoğunluğunun, başkan obama'nın iran'ın nükleer programını müzakerelerle engelleme politikasını desteklediği savunuldu.

israil'de işçi partisi, abd'de ise demokrat parti politikalarına yakın bir çizgiye sahip j street adlı yahudi lobi grubunun başkanlığını yürüten jeremy ben-ami, pbs kanalında katıldığı programda, görüş ayrılığının sadece iran'a karşı takınılacak tutumda ve iki ülke lideri arasında yaşanmadığını savundu. ona göre, filistin sorunu da dahil çeşitli politik konularda netanyahu, likud liderliğindeki israil hükümetinin büyük kesimi ve amerikan cumhuriyetçiler ile israil'deki merkez ve işçi partili çevrelerin çoğu ve amerikan demokratların dünya görüşü karşı karşıya gelmiş durumda.

ben-ami'ye katılmayan ajc (amerikan yahudi komitesi) başkanı david harris ise abd ile israil'in 1948 yılından beri zaman zaman büyük görüş ayrılıkları yaşadığına dikkat çekerek, son görüş ayrılığının da iki ülkenin ilişkisinde kalıcı bir soruna yol açmayacağı görüşünde. harris'e göre, asıl mesele, iki liderin kişiliği veya genel siyasi farklılıktan değil, sadece somut bir politika farklılığından ibaret. haaretz köşe yazarı amir oren ise konuşmanın, netanyahu'nun, 17 mart'taki muhtemel bir yenilgi sonrası 1999'da olduğu gibi politikaya ara vermek zorunda kalmayıp kurulacak isaac herzog hükümetinde savunma bakanlığı koltuğunu almaya yönelik psikolojik bir hamlesinden ibaret olduğunu düşünüyor. harris veya oren haklıysa, netanyahu'nun konuşması, birkaç yıldır süren bir dramanın sonu.

şimdilik bütün taraflar, gerginliğin krize dönüşmemesi için temkinli bir dil kullanıyor. ama abd-iran müzakerelerinde yakın zamanda varılacak bir anlaşma, çok daha üst düzey bir krizi de tetikleyebilir. ben-ami'nin tanımladığı şekliyle, abd ve israil'de cepheleri olan iki farklı dünya görüşü arasındaki kriz, öngörülemez ve tarihi bir boyuta ulaşabilir. bu da sadece abd-israil ilişkilerini değil, abd ve israil'in iç politikalarını da keskin bir kutuplaşmaya sürükleyebilir. ancak ben-ami'ye göre, bu o kadar kötü bir ihtimal değil. "uygar bir şekilde yapılması gereken kaçınılamaz bir tartışma ve geçilmesi gereken bir aşama bu..." ben-ami haklıysa, netanyahu'nun konuşması bir son değil, bütün bölgeyi etkileyecek çok önemli bir tartışmanın başlangıcı…

cemal tunçdemir, gazeteci ve yazar. uzun yıllardır abd'de ikamet eden tunçdemir, t24 sitesi için blog kaleme alıyor. 

twitter’dan takip edin: @cemaltdemir

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Cemal Tunçdemir

gazeteci ve yazar. uzun yıllardır abd'de yaşayan tunçdemir, t24 sitesi için blog kaleme alıyor.  Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;