Görüş

'Sykes-Picot düzeni' değişmeli

Irak, Suriye ve Lübnan coğrafyasındaki mevcut siyasi tablo, 1916 tarihli Sykes-Picot Anlaşması ile oluşan düzeninin sonucudur. İngiltere ve Fransa’nın bölgesel çıkarlarına göre kurulan bu düzen, aynı etnik kökene sahip milyonlarca insanı, farklı siyasi yapılara bölmüştür.

Osmanlı ordusunun savunmak için büyük mücadele verdiği Suriye, 1. Dünya Savaşı sonunda Fransa'nın yönetimine geçti. [Getty-Arşiv]

birinci dünya savaşı (1914-18), kapsamı ve sonuçları itibariyle, kırım savaşı'ndan (1853-56) sonra ikinci modern dünya savaşı niteliğini taşıyordu. macar ekonomist karl polanyi'ye göre 1. dünya savaşı, 1815'ten itibaren avrupa'da var olan "yüzyıllık barış" iklimini sonlandıran modern tarihin ilk büyük savaşıydı.

1. dünya savaşı; ingiltere, fransa ve almanya gibi avrupa devletlerinin sömürgecilik mücadelesi ve bu mücadele için gerekli görülen hızlı silahlanma sonucunda çıkmıştı. kapsadığı alan, kullanılan silahların çeşitliliği, milyonlarca insanın kaybına yol açması bakımından yaşattığı "ani dönüşüm" sadece avrupa’da değil savaşın cereyan ettiği bütün coğrafyalarda büyük altüst oluşlara yol açmıştı. yine de polanyi, rağmen avrupa’nın patronajlığındaki savaş sonrası batılı/modern paradigma içinde yeni bir uluslararası düzen kurulduğunu belirtir (karl polanyi, büyük dönüşüm: çağımızın siyasal ve ekonomik kökenleri, çeviren ayşe buğra, iletişim yayınları, 11. baskı, 2013).

ingiliz tarihçi eric hobsbawn, sonunda yeni bir uluslararası sistemi ortaya çıkarmasına rağmen 1. dünya savaşı'nın, avrupa açısından 2.dünya savaşı’na kadar süren bir felaketler çağının başlangıcı olduğunu vurgular (eric hobsbawn, kısa 20.yüzyıl: 1914-1991 aşırılıklar çağı, çeviren yavuz alogan, everest yayınları, 2007). oysa bu felaketler çağı, en azından irak, suriye, lübnan, filistin, mısır, libya’daki gelişmelere baktığımızda, asya ve afrika için hâlâ devam eden bir süreç.

ortadoğu, yakın doğu ve uzak doğu gibi kavramlar, objektif coğrafi tanımlamalar olmaktan çok kıta avrupası ve ingiltere merkezli, göreceli jeostratejik belirlemeler. dışişleri bakanı ahmet davutoğlu’ndan ödünç alarak söylersek, avrupalılar, kendi asli mekanlarından hareketle bir dünya algılaması oluşturarak kendileri dışındaki coğrafyayı kendi çıkarlarına göre tanımladılar ve bunu dünyaya kabul ettirdiler (ahmet davutoğlu, stratejik derinlik, küre yayınları, 2001). ortadoğu coğrafyasını, irak ve suriye gibi antik çağ tanımlamalarından hareketle modern ulus devlet temelli daha küçük siyasi yapılara böldüler. böylesi bir bölünme, hiç şüphesiz o coğrafyaların siyasal, toplumsal ve kültürel gerçekliklerine aykırı, ayrıştırıcı ve dayatmacı bir nitelik taşımaktaydı. bugün ortadoğu denilen coğrafyadaki karmaşa, bunun ispatıdır.

ingiltere ve fransa’nın osmanlı’yı paylaşım mücadelesi

bu karmaşanın somut temelleri, 1.dünya savaşı içinde atıldı. bir sömürgecilik mücadelesi olan 1. dünya savaşı’nın sahnesi, 19. yüzyılın son çeyreğinde stratejik bir değer kazanan petrolün bulunduğu osmanlı devleti topraklarıydı. bu yüzden ingiltere, petrol bölgelerini ele geçirip hindistan’a giden deniz ve kara yollarını kontrol altına alması ile filistin’de bir yahudi devletine zemin hazırlayan uluslararası manda yönetimi kurulması merkezli bir politika izlemekteydi. bunun için arapların bağımsızlık davasını desteklemekte ve hatta kışkırtmaktaydı.

fransa da ingiltere’den geri kalmayarak suriye, kilikya ve lübnan’a göz dikmişti. rusya açısından ise boğazlar ve doğu anadolu ile doğu karadeniz vilayetleri büyük önem içeriyordu. ingiltere ve fransa, nisan-mayıs 1915’te sir maurice de bunsen başkanlığında bir komite kurdular. "bunsen raporu" başlığı altında ingiltere dışişleri bakanlığı’na 4 teklif sunuldu:

1. arap vilayetleri dışında anadolu’da bir osmanlı devleti.

2. avrupa kontrolünde bir osmanlı devleti.

3. mevcut hükümet yönetiminde anadolu’da bağımsız bir osmanlı devleti.

4. adem-i merkeziyetçi bir osmanlı devleti.

sykes-picot anlaşması, ingiltere ve fransa’nın osmanlı topraklarının doğrudan işgal edilmesi ya da nüfuz alanları haline getirilmesini öngörüyordu. ingiltere, bağdat ve basra arasındaki dicle ve fırat bölgesini; fransa ise suriye’nin akka’dan itibaren kuzeye doğru uzanan kıyı şeridi ile adana ve mersin’i doğrudan işgal edecekti. 

by Mustafa Budak

bu teklifler, ingiltere’yi temsilen sir mark sykes ve fransız diplomat charles françois picot arasında 21 ekim 1915’de londra’da başlayan görüşmelere temel teşkil etti. ancak asıl mesele osmanlı devleti’nin petrolün bulunduğu arap topraklarının paylaşılmasıydı. taraflar, 1916 başında anlaşmaya vardılar. mart-mayıs 1916’da yapılan müzakereler sonucunda rusya, kuzeydoğu anadolu toprakları karşılığında ikna edildi. sykes-picot adı verilen bu ingiliz-fransız gizli anlaşması, 21 ekim 1916’da kabul edildi.

sykes-picot anlaşması, ingiltere ve fransa’nın osmanlı topraklarının doğrudan işgal edilmesi ya da nüfuz alanları haline getirilmesini öngörüyordu. ingiltere, bağdat ve basra arasındaki -mezopotamya veya el cezire olarak anılan- dicle ve fırat bölgesini; fransa ise suriye’nin akka’dan itibaren kuzeye doğru uzanan -beyrut dahil- kıyı şeridi ile adana ve mersin’i doğrudan işgal edecekti.

ayrıca, geri kalan topraklarda bir arap devleti veya arap devletler federasyonu kurulacaktı. bu devletin akka-kerkük çizgisinin kuzey kısmı fransız nüfuz alanı, güney kısmı ingiliz nüfuz alanı olacaktı. iskenderun serbest liman olurken filistin de uluslararası bir yönetimin kontrolüne girecekti. fakat ingiltere, askeri avantajını kullanarak 30 ekim 1918’de imzalanan mondros mütarekesi sonrasında fiilen suriye ve güneydoğu anadolu’yu işgal etti. kerkük’ü alması ve çıkan petrolün yüzde 25’ini fransa’ya vermesi karşılığında kasım 1919’da suriye ve güneydoğu anadolu’dan çekildi.

sykes-picot’nun suriye ve lübnan’ı

bugünkü suriye ile tarihi suriye aynı olmadığı gibi osmanlı suriyesi de farklıydı. 1516’da osmanlı hakimiyeti giren suriye bölgesi (şam, halep ve sayda) arap eyaleti diye adlandırıldı. 20. yüzyıla gelindiğinde suriye bölgesi, suriye, halep ve beyrut vilayetleri ile cebel-i lübnan, zor ve kudüs-i şerif’ten oluşan müstakil mutasarrıflıklar halindeydi. diğer taraftan, avrupalı devletlerin 1.dünya savaşı sonrası anladıkları suriye de farklıydı. bugünkü suriye’nin yanında lübnan, ürdün ve filistin topraklarından meydana gelen bu suriye, kasım 1919’den beri fiilen fransız işgali altındaydı. fransa, 1942’ye kadar suriye’nin siyasi kaderini kendi çıkarları çerçevesinde belirleyen tek siyasi aktör konumundaydı.

nitekim suriye, farklı etnik köken, din ve mezhep mensuplarından oluşan bir devletti. arap, kürt, türkmen gibi etnik; müslüman, hristiyan gibi dini ve sünni, nusayri (arap alevisi), şii gibi mezhepsel grupların varlığına dayalı kozmopolit yapısı, farklı grupların farklı talep ve çıkarları, irak gibi suriye’nin de siyasi istikrar sağlamasını zorlaştırıyordu. 1920-1946 döneminde suriye’de siyasi yapı sürekli değişti.

mart 1920’de emir faysal’ın lübnan ve suriye’den oluşan birleşik suriye krallığı; 1922’de şam, halep ve alevi devletlerinden meydana gelen suriye federasyonu; 1925’te iskenderun sancağı, şam ve halep devletlerinden oluşan suriye devleti ve 1942’de şam, halep, alevi ve cebel-i druz devletlerinin katılımıyla kurulan suriye devleti adlarıyla siyasi yapılar oluşturuldu.

bugünkü lübnan coğrafyası, fransız manda yönetimine girdi. 31 ağustos 1920’de fransız yüksek komiseri henri gouraud, bir tamim yayımlayarak beyrut, belra, trabluşşam, sayda ve sur’u kapsayan bölgede büyük lübnan devleti kurulduğunu ilan etti. tam bağımsızlığına 1943 yılında kavuşan lübnan, tıpkı suriye gibi, etnik ve dini/mezhebi kozmopolit yapısından dolayı bir siyasi istikrarsızlık kaynağına dönüştü.

sykes-picot’nun irak’ı

irak, osmanlı devleti’nin musul, basra ve bağdat vilayetleri üzerinde inşa edildi. osmanlı idaresinde musul, anadolu’nun bir parçası gibiydi. klasik döneminde osmanlıların irak-ı acem ve irak-ı arap diye adlandırdığı bu coğrafyada, etnik olarak araplar (çoğunluk) kürtler ve türkmenler yaşıyordu. halkın çoğunluğu müslüman olup şii ve sünni olarak ikiye ayrılıyordu. az sayıda hristiyan ve yezidi vardı. irak’ın bu heterojen yapısı, 1932’den sonra irak’ı bir askeri darbeler ülkesine dönüştürdü.

2003’teki amerikan işgali, irak için bir başka istikrarsızlık kaynağı olurken 2011’de abd’nin ülkeden çekilmesiyle bağdat merkezi yönetiminde şii ağırlıklı hükümetin özellikle sünnilere yönelik ayrıştırıcı ve ötekileştirici siyaseti, ülkedeki siyasi istikrarı zedeledi. sonunda bu siyaset, irak şam islam devleti (işid) adlı bir örgütün liderliğinde musul merkezli sünni aşiretler ile eski baas yönetimi subaylarının desteklediği bir savaşçı muhalefet hareketini doğurdu.

bağdat’ı ele geçirerek irak’ın sünni bölgeleriyle suriye’de elinde tuttukları bölgeler üzerinde bir hilafet devleti kurmayı hedefleyen işid’in sert ve vahşet içeren tavırları, bölge ülkeleri açısından ciddi tehlikedir. bu örgütün, türkiye gibi bölgesinde güçlenen bir devlete karşı eski sömürgeci güçlerce sahneye sürülen "engelleyici" bir "manivela örgütü" olduğu iddiaları da mevcuttur.

bunun yanında, irak kürt bölgesel yönetimi’nin (ikby) bağımsızlık taleplerini gündeme getirmesi, “irak’ın toprak bütünlüğünü koruma” hedefini güçleştiriyor. bu da irak’ın şii arap, sünni arap ve kürt tarzında üçe bölünmesi anlamına geliyor. lakin bölünme de irak coğrafyasına istikrar getirmeyecek; on yıldır katmerleşen düşmanlıklar, siyasi ve silahlı mücadeleyi daha da kızıştıracaktır.

sonuç olarak şu iki tespit yapılabilir:

1) irak, suriye ve lübnan coğrafyasındaki mevcut siyasi tablo, sykes-picot düzeninin bir sonucudur. çünkü bu düzen, ingiltere ve fransa’nın bölgesel çıkarlarına göre kurulmuş olup ulus-devlet temellidir. ve aynı etnik kökene sahip milyonlarca insanı, farklı siyasi yapılara bölmüştür. 1920’lerden bu yana ulus devlet süreçlerinden geçen bu coğrafyanın insanlarının en büyük aidiyetinin, bugün bile aile ve aşiret aidiyeti olduğu gerçeği unutulmamalıdır. böylesine bir vasatta, birleştirici gibi görünse de son tahlilde ayrıştırıcı nitelikteki ulus-devlete sadakat beslenmesini beklemek safdilliktir. üst kimlik olarak ulus-devlete sadakat beslenmeyince, devletlerde kriz ve çatışmalar kaçınılmaz hale gelir. ortadoğu’daki arap devletlerinin çoğunda durum bu yöndedir.

2) sykes-picot düzeni, ayrıştırıcı ve yok edici niteliğinden dolayı bölge gerçeklerine uymamaktadır.

artık ortadoğu coğrafyasına barış ve huzur yerine daima siyasi karmaşa ve ölüm getiren sykes-picot düzeni değişmeli, davutoğlu’nun ifadesiyle “yüzyıllık parantez” kapanmalıdır. yerine ortak medeniyet değerlerine dayalı, birleştirici ve bütünleştirici ama dayatmacı olmayan yeni bir siyaset anlayışı geliştirilmelidir. muhakkak ki bu anlayış, ahlak ve adalet temeline oturmalıdır.

devlet arşivleri genel müdür yardımcısı. istanbul üniversitesi edebiyat fakültesi tarih bölümü'nden mezun oldu. aynı okuldan 1993 yılında "kırım savaşı'nda kafkas cephesi" başlıklı teziyle 'yakınçağ tarihi doktoru' unvanı aldı. bu tarihten sonra çalışmalarını birinci dünya savaşı ve sonrası dönem üzerinde yoğunlaştırdı. doç. dr. budak'ın "idealden gerçeğe: misak-i milli'den lozan'a dış politika" (küre yayınları, 2004) adlı bir kitabı ve kafkasya, milli mücadele ve t.c. tarihi alanlarında yayımlanmış birçok bilimsel makalesi bulunuyor.

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Mustafa Budak

devlet arşivleri genel müdür yardımcısı. istanbul üniversitesi edebiyat fakültesi tarih bölümü'nden mezun oldu. aynı okuldan 1993 yılında "kırım savaşı'nda kafkas cephesi" başlıklı teziyle 'yakınçağ tarihi doktoru' unvanı aldı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;