Görüş
Tenis kültürünün ateşleyicisi
On yıl önceyle kıyaslandığında ciddi bir aşama kaydettiği görülen Türkiye’deki profesyonel tenis kültürünün yayılmasında İstanbul Cup, yeni çağ başlangıcı oldu. Tenis Dünyası Dergisi Yayın Yönetmeni Şevket Erbay, turnuvanın gelişimini kaleme aldı.

bundan 12 yıl önce wta turu tarihçesi hakkında bir kitap yazarken kadın tenisçilerin öyküleri üzerine harıl harıl okuma/yazma yapıyordum. 1970’lerin başında billie jean king’in feminist sloganlarla bezenmiş başkaldırı hareketinin amerikan kamuoyundaki etkisini inceliyordum.
toplumsal hareketliliğin tavan yaptığı 1960’ların ardından “özgürlük” sırası kadın sporculara gelmiş gibiydi. sonuçta tipik bir profesyonellik göstergesi ‘maddi kazanç’ bağlamından çıkan ayrı bir tur oluşturma fikrinde temsili 1 dolarla işe koyulan dokuz kadın tenisçi, 1973’te wta’i (kadınlar tenis birliği) hayata geçirdi.
wta, tıpkı nba gibi kâr amaçlı, bünyesindeki yaklaşık 200 sporcu (profesyonel havuzda 2 binin üzerinde tenisçi var ama bunun sadece onda birlik bir dilimi takvimdeki 60 turnuvanın ana tablolarında yer bulabiliyor) üzerinden gelir elde eden bir kurum.
kazanç üzerinden yapılanmak, endüstriyel spor pazarında karşı konulamaz bir gerçeklik olabilir; ancak bu durumdan sporcuların ağızlarından çıkacaklarını bile kısıtlayan ve sporun (tenis gibi bireysel dallarda çok daha belirgin) rengi olan karakterleri ‘kurumsallık namına’ ortadan kaldıran bir yapı olduğu için, kişisel olarak bundan hazzetmediğimi belirtmeliyim.
kitabım için araştırmayı yaptığım o günlerde bir wta turnuvasının türkiye’de yapılsa bile fazla bir etkisi olmayacağı kanaatindeydim. türkiye 20 yıldır wta turnuvası yapıp, pek sıçrama kaydedemeyen kolombiya gibi olabilirdi en fazla...
ama bu düşüncem, aradan bir kaç yıl geçtikten sonra yanlışlandı. hem ülke tenisi hızlı bir değişim sürecine girdi, hem de istanbul cup’ın yadsınamaz etkisiyle türkiye’nin büyük şehirlerinde gerçekten sağlam bir wta kültürü oluştu.
bu devasa kentin, küresel spor takviminde 2000’lerle birlikte daha çok görünür olmasına ön ayak olan şey, aynı yıla (2005) denk gelen şampiyonlar ligi finali, wta turnuvası ve formula-1 gp’siydi. mütevazı başlayan istanbul cup tenis turnuvası, nihayetinde ülkedeki tenis izleyicisinin potansiyelini ortaya koyduğu sezon sonu şampiyonası’nı ateşleyen fitil olacaktı. dolayısıyla istanbul cup’ın tenis meraklılarının gönlünde bundan sonra da hep ayrı bir yerde bulunacağını söyleyebiliriz.
ilk deneyim kısa sürmüştü
1998’de enka kortlarında bir kez deneyimlenebilmiş wta heyecanı (enka ladies open) ikinci yıla taşınamamış ve turnuva bir yılda teslim bayrağını çekmişti. 2005’teki turnuva biraz daha görünürdü. yedi yıl öncesine göre kıyaslanmayacak ölçüde yayılan internet iletişimi, daha yaygın televizyon yayını ve turnuvaya gelen venus williams gibi popüler bir figür, bununla birlikte boğaz köprüsü’ne kurulan kortla yapılan tanıtımın dünya çapındaki yankısıyla ‘sıradan bir wta’ etabı olmanın ötesine geçilebildi.
istanbul cup’ta ilk yıllar tesis sıkıntısı vardı. toprak kort çölü olan istanbul’da uygun zemine ve merkez korta sahip tesis olmamasından dolayı, misafirler 2006-2008 arasında tekstilkent’te ağırlandı. bu yıllarda turnuvanın kortları portatifti.
henüz yerleşememiş turnuvada türlü aksaklıklar yaşanmasına rağmen, turnuva seyirciden ve devletten destek bulmaya devam etti. öyle ki, tem otoyolu kenarında, şehirden uzak bu turnuvada 2007’de ilk kez istanbul’a gelen maria sharapova’yı izlemek için 3 bin seyirci toplandı.
turnuva sahibi garanti koza, istanbul cup’ı 2009’da kurduğu akademi için birlikte çalıştığı enka kulübü’ne taşıdı. şehir merkezine yakın ve ulaşımı kolay yeni ev, bu seviyedeki (220 bin dolarlık wta uluslararası serisi) bir turnuva için idealdi, ancak büyümeye müsait değildi.
takvimde iki aylık ileri kayma nedeniyle zemin değişikliğine uğrayıp topraktan sert zemine de geçen istanbul cup’a önemli oyuncular gelmeye devam etti. rusların önemli oyuncusu vera zvonareva, roland garros’u kaldırdıktan iki ay sonra istanbul’a gelen francesca schiavone, petra kvitova, andrea petkovic, enka kortlarında seyircilerin karşısına çıkan tenisçilerden bazılarıydı.
2010 turnuvası anastasia pavlyuchenkova ve elena vesnina arasındaki üç saati aşan sıkı finalle noktalandığında, istanbul cup da üç yıllığına tatile çıkıyordu. zira wta, 2011-13 arasında sezon kapanış galasını teslim ettiği kentte ikinci bir turnuva istemedi. bu üç yıl zarfından yapılmayan organizasyon, şimdi yedincisiyle karşımızda...
beklentiler değişti
lakin, aradan geçen üç yılda, ne seyirci eski seyirci, ne de beklentiler aynı... sinan erdem spor salonu’nda üç yılda 220 bin biletli seyircinin izleyip wta yönetimini mutluluktan havalara uçurduğu unutulmaz sezon sonu şampiyonası deneyimlerinden sonra türkiye’deki seyircinin çıtası yükseldi. günümüzün en büyük iki yıldızı olarak kabul edilen serena williams ile maria şarapova’nın finaline çıplak gözle tanıklık etmiş seyirciyi, elbette ki bundan böyle ‘küçük ölçekli’ işlerle tatmin etmek kolay olmayacak.
garanti koza, yeni turnuvaya hazırlanırken çok kısa bir süre içinde bitirdiği koza wos (world of sports) arena’nın kurdelesini 2014 istanbul cup ile kesecek. bu yazıyı hazırladığım günlerde, atp’nin açıklamasıyla kesinleşen bir başka organizasyonun, 7500 seyirci kapasitesine sahip merkez kortun olduğu 63 kortluk bu tesiste olacağı açıklandı. 1990’dan bu yana süregelen atp takviminde önümüzdeki nisan ayında ilk kez türkiye’den bir turnuva yer alacak: istanbul open.
tenis kültürünün bir parçası olmak için iyi ve sürekli bir turnuvaya sahip olmak şart. mükemmel oyuncularınız olabilir, ama eğer temelleri sağlam bir turnuvanız yoksa, o oyuncular gittiğinde tenis haritasından kaybolursunuz. haritadaki devamlılığı ve ülke içindeki hareketliliği ancak gelenekleşmiş turnuvalarla sağlayabilirsiniz. bu açıdan değerlendirildiğinde istanbul cup, bir kültür ürünü olarak iyi bir başlangıç. eksiklerini gidermek için çalışıp, sürekliliğini sağlamak kaydıyla...
akıllara kazınan beş an
istanbul cup’ın geride kalan altı sezonunda yaşadığımız unutulmaz beş anı neydi? işte benim listem:
5. pemra özgen’in galibiyeti (2009): türkiye tenis tarihinde tek kadınlarda herhangi bir wta turnuvasının ana tablosunda elde edilen ilk galibiyet. pemra, iki buçuk saatlik maçta hollandalı arantxa rus’u gerçekten her puanında direnç sergilediği maçta devirdi.
4. pironkova’nın çıkışı (2005): ik turnuvanın çıkış yapan ismi tsvetana pironkova, elemeden gelip yarı finale yükselerek adını duyurmuştu. yarı finalde kaybettiği venus williams’ın daha sonra başına bela oldu; amerikalı’ya üç kez slam yenilgisi tattırdı.
3. rezai’nin sharapova zaferi (2007): fransız tenisçi aravane rezai, herkesin merakla izlediği maria sharapova’yı yarı finalde 6-2, 6-4’lük skorla yenerken, müthiş bir tenise imza koymuş ve tribünlerin gözdesi haline gelmişti.
2. vesnina’nın gözyaşları (2010): doğum gününde ilk wta zaferini almak için korta çıkan elena vesnina, 7-5, 4-0 önde olduğu final maçını kaybedince seremoni öncesinde hüngür hüngür ağladı.
1. iki seribaşının elendiği gün (2009): o yılki turnuvanın ilk iki seribaşı ismi vera zvonareva ile patty schnyder, henüz ikinci günde dört saat içinde bavulları topladı. schnyder, paraguaylı de los rios’a, zvonareva da ukraynalı koryttseva’ya takıldı.
şevket f. erbay, tenis dünyası ve atletizm dünyası dergilerinin yayın yönetmeni. eurosport türkiye’de farklı branşlarda spikerlik yapıyor. uzun bir yol-popüler wta tour tarihi (1973-2004) kitabının yazarı.
bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar