Görüş
Trabzon'da futbolcu olmak
Trabzonspor'a son dönemde gerginlik, kavga hali, istikrarsızlık ve doğal olarak başarısızlık hâkim. 4 yıl boyunca bordo mavili ekipte oynayan Erman Özgür, Trabzon'da futbolcu olmanın avantaj ve dezavantajlarını Al Jazeera için yazdı.
süper lig'de sezona fırtına gibi girmesine karşın daha sonra yaşanan düşüş, hakem hataları, saha dışı olayları, hocasının istifası derken şimdi de futbolcuların tartışmaları ve kavgaları gündem oluşturmaya başladı trabzonspor'da.
futbolun içinde olan ve bir şekilde yolu trabzonspor ile kesişen her insandan duyabileceğiniz en garanti söylem bu şehirde oyuncuların baskı altında olduğudur. peki nedir bu baskı? nasıldır?
açıkçası 1998-99 sezonunda trabzonspor'a ilk transfer olduğumda da herkesin ilk söylediği 'bu şehirde futbolu bilmeyen yoktur' klişesiydi. tabii ilk başlarda çok gerçekçi gelmese de zaman ilerledikçe haklılıkları ortaya çıktı.
ev sahibim 70'li yaşlarındaki ninenin her pazartesi akşamı rutin olarak kapımı çalıp 'bu hafta niye böyle oldu? niye kötü oynadın? ya da aferin uşağum. oğlum çok sevindi" diyerek maç kritiği yapmaya başlamasıyla durum anlaşıldı. duyunca espri zannettiğim 'kadınlar burada altın günü yapar. trabzonspor konuşur' sözü şaka değildi. takımlarına büyük bir tutkuyla bağlı oldukları kadar kalbinden geçeni hiç çekinmeden futbolcunun yüzüne söyleyebilen bir taraftar topluluğuna sahipti trabzon.
işler iyi giderken gerçekten tadından yenmez bu şehir, işler kötü gittiğinde ise oyuncular için bir cehenneme dönüşebiliyordu. çünkü alınan galibiyetler normal karşılanırken, mağlubiyetler çok abartılıp özellikle yerel basının ağır eleştirileri kötü maçın etkilerini bir sonraki maça taşınmasına sebep olabiliyordu.
gittikleri hemen her yerde futbol konuşup açıklama yapmaya çalışmaktansa futbolcular ya içine kapanıyor ya da izinlerde başka şehirlere kaçmayı tercih ediyorlardı. bu da yavaş yavaş normalin üzerinde bir sıkıntı yaşanmasına neden oluşturuyordu. sonuçta da 1 sene boyunca eşiniz ya da çocuğunuzdan bile fazla gördüğünüz arkadaşlarınızın en küçük hareketi size batabiliyordu.
sahadaki tartışmalar kavgaya, maçtaki hatalar zaman zaman küfürleşmeye hatta yumruklaşmaya kadar gidebilir. bu durumun ise iyi insan ya da kötü insan olmakla bir ilgisi yok. tamamen yaşanılan stresin bir getirisi. yani trabzon şehrinin futbola olan tutkusu, hakem hataları, alınan seri mağlubiyetlerin ardından şota'nın da gönderilmesiyle oyuncuların istim üstünde olması ve kavgalar açıkcası bana çok normal geliyor.
tabii işlerin düzelmesi için alınacak 1-2 galibiyetin dışında oyuncularla diyaloğun çok iyi, şehrin yapısını iyi bilen ve futbolcuların üstündeki baskıyı azaltabilecek özelliklere sahip bir teknik adam şart.
bu yüzden sadi tekelioğlu en azından geçiş dönemi olarak kabul edilebilecek bu süreçte riskli ama doğru tercih gibi. doğruluğu, bu camianın içinden gelmesi haricinde trabzonspor'un başarılı olduğu her dönemde ön plana çıkan yerli oyunculardan yüksek performans almak adına tecrübeli ve yerli bir hocaya ihtiyaçlarının olması.
riskli olan konu ise 14 yabancılı sistemde takım içerisindeki yıldız oyuncuların sadi hoca'nın otoritesini kabul edip etmeyecekleri. eğer hoca bunu başarabilirse trabzonspor'un uzun zamandır yakalayamadığı teknik direktör istikrarını yakalayabileceği gibi oyuncular arasındaki ilişkileri de yumuşatmayı başarabilir.
1977 yılında istanbul'da doğdu. futbola kartalspor'da başladı. kariyeri boyunca aralarında 4 yıl boyunca trabzonspor da olmak üzere 9 takımda forma giydi. futbolu adana demirspor'da bıraktı. lig tv'de yorumculuk yapıyor.
bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar