Haber analiz
Portre: Zeki Demirkubuz
Hapse girmese yönetmen olmayabileceğini söyleyen ve Dostoyevski hayranı olan Demirkubuz da 'bir gün bir kitap okuyup hayatı değişenlerden'.

zeki demirkubuz 1964 yılında isparta'da doğdu. ailesi istanbul’a taşındığı sırada o, gönen öğretmen okulu'nda okuyordu. ortaokul bitince ailesinin yanına geldi. lise eğitimine istanbul’da devam edecekti fakat ilk yarı yıldan sonra okulu bırakarak fabrika ve atölyelerde çalışmaya başladı.
1980 darbesinden sonra 16 yaşında tutuklandı ve üç yıl hapis yattı. bu dönemde edebiyatla ilk kez tanıştı. edebiyatın 'kendini anlama' konusunda yardımcı olduğunu söyleyen yönetmen, cezaevinde bu sayede ayakta kaldığını anlatıyor:
“roman yazarken on yedi yaşımdaydım, kalkıp yüksek meseleleri anlatacak durumum da yoktu, kendimce oradaki varlığımı önemsemek için yaptım bunu, o zaman kendimi yazıyordum, kendimi anlamlandırmaya, özelleştirmeye çalışıyordum ki, o koşullar içerisinde ayakta kalayım. edebiyatın kendimi anlama konusunda bana çok büyük yardımları oldu, hatta beni sinemaya getiren sebep olarak yazdıklarımın, edebiyatla ilişkimin bir anlamı vardır. daha beş altı sene önce yazdığım bir sürü şeyi çok sığ ve kötü bulduğum da bir gerçektir.” (notos öykü dergisi, haziran-temmuz, 2008)
ingiltere’nin the guardian gazetesine verdiği bir röportajda ise hapse girmesi ile yönetmen olması arasında ilişki kuruyor: “eğitimim orada [cezaevinde] başladı. bazen eğer hapse girmemiş olsaydım, yönetmen olmazdım diye düşünüyorum.”
bu dönemde yazıya da merak saran demirkubuz, cezaevinde bir tanesine baskında el konulan iki roman ve çeşitli öykü denemeleri yazdı ancak bunları hiçbir zaman yayımlamadı.
ökten'in asistanı
demirkubuz tahliyesinden sonra anadolu'nun çeşitli kentlerinde işportacılık yaptı. askerliğini erteleyebilmek için okula dönmeye karar verdi ve liseyi dışarıdan bitirdikten sonra istanbul üniversitesi iletişim fakültesi'ne girdi.
demirkubuz sinemaya 1986 yılında zeki ökten'in yanında asistan olarak başladı. “ben bu işe el yordamıyla başladım, yaptıkça bir şey öğrendim.” diyen yönetmen, 1994’te ilk uzun metrajlı filmi ‘c blok'u çekene kadar çeşitli yönetmenlere asistanlık yaptı.
1997 yılında çektiği ve venedik film festivali’nde gösterilen ikinci filmi ‘masumiyet’, türk sinemasında yeni bir dönemin başlangıcını sağlayan yapıtaşlarından birisi oldu.
1999 yapımı ‘üçüncü sayfa’ ile demirkubuz, locarno ve rotterdam film festivalleri de dahil olmak üzere, avrupa'da çok sayıda film festivaline kabul edildi.
yazgı (2001) ve itiraf (2001), 2002 yılında cannes film festivalinin ‘un certain regard’ bölümünde gösterildi.
2003 yılında başrolünü de üstlendiği bekleme odası'na imza attı.
üç yıllık aranın ardından masumiyet'in başlangıç öyküsünü anlatan kader (2006) izleyici ile buluştu. 2009’da ise nahid sırrı örik'in aynı adlı romanından uyarlanan ‘kıskanmak’ı tamamladı.
edebiyatın kendimi anlama konusunda bana çok büyük yardımları oldu, hatta beni sinemaya getiren sebep olarak yazdıklarımın, edebiyatla ilişkimin bir anlamı vardır.
dostoyevski tutkusu
demirkubuz, klasik rus edebiyatının büyük ustası fyodor mihailoviç dostoyevski ile de cezaevinde edebiyatla haşır neşir olduğu dönemde tanıştı. tanımakla kalmadı, ‘suç ve ceza’ en sevdiği kitap oldu. hatta hiç yayınlanmamış romanlarından birinde ‘suç ve ceza’nın devamını yazdı.
senaryo yazarken albert camus’nün ‘düşüş’ adlı romanı ile dostoyevski’nin ‘yeraltından notlar’ını devamlı yanında bulundurduğunu söyleyen yönetmen, özellikle rus yazara karşı olan ve artık herkesçe bilinen sevgisini, 2011 yılında çektiği son filmi ‘yeraltında’ ile taçlandırdı.
‘yeraltından notlar’dan ‘serbest uyarlama’ olarak çekilen film, nefret ettiği eski arkadaşlarının akşam yemeğine kendisini zorla davet ettiren muharrem'in hikayesini ve bireyin varoluşsal sorunlarını konu alıyor.
festival protestosu
yönetmen 2012 adana altın koza film festivali'nin ardından twitter sayfası üzerinden yazdığı mesajda bir daha türk festivallerine katılmayacağını açıkladı. demirkubuz, "bu filmleri kendileri jürilik yapsın diye çektiğimi zanneden gerzeklerden çok sıkıldım artık. bundan sonra türk festivallerinde yarışmak yok" dedi.
'yeraltı' festivalde 'en iyi film' dahil birçok kategoride aday olmuş, ancak yalnızca nihal yalçın 'en iyi yardımcı kadın oyuncu' ödülünü alırken, filmin başrol oyuncusu engin günaydın, 'en iyi erkek oyuncu' ödülünü ilyas salman ile paylaşmıştı.
başlıca ödülleri:
c blok
siyad türk sineması ödülleri, 1995, en iyi yönetmen, en iyi film
masumiyet
antalya altın portakal film festivali, 1997, dr. avni tolunay jüri özel ödülü
angers film festivali, fransa, 1998, büyük ödül
üçüncü sayfa
Yorumlar