Haber analiz

Türkiye ve Kıbrıs meselesi

Kıbrıs Sorunu nereye gidiyor? Süreci etkileyen faktörler neler? Uluslararası konferans, Kıbrıs’ın geleceği için ne sunabilir? Türkiye’nin bütün bunlara yönelik tutumu ne?

Konular: Avrupa Birliği
Hristofyas, Ban ve Eroğlu el sıkışıyor.
Hristofyas (solda) ve Eroğlu (sağda), BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun (ortada) girişiminde defalarca bir araya geldi. [Reuters]

bir: uluslararası konferans çağrısı

birleşmiş milletler, yeni bir adım atarak, doğu akdeniz’de bölgesel güvenliği tehdit eden kıbrıs sorunu’na ilişkin çözüm fırsatlarını ortaya koymak amacıyla bir uluslararası konferans düzenleme eğiliminde olduğunu açıkladı. krizin sürmesi, bölgede askeri çatışma tehdidini bile beraberinde getiriyor. bm, daha önce de kıbrıs konulu bir uluslararası konferans çağrısı yapmıştı. ancak konferans, gerekli siyasi zeminin oluşmaması ve özellikle de kıbrıs’taki tarafların pozisyonlarındaki zıtlıklar nedeniyle gerçekleşmemişti.

keza bm, 2004 yılında rum kesiminin ab’ye üyeliği öncesinde, adanın birleşmesine yönelik bir başka girişime de liderlik etmişti. bm aynı zamanda, 1964’ten beri kıbrıs’ta bir barış gücü de bulunduruyor.

kıbrıs sorunu, adayı rum ve türk kesimleri olmak üzere ikiye böldü. bu krizden ayrıca, kıbrıs’a komşu ülkelerin tümünün bölgesel ilişkileri de etkilendi. uyuşmazlık kendisini, özellikle türkiye-yunanistan ve türkiye-avrupa ilişkileri ile türkiye’nin ab’deki geleceğine de dayattı.

kıbrıs krizi ayrıca, son yıllarda akdeniz havzasının doğusunda bulunan petrol ve doğalgaz yataklarına ilişkin yeni bir gelişmeyle ön plana çıktı. şirketler, kıbrıs’ın iki kesimi arasındaki çekişme, türk-yunan uyuşmazlıkları, bölgesel sınırların çizilmesi ve kıta sahanlığının paylaşılması gibi açmazlarla karşı karşıya kaldı.

suriye’deki son olaylar, özellikle de adaya yönelik göç hareketiyle, kıbrıs'taki şartlara yeni bir baskı unsuru olarak ortaya çıktı. adanın kuzey kesimi, lazkiye kentine deniz hattıyla bağlanıyor. hattın açılışı, türkiye-suriye ilişkilerinin sonuçlarından biriydi. ilişkiler, birkaç yıl öncesine kadar parlaklığının zirvesindeydi.

uluslararası toplum sadece, adanın güneyinde bulunan, kıbrıslı rumların temsil ettiği devleti tanıyor. ‘türk kıbrıs’ olarak da bilinen kuzey kıbrıs’ı ise sadece türkiye tanıyor. buna rağmen kıbrıslı türkler, sorunlarını uluslararası ilginin merkezine taşımakta başarılı oldu. dünya kamuoyunun büyük bir kesiminin sempatisini kazandılar, az imkânla kendi bölgelerini inşa ettiler ve ısrarla zorluklara karşı mücadele ettiler.

kıbrıslı türk yetkililerin cömert daveti üzerine bu makalenin yazarına kuzey kıbrıs’a iki ziyaret gerçekleştirerek, yetkililer ve vatandaşlarla bir araya gelmek nasip oldu. kendileri, bu satırların yazarını, kıbrıs olayı ve halihazırdaki sorunların ayrıntıları konusunda aydınlattılar.

iki: yeni müzakereler

new york’ta, 23-24 ocak tarihlerinde kıbrıs’taki iki lider, türk derviş eroğlu ile rum dimitris hristofyas arasında yeni müzakereler yapıldı.

müzakerelerde yeni süreç, 3 eylül 2008’de hristofyas ile kıbrıslı türklerin eski cumhurbaşkanı mehmet ali talat’ın bm kıbrıs özel temsilcisi gözetiminde bir araya gelmesiyle başlamıştı. taraflar, federasyon temelinde adanın birleşmesinde ve varılacak anlaşmanın referanduma sunulmasında fikir birliğine varmışlardı.

ortada kıbrıslı taraflar arasında anlaşmazlık konusu olan üç mesele bulunuyor. bu meseleler şunlar: yeni federal devletin yöntemi, kıbrıs vatandaşlığını hak edenlerin belirlenmesi ve bölünme sonucu bireylerin kaybettiği toprakların ve taşınmazların mülkiyeti.

bm, 2004 yılında adanın birleşmesi için bir öneri sunmuştu. plan referanduma götürüldüğünde, kıbrıslı türklerin yüzde 65’i tarafından kabul edilmiş, kıbrıslı rumların yüzde 76’sı tarafından ise reddedilmişti. bu sonuç, türkiye ve kıbrıslı türklerin yanısıra, uluslararası çevrelerde de büyük hayal kırıklığı yarattı.

bu durum, kıbrıs’ı üyeliğe kabul edeceğine söz veren ab’yi sıkıntıya soktu. aralık 1999’da helsinki’de düzenlenen ab zirvesi’nin sonuç bildirgesine göre, kıbrıs rum tarafı, müzakerelerin başarısızlığının sorumlusu olmaması şartıyla halihazırdaki bölünme dikkate alınmaksızın ab’ye girebiliyordu.

ab, buna rağmen sözünü tutmadı. kıbrıs’ın rum kesimi, adanın birleştirilmesine yönelik uluslararası planı reddetmesinden sadece birkaç gün sonra ab üyesi oldu. avrupalılar aynı zamanda, uluslararası plan lehinde olumlu oy kullanmaları halinde kıbrıslı türklere dayatılan izolasyonu sona erdirme taahhütlerini de yerine getirmediler.

üç: kıbrıs krizinin tarihi kökleri

kıbrıs krizinin zorluklarından biri de zaman içinde ortaya çıkan sorunları biriktirmiş olan yapısında saklı. yıllar geçtikçe, mülteciler konusu ve uyuşmazlık sonucu bireylerin terk ettiği mülklerin yarattığı çıkmaz gibi siyasi ve sosyal sorunlar, çözüme direnen bir görüntü çizdi.

kıbrıs sorunu, aralık 1963’te başladı. kıbrıslı rum liderler, 1960 yılında kabul edilen anayasaya karşı yaptıkları darbeyle kıbrıslı türklere ülkenin ortakları değil de, etnik ve dini azınlık muamelesi yaptılar. çok geçmeden kıbrıslı türkler, devlet destekli kıbrıslı rum milislerin düzenlediği bir dizi kanlı saldırıya maruz kaldı.

1960’tan beri yürürlükte olan kıbrıs anayasası siyasi mevkileri ve parlamentoyu kıbrıslı rum ve türkler arasında paylaştırmıştı. anayasa, cumhurbaşkanı yardımcılığını kıbrıslı türklere vermişti. kıbrıs, yunanistan, türkiye ve britanya aynı zamanda, anayasanın temel hükümleri, kıbrıs’ın toprak bütünlüğü ve egemenliği için bir garantörlük anlaşmasına imza atmıştı. son üç ülke, ‘garantör ülkeler’ olarak adlandırılmıştı.

1963 yılı sonlarındaki gelişmeler ışığında bm güvenlik konseyi, 4 mart 1964 tarihinde kıbrıs’ta bm barış gücü (unficyp) kurulmasını tavsiye eden 186 sayılı kararı kabul etti. aynı ayın 27’sinde faaliyete geçen bu güç, günümüzde de görev yapıyor.

on yılı aşkın bir süre sonra, 15 temmuz 1974’te kıbrıs’ta askeri darbe gerçekleşti. adanın yunanistan’la birleşmesi (enosis) çağrısı yapan kıbrıslı rum unsurlar, yunan subaylarla işbirliği yaparak darbeye imza attılar. darbe eşliğinde, kıbrıslı türklere yönelik kapsamlı katliamlar yaşandı. 

bu gelişmenin ardından türkiye (kıbrıs’ın güvenliğinden sorumlu garantör devletlerden biri olarak), adanın kuzey kesiminde kıbrıslı türklere karşı yoğunlaşan şiddetin ışığında, soykırım yaşanmasını engellemek için askeri müdahalede bulundu.

sonrasında bm güvenlik konseyi ateşkes çağrısında bulunarak, yunanistan, türkiye ve britanya arasında müzakerelerin temellerinin atılmasını istedi. ateşkes, 16 ağustos 1974 itibariyle yürürlüğe girdi. ateşkes hattı, 180 kilometrelik bir alana uzanıyor ve 9251 kilometrekarelik bir alanı, yani ada yüzölçümünün yaklaşık yüzde üçünü kapsıyor. bu hat iki bölge, iki millet ve iki devlete sahip olan kıbrıs’ın bugünkü özelliklerinin kilometre taşı oldu.

dört: kıbrıs türk devleti

kıbrıs’ın bölünmesinden yaklaşık bir on yıl sonra, 15 kasım 1983’te kıbrıs türk yönetimi adanın kuzey kesiminde yapılan referandum sonucu kuzey kıbrıs türk cumhuriyeti’nin kurulduğunu ilan etti.

kıbrıslı türklerin tarihi lideri merhum rauf denktaş ilk cumhurbaşkanı oldu. denktaş, 1983-2003 dönemi boyunca iktidarda kaldı. halefi eski cumhurbaşkanı mehmet ali talat, cumhuriyetçi türk partisi (ctp) lideri olarak iktidara gelerek, ülkeyi 2003-2009 döneminde önce başbakan, sonra da cumhurbaşkanı olarak yönetti.

18 nisan 2010’da yapılan seçimlerde ise, o dönem ulusal birlik partisi (ubp) başkanı ve başbakan olan derviş eroğlu cumhurbaşkanlığına seçildi.

kamuoyunun kıbrıs rum tarafıyla yürütülen müzakerelerin seyrine ilişkin hayal kırıklığı, talat’ın ikinci kez cumhurbaşkanlığını kazanmasını engelledi.

kuzey kıbrıs, ekonomik ve ticari izolasyon altında yaşıyor. ayrıca bu kesime, türkiye üzerinden gitme seçeneği dışında uçakla seyahat etmek mümkün değil. bu seyahatler, özellikle istanbul'daki havalimanlarını kıbrıs türk kesimindeki ercan havalimanı’na bağlayan uçuş rotası üzerinden yapılıyor. ayrıca, türkiye’nin adana kentini 40 kilometre uzaklıktaki girne limanı’na bağlayan deniz seferleri de bulunuyor.

kasım 1983’te devletin ilan edilmesi sonrası kıbrıslı türklere uygulanan yaptırım ve abluka politikası yapısal olarak güçlendirildi. oysa bu politika, halkların toplu olarak cezalandırılmasını yasaklayan uluslararası hukukla çelişiyor.

gerçekten de, bm güvenlik konseyi’nin 1983 tarihli 542 ve 550 sayılı kararları, o dönemde gücünün zirvesinde olan batı muhafazakar sağının baskılarıyla alınmıştı. zaman geçtikçe, bu iki karara gerçek içeriğinin üzerinde bir konum verildi. taraflar, kıbrıslı türkler üzerindeki ablukayı güçlendirmek amacıyla harekete geçtiler.

kıbrıslı türklerin, bm’nin adanın birleştirilmesine yönelik planına onay verdiği 2004 yılından itibaren, kıbrıs sorunuyla ilgili uluslararası kararların ruhunda hukuki açıdan büyük değişim yaşandığı söylenebilir. uluslararası hukuk açısından, hukuki kuralları doğuran şartların yasal geçerliliğinin değişmesi halinde, bu kuralların düzeltilmesi gerektiğini kabul etmek gerekli. 1969 tarihli viyana konvansiyonu’nun 62. maddesinde öngörülen de tam olarak budur.

bm genel sekreteri, güvenlik konseyi’ne 28 mayıs 2004 tarihinde sunduğu raporunda, kıbrıslı türklere dayatılan ablukanın kaldırılmasını tavsiye etti (raporun orijinal ingilizce metni). genel sekreter, adanın birleşmesi yönünde oy kullanmalarının, kıbrıslı türklere baskı yapmayı veya onları izolasyona maruz bırakmayı mantıksız kıldığına vurgu yaptı. türkiye, yılda 700 milyon dolar mali destek verdiği kıbrıslı türklerin birincil destekçisi olarak görülüyor.

keza, pakistan da kuzey kıbrıs’ın önemli destekçilerinden biri olarak ankara’nın ardından geliyor. kıbrıslı türklerle etnik bağları bulunan azerbaycan, ercan havalimanı’na uçuşlar gerçekleştirerek türkiye’nin izinden gitmeye çalışsa da, avrupa tarafından uygulanan baskılar sebebiyle ilk uçuştan sonra bu uygulamayı durdurdu.

arap ülkeleri ise, kuzey kıbrıs türk cumhuriyeti’ne yönelik tutumlarında farklı görüntüler çizdiler. birçoğu, kıbrıslı türklerin ticari ofislerini barındırmayı kabul etti.

mısır, yerel düzlemde kuzey kıbrıs’la en fazla ilişkiye giren arap ülkesi sayılmaktadır. bu, özellikle de farklı sektörlerden temsilcilerin ziyaret trafiğini kapsamaktadır.

uluslararası düzlemde ise, kuzey kıbrıs’ta sınırlı banka ve ticari varlıklar dışında, uluslararası şirket veya yatırımlara dair kayda değer bir varlık olmadığını gözlemlemek mümkün.

aslında kıbrıslı türkler, diğer ülkelerden diplomatik tanıma talep etmiyor, ileride kurulacak federal devlet çerçevesinde güçlendirilebilecek kültürel ve ekonomik sivil bağlar kurulması çağrısı yapıyor.

beş: kıbrıs sorununa nasıl bir gelecek?

geleceğe ilişkin ihtimaller değerlendirildiğinde, bölgesel gelişmelerin, farklı taraflar nezdinde kıbrıs sorunu’na hızlı çözüm bulunması gerektiği bilincini güçlendirdiği görülüyor. özellikle de arap baharı’nın ortaya koyduğu veriler, birçok açıdan kıbrıs’taki şartlara yansımışken…

öte yandan, türkiye’nin ab üyelik sürecinin kıbrıs sorunu’yla yakından bağlantılı olduğu gözlemlenebilir. türkiye, rum tarafının temmuz ayında ab dönem başkanlığı’nı üstlenmesi halinde birlik ile ilişkilerini donduracağı uyarısı yaptı.

ankara, kıbrıs’ı (rum kesimi’ni) tanımasını, bm’nin adanın birleşmesine yönelik barış planıyla irtibatlı görüyor. ne var ki, aralık 2006’da kıbrıs sorunu’na kapsamlı çözüm arayışları sürerken türkiye, avrupa’dan gelen kıbrıs rum gemi ve uçaklarına liman ve havalimanlarını açması talebini bir yıl içinde hayata geçireceğini beyan etti. türkiye bu adımı atmak için, ab’nin, kıbrıslı türklere aynı şekilde liman ve havalimanlarını açmasını şart koştu.

türk teklifi özellikle, ercan havalimanı ve gazimağusa limanı’nın gemi trafiğine ve uluslararası ticarete açılmasıyla bağlantılıydı.

aslında türkiye, o dönemde kıbrıs türklerini mümkün olan minimum çözümü kabul etmeye ikna etmişti. zira gazimağusa limanı’nın yıllık geliri mütevazı sayılıyor. kuzey kıbrıs’ın deniz ticaretinin ana bölümü girne limanı kanalıyla gerçekleşiyor.

bütün bunlara rağmen güney kıbrıs, türk teklifini reddetmekte gecikmeyerek kuzey kıbrıs’taki hiçbir havalimanının, türkiye dışında hiçbir uluslararası uçuşa açılmasına onay veremeyeceğini açıkladı. bu noktada kıbrıs sorunu, ufuksuz bir biçimde duraksadı.

genel olarak kıbrıs sorunu’nun, bugün artan oranda karmaşıklaştığı ve verilerin birbirine geçtiği söylenebilir. bu noktadan hareketle, kıbrıs konulu bir uluslararası konferans düzenlenmesi düşüncesi ağır basıyor ve hatta kaçınılmaz görülüyor.

doğal olarak ortada bu konferansta tartışılacak birçok sorun var. ne var ki, konferansın yapması gereken en önemli şey, önerilen federal devlet şekline ve özellikle de bu devletin kıbrıslı türk ve rumlar arasında ortak şekilde nasıl idare edileceğine dair net bir resim sunmak.

daha net konuşmak gerekirse kıbrıslı türklerin endişesi, federe bir bölgenin sahipleri olmalarının, birleşik devletin savunma politikası ve dış politikayla ilgili olanlar başta olmak üzere, büyük kararlarına etki etmeme ihtimali.

tabiatıyla 1960 anayasası rehber niteliğinde bir referans olabilir. ne var ki, bu anayasa federal devletin anayasası değil. ayrıca bugünün verileri, bütün düzlemlerde dünün verilerinden çok farklı.

özetle uluslararası toplumdaki zinde güçler, kıbrıs sorunu konulu uluslararası konferansın hazırlanması ve başarılı olması yönünde ivme kazandırmalıdır. bu öncelikle kıbrıslıların ve ikinci olarak bölgesel güvenliğin çıkarınadır.

kıbrıs sorununun çözümü, artık sadece genel olarak uluslararası toplumun çıkarı için değil, doğu akdeniz ülkelerinin ulusal güvenliği için de kaçınılmaz olmuştur.

abdulcelil merhun, körfez bölgesel sistemi konularında araştırmacı ve strateji uzmanı. çeşitli arap araştırma merkezlerinde görev yaptı. merhun'un, arap ve uluslararası medya platformlarında, körfez güvenliği ve ortadoğu'daki gelişmelere dair makaleleri yayımlanıyor. 

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Abdulcelil El Merhun

körfez bölgesel sistemi konularında araştırmacı ve strateji uzmanı. çeşitli arap araştırma merkezlerinde görev yaptı. merhun'un arap ve uluslararası medya platformlarında, körfez güvenliği ve ortadoğu'daki gelişmelere dair makaleleri yayımlanıyor.  Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;