1915 olayları

Dink’ten parlamentolara: Karışmayın

Hrant Dink, 1915 olaylarını 'soykırım' olarak tanımlıyor, fakat zorlanmadıkça kullanmaktan kaçındığını söylediği bu kelime üzerinden Batı parlamentolarının kararlar almasına kesin bir dille karşı çıkıyordu. Dink'in yazılarından derledik.

Hrant Dink 19 Ocak 2007'de Genel Yayın Yönetmeni olduğu Agos Gazetesi önünde öldürüldü.

'neye karşı çıkıyoruz', agos 3 kasım 2000

kendi inandıklarımdan ve ilk olarak da niçin soykırım tasarılarına karşı çıkıyorum, o noktadan başlayayım. ama önce önemli bir anımsatma. (...) ne sanıyorsunuz! tabii ki atalarımın başına gelenleri biliyorum. (...) dolayısıyla benim itirazım uluslararası arenaya sürülen söylemlerin içeriğine ilişkin değil, o söylemlerin ortaya konması için seçilen alana ve zamanlamaya ilişkin.

'alan'dan başlıyorum ve soruyorum:

dünyanın üçüncü ülkelerinin parlamentolarında, bir ulusun 85 yıl önce ve daha öncesinde de yaşamış olduğu tarihi bir dramın bugün güncel politikanın malzemesi yapılmasına, o talihsiz insanların varlığını devam ettirmeye çalışan bugünün ermenileri olarak daha ne kadar izin vereceğiz? bu gündeme alışların arkasında onların kendi politik ve kendi güncel ulusal çıkarlarının bulunduğu son yasa tasarısı nedeniyle bir kez daha ispatlanmadı mı? fransa’daki de aynı çıkar ilişkisine dayanmıyor mu? yani şimdi bizler daha ne kadar bu geçmiş dramımızın helikopter ihalelerinde, seçim arenalarında veya üçüncü ulusların çıkar hesaplarında sermaye yapılmasına izin vereceğiz, yapılmasına önayak olacağız? böyle mi ödeyeceğiz atalarımıza olan borcumuzu? böyle mi ispat edeceğiz atalarımıza olan bağlılığımızı?

****

'ne istiyoruz?', agos 10 kasım 2000

biz, “ermeni sorununun konuşulduğu alan, üçüncü ülkelerin parlamentoları olmamalıdır, bizzat olayların asli tarafları ve bizim topraklarımız olmalıdır” derken, tedavinin de nerede bulunabileceğine işaret etmek istiyoruz aynı zamanda. sadece iki halk arasında kurulacak bir diyalog bu sorunu sorun olmaktan çıkarmaya yeter mi? cevabım çok net: evet, yeter ve başkaca da bir çare yok zaten.

hatta fazla optimist gözükse de, şunu dahi ifade etmekten çekinmem: iki ülke arasında önşartsız kurulacak normal ilişkiler ve diyalog öylesine mucizevi gelişmeler sağlayabilir ki, bir gün türk tarafı ermenilere ‘gelin şimdi biraz da tarihimizi konuşalım’ dediğinde, ermenilerin ‘sırası mı şimdi, bırakalım geçmişi, halklarımızı mutlu kılmak için başlattığımız ortak işlerimizle ilgilenelim’ demeyeceğini kim iddia edebilir?

(...)

inancım o ki, böylesi bir ortamda inkâr söylemlerine de, ‘özür dile’ dayatmalarına da gerek kalmaz. dahası, bu diyalog kendiliğinden bir özür süreci sayılmaz mı?

ille de üçüncü ülkelerin kendi çıkarlarının eşref saatinde yapacakları dayatmalı aracılığı mı beklememiz gerekiyor?

****

'ruh halimdir', birgün 1 kasım 2004

benim geçmiş tarihimin ya da bugünkü sorunlarımın avrupalarda, amerikalarda sermaye yapılması zoruma gidiyor. bu öpmelerin ardında bir taciz, bir tecavüz seziyorum. geleceğimi, geçmişimin içinde boğmaya çabalayan emperyalizmin alçak hakemliğini kabul etmiyorum artık.

o hakemler geçmiş çağlarda arenalarda köle gladyatörleri birbiriyle vuruşturan, onların vuruşmasını büyük bir iştahla seyreden, sonunda da kazanana, başparmaklarıyla işaret veren diktatörlerin ta kendileridir.

bunun için de, bu çağda, ne bir parlamentonun hakemliğe soyunmasını kabul ediyorum, ne de bir devletin. gerçek hakem halklar ve onların vicdanlarıdır. benim vicdanımda ise hiçbir devlet erkinin vicdanı, hiçbir halkın vicdanı ile boy ölçüşemez. benim tek isteğim, canım türkiyeli arkadaşlarımla, ortak geçmişimi alabildiğince etraflıca ve de o tarihten hiç de husumet çıkarmamacasına özgürce konuşabilmek.

bunu bir gün tüm türklerle ermenilerin de kendi aralarında konuşabileceklerine yürekten inanıyorum. özellikle de, türkiye ile ermenistan’ın kendi aralarında da her bir şeyi rahatlıkla konuşabilecekleri ve düzeltebilecekleri, ve onlar konuşurken, benim iilgisiz üçüncü ülkelere dönüp, ‘size de artık üç nokta düşer’ diyeceğim günleri iple çekiyorum.

****

'sahnedeki avrupa’ya (2)', agos 15 nisan 2015

türk-ermeni ilişkilerinin tesisini tarihin çözümüne bağlayarak gerçekleştirmeye çalışmanın esas olarak gerçekçi bir politika olmadığı ortadadır. bunun yanlış bir politika olduğu bizatihi ermenistan devletinin de savıdır. çünkü birinci sıraya oturtulması gereken tarih değil, ilişkilerin tesisidir. tarihin çözümü ise, kurulacak ilişkinin olağan sürecine teslim edilmelidir.

bugün türkiye’de ermenilerle ilişki kurulmasına karşı olanlar, ‘gelin, önce şu tarihi konuşalım, siz soykırım demekten vazgeçin, ondan sonra ilişki kuralım’ demekte ve bu şekilde ilişkilerin tesisini yokuşa sürmektedirler.

bu söyleme paralel sayılacak ‘türkler önce soykırımı tanısın’ beklentisi de, ilişkiyi ikinci plana iten bir yaklaşımdır ve aslında o da, benzer bir şekilde, çözümsüzlüğü tercihtir. çünkü, nasıl olsa, türkiye bugünkü zihniyetiyle, bilgisiyle ve algılamasıyla soykırımı kabul edebilecek bir düzeyde değildir. bu düzeyin varlığını bile bile soykırımı tanımalarını onlardan beklemek, aslında soykırımı tanımalarını istememekle eşdeğerdir.

****

'ortak acı: 2015', belgesel 

hasta iki toplum var: türkler ve ermeniler... ermeniler büyük bir travma yaşıyor türklere yönelik, türklerse ermenilere yönelik büyük bir paranoya yaşıyor. ikisi de klinik vakalar... kim tedavi edecek bizi? fransız senatosu’nun kararı mı, amerikan senatosu’nun kararı mı? kim reçeteyi verecek? kim bizim doktorumuz? ermeniler türklerin doktoru, türkler de ermenilerin doktoru... bunun dışında doktor, ilaç, hekim mekim yok. (...) türklere diyorum ki, ya, ermeniler niye bu kadar ısrar ediyor bu sorunun üzerinde, diye sorun kendinize... biraz empati yapın, o zaman bu duruşta belki biraz onur görebilirsiniz... ermenilere diyorum ki, türklerin ‘hayır, bu bir soykırım değildir’ demelerinde de bir onur görmeye çalışın. nedir o onurlu duruş? ‘bir türk olarak ben soykırıma karşıyım, ırkçılığa karşıyım, soykırım allah’ın belası bir şey, nasıl ya, benim atalarım böyle bir şey yapamaz, çünkü ben yapmam.’ dolayısıyla burada da bir onurlu duruş vardır.”

(hrant dink’in yurtdışındaki bir panelde dile getirdiği görüşler... dink’in bu sözleri ilk kez, ramazan mut’un çektiği ve al jazeera arapça’da 24 nisan 2012’de yayınlanan ortak acı: 2015 adlı belgeselde, kendi sesinden kamuoyuna ulaştırıldı.) 
 

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;