Türkiye

Evren ve Şahinkaya yargılanacak

Mahkeme iddianameyi kabul edince, 12 Eylül darbesini gerçekleştiren beş komutandan ikisi müebbet hapis talebiyle hakim karşısına çıkacak.

Haberin Öne Çıkanları

Mahkeme inceledi

120 sayfa

38 klasör ek

Kenan Evren, iddianamenin tamamlanmasının ardından avukatı aracılığıyla yaptığı açıklamada üzgün olduğunu belirtmişti. [AA]

Darbeden önce

ankara 12. ağır ceza mahkemesi, 12 eylül 1980’de gerçekleştirilen askeri darbeye ilişkin dönemin genelkurmay başkanı ve 7. cumhurbaşkanı kenan evren ile emekli orgeneral tahsin şahinkaya'nın şüpheli olarak yer aldığı iddianameyi kabul etti.

özel yetkili ankara cumhuriyet başsavcıvekili hüseyin görüşen'in basın sözcüsü sıfatıyla verdiği bilgiye göre, mahkeme, iddianame üzerindeki incelemesini tamamlayarak, davanın kabulüne karar verdi. 
 
iddianamede, evren ile şahinkaya birinci derecede sanık olarak yer alıyor. evren ve şahinkaya'nın, 765 sayılı türk ceza kanunu'nun ‘devlet kuvvetleri aleyhinde cürümler’e  ilişkin 146. maddesi ile 80. maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmaları isteniyor. ayrıca yurtdışına kaçma ihtimallerine karşı da 2 isim hakkında adli kontrol talep ediliyor.
 
iddianame ile işkence suçları ve darbeyi yapanların yargılanma süreçleri birbirinden ayrıldı. 12 eylül sürecine soruşturma açıldıktan sonra gelen işkence ile ilgili binlerce suç duyurusu için ayrı bir soruşturma yürütülüyor.
 
savcı kemal çetin tarafından hazırlanan ve geçen hafta içerisinde mahkemeye gönderilen iddianamede 120 sayfadan oluşuyor. 12 eylül ile ilgili suç duyurularına ilişkin evrakın yer aldığı ekler ise 38 klasörden oluşuyor. 
 

terör olayları irdelendi

iddianamede, ''12 eylül 1980 askeri darbesi öncesi meydana gelen önemli terör olayları'' başlığı altında, birçok olay irdelendi. bunların arasında 1 mayıs 1977'de taksim'de yaşanan olay, 16 mart katliamı, bazı kişilere gönderilen bombalı paketler, sivas, kahramanmaraş ve çorum'daki olaylar, fatsa operasyonu, abdi ipekçi suikastı, msp'nin 6 eylül 1980'de konya'da düzenlediği kudüs mitingi gibi olayları yer alıyor.

iddianamede, ‘olayların, ülkeyi kaosa sürükleyerek, askeri darbeye zemin hazırlamak isteyen güçler tarafından çıkarıldığının anlaşıldığı’ savunuldu.

“ülkede kaos ve kargaşa oluşturarak, darbeye zemin oluşturmak isteyen güçler, bu ekonomik ve sosyal istikrarsızlığı kaçırılmaz bir fırsat olarak değerlendirerek tertipledikleri terör olaylarıyla ülkeyi adım adım askeri darbeye sürüklemişlerdir” ifadesine yer verildi.

Kenan Evren'in ifadesi

iddianamede, kenan evren'in soruşturma aşamasındaki ifadesine de yer verildi. evren, ifadesinde, 12 eylül 1980 öncesinde ülkenin içinde bulunduğu sosyal ve siyasi durumu özetleyerek, anayasal kurumların görevini yapamaz hale geldiğini, ülkenin felç olduğunu, bu nedenle yönetime el koymak durumunda kaldıklarını anlattı.''tsk'nın, insanların ölümünü bekleyip, sonuçta bunu fırsat olarak değerlendirip yönetime el koymasının düşünülemeyeceğini, bunu vicdanlarının kabul etmeyeceğini, bunu kesinlikle kabul etmediğini'' dile getiren evren, ''pişman olmadığını'' söylemişti.

'istikrarsızlığı fırsat bildi'

cumhurbaşkanı fahri korutürk'ün görev süresinin 6 nisan 1980'de dolmasının ardından cumhurbaşkanı seçimine yönelik çalışmalara yer verilen iddianamede, ''dönemin tsk komuta kademesinin, yapmış olduğu darbe planının akamete uğramaması için cumhurbaşkanının seçilmesini istemediği, siyasi istikrarsızlığı darbe yapmak için bir fırsat olarak gördüğü, asıl amacın her halükarda darbe yapmak olduğu'' ileri sürüldü.

uyarı mektubu

iddianamede, kenan evren'in 26 aralık 1979'da hükümetteki parti liderleriyle, diğer siyasi parti liderlerine ''uyarı mektubu'' verdiği, ''türk silahlı kuvvetlerinin görüşü'' başlıklı mektupta 'türk silahlı kuvvetleri;... uzlaşmaz tutumlarını sürdüren siyasi partileri uyarmaya karar vermiştir' ifadesini kullanması, cumhuriyet tarihimiz boyunca askeri darbe gerekçesi olarak kullanılan iç hizmet kanunu'nu da hatırlatarak uyarması demokratik rejim açısından tehdittir'' denildi.

‘düşünce hürriyeti ortadan kalktı’

12 eylül askeri yönetimince ülkenin tamamının denetim ve kontrol altına alındığı, siyasi partilerin faaliyetlerinin yasaklandığı, 16 ekim 1981 tarihinde çıkarılan 2533 sayılı kanunla başta atatürk'ün kurduğu chp olmak üzere bütün partilerin kapatılarak siyasi partiler ve yan kuruluşlarının bütün mallarının hazineye devredildiği anlatıldı. 11 eylül 1980'de parlamento üyesi bulunan siyasi parti mensupları ile her kademedeki siyasi parti yönetici ve mensuplarının, sözlü veya yazılı beyanda bulunmalarının, makale yazmalarının, toplantı yapmalarının, sıkıyönetim komutanlıklarının koyduğu yasakları ve aldığı kararları herhangi bir şekilde tartışılmasının yasaklandığı belirtildi.

toplum üzerinde kurulan baskı ve yayın yasaklarıyla düşünce hürriyetinin tamamen ortadan kaldırıldığı ifade edildi.

''bu dönemde 1402 sayılı sıkıyönetim kanuna dayanılarak hiçbir yargı kararı olmadan 30 bin memurun görevine son verildiği, 7233 memurun bölgelerinin dışına gönderildiği, 300 bin kişiye sakıncalı oldukları gerekçesiyle pasaport verilmediği, 12 eylül yönetimi tarafından yurt dışına kaçan 14 bin kişi vatan haini oldukları gerekçesiyle vatandaşlıktan çıkarıldıkları belirtildi.

işkence mağdurlarının beyanları

iddianamede, ''askeri darbe yönetimince gözaltında ve cezaevlerinde uygulanan işkencelere ilişkin olarak işkence mağdurlarının beyanlarına'' yer verildi.

buna dair başlık altında, bazı kişilerin, konuyla ilgili olarak basın-yayın organlarına verdiği demeçlerden alıntılar yapıldı, bazı kişilerin ise soruşturma sürecinde savcılığa müşteki olarak verdiği ifadeler aktarıldı.

12 eylül askeri darbe dönemindeki gözaltı merkezleri ve cezaevlerinde uygulanan işkence yöntemlerinin tek tek sıralandığı iddianamede, darbeyle birlikte gözaltı işlemlerinde delil elde etme yöntemi olarak ifade, istenilen ifadeyi vermeyenler için ise işkencenin tek yöntem olarak benimsendiği belirtildi.

gözaltına alınan ya da yakalanan kişiler sağ görüşlüyseler sol görüşlü polis ve askerlerden oluşturulan işkence ekipleri, sol görüşlüyseler sağ görüşlü polis ve askerden oluşturulan işkenceci ekipler tarafından sorgulara tabi tutuldukları aktarılan iddianamede, gözaltında ve cezaevinde keyfi ve sistematik işkencenin olduğu, cezaevlerinde ''eğitim'' adı altında bir kısım hareketler ve marşların mahkumlara psikolojik baskı ve işkence yöntemi olarak kullanıldığı anlatıldı.

191 kişi öldü

12 eylül 1980’den 1983’e kadar olan süreçte gözaltı ve cezaevinde ölenlerin toplam sayısının 191 olduğu kaydedildi. sadece 12 eylül 1980 tarihiyle 31 aralık 1980 tarihi arasında cezaevinde ölenlerin sayısının ise 43 olduğu belirtildi.

1982 anayasasının geçici 15. maddesindeki düzenlemenin, sanıklar hakkında bir soruşturma ve yargılama engeli ortaya koyduğu belirtilen iddianamede, ancak gerek anayasada gerekse türk ceza kanunlarında, soruşturma ve yargılama engelinin bulunduğu hallerde zaman aşımının işlemeyeceği kuralının öngörüldüğü ifade edildi.

 
kaynak: ajanslar
 
 

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;