Suriye'de iç savaş
IŞİD zindanlarında 85 gün
Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) tarafından iki kez tutuklanan kameraman Ömer Hâni, IŞİD zindanlarında yaşadıklarını Al Jazeera'ye anlattı.

ağustos 2013'te işid'in güvenlik birimine dönüştürdüğü halep çocuk hastanesi'nde tutulan hâni'ye günlerce işkence edildi.
hâni, göz altı merkezine dönüştürülen hastanenin bodrum katında çok sayıda tutuklu bulunduğu için sırtüstü yatacak yer bulunmadığını, bu nedenle de ancak yan yatabildiklerini söyledi.
tutukluluğunun ilk dört gününü koridorda ayakta durarak geçiren hani, oturmalarının yasak olduğunu, namaz kılmasına bile izin verilmediğini anlatıyor.
ömer hâni'ye göre işid homojen bir örgüt değil. hiyerarşi iki bölümden oluşuyor. birinci bölüm şer’i, yani hâkim ve mücahitlerden oluşuyor. ikinci bölüm ise güvenlikten sorumlu ve rejimin istihbaratının bir kopyası. hâni, bu bölümde bulunanların geçmişte rejimin zindanlarında tutuklu bulunanlardan oluştuğunu ve kendilerine uygulanan işkence yöntemlerini bu kez kendi tutukladıkları kişilere uyguladıklarını söylüyor.
ancak işid'in şer'i bölümünün denetimindeki diğer birime nakledildiğinde hani, işkence görmemiş.
işkence yöntemleri
hâni’ye göre, her gardiyanın kendisine özgü bir yöntemi var ama “boğma” yöntemi en yaygın olanı. hani, “başıma bir poşet geçiriyor ve bunu kapatıyorlardı. ilk başlarda bu poşetleri dişlerimle yırtabiliyordum. ancak daha sonra poşet sayısını arttırarak boğulma derecesine gelene kadar öylece tutuluyordum” diyor.
hâni'nin tutulduğu zindana gün ışığı girmiyordu, aşırı rutubetli ve çok soğuktu. bu zindanda kapısı olmayan üç tuvalet vardı. tuvaleti kullanan kişi diğer tutuklular tarafından görülüyordu. her tutuklu günde sadece bir kez tuvaleti kullanabiliyordu.
işkence yöntemlerinden bir diğeri ise elektrik şokuydu. hâni’ye göre, elektrik şoku öyle şiddetliydi ki vücutta ağır hasara yol açıyordu.
hâni, bazı gardiyanların ise demir zincirler ve sopalarla tutukluları dövdüğünü söylüyor.
hâni’ye göre, bir gardiyanın kendine has bir yöntemi vardı; bir parça kumaşa bir çeşit madde sürer ve bunu tutukluların ağız ve burunlarına tutardı. tutuklu bir çeşit felç geçiriyor ve böbreklerinde aşırı bir acı duyuyordu. sonra da bu tutukluyu döverdi.
hâni, dört kez işkenceye maruz kaldığını ve 35 gün sonra serbest bırakıldığını ancak lap-top, cep telefonu ve ipad gibi eşyalarının geri verilmediğini belirtiyor.
serbest kaldıktan bir süre sonra idlib kentinde örgütün suudi arabistan uyruklu bir emiriyle görüşen hâni, emirin çok şaşırdığını ve olayı kınadığını dile getirerek bu tür olaylardan haberlerinin olmadığını, idlib’te varlıklarının ise sadece tebliğ amaçlı olduğunu söylediğini aktarıyor.
bir süre sonra halep’te tekrar yakalanan hâni, tutukluluk süresinin büyük kısmını örgütün sanayi bölgesinde zindana dönüştürdüğü bir ticaret merkezinde geçirdi.
hâni, merkezin bodrumunda genişliği 80, uzunluğu ise 190 cm olan tek kişilik hücrede başka tutuklularla kaldı.
hâni, “bize karın yağdığı günlerde iki battaniye vermişlerdi; birini yere serer diğerine de sarılırdık. yemek çok kötüydü, azdı ve doyurmuyordu. bazen tuvalete çıkışımıza izin verilmez, bizi su içtiğimiz küçük şişeye idrarımızı yapmaya zorlarlardı” diyor.
zindan arkadaşları
tutuklular bodrumdan bir üst kata çıkarıldıktan sonra, birbirleriyle konuşma fırsatı bulurdu.
hâni, burada örgütün emiriyle ihtilafa düşen ve tutuklanan ebu şuayip el mısrî adındaki bir hâkim ile yemenli bir din adamı olan iki tutuklu ile tanıştı.
hâni’ye göre tutuklular arasında iki kadın da vardı. ummu mustafa ve ummu halid. her ikisi de farklı sebeplerden dolayı suçlanmışlardı. ummu mustafa çocuklarının “şebbiha” olduğu suçlamasıyla tutuklanmıştı, ummu halid ise bir araca bomba yerleştirmekle suçlanmıştı.
bu iki kadın da birkaç gün sonra idam edildi.
hâni, idam edilecek kişinin ellerinin arkadan bağlandığını ve idamın diğer bazı tutuklulara korkmaları için izlettirildiğini söylüyor.
hâni ile beraber aynı hücerede kalan 10 tutuklu da bir gece zindandan alınıp kurşuna dizildiler.
kaynak: al jazeera
Yorumlar