İsrail - Filistin sorunu

Nekbe mağduru Filistinli kadınlar

Filistinliler 15 Mayıs'ta yani Nekbe Günü'nde, İsrail'in kurulmasının ardından ölenler ve sürgün edilenleri anacak. O günün tanığı üç Filistinli kadın yaşadıklarını Al Jazeera'ye anlattı.

Filistinli kadınlar Filistinlilerin mücadelesinde büyük rol sahibiydi. [Fotoğraf: Al Jazeera Arşiv]

israil devleti 14 mayıs 1948'de kuruldu. ve bir gün sonra filistinliler için yıllarca sürecek acılar başladı. filistinliler 15 mayıs'ı 'felaket günü' yani 'nekbe günü' olarak kabul ediyor ve her yıl 15 mayıs'ta, 1948 yılından itibaren ölen ya da öldürülen filistinlileri anıyor, yaşanan sürgünün ya da göçlerin sonucunda kaybedilen toprakların, malların, mülklerin ve hakların yasını tutuyor. al jazeera, nekbe günü'nün mağduru üç filistinli kadınla konuştu. 

şemse diyab abbas (83), 17 yaşındayken nekbe’de yaşadıklarını anlattı. şamse, "erken yaşta evlendim. nekbe sırasında 16 günlük bebeğimle zor koşullarda yürüyerek filistin’den lübnan’a, sonra da şam’a ulaştım." dedi.

yolculuk sırasında israilli grupların kendilerine ateş açtığını belirten şemse, “hiçbir şey vatandan daha değerli olmaz. o zamanlar kendimi hep gurbette hissettim. şamlıların bize iyi davranmalarına rağmen çok üzgündüm. bugün ne zaman suriyeli bir mülteci görsem ağlamaya başlıyorum. çünkü bu bana yaşadıklarımı hatırlatıyor” dedi.

'çıplak ayak yürüdüm'

kefir kanna köyünden silah tehdidi altında çıkarıldığını söyleyen şemse, kendi köyüne nasıl döndüğünü anlattı. şemse, "ailemle birlikte köye kaçak yollarla dönmeye çalıştım. gece boyunca israil askerlerinin fark etmemesi için çıplak ayaklarla carmak dağında yürümek zorunda kaldım. kucağımdaki bebeğim, yakalandığı hastalıktan dolayı öldü. bebeğimi yolda ellerimle gömdüm. ancak vatana dönmek uğruna bedeli ne olursa olsun her şey feda edilebilir" dedi. 

aliye zureyk (77) ise ilbun köyünden başlayan acı yolculuk hikayesini anlattı. aliye, "o zamanlar çocuktum. annem ve 6 kız kardeşimle birlikte, civar köylerde katliam yaşandığı haberleri yayılınca köyümüzden çıkmak zorunda kaldık. babam israil askerleri tarafından tutuklandı. o zamandan beri kendisinden haber alamadık. babam olmadan ailemle birlikte zorlu bir yolculuktan sonra lübnan’a geldik. beyrut’a yakın miyye kampında küçük bir evde 70 kişiyle beraber yan yana yatmak zorunda kaldık. insanlar korku ve soğuk havadan dolayı adeta titriyordu" dedi.

77 yaşındaki Aliye Zureyk İlbun köyünden başlayan acı yolculuk hikayesini anlattı.
[[Fotoğraf: Al Jazeera]]

dönüş yolu

aliye, köylerine dönüş hikayesini ise şöyle anlattı:

"ailemle birlikte altı aydan sonra köyümüze dönmek için tekrar yola çıktık. fakat israil güvenlik güçleri tarafından tutuklandık. küçük yaşta olmama rağmen hapse atıldım. daha sonra nasıra’da hapisten ailemle birlikte batı şeria’ya gönderildik. gece karanlığı, yağmur ve soğuk hava gibi zor koşullar altında yürüyerek çamurlu tarım arazilerini geçmek zorunda kaldık. yağmur altında çamurlu bir araziden geçiyorduk. dayım, üç yaşındaki kız kardeşim siham’ı kollarında taşıyordu. bir müddet sonra aşırı derecede yorulduğu için kız kardeşimi kaldıramadı ve ağlayarak bıraktı. fakat 50 metreden sonra dayanamadı ve tekrar kucağına aldı."

aliye, daha sonra sele kapıldığını ve zor kurtarıldığını söyledi. aliye'nin anlattığına göre, zor da olsa bati şeria’daki cenin kentine ulaştılar, fakat vardıklarında bazı akrabaları yoktu. açlık içinde cenin’de birkaç gün kaldıktan sonra tekrar lübnan’a doğru yola düştüler. suriye ve ürdün’den geçerek lübnan’a geldiler. lübnan’da iki ay kaldıktan sonra tekrar kendi köylerine kaçak yollardan dönebildiler.

bebeğini kurtaramadı

munire ebu hamad’ın hikayesi ise daha farklı. munire, hayfa’da durumu iyi olan bir aileden geliyordu. nekbe sırasında yaşadığı şiddet olaylarının etkisi altında kaldı. yaşadığı olumsuzlukların etkileri hâlâ üzerinde. yaşadığı acılar psikolojik rahatsızlıklara neden oldu.  

munire, hikayesini şöyle anlatıyor: "

evimin bir kısmı bombalanınca paniğe kapılıp bebeğimi kucağına aldım ve onu kurtarmaya çalıştım. fakat, evden çıktıktan sonra kucağıma kendi bebeğim yerine yastık aldığımı fark ettim. feryatlar içinde bebeğimi kurtaramadan evin tamamen yıkıldığını gördüm."

munire ve ailesi, daha sonra hayfa’dan toplayabildikleri eşyalarla dolu bir kamyona binip, burc baracne mülteci kampına geçtiler. 

kaynak: al jazeera

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;